Troya’nın öcü nasıl alınmıştı?
1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti de katılmış ve yedi cephede vuruşmuştu. Bu cephelerden
biri de Çanakkale idi. 18 Mart 1915’te başlayan Çanakkale Savaşlarında, İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı
ne denizden ne de karadan geçebildiler. Sonunda da 9 Ocak 1916’da Çanakkale’den çekildiler.
anakkale’deki Troya (Truva) bölgesinde M.Ö. 12. yüzyılda Yunanistan’dan gelen Akhalar ile Troyalılar arasında bir savaş oldu. Akhaların başkomutanı Agamemnon’du. Savaş çok uzun sürünce, Akhalar hile yapmaya karar verdiler ve tahta bir at yaptılar. Atın içine de birkaç asker saklandı. Bu atı, karargâh kurdukları yere bırakıp gittiler. Aslında çok uzağa gitmemişler; hemen oracıktaki bir adanın arkasına saklanmışlardı. Akhalardan kurtulduklarını sanan Troyalılar, ahşap atı içeri aldılar. Tahta atın içine gizlenen Akha askerleri, gece Troya’nın kapılarını açtılar. Gizlendikleri yerden çıkan Akhalar da açık kapılardan içeri girip, Troya’yı ele geçirdiler. Ertesi sabah, Troya artık bir enkaz yığını haline gelmiş bulunuyordu.
I. Dünya Savaşı’nda yapılan Çanakkale Savaşı sırasında, düşman donanmasının dev zırhlılarından birinin adı Agamemnon idi. O savaş günlerinde Alman subaylarının en çok konuştuğu konu bu olmuştu. Toplantılarında Türk subaylarına Troya savaşını anlatmışlardı. Düşman donanması ve ordusu kaçınca da “Troya’nın öcünü aldınız!” demişlerdi. Fakat Mustafa Kemal’in Troya’nın asıl intikamını almasına birkaç yıl daha vardı...
HAFTANIN SORUSU
Bir meşrubat büfesinde çalışan Barney iki müşterisine on bardağın kullanıldığı bir bulmaca soruyor.
Barney: Burada on tane bardak var; ilk beşi “Kola Tuhaf” ile dolu, diğer beşiyse boş. Yalnızca 4 bardağı hareket ettirerek bardakları bir dolu bir boş olacak biçimde sıralayabilir misiniz?
Barney: Doğru. Yalnızca ikinciyle yedinci bardağın, dördüncüyle de dokuzuncu bardağın yerlerini değiştirmek yeterli.
Her zaman kurnazca çözümler düşünen Profesör Cinas da tesadüfen bu konuşmayı dinliyordu.
Prof. Cinas: Neden dört bardak? Yalnızca iki bardağı hareket ettirerek bunu yapabilirim. Siz yapamaz mısınız?
Prof. Cinas: Basit. Yalnızca ikinci bardağı kaldıracaksınız ve içindekini yedinci bardağa dökeceksiniz. Sonra da dördüncü bardağı alıp dokuzuncuya dökeceksiniz.
Bu resmi beğendiniz mi?
Yaklaşık bir asır önce yapılmış bir suluboya resim... Gerçekten de başarılı bir çalışma değil mi? Evet mi dediniz... O halde Adolf Hitler tarafından yapılmış bir resmi beğenmiş oldunuz!
Survıvor notları
Issız adada Hindistan cevizi nasıl kırılır?
Yere bir kazık çakın ve yukarıda kalan ucunu sivriltin. Hindistan cevizini kazığın sivri ucuna vurun. İki elinizi birden kullanarak, Hindistan cevizinin dışındaki lifli kısmı parçalayın. İç kabuğunu da bir taş ya da ağaca vurarak kırın.
Halk İlaçları
eçtiğimiz hafta “bardağı 20 liradan satılan eşek sütü” haberini okuyunca, aklıma eskiden halk arasında kullanılan bazı ilaçlar geldi. Bunların malzemeleri arasında fare yağından, köpek dışkısına kadar her şey bulunurdu. Ülkemizde eski dönemlerde biri hastalanınca, doktora gitmek lüks sayılırdı. Halk da çoğunlukla kocakarı ilacı dediğimiz ilaçlardan medet umardı.
Difteri için: Beyaz bir köpeğin dışkısı amonyak ile birlikte toz haline getirilir, kamış kalemle hastanın boğazına üflenir. İlaç olarak kulanılan köpek dışkısına “elmas tozu” denilmekteydi. Ayrıca bu hastalığın tedavisi için bir yöntem daha vardı: Bir güvercin kesilir, ortasından yarılarak soğumadan hastanın boğazının iki tarafında sarılırdı.
Kulak ağrısı için: Henüz tüylenmemiş 2-3 fare yavrusu zeytinyağıyla beraber şişeye konulur, güneşte bırakılır, bir müddet sonra fare yavruları erir gibi olur. Buna “sıçan yağı” denir. Bu yağdan birkaç damla ağrıyan kulağa damlatılır.
Kurdeşen için: Hasta çıplak olarak herhangi bir dörtyol ağzında üç defa yuvarlanır.
Sarılık için: Deve idrarı su ile karıştırılıp tülbentten süzülür, sonra sabah akşam bir miktar içilir. Ayrıca hastanın kendi idrarı da bir kaseye konup, içine bir kayısı atılır. Üstüne de kara saplı bir bıçak konularak bir gece dışarıda bekletilir. Daha sonra bu şifalı karışım hastaya içirilir.
Verem için: Köpek dışkısı yoğurtla karıştırılarak yedirilir. Ayrıca ölü köpek kafası yakılarak toz haline getirilir, baharat karıştırıp hastaya yedirilir.
Sıtma için: Bir incir ağacının alçak dallarından biri yere yatırılır, üzerine büyük bir taş konur. “Sen beni, ben de seni bırakayım” denir.