Töre zihniyetini gerçek bıyıklılar değiştirebilir
Avukat Vildan Yirmibeşoğlu, 13 yıl Güneydoğu’da gönüllü kadın danışmanlığı yaptı. Bugün İstanbul Valiliği İnsan Hakları Masası Başkanı...
Aktivist bir kadın olarak yaşadıklarını ve araştırmalarını “Toprağa Düşen Sevdalar” kitabında topladı. Yirmibeşoğlu, “Kadınlar değil erkekler töre cinayetlerini çözebilir” diyor.
“İstanbul’da doğdum. Beyoğlu Tarhan Koleji’nde ilkokulu, Suadiye Doğuş Koleji’nde liseyi bitirdim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans ve yüksek lisans eğitimi aldım. Belki de bu nedenle 1984 yılında Güneydoğu’ya gelinceye kadar ’namus’ gerekçesiyle işlenmiş bir cinayetten haberdar değildim. Bu cinayetlerle Gaziantep’te tanıştım” diye başlıyor anlatmaya Vildan Yirmibeşoğlu. 13 yıl boyunca Güneydoğu bölgesinde araştırmalar yapmış. Bu araştırmalarını “Toprağa Düşen Sevdalar” kitabında toplamış. Kitabında “Namus cinayetleri neden işlenir ve toplum neden bu tür cinayetleri hoşgörüyle karşılar?” gibi sorulara yanıt veriyor. 300 namus cinayeti dosyası inceleyen Yirmibeşoğlu, hukukçular, failler, azmettiriciler ve polislerle görüşerek hazırlamış kitabını. Vildan Yirmibeşoğlu’yla kitabı vesilesiyle buluştuk ve namus kavramını irdeledik.
İstanbul’da yetişmiş biri olarak sizi Gaziantep’e götüren sebep neydi?
Rahmetli eşim Gaziantepli’ydi. Okulda tanışmıştık. Evlendikten sonra da oraya yerleşmeye karar verdik. Yani uzun yıllar Gaziantep gelini olarak orada yaşadım. Bir hukukçu olduğum içinde orada avukatlık yaptım.
Kitabınızın önsözünde “Sevda Gök’e tanıklık borcum vardı” diyorsunuz. Neden bu hikaye sizin için bu kadar önemli?
Sevda ‘gezmeyi çok sevdiği’ gerekçesiyle öldürüldü. Sevda geç kaldığı bir gün eve gitmekten korkmuş ve kız yurduna yerleşmişti. Daha sonra ailesine teslim edilmişti. Ardından da “Kızın isteyeni yok, başlık parası da yok” diye dedikodular yayılmış. Çünkü orada böyle durumlarda ayıplı anlayışı hüküm sürüyor. Ben davasını izlemeye gittiğimde ölüm kararını alanlar yanıbaşımdaydı. Dedesi, babası ve annesi... Annesi ağlayarak “Gezmeyi çok seviyordu, 16 yaşındaydı ve daha isteyeni çıkmamıştı” dedi. Dedesine “Başınız sağolsun” dedim. Bana kızdı. Çünkü ona göre namusu temizlenmişti. Bu arada onlara göre önemsiz olsa bile Adli Tıp raporuna göre Sevda bakireydi...
Ve onu öldüren dayısının oğlu küçük yaş indiriminden birkaç sene yatıp çıktı. Hep o bölgedeki insanları suçladık yıllarca. Yasalarımızın hiç mi suçu yok?
Yıllarca namus gerekçesiyle kadınları öldürenlerin sırtı sıvazlandı ve kahraman kabul edildi. Bunu bizim yasalarımız yaptı. Yasalarda caydırıcılık yoktu ve namusunu temizleyen şerefli suç işlemiş kabul ediliyordu. Namus cinayetlerine indirim sağlayan yasa 2003 yılında AB’ye uyum yasaları sayesinde kaldırıldı. Düşünün hukuk tarihimizde bu madde 4 defa değişikliğe uğradı. Bir defasında namusu için karısını, kızını öldürenlere hiç mi ceza vermesek konusu tartışılmıştır. Tutanaklarda var bu. Bunu tartışanlar da hukukçu. Galiba önce bu zihniyetlerin eğitilmesi lazım.
Kitaptaki araştırmalarınızda da incelediğiniz yerler hep Doğu ve Güneydoğu Anadolu. Neden bu bölgeler ön planda?
O bölgede Müslüman Kürt, Müslümün Arap, Yezidi ve Süryaniler yaşıyor. Irk, din ve mezhep olarak birbirlerinden farklı olmalarına rağmen kültür alışverişleri nedeniyle namusla ilgili aynı yanıtı veriyorlar. Dolayısıyla namus orada geleneğin ötesinde töre olmuş ve bugünün meselesi değil. Tek tanrılı dinlerden önce de aynı bölgede ilkel hukukta kadına biçilen ceza nehire atmakmış. Bir kadının namusunun kirletip kirletmediği nehirden sağ kurtulmasıyla test ediliyormuş. Eğer ölürse de namusunu yitirmiş bir kadın olarak anılıyormuş. Bugün nehire ve kuyuya atma geleneği aynı bölgede hakim. Bu bölgede bu kadar çok cinayetin işlenmesinin en büyük nedeni de ekonomi. Bir diğeri de başka bir dünya olduğunun farkında değiller. Toplum içerisinde sahip oldukları tek kazanım, lekelenmemiş namusları...
Meclisteki aşiret temsilcileri yeter
Kadına biçilen ceza neden hep ölüm oluyor?
Namusu lekeleyen kişi tazminat ödüyor. Eğer yeterli miktarda para ödenirse namus temizleniyor. Para ödenmezse kanla temizleniyor. Namus ve ekonomi ilişkisi çok yoğun. Van’da bir adam arabasının arkasına kızları toplayıp alabiliyor. Parasıyla götürüyor. O zaman namus lekelenmesi söz konusu olmuyor. Ama 45 yaşında evli bir adam 15 yaşında bir genç kızla birlikte olduğunda cinsel birleşmede kan gelmeyince öldürebiliyor. Çünkü parasını ödemiş ve satın almış.
“Töre sorununu bıyıklılar çözer” diyorsunuz kitabınızda. Peki ama nasıl?
Çünkü o bölgede yaşayan kişiler sadece toplumun kanaat önderlerinin sözünü dinler. Bu sorunun çözümü için yasalar çıktı ama zihniyetlerin değişmesi için çalışacak en doğru kişinin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu olduğunu düşünüyorum. Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu çok çalışıyor ama aşiret temsilcileri karşısında bir kadının gücü olamaz. Aslında Güneydoğu’dan 110 milletvekili mecliste. Bunlardan 60 tanesi aşiret temsilcisi. Sadece onların çabası bile sorunun çözümünde oldukça etkili olur. Dolayısıyla sorunu bıyıklılar çözer.
Televizyon ekranlarını töre üzerine çekilen diziler kapladı. Ne düşünüyorsunuz?
Törenin kötü bir şey olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Ama bunu yaparken törenin adamları kahraman olarak gösteriliyor. Doğru bir şeyi gösteriyorlar ama eleştiri yaparken bir taraftan da töreyi besliyorlar. Bunu izleyen kadınları daha çok korku sararken, bölge erkeklerini daha çok özendiriyorlar. Sıla isimli diziye gelince Batılı bir kadının, normalde yanından koşarak kaçacağı bir adama aşık edilmesi rating getirebilir. Ama böyle bir gerçeklik yok. Ben bu dizilerin toplumu ve özellikle o bölge insanını olumsuz etkilediğini düşünüyorum.