Gazete Vatan Logo

Tarihe dümen kırdılar

19. yüzyılda bile Marmara Denizi’nde yelken yarışları yapılıyor, çeşitli sınıftan tekneler kıyasıya yarışıyor, heyecanlı bir atmosferde büyük bir deniz ve yelken sevgisi yaşanıyordu.

İşte geçen Pazar günü Kabotaj Bayramı vesilesiyle, bundan tam 90 yıl önce gerçekleştirilen yelken yarışları, yine aynı tarihi rotada yapıldı. Bir gelenek yaşatıldı; deniz, insan ve kent kültürü kazandı.



19. yüzyıl sonlarında Boğaz’ın keyfini süren halkın büyük merakı yelkenli teknelerdi ve denizle ilgisi olmayan yadırganırdı. Bu insanlar, yani büyük dedelerimiz, Barbaros’ların Piri Reis’lerin torunları olduklarının farkındaydı.

Yelken yarışları için sahile koşanların heyecanını kıtlık kesemez, top sesi basamazdı. 1. Dünya Savaşı’nı en kritik günlerinde bile, Marmara’da tekneler ve tekne yarışları eksik olmazdı. Boyları 6 ila 10 metre arası değişen büyük kayıkların dört kenarlı yelkenleri teknenin göbek kısmından açılır, yelkenciler dümen yerine uzun bir sopayla, yani bugünün yekesi ile yön tutardı. Rüzgarsız durumlara karşı yelkenlinin yanından sarkıtılan iki kürek, icabında denize kafa tutardı.

Yelkenlisiz aşk, yelkenlisiz deniz, en azından sandalsız yiğit olmazmış. “Ördek sınıfı” denilen dörtgen şekilli tek yelkenlilerden, çok parçalı yelken tiplerine kadar boğaza açılan büyük sandallı yelkenliler halka hayat verip, şairlere ilham olunca; bırakın yelkenciliğimi, bir vatandaş olarak soruyorum: Nerede serde kalanlar? Nerede yelken sevgisi? Nerede denizciliğe aşina ruhumuz?
Karadan bir taş alın. Tozlu mat haline, girintili-çıkıntılı, şekilsiz yüzeyine sivri köşelerine bakın. Bu yaz sıcağında deniz kenarına gitmek zor değil. Daldırın kolunuzu suyun içinden bir taş alın. Farkı hemen anlarsınız. Pürüzsüz. Köşeler törpülenmiş, hatlar yumuşak. Özenli bir taş ustası, denizdeki taşları tıraşlatıp bu hale getirmiyor malum. Denizin ustalığı bu. Denizin içinde ve üstünde yaşayan her canlıda yarattığı güç ve güzellik bu işte.

1800’lü yıllarda, profesyonel denizcilere sanatkâr, yelkene yeni başlayanlara heveskâr denirmiş. Geçen hafta sonu katıldığım UBS Cup 1917 Nostalji yelken yarışında da bizim gibi sanatkârlar da vardı, amatörler de. Yarışın startı aynen 1917’deki gibi verildi. 90 yıl önce startı veren Donanma Erkan-ı Harp Gemisi Reisi olan Kalyon Kapudanı Enver Bey, görevini 2007 yılında Deniz Kuvvetleri Donanma Komutanı Oramiral Metin Ataç’a bırakmıştı. Hakemler ve komite botundaki görevliler kırmızı-beyaz kurdelalar takmıştı. Heybeliada Deniz Lisesi önündeki direğe yarış bayrağı çekildi.
1917’de 15 yelkenlinin ikişer sporcu ile katıldığı yarışa, bu kez 80 civarında yelkenli ve 800’e yakın sporcu katıldı. Yelkenler Kalamış Koyu’na doğru gücünü arttıran rüzgarla doldu. Yapılan zigzaklar (tramola) yelkencilerin enerjilerini artırdı. 90 sene önceki yarış teknelerin Heybeliada önüne varışıyla akşam karanlığında bitmişken, bugün 2000’lerin tekniği ile tüm yarış sadece 5 saat sürdü. Dümende 25-30 knot arası havayı gördükçe keyfim arttı. 2007 Jeanneau model teknemizde 4 sanatkâr ve 7 heveskâr vardı. Hava yükseldikçe heveskârlara ağırlık ve denge konusunda iş düştü. Daha çok bizi ve güzel yarışı izlediler. Deniz havasının keyfine vardılar. Yelkeni bilenlerin az olduğu bir teknede sanatkârların işi çok tabii. Yükselip rüzgâr üstünden geçerken, tekneler arasındaki tatlı sataşmalar Cem Yılmaz’a konu olur.

Yarış komitesine deklarasyon verdiğimde Moda şamandırası sancağımda kalmış, yarışı 2 saat süre içinde bitirmiştik. Teknenin ratingine rağmen IRC’deki başarımız ve güzel sonuç için Sarp teknesindeki ekip arkadaşlarıma müteşekkirim elbette.

Yelken elimizden kayıp gitmeden ya da kafamıza düşmeden ata sporumuza sahip çıkalım. Gençlerimiz için. Gelecek için. Milletimiz için.
Adalar arasında dolaşan İstanbul’un renkli kelebekleri yelkenlilerin yine ilgiye, desteğe ve şairlere ihtiyacı var.

Pruvamız net, rüzgârımız bol olsun.








Haberin Devamı