Gazete Vatan Logo
ArşivSperm bankası çocukları

Sperm bankası çocukları

Yeni nesil, sperm bankası çocukları mı olacak?

Anneler Günü dolayısıyla yapılan röportajlar arasında en çok konuşulanlar, sperm bankasına başvurarak hamile kalan Güner Özkul ile aynı yolla anne olan Leyla Bilginel oldu. Özkul ve Bilginel’in seçtiği bu yol, kadının anne olma hakkı açısından anlaşılır bulunsa da, “Çocuğun babasını bilme hakkı” başta olmak üzere bir dizi etik ve hukuksal tartışmayı da beraberinde getirdi. Erkeklerin “babalık”, “aile” sorumluluğu almaktan giderek kendilerini soyutlamaları, anne olmak isteyen, 40’lı yaşlardaki daha çok kadının bu yola başvurmasına neden olurken, akıllara “Yeni nesil, sperm bankası çocukları mı olacak?” sorusunu da getirdi.

Donör yoluyla çocuk sahibi olmak aslında yeni değil. Amerika ve Avrupa ülkelerinde daha çok bekar kadınların başvurduğu bu yöntemle çocuk sahibi olan Türkler de var. Ancak bu yolu tercih eden Türklerin yüzde 99.5’i çocuk sahibi olma problemi yaşayan evli çiftler olduğu için, kamuoyunca bilinmiyor. Türkiye’de “donör yoluyla doğan kaç çocuk olduğu”na ilişkin bir veri de bulunmuyor.
Zaman zaman, “sperm bankası kurulmasına izin verecek yasal düzenlemenin yapılması” bağlamında tartışılan konu, bu yolla çocuk sahibi olduğunu ve olacağını açıklayan iki cesur kadın; Leyla Bilginel ve Güner Özkul nedeniyle yeniden kamuoyu gündemine geldi.
Bizim için yeni, dünyada ise yıllardır uygulanan bu yöntemle doğan birinci nesil çocuklar büyüdükten sonra ortaya çıkan sorunlar ve tartışmalar, bu yöntemle çocuk sahibi olan kadınların sayısı Türkiye’de giderek artıkça, bizim de karşımıza çıkacak hiç şüphesiz.
Babalarını arayan çocuklar

Birinci nesil sperm bankası çocukları büyüdükten sonra, ilk gündeme gelen tartışma, “baba sorunu” oldu. Bu çocukların bir kısmı babalarını bilme hakkından söz etmeye, mümkün olan her yolla babalarını bulmaya girişti. Bunlardan biri, 15 yaşındayken, babasını bulmak için “donorsiblingregistry.com” web sitesini kuran Ryan’dı. Site kurulduktan kısa süre sonra, babası ya da kardeşini bulmak isteyen binlerce kişi buraya üye oldu.


İngiltere yasal düzenleme yaptı

Sperm bankası çocuklarının babalarını arayışları, bunun için yasal yollara da başvurmaları, bu konuda bazı ülkeleri yeni düzenlemeler yapmaya itti. İngiltere’de sperm donörlerinin kimliklerini gizleme hakkına üç yıl önce son verildi. Avustralya, Hollanda ve İsveç’te de donörler artık kimliklerini gizleyemiyor. Ama başta ABD olmak üzere birçok ülkede eski uygulama, yani donörün kimliğinin gizli tutabilme hakkı sürüyor. Sperm bankası çocuklarına karşı çıkan büyük çoğunluk da zaten bu noktada, yani “çocukların babasının kim olduğunu bilmesi temel hakkı” ihlal edildiğinden tepki gösteriyor.


Hukuki birçok problem doğabilir

“Sperm bankası çocukları”nı bekleyen tek sorunun babalık olmadığına da dikkat çekiliyor. İnsan üremesinde varılan teknolojik boyut ve bunun zorladığı yeni kimlik ve ebeveynlik kavramları ve sorunlarının yanı sıra hukuki problemlerin de doğacağı vurgulanıyor.
Buna örnek olarak miras konusu gösteriliyor: Diyelim çocuk çok zengin bir anneden doğdu, ama “spermik baba”sından önce öldü. Yüklüce miras bıraktı. Spermik baba da bunu üzerine ortaya çıktı...
Bu ve benzer örnekler için henüz yasal düzenlemeler yok. Gerçi ülkemizde bu yolla sahip olunmuş çocuklara ilişkin yargıya taşınmış bir olay da daha yok. Ama bu olmayacağı anlamına gelmiyor.
Sperm bankasına karşı çıkan Sağlık Bakanlığı’nın gerekçelerinden birisi de konunun sosyal ve hukuki boyutları. Türkiye’de hukuki zemin ve halen uygulanmakta olan Medeni Kanun açısından bakıldığında soy bağının oluşması, babalık hakkı ve yükümlülüklerinin, miras konularında büyük güçlükler ortaya çıkardığına dikkat çeken yetkililer, “Bu nedenle başka çiftlerde kullanılmak amacıyla sperm saklanması uygun değildir” görüşünü savunuyorlar.


Diyanet sperm çocuklara karşı

Konu, İslam açısından ele alındığında, muhatap kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı, tıpkı taşıyıcı annelikte olduğu gibi, sperm bankası yoluyla çocuk sahibi olunması için de “caiz değildir” diyor.
Türk, kadın doğum ve yardımcı üreme teknikleriyle ilgilenen doktorlar ise Türkiye’de bu konuda yasal düzenleme yapılması gerektiğini savunuyor çoğunlukla. Biyolojik nedenlerden dolayı kendi çocuğuna sahip olamayacak anne ve baba adaylarına, “Senin çocuğun olmayacak” demenin doğru olmadığına dikkat çeken doktorlar, “Böyle durumlarda bizim çözüm sunamadığımız hastaların çoğu yurt dışına gidiyor. Halbuki Türkiye’de bunu çok daha ekonomik ve kontrol altında yapmak mümkün. Bu konuda yasal düzenleme yapılsa, birtakım işlemler devlet kontrolünde olur” diyor. Senede yaklaşık 2 bin çiftin yurt dışına gittiğine dikkat çeken doktorlar, hiç olmazsa evli çiftler için bu düzenlemenin yapılması gerektiğini savunuyor.


Spermik babaların tarihi bir asrı aştı

Donör spermiyle kadınların hamile kalması 1884’e uzanıyor. Philadelphia’da Jefferson Tıp Fakültesi Profesörü Dr. William Pancoast, kocası kısır olan bir hastasının çocuk sahibi olması için sınıfta en yakışıklı öğrencisinin spermini alıp, hastasına aşılıyor. Kadın, hamile kalıp doğum yapıyor. Akabinde sistem diğer fakültelere yayılıyor. Öğrencilerin yanı sıra hocalar da donör olarak kendi spermlerini hastalara aşılıyor. Görülen rağbet üzerine yöntem gelişirken ’sperm bankaları’ kurulmaya başlanıyor.



Nazife Şişman (Yazar-İslamcı feminist)
Artık ‘üreme’ değil neredeyse ‘üretimden’ bahsediyoruz


İnsan soyunun devamından bahsederken artık ”üreme“den değil, neredeyse ”üretim“den bahsediyoruz. Üremenin üretim haline gelmesi, kadınların rahimlerini, erkeklerin spermlerini kiralamaları ya da satışa sunmaları çok ciddi bir mesele. Doğal bir sürecin insan kontrolünde teknolojik bir sürece dönüşmesi, pek çok toplumsal, kültürel, hukuki ve ahlaki sorunlara yol açacaktır. Bunu tartışmamız gerekiyor. Ama günümüzde hakim olan aşırı bireyci yaklaşım, ”mutlak üreme özgürlüğü hakkı“ şeklinde bir iddiaya geçit veriyor. Bu iddiaya göre, üreme ile ilgili kararlar hiç kimseyi ilgilendirmez; kişi istediği şekilde üreme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Babasız çocuk dünyaya getirme, sadece bireysel bir karara bağlanamayacak kadar önemli sonuçlar doğuracaktır. Annenin, mutlaka biyolojik bir çocuğa sahip olma -babasız bile olsa- kararı, doğacak çocuğu da etkileyecek bir karardır. Yani böyle durumlar hem toplumu, hem bütün insanlığı ilgilendirir. Bu konularda kararı bireyci demokrasiye bırakmak, insanlığın geleceğini, pazar etiğinin azgın iştahına, bireyciliğin hedonizmine emanet etmek anlamına gelecektir.



Nuray Mert (Gazeteci, yazar)
Erkeklere kadının sadece ‘eğlence aracı’ olması lüksünü tanıyor



Bu öyle, ’Gittim, aldım’ diye geçiştirilecek şey değil, çok boyutlu bir sorunlar alanı. Dahası, nihayetinde yine, erkeklerden özgürleşmenin değil, erkekleri baba olma sorumluluğundan kurtarmanın bir yolu olarak işliyor. Erkeklere, kadınlarla ’eğlenmek’ ama ötesine aldırmamak lüksünün tanınmasının daha ileri bir örneği olabilir mi? Modern toplumun kadın özgürlüğü vaadinin geldiği yere bakar mısınız? Çağımızın bir erkek sorunu olduğunu söze dökmenin, bu sorunu irdelemenin zamanı gelmedi mi?



Dr. Sema Göka (Psikiyatrist)
Farklı olacakları kesin! Araştırmak gerekiyor



Dünyadaki genel eğilime bakıldığında, üreme oranının düştüğünü, evlenme yaşının yükseldiğini, evlenme oranlarının azaldığını, boşanma oranlarının arttığını görüyoruz. Birlikte yaşama oranları, homoseksüel evlilik talepleri artıyor. Bu karışıklıkta kadınlar anne olmak isteyince, sperm bankaları gibi yeni formüller ortaya çıkıyor. Anonim donörlükte; ne alıcı ne verici kimlik bilgilerini bilmiyor. Bu da doğan çocukların ”Babası kim“ sorusunu karşımıza çıkarıyor. Bunun yanıtını net olarak bilmek imkansız ama farklı olacakları kesin. Donör yoluyla çocuk sahibi olma, psikolojisini henüz bilmediğimiz, ancak araştırmamız gereken bir konu...


Çiğdem Anad (Gazeteci)
Annelik içgüdüsü doyurulmazsa patlıyor



Babasız çocuk yapan kadınlar, babasız çocuk büyütmenin zorluğunu tahmin ediyorlar... Ya bir baba yoksa ortada, bir baba bulunamıyorsa anne vazgeçebiliyor mu en temel içgüdüsünden? Nasıl vazgeçsin ki, elinde mi? Annelik içgüdüsü, açlık susuzluk kadar karşı konulamayan bir içgüdü, doyurulmazsa patlıyor. Bu nedenle 45 yaşını geçip, çocuğu olmayan kadınlar karakter değişimine uğramamak için kendileriyle boğuşuyor. Egoist, hoşgörüsüz, sabırsız, sinirli, aksi, kıskanç bir insana dönüşmeleri yönünde, direnmesi zor mu zor bir iç basıncın altında kalıyorlar. Bu basınçla ezilmemek için direnç gösterenler ya kariyerlerinde eşikler atlıyor, ya kedilere, köpeklere kucak açıp, şefkatlerini onlara akıtıyorlar ya da türlü türlü çıkış yolları arıyorlar.


İLAHİYATÇILAR DA BÖLÜNDÜ

Türkiye’nin ilk kadın vaizi Prof. Dr. Beyza Bilgin, sperm bankası yoluyla çocuk sahibi olmayı “böbrek nakli”ne benzetirken, “Allah buna izin vermek istemeseydi, bu yolu kapalı tutardı. Bu üremek için bir yol. Allah bizim soyumuzun kesilmesini istemiyor ki. Ama bu yoldan ne derece faydalanalım, onu iyi ve sorumlulukla düşünmemiz lazım” diyor. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Salih Akdemir ise sperm bankası ile çocuk sahibi olmayı “dinen ve ahlaken caiz bulmadığını” söylüyor. Akdemir, “Çocuk, ’Benim babam kim?’ dediğinde, ’Buzdolabında bekleyen spermdi’ mi diyeceksiniz? Her şey makineleşir” görüşünü savunuyor.


DÜNYADA 1 MİLYON SPERM BANKASI ÇOCUĞU VAR

ABD’de yılda 50 bin çocuk donör yoluyla dünyaya geliyor. Bu sayı her yıl artıyor.
Dünyada sperm ve yumurta transferiyle oluşan çocuk sayısının 1 milyonu aştığı belirtiliyor.
Belçika’da sperm verenlerin çoğu üniversite öğrencisi. Para kazanmak için spermlerini veriyorlar, karşılığında 500-600 Euro alıyorlar.
Cryobank’ın gözde donörü Alman kökenli bir halterci. Haltercinin sperminden şimdiye kadar 4’ü ikiz, 21 çocuk dünyaya geldi.
Genellikle 20 ila 40 yaş arası, üniversite öğrencisi ya da mezunu olanlar, ailelerinde genetik hastalığı bulunmayanlar, psikiyatrik hastalığı olmayanlar, hepatit, AIDS gibi bulaşıcı hastalıkları olmayanlar sperm verebiliyorlar. Sperm veren kişi spermini verip kan testi yaptırıyor, 6 ay bekledikten sonra tekrar kan testine tabi tutuluyor. Eğer 6 ay sonra sonuçlar yine temiz çıkarsa, spermler ancak öyle kullanılıyor.
Türkiye’den yurt dışına gidip sperm alanlar genelde evli çiftler. Türkler başta KKTC olmak üzere Belçika, Yunanistan, ABD, Danimarka ve İsrail’i tercih ediyor.
Türkiye’de üreme çağındaki nüfusun yüzde 10-15’inde üreme problemi olduğu ifade ediliyor.


TARTIŞMALI KONU ARMAN VE HAKAN’I KARŞI KARŞIYA GETİRDİ

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, ”Danimarka Spermi“ başlıklı yazısında Güner Özkul’u, ”Doğan her çocuğun babasının kim olduğunu öğrenme hakkı“ konusunda eleştirdi. ”Başka bir arıza daha var“ diyen Hakan, şöyle yazdı:
”İşittiğimize göre evladını dünyaya getirmeyi sağlayacak spermi Danimarka’dan almışsın ya... Sen sanıyor musun ki dünyaya yeni bir Soren Kierkegaard falan getireceksin? Danimarka’da da olsa sperm bankalarının bağışçıları, öyle sandığın ya da umduğun gibi “Danimarka kalitesi”ni yansıtmazlar. Üç kuruş para için sperm bankasına kimlerin başvurabileceğini herhalde tahmin ediyorsundur. Yani dünyaya yeni bir Soren Kierkegaard falan getirmeyi düşünüyorsan... Bunu “Danimarka’da bir domuz çiftliği çalışanının spermi” ile sağlaman pek olası görünmüyor. Tabii ki keyfinin kâhyası değilim ama yine de anımsatayım dedim...


AYŞE ARMAN CEVAP VERDİ

Hakan’ın bu yazısına cevap, aynı gazetenin yazarı Ayşe Arman’dan geldi. Hakan’ı “popülist, duyarlılıktan nasibini almamış bir yazı” yazmakla eleştiren Arman, özetle şöyle dedi: “Çocuk sahibi olamayan, herhangi bir sebeple sevdikleri adamlardan hamile kalamayan kadınlar için sperm bankasından sperm alarak hamile kalmak bir yol. Senin hoşuna gider, gitmez. Onaylarsın, onaylamazsın. Ama ot tıkamanın, ’O spermlerin kime ait olduğunu bilmiyorsunuz, saçma sapan insanlara ait olabilir’ demenin manası yok. Üstelik senin istediğin yazıyı yazma hakkın nasıl varsa, Güner Özkul’un da istediği spermi istediği yerden alıp hamile kalma hakkı var... O zorlu bir yola başkoymuş. Annelik, sadece hamile kalmak, çocuğu dokuz ay karnında taşımak filan değil. İş, doğurduktan sonra başlıyor. O bütün bunları göze almış, bu sorumluluğu tek başına sırtlamaya hazırlanmış. Sana mı düştü onu yargılamak...

Haberin Devamı