Sosyal medya denen yalan dünya
19 yaşındaki Instagram prensesi sosyal medyayı terk etti. “Her şey yalan” diyerek... Karın kasları güzel çıksın diye nasıl aç kaldığını, fotoğrafları için ne paralar aldığını anlattı. Ve bu yalan dünyayı yüzümüze çarptı.
Ah şu sosyal medya denen sahte dünya. Uzaktan bakınca hepimiz son moda kıyafetler giyip, en pahalı takıları takıp takıştırıyoruz. En hip mekânlarda gezip, en lezzetli yiyecekleri yiyoruz. Tatile de en otantik yerlere gidip tonlarca havalı fotoğraf çekiyoruz. Peki, neticede mutlu muyuz? Maalesef yanıt çoğu zaman hayır… Sosyal medya yalanına kaptırdık kendimizi gidiyoruz ama çoğumuz o ‘kurgulanmış mükemmellikten’ çok uzak hayatlar yaşıyoruz...
Ünlü bir ablanın masası
Geçen hafta Instagram sayfamı kaydırırken dank etti bir anda. Instagram fenomeni olarak ün salmış ablalarımızdan birinin koyduğu bir fotoğrafa denk geldim. İsim vermeyeyim ayıp olmasın. Bir restorandaki sofrasının fotoğrafını paylaşmış. Hadi biraz daha ayrıntıya gireyim. Bir sushi restoranındandı fotoğraf... Sanırsın Michelin yıldızlı bir yer... Baktım benim de çok sık gittiğim bir yer... O masalarda onlarca kez aynı yemekleri yemişimdir. Ama hiç o fotoğraftaki kompozisyona rast gelmedim. Restoran güzel ama ahım şahım bir yer de değil... Ne diyeyim. Ne yediğine değil, nasıl paylaştığına bakacaksın.
Oyunun kuralları değişti
Oturup bu hayatın ne kadar tuhaf olduğunu düşünmeye başladım. Nereye gidersen git, doğru kompozisyonu yakalarsan ‘mükemmel’i kurgulayabilirsin işte. Algıda seçicilik belki de. Derken bir başka haberle karşılaştım. Haberin kahramanı Essena O’Neill isimli 1996 doğumlu Avustralyalı bir genç kız... Sosyal medya fenomeni dediklerimizden. Instagram’da 570 bin, YouTube’da 250 binden fazla takipçisi var. Ya da vardı. ‘Tükenmiş‘ bu yaşadıklarından. Her şeyin kurgulanmasından, başkalarının düşüncelerinin kölesi olmaktan... Sonunda kapatmış bütün hesaplarını. “Oyunun kurallarını değiştirelim” sloganıyla da letsbegamechangers.com diye bir internet sitesi açmış. Instagram’daki tüm fotoğraflarının ‘gerçek’ hikâyelerini anlatmak için...
Selfieler estetik müdahaleleri patlattı
Hepimiz yaptıklarımız karşısında sosyal onay bekleyen ‘yaratıklara’ dönüşüyoruz. Bu onayı da ‘like’lara yani beğenilere odaklıyoruz. Başarıyı takipçi sayısıyla ölçüyoruz.
Yaptıklarımızı sosyal medyada paylaşmazsak ‘yapmamışız’ gibi hissediyoruz. Descartes’a atıfla “Paylaşıyorum öyleyse varım” modundayız. Öyle ki Facebook’un ‘dislike’ butonu eklemesi depresyona hatta intiharlara yol açar mı bunu bile tartışıyoruz. Vah halimize…
Üstelik bunlar sadece psikolojiyi değil fiziksel bütünlüğümüzü de etkiliyor. Amerikan Yüz Plastik Cerrahi Derneği’ne göre geçen yıl 30 yaş altındakilerin yaptırdığı yüz estetiğinde büyük oranda artış var. Derneğin araştırmasına göre bunun nedeni ise net: Artan selfieler!
100 kez çektir en iyisini koy
Mesela mini elbisesiyle gülümsediği bir kare... “O elbiseyi giymem için 400 dolar almıştım” diyor. Ürünlerin reklamını yapmak aslında sorun değil ona göre. Ama insanlar açık olmalı. Sanki dolabının bir parçasıymış gibi giyip de poz vermemeli. Bazı hesaplar bu şekilde bir ürünün reklamını yapmak için 2 bin dolar bile alıyormuş. Ya da bikinisiyle ve mükemmel karın kaslarıyla çekilen bir fotoğraf. Kaslarının güzel görünmesi için o gün hiç yemek yememiş. ‘Mükemmel’ anı yakalamak için de 100’den fazla kare çektirmiş. Fotoğrafı çeken kız kardeşini de bol bol azarlamış ‘neden düzgün çekmiyorsun’ diye... Çok iyi para kazandığını ama bunu ahlaki bulmadığını dile getiriyor. “Kendimi illüzyonun içinde boğulmuş gibi hissediyordum” diyor. Yalan
Sendromun adı ‘gülümseyen depresyon’
Durum o kadar vahim ki adı bile var artık: ‘Gülümseyen depresyon.’ Yani aslında depresyonda olmana rağmen dışarıya bunu göstermeme durumu… Özellikle çocuklar büyük tehlike altında. İngiltere’de geçen ay yapılan bir araştırmaya göre sosyal medyada geçirilen zaman ve psikolojinin bozulması arasında doğrudan bağ var. Sosyal medyada günde 3 saatten daha fazla zaman geçiren 10-15 yaş arasındaki çocukların ruhsal sağlığının bozulma oranı yüzde 27. Bu oran sosyal medyada 3 saatten az zaman geçirenlerde ise yüzde 11.