Sosis gibi bacaklarım var bu fizikle dans etmek kolay değil
Yarışmayı kazanırsam Türkiye’nin yüzde 99’u kazanmış olur
Ünlü radyocu Cem Ceminay bugünlerde Yok Böyle Dans’taki sempatik hareketleriyle en çok konuşulan isim. Hayatında ilk ve son kez dans ettiğini söylüyor ve ekliyor, “Dansta kötü olduğumu kabul ediyorum ama ben Türkiye’nin yüzde 99’unu temsil ediyorum. Çünkü Türkiye’de dans edilmiyor, sevilmiyor. Diğer yarışmacıların hepsi benden iyi ama onlar Türkiye’nin sadece yüzde 1’i”... Teklifi kabul etmesi toplam bir buçuk saat sürmüş. Bunun nedeni de belinde 5 yerde fıtık olması. “Önce partnerim Alina’yı gösterselerdi anında kabul ederdim ama” diyecek kadar da açık sözlü...
* Yok Böyle Dans yarışmasına katılmanız için teklif nasıl geldi?
Teklif Acun’dan telefonla geldi. “Herhalde bana telefon şakası yapıyor” dedim. Çünkü benim dansla uzaktan yakından bir ilgim yok. Sonrasında kendisine “Ben jüri ya da sunucu olayım” dedim hatta. Babam, amcam, abim yani baba tarafındakiler süper dansçı, ödüller falan kazanmışlar ama anne tarafımın dansa yeteneği yok. Ben de anne tarafına çekmişim. Ama müziği çok seviyorum, bunun için DJ oldum. Dans ederken insanların ne kadar komik hallere düştüğünü gördüğüm için bir kompleks edindim sanırım. Bazen kulaklığıma farklı bir müzik koyar, insanların danslarını izlerdim; çok komik görünürlerdi. Bu bende takıntı yaptı galiba... Ama bir projeyle TV’ye geçmek istiyordum. “Acun’la çalışmak da hem zevk, hem de Türkiye’nin en çok izlenen programında olacağım” dedim ve kabul ettim.
* Kabul etmeniz ne kadar sürdü?
Toplam bir buçuk saat sürdü. Ertesi gün de ofisine gittim, yüzyüze konuştuk. Hatta Acun, “Ben bu sürede birkaç program çekerdim” dedim. Evet, bayağı uğraştırdım Acun’u ama ciddi kaygılarım vardı, nazlanmadım yani. Önce “Kilom var” dedim, “Zayıflarsın” dedi. “Belimde 5 yerde fıtık var” dedim; “Tamam doktor çağırırım” dedi... Ne dediysem “Tamam” dedi.
* Ama bence siz Acun’dan güzel bir partner de istemişsiniz.
Zaten bana Alina’yı baştan gösterseydi tüm bu mazaretlere gerek kalmayacaktı, hemen atlamıştım işin içine. Tüm Türkiye Alina’yla dans etmek için benim yerimde olmak istiyor. Böyle bir partner benim için büyük şans, kız için de büyük şanssızlık. (gülüyor) Benim eksikliğimi Alina’nın güzelliği gideriyor gibi geliyor.
* Ve siz bu yarışmaya girerek hayatınızda ilk defa mı dans ettiniz?
Evet. Hayatımda ilk kez dans ediyorum. Ve de son kez... (gülüyor)
* Objektif olarak değerlendirirseniz, Cem Ceminay nasıl dans ediyor?
Dansta kötü olduğumu kabul ediyorum ama ben Türkiye’nin yüzde 99’unu temsil ediyorum. Çok ciddi bir oran. Alp Kırşan, Özge Ulusoy gibi diğer arkadaşlar çok güzel dans ediyor. Hatta hepsi benden iyi dans ediyor ama bunlar Türkiye’nin sadece yüzde 1’i. Çünkü Türkiye’de dans etmiyorlar, sevmiyorlar. Becerisi olan bile dansı denemek istemiyor. Ona iyi gözle bakmıyorlar. Bu yarışmanın bir yararı da, dansın bu kadar korkulacak birşey olmadığını göstermek. “Yav Cem Ceminay bile dans ediyor. Bu haliyle bu adam dans ettiğine göre ben de edebilirim” dedirtmesi. Ama şu da var, ben şimdi erkekler için rol model oldum. Kadınlar diyecek ki “Cem Ceminay bile dans ediyor, kalk sen de et...” Çünkü Türk erkeği olduğu yerde sallanmaktan başka dans etmez.
* Türk erkeği niye dans etmiyor?
Bizim erkeğimiz maço. Dans ettiği zaman kendini maço gibi görmüyor... Halbuki dansın maçolukla ilgisi yok.
* Kadınlar peki?
Kadınlar dansı çok seviyor ama dans edecek erkek bulamadıkları için kendi başlarına dans etmekten sıkılıyorlar.
Ivana ve Özge çok hırslı, işi gücü bıraktılar; oysa bu bir şov
* Yarışmada yaş, kilo gibi bazı handikaplarınız var sizin, değil mi?
Kilom olmadığı zaman da ideal dans vücudu ölçülerine hiç sahip olmadım ki... Uzun ince bacaklarım yok, sosis gibi bacaklarım var. Sonuçta bu fizikle dans etmek kolay değil ama ben Türk erkeğini temsil ediyorum. Genel Türk tipi benim. Tipik Türk erkeğine benzemeyen tek yönüm sarı saç, mavi göz. Onun haricinde tepeden tırnağa herşey Türk. Düşünce tarzı, inanç şekli, yürüyüş şekli, herşey... O yüzden özdeşleşiyorum beni izleyenlerle...
* Ne kadar çalışıyorsunuz; kilo verdiniz mi?
2 kilo gitti ama belimde ciddi bir sorun olduğu için fazla yüklenmek istemiyorum. Haftanın dansını öğreninceye kadar çalışıyorum. Bu da haftanın 3 günü 2’şer saat demek. Bazı arkadaşlarsa 6-7 saat çalışıyor. Ivana (Sert), Özge (Ulusoy) çok hırslı, işlerini, güçlerini bırakmışlar bu işi yapıyorlar. Ama bence bu bir şov, dans yarışması değil. Zaten dans yarışması olsa bir yerden sonra kimse izlemez. Özge Ulusoy ya da Alp Kırşan bir hafta iyi, bir hafta kötü dans etse ne olur? Sempatik olmak, biraz şov yapmak lazım.
Bu yıl Azra kadar güzel olan ve kuğu gibi dans eden kimse yok
* Elenirseniz üzülür müsünüz?
Bu yarışmaya girmek istemedim ama girdikten sonra da elenmek istemiyorum açıkçası. Elensem de şov açısından devam etmek, o havayı koklamak isterim. Twitter’da, radyoda herkes benim için güzel yorumlarda bulunuyor. Hatta bence herkes benim dansımı beğeniyor, jüride bir bozukluk var; onlar anlamıyorlar (gülüyor).
* Favori yarışmacınız kim?
Erkeklerden Alp Kırşan, kadınlardan Özge Ulusoy ama Ivana da sürpriz yapabilir. Bu işi dansa göre kimse kazanamayacak; karizmaya göre, şova göre kazanacaklar. Geçen sene Azra kuğular gibi dans etti, melekler kadar da güzeldi ve kazandı. Bu sene öyle bir şey yok. Azra kadar güzel bir kadın yok bu sene orada... Öyle kuğu gibi dans eden de yok... Onun için biraz da şov gerekecek.
* Bir sürpriz yapıp siz de kazanabilir misiniz?
Ben kazanırsam Türkiye’nin yüzde 99’u kazanacak. Amerika’da da bu yarışmayı en iyi dans edenler kazanmıyor; hatta eleniyorlar. İnsanların sempatisini kim çekiyorsa o kazanıyor. Türk insanı gergin, asabi olabilir ama ekrana bunu görmek istemiyor.
Cem Ceminay jüriyi değerlendiriyor...
Acun: Hiç tartışmasız en iyi jüri üyesi. Deneyimi ve karizmasıyla bence jürinin tek adamı. Varlığı yeterli. Bizden biri; çünkü o da dans etmeyi bilmiyor. O da sahneye çıksa benden daha iyi dans edecek değil; o yüzden ikimiz aynı dilden konuşuyoruz.
Tan Sağtürk: Türküyle haşır neşir değilimdir ama jürilik yaptığım türkü yarışmasında en başarılı jüri bendim; Arif Sağ’ın solunda oturmama rağmen. Çünkü ben en tarafsız yorumları yapabiliyordum. Bazı şeyleri çok bildiğin zaman teknolojik yorumlar yapmaya başlıyorsun; o da sıkıyor. Tan’ın yorumları bence fazla teknik kaçıyor. Bir de saçları sonradan kafasına konmuş gibi duruyor. İçinden kuş çıkacak sandım.
Sait Sökmen: Jürinin Obama’sı... Bir ağırlığı var. Ondan beklenen o. En az notu o verecek; onun verdiği notlar doğrultusunda diğerleri yönlenecek gibi bir hava var. Obama da öyle değil mi? Dünyayı o yönlendiriyor; renk olarak da benziyorlar.
Azra Akın: Bir güzellik katıyor; yorumlarıyla ise fazla birşey kattığını görmedim. Türkçesi de oldukça kısıtlı zaten.
Ben dilimle dans ediyorum
Yarışmaya başladığımda dansla ilgili hiçbirşey bilmiyordum. O yüzden ilerleyebilirim; gayret ve isteğim var. Yetenek yok ama... Mesela, Aşkın Nur Yengi ilk hafta çok iyi dans etti, ikinci hafta o kadar iyi olmayınca bir hayal kırıklığı yarattı. İyi dans eden birisi biraz eksik performans sergilediğinde demoralize oluyor. Bende öyle bir durum yok. Ben dilimle dans ediyorum, tamam mı? Ben Türkiye’ye dans etmesini sevdirirsem, gülmesini sevdirirsem ne mutlu bana. Gayet ciddi bilinen Sait Hoca bile bana espri yapmaya çalıştı. Ona bile espri yaptırtabiliyorsam misyonumu tamamlamışım demektir. (gülüyor)
Bana dava açan tek isim Mehmet Ali Erbil’dir
* Ünlülere şakalar yaptığınızı ve biraz da sivri dilli olduğunuzu düşündüğümde ünlüler size çok dava açmıştır diye tahmin ediyorum, doğru mu?
Benim şakalarım incitici değildir; kimse için de uydurma birşey söylemem. Yazdıklarım da subjektif yorumlarım. Ben ‘sivri dilli radyocu’ olarak tanınırım ama kimseyi kırmak, üzmek bana göre değildir. Ama şu da var ki, bizim ünlüler çok alınganlar. Hem kendilerini göstermek istiyorlar hem de bir laf edildiği zaman gülüp geçmiyorlar. Bana tek davayı Mehmet Ali Erbil açtı. Oysa kendisini tanırım, sevdiğim de bir adamdır. Biz ona 3 yıl önce radyoda şimdi bile hatırlamadığım bir laf ettik. Kompleksinden, takıntısından bize hakaret davası açtı; kendi neler yapıyor oysa... Dava Yargıtay’a intikal etti.
* Türkiye’nin sizce en komik adamı kim?
Ben... Ben ve benim dansım. Daha komik hiçbirşey yok Türkiye’de...
* Cem Yılmaz değil mi?
Neden bilmiyorum ama komiklik denince Cem Yılmaz geliyor akla. Ama artık ben ve dansım gelecek. Ben Cem Yılmaz’ı yazılan metinleri oynarken sahnede komik buluyorum ama Cem Yılmaz’ı günlük hayatta komik bir adam olarak bulmuyorum. Onu stand- up gösterisinden dolayı her gören gülüyor ama ben onu görünce gülmüyorum. Oysa kendimi görünce gülüyorum. Benim herhangi bir metne ihtiyacım yok.
* E siz de stand up yapın o zaman?
Cem öyle bir şartlandırdı ki insanları... Sahneye çıkıp hiç sesini çıkarmasa, birkaç el işareti yapsa ve bir de gülse, tamam. Ben de aynı şekilde stand- up diye çıksam ve hiç konuşmasam sadece dans etsem, yıktım geçtim ortalığı... Cem Ceminay bilmem nereyi salladı derler...
Partnerim Alina’ya ‘seksi şey’ diyorum!
* Partneriniz Alina yarışmadaki tüm kadınlardan daha mı seksi?
Oradaki ünlü ünsüz tüm dansçılardan daha seksi. Zevkler, renkler tartışılmaz. Ben ona “seksi şey” diyorum.
* Henüz 6 aylık evlisiniz. Eşiniz kıskanmıyor mu?
Kıskanmaz; bana da kendine de güvenir çünkü. Eşime her zaman sadık kalmışımdır. Bu bir dans yarışmasıyla da bozulacak değil.
* Eşiniz Dilek Hanım’la nasıl tanıştınız?
10 yıl önce kendisinin eğitmen olduğu üniversitede bir söyleşiye gitmiştim. O da tesadüfen beni dinlemeye gelmiş. Kuliste çay kahve içerken arkadaşlık olarak başladı.
* Evlenme teklifiniz sürprizmiş değil mi?
Evet. Ferit Şahenk’in karısı Diana ile beraber sürpriz yaptık. “Ferit Bey’lerin evinde Amerikan Konsolosluğu’nun şerefine verilen bir davet var” dedim. Açık renk giysin diye yaza merhaba partisi diye de ekledim. Ferit Bey ve eşi bizi kapıda karşıladılar. Dilek, içeri girip de aile yakınlarını görünce ağlamaya başladı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın kıydığı çok duygusal, sürpriz bir nikah oldu.
* Hep böyle sürprizli bir adam mısınızdır?
Bayılırım sürprizlere...
Okan, Beyaz gibi televizyona sarılan radyoculardan değilim
* Röportajın başında, televizyona geçmek istiyordum dediniz; neden?
Çünkü radyoda olabileceğim yere kadar geldim. Radyodaki imkanlar belli. Kariyer açısından televizyona geçmeden belli bir yerde tıkanıp kalıyorsun. Cem Ceminay radyoda iyi, televizyonda kötü imajını da silmek istedim. Çünkü ben TV’de yeterince program yapmadım. Jüri oldum, bir program sundum ama devamlı olmadı. Ben işini gücünü bırakıp da televizyona sarılan radyoculardan değilim; Okan Bayülgen, Beyaz gibi...
* Daha zeki olsam radyocu değil, televizyoncu olurdum dediniz mi?
Daha hırslı, daha para sahibi olmak istesem manasında söyledim o lafı. Yoksa radyoculuk çok daha zeka gerektiren bir iş. Televizyon biraz fizik, biraz şans, biraz da ekip işi. Radyoda herşey sana bağlı. Benim TV’de bugüne dek kendimi gösterememe nedenim Acun gibi iyi bir televizyoncuyla çalışmamak; doğru projelerde yer almamak.
* Doğru projeler gelseydi TV yıldızı olur muydunuz?
Yıldızı bilmiyorum ama TV’de iyi bir yerde olurdum. Çünkü ben televizyonun sevebileceği bir sıcaklığa sahibim. Ama radyoyu da hiçbir zaman bırakmayı düşünmüyorum.
30 yaşındayken soyadımı değiştirdim
Gerçek adım, Cem Gökmen. Ama Amerika’da yaşadığım yıllarda, ö harfi kullanmadıkları için söyleyemiyorlardı. Ben de burcum olan ikizlerden yola çıkarak jem jeminay dedim. 30 yaşındayken Amerika’da değiştirip buraya getirdim yani.