'Siyasi görüşüm Allah'la aramda'
Diyanet İşleri Başkanı'nın siyasi yelpazenin herhangi noktasında yer almaması, eğilimini eşinin dahi bilmemesi gerektiğini söyleyen Ali Bardakoğlu'nun VATAN'a özel çarpıcı açıklamaları devam ediyor...
* Kadın haklarına aykırı uydurma hadislerin ayıklanması, avlanma, camiler, kadavra... Sayenizde böyle bir Diyanet gündemimiz oluştu ve sizi izlemeye devam ediyoruz...
Aslında bizim böyle peş peşe gündem yaratma gibi bir kaygımız yok. Ama biz yeri geldiği zaman, toplumun neye ihtiyacı varsa onu söylüyoruz. Mesela bakıyoruz insanlar organ bağışı konusunda çekimser davranıyor. Niye çekimser davrandıklarını araştırdığımızda görüyoruz ki, bunun içinde dini kaygılar da yer alıyor. Biz diyoruz ki, ekonomik, sosyal tedbirler işini veya eğitim, kültür işini diğer birimler yapsın. Ama dini engel konusunu düzeltmek de bizim boynumuzun borcudur. Fakat biz dedikten sonra sorun hemen çözülmüyor tabii. Tıpkı trafik gibi, tıpkı töre cinayetleri gibi...
* İslam'ın değil ama Müslümanlığın güncelleştirilmesine ilişkin bir hedefiniz var. Acaba bunlar onun bir parçası mı?
Onun adımları, örnekleri olarak görülebilir. "21'inci yüzyılda İslam'ı nasıl anlamalıyız?" Bu soruyu aslında her aydınımız sormalı ve cevabını tartışmalı.
* Bu yaptığınız açıklamaların sonucunda toplumda bir değişim emaresi görüyor musunuz?
Sevindirici bir durum var aslında. Kadın hakları konusu, üç yıldır 70-80 bin camimizde defalarca işlendi, işleniyor. Çağrılarımız cemaatte tepkiyle karşılanmadı. Bu çok önemli bir şey. Üstelik bu konuda bir bilinç yerleşmeye başladı. Çünkü dinliyorlar, dinlemeyi kabul ediyorlar. Elbette sorun henüz çözülmedi ama iyi yoldayız.
Kimsenin güdümünde değiliz
* Cemaatten tepki alan konular neler?
Doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı'na yönelik bir eleştiri almıyoruz. Ama maalesef Diyanet İşleri siyasetin ve devletin bir parçası olarak algılanıyor. Yani bizim bu yaptıklarımızı hükümetle veya siyasetle veya devletin umumi politikasıyla birleştirip bizim bunları kendiliğimizden söylemediğimizi, devletin diğer birimlerinin yönlendirmesiyle hareket ettiğimizi düşünüyorlar.
* Askerin mi yani?
Ben isim vermeyeyim, ama devletimizin değişik birimlerinin bizden böyle taleplerde bulunduğu, bizim de "Eh madem böyle istiyorsunuz, biz de diyelim bari" şeklinde yanıt verdiğimizi sanıyorlar. Bu algılama yoğun değil, ama henüz sıfırlanmadı. Biz "Ağaçlandırma" deyince, insanlarımız "Acaba Orman Bakanlığı mı istedi, "Kadavra" deyince, "Acaba Sağlık Bakanlığı mı istedi", "Terör" deyince "Acaba asker mi istedi" diye düşünüyor.
Baykal randevu talep etmedi
* Gerçekten hiç talep gelmiyor mu size?
Bakın eğer uyuşturucu belası okullara kadar iniyorsa, biz de Emniyet'ten bu bilgiyi alıyorsak, bu bilgi elbette bizim için önemli bir veridir. Sonuçta Diyanet'le Emniyet farklı amaçları olan kurumlar değil ki... İdealimiz, kaygımız aynı. Bu bürokrasinin diğer birimleri için de geçerli. Ama biz onlar istedi diye açıklama yapmayız, inandığımız için yaparız. Maalesef Türkiye'nin bir sorunu var. Üst değerlerin her biri bir gruba aitmiş görünüyor: Bayrağı sevmek, vatanı sevmek ya da dindar olmak ya da Atatürkçülük, laiklik, Kuran, Hz. Peygamber... Bunların hiçbiri tek bir şahsa ya da kuruma ait olamayacak kadar üst değerlerdir.
* CHP Lideri Deniz Baykal sizden övgüyle bahsetti ve ziyaret etmek istediğini söyledi. Randevu aldı mı?
Henüz bir randevu talebi gelmedi, ama memnuniyetle görüşürüm. Biz bütün siyasetçilerimizle eşit mesafedeyiz. Gelene kapımız her zaman açık.
* Baykal size böyle bir ilgi gösterdiğinde, bir din adamı için fazla laik ya da soysal demokrat bir çizgide görünmekten endişe ettiniz mi?
Hayır, böyle bir endişem yok. Ben burada tam tersine bir olumluluk görüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı herkesin kendi kurumu olarak görmesi ne kadar güzel bir şey. Toplumun bütün kenar ve köşelerini toplayabildiğimizi gösterir bu. Her siyasetçi, çağdaş Türkiye dindarlığında kendisine bir yer buluyor. Çok güzel bir şey...
* Sosyal demokrat bir Diyanet İşleri Başkanı da kötü bir şey değildir herhalde...
Yok, onun için söylemedim. Ama Diyanet İşleri Başkanı'nın siyasi yelpazenin herhangi bir yerinde yer almaması gerekir. Siyasi eğilimi Allah'la arasında kalmalı, eşi dahi bilmemeli.
* Peki CHP'den gördüğünüz ilgiyi AKP'den de görüyor musunuz?
Hepsiyle olumlu diyaloglar içindeyiz. Ama mesafemizi de ayarlıyoruz. Bizimle diyalog, "Efendim şu imamı şuradan alın, bu müftüyü buraya verin" noktasına gelirse o zaman biz de tabii "Herkes kendi işini yapsın" diyoruz.
Talepler milletvekili düzeyinde
* Şu ana kadar yerine getirdiğiniz talep olmadı mı hiç?
Şöyle oluyor; mesela bir ilçe müftümüz bulunduğu yerde artık iyice yıpranmıştır. Bize birçok yerden bunun bilgisi gelir. Tesadüf bir milletvekilinden de aynı şikâyeti alırız... Elbette şikâyetleri esas almayız. Ama oraya hemen müfettişlerimizi göndeririz. Eğer şikayetle teftiş arasında bir örtüşme varsa o zaman o müftüyü oradan alırız. Ama şunu da hemen söyleyeyim, hiç kimse kendisine bundan pay çıkartmasın. Kimse "Ben istedim de bu değişiklik" oldu demesin.
* Cumhurbaşkanı'ndan herhangi bir konuda bir talep geldi mi şimdiye kadar? En azından bilgi alışverişi için...
E tabii, kurumlar arası bu tip işbirliği kaçınılmaz. Sayın Cumhurbaşkanı'nı belli aralıklarla ziyaret ediyorum. Kendisine çalışmalarımız hakkında bilgi arz ediyorum. Çok sık olmamak kaydıyla, imkan buldukça, kendisinin programı el verdikçe... Sağ olsun şimdiye kadar ne zaman bir talepte bulunsam beni kabul etti. Hükümetten de Devlet Bakanımız Mehmet Aydın bizim için büyük bir şanstır. Bir siyasetçi gibi değil bir bilge kişi olarak bizimle ilgileniyor. Siyasetini bize karşı değil, kendi partisine, hükümete ve grubuna karşı gösteriyor. Bütün siyasi taleplere kendisi gereken cevabı veriyor, onları önce kendisi göğüslüyor.
* Demek ki hükümetten size bazı siyasi talepler geliyor?
Hükümetten değil. Ama milletvekili düzeyinde olabiliyor. Tabii bu siyasetin tabiatında vardır. Bunu inkâr edersek dünyaya gözümüzü kapatmış oluruz. Ama şunu da söylemeliyim ki Türkiye'de din-siyaset ilişkisi istediğimiz kıvama yaklaşıyor.
Belediyelerin yayınları bıçak gibi kesildi
"Bazı belediyelerimiz (Eyüp, Tuzla, vs.) İslam'la ilgili kitaplar dağıtmaya başladılar. Biz de dedik ki 'Bu konuda bir kurum var, bir bilgi birikimi, bir tecrübe var, lütfen bize sorun.' Yani müdahale ettik. Ama bu müdahaleyi de siyasi nedenle yapmadık. Bizim amacımız toplumun birliğine katkıda bulunmaktı. Bana göre iyi ki de yaptık, o yayınlar birden bıçak gibi kesildi."
Bazı ilahiyatçıları mahcubiyetle izliyorum
"Medyadaki arkadaşlara hep aynı uyarıyı yapıyorum: Din konusu çok hassas bir konudur. Sakın ola ki daha çok izleyici toplamak için, konuklarınızı ağız dalaşı yapan insanlardan seçmeyin. Böyle insanlar çıkabilir. Ne pahasına olursa olsun ekrana çıkayım, diye düşünenler olabilir. Ama her program kendi ağırlığınca olmalı. Yani kadınların eğlendiği, göbek attığı bir programa bir ilahiyatçıyı çıkartıp onunla alay edilmesini doğrusu mahcubiyetle izliyorum. Bununla hiçbir şey kazanmayız. Birkaç insan güler, o kadar. Aynı şey laiklik için de geçerli. Ne laikliği ne de dini magazinleştirmemek lâzım."
Güneydoğu'daki kadro eksikliği endişe verici
"Güneydoğu'da ve Doğu'daki kadro açığımız ciddi boyutta. Bir hayli boş ve kadrosuz camimiz var. Bu bölgelerdeki dini bilgi ve hizmet açığının kapatılmasını geleceğimiz, birlik ve dirliğimiz açısından çok daha hayati görmekteyim. Din görevlileri için zorunlu hizmet süreleri getirerek, geçici süreyle din görevlisi göndererek, hizmet içi eğitim seminerleri düzenleyerek buralardaki açığı belli ölçüde kapatmaya çalışıyoruz. Boşluk olduğunda o boşluğu, ne yazık ki öyle veya böyle dolduruluyor."
Din eğitimi zorunlu olamaz
"Din eğitiminin zorunlu olmasını savunamayız. Elbette isteğe bağlı olmalıdır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olmasına karşı çıkmak ise, dindar olalım veya olmayalım, din gibi her toplumun canlı ve gözardı edilemez bir gerçekliği hakkında insanımızın bilgisiz kalmasını, yani cehaleti savunmaktır. Ama tabii dersin içeriği hakkında eleştiri varsa o konuşulsun ve düzeltilsin. Din kültürü hakkında bilgi edinmemiz laikliğe ters düşmez. Batıda da isteğe bağlıdır din eğitimi."
Hüseyin Çelik'ten sitem almadım
"Zorunlu din dersiyle ilgili açıklamamın ardından Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in bir sitemi almadım. Ama zaten bizim açıklamalarımız hiçbir zaman siyasetin simetriği ya da cevabı değildir. Siyasetçi kendi açıklamasını yapar. Sonra o sayfa kapatılır. Bize 'Bu konuda ne düşünüyorsunuz' derler, biz de cevap veririz. Bu ister falanca siyasetçinin görüşüne ters düşsün, isterse ona destek olsun... Ne yapalım, biz artık o şeye katlanarak bu açıklamaları yapıyoruz. Ben de o sözleri Sayın Bakan'a cevap olsun diye söylemedim."
Alevilik İslam'ın öz çocuğudur
"Alevilik, İslam içi bir oluşumdur. İslam'ın asla dışında değildir. Bilakis İslam'ın öz çocuğudur. Şia'nın bir uzantısı veya Şia'dan doğmuş bir kol ya da anlayış da değildir. Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisini ve Hz. Ali neslinin maruz kaldığı haksızlıkların acısını daha derinden yaşatan, Anadolu'nun İslam sonrası öz kültürü içinde ortaya çıkmış bir inanç ve dini gelenektir. Mistik ve kültürel öğelerin öne çıktığı, dini pratiklerde belli bir farklı geleneği oluşmuş bir inanç grubudur ve bizim zenginliğimizdir. Sadece o değil, Mevlevi, Nakşi, Kadiri ve Rufai gibi mistik gelenekler, Hanefi, Şafii gibi mezhep farklılaşmaları da bizim zenginliğimizdir. Biz asırlardır bu çeşitlilik ve zenginlik içinde bugüne geldik, herkes bir diğerini hep Müslüman olarak gördü ve asla dışlamadı."
Aleviler AİHM'in oyununa gelmeyecek
"Alevi çocukları din kültürü dersi almasın demek, hem onların bu alanda cahil bırakılmasını, dış yönlendirmelere açık kalmasını savunmak, hem de Alevileri Müslümanlardan ayrı dini bir grup ve dini azınlık olarak göstermek isteyen çevrelerin tuzağına düşmek demektir ve elbette bizim millet olarak hiç de hayrımıza değildir. AİHM'nin böyle bir karar vermesi ise, hukuki olmaktan çok siyasi ve stratejiktir. Ülkemizdeki Alevi kardeşlerim, belli dış çevrelerin ve zihniyet itibariyle yabancı örgütlerin üzerlerinden yaptığı ideolojik ve siyasi oyunlarına gelmeyecektir."