Sezonun dikkat çeken oyunu Punk Rock
´Kadın hayatla başa çıkabilirken erkek silaha başvuruyor´
Yeni dünya düzeninde şiddet sadece sokaklarda değil sözlü, sözsüz hayatın her alanında. “Gözlerinizi açın ve etrafınıza bakın” dedirten oyunları sahnesine taşıyan DOT Tiyatrosu da okullarda yaşanılan şiddeti Punk Rock ile izleyicisine izletiyor. Demir kafesin içinde yedi liseli genç kendileri ile yüzleşiyor ve silahlar patlıyor, yumruklar havada uçuşuyor... Sahne geçişlerinde de ellerine gitarları ve mikrofonları alıp punk yıldızı oluyorlar. Punk Rock’ın ruhunu ve hissettirdiklerini oyunun yönetmeni Rıza Kocaoğlu ve oyuncuları Hakan Kurtaş, Tuğçe Altuğ, Gonca Vuslateri, Kaan Turgut, Emre Yetim, Gözde Kocaoğlu, Mehmetcan Mincinozlu ile konuştuk.
* Oyunda anlatmak istediğiniz detayları izleyiciye açık bir şekilde sunuyor musunuz?
Rıza: Evet. Yaşamlarının başında ve hayatlarının en zor aşamasında olan yedi karakter var. Bunlar dünyaya ilk adımlarını atacaklar ve çok zor bir dönemdeler. Hepsinin farklı çığlıkları ve renkleri var. Öyle bir durum ki çaresizlikten birbirlerine çarpmaya ve patlamaya başlıyorlar.
* Sahne geçişlerinde oyuncular müzisyen olarak karşımıza çıkıyor...
Hakan: Şarkı söylüyorduk ama kendi çapımızda. Punk-rock’ın özelliği sesinizin güzel olması değil. Ruhunuz punk akımına yakınsa o sesler rahat çıkabiliyor.
Rıza: Müzik direktörü Uygur Yiğit’in yönetiminde provalar yapıldı. Tüm şarkıları iki ay stüdyoda çalıştık. Karakter uygunluğuna göre şarkıları kimlerin söyleyeceği seçildi. Bu şarkılar aslında sahne geçişleri için yazarın notuydu. Bunu orkestra ile canlı olarak sahneleme kararını aldık. Oyunu başka bir yere taşıyor.
* Dekor olarak tellerle çevrili kapalı bir alan ile karşı karşıya geliyoruz. Karakterler ne kadar özgür olduklarını düşünseler de belli bir kapalı çevrenin içindeler...
Rıza: Dekoru Murat Daltaban yaptı. Bütün karakterlerin çıkmak istedikleri bir durum var. Kendi bedenlerinden çıkamayan ruhlar görüyoruz sahnede.
Mehmetcan: Eskiden aynen böyle dekore edilmiş barlar varmış. Bir garajda çocuklar çalışıyormuş gibi; aynı burası.
Rock starların konserlerini izleyerek oyuna hazırlandık
* Yazar oyunu yazarken Gus Van Sant’ın Elephant filminden etkilendiğini belirtmiş. Oyun için hazırlık sürecinde içinde okul şiddetinin yer aldığı filmleri izlediniz mi?
Mehmetcan: İzledik ama Murat Abi (Daltaban) bize filmlerden ziyade konserleri izletti. NIN, Marilyn Manson gibi... Enerji olarak bize çok şey anlatıyordu...
* Konserlerde sanatçı ve izleyici arasındaki en önemli ayrıntı neydi?
Rıza: Zaten müzikte de tiyatroda da bir aura yaratma peşindesiniz. İzlediğimiz rock starlar güçlü auralar yaratıp, bütün seyirciyi sahnenin içine çekebiliyor. Bu videoları izlememizdeki temel neden, o auradan faydalanabilmek. “O güç nerede, ne yapıyor, tiyatronun elemanı olarak biz ne yapabiliriz?” kısmını baz aldık.
* Yedi gencin içinden sadece ana karakterin gözünden mi olanı biteni izliyoruz?
Rıza: Bence oyunda yedi taraftan da izliyoruz. Herkesin ayrı patlamasını görüyoruz. Hepsi ana karakter. Sonunda birinin trajedisi ama hepsi farklı boyutta dağılıyor. Çocuğun durumunun bireysel değil sadece toplumsal bir kirlenme olduğunun altını çiziyoruz. Dünyanın geldiği hâl onu bu hale getiriyor. “Bu çocuk deliydi, geldi herkesi öldürdü” değil. Biz çocukları delirttik, dünya çocukları delirten ve patlatan bir hale geldi. Artık çocuklar yani en masum şeyler, en şiddetli şeyleri yapıyor ve buna “Dur” demek lazım.
Emre: Şiddetin, en normal olan çocuk tarafından yapılması enteresan. Ezilenden ya da farklı olandan beklerken en bizden olanın böyle bir şey yapması, şiddetin gerçekliğini gösteriyor.
* İzleyici yaşı bu oyunla daha mı gençleşti?
Rıza: Bu oyunla beraber daha gençleşen bir kitle var. Eski izleyicimiz devam ediyor.
Mehmetcan: Punk kültürünün altın çağını yaşadığı dönemde yaşamış insanlar, bu oyunu izledikleri zaman ayrı etkileniyor. Babam tekrar ergenliğine dönmüş gibi hissettiğini söyledi. Yeni bu dönemden çıkmışlar, sanki bu defteri kapatmış ve tekrardan yüzleşiyorlarmış gibi hissediyor.
Rıza: Tuncel Kurtiz’i oyuna davet ettim ve eşiyle beraber geldi. Oyunu o kadar çok beğendi ki yarım saat ayrılmadı buradan. Oyunu, yaptığımız tiyatro şeklini ve oyunculukları bizi utandıracak şekilde övdü. Onun yaş grubunu ve dünya tiyatrosunu çok iyi bilen birilerinin böyle mutlu olması önemli. Burası bir yaş grubuna hitap eden tiyatro değil.
Kadın hayatla başa çıkabilirken erkek silaha başvuruyor
* Oyunda sizin enerjinizi dışa vuran şarkı hangisi?
Hakan: Punk-rock tarzını önceden de dinliyordum. Oyun içindeki bütün şarkılar favorim. Ama son şarkı “Mudhoney-Touch Me I’m Sick” beni en yükselten şarkıdır. Ondan sonra çocuğun silahla girdiği sahneyi izliyoruz.
Mehmetcan: Punk-rock olarak bilinen bir sürü şarkı var. Ama burada yazarın tercih ettiği şarkılar çok daha özellikli ve bilinmeyen türden. Direkt olarak oyuna hizmet etmesi amaç alınmış. Türkiye’de de çok popüler olmayan gruplar olduğu için seyirciye etkisi çok daha yüksek oluyor. Oyun sırasına göre öyle tamamlayıcı şarkılar koyulmuş ki onlar bizi bir şekilde bir sonraki sahneye götürüyor.
Emre: Şarkı sözleri sahnelerle ilgili bir takım ipuçları verebiliyor. Rastgele seçilmiş şarkılar değil.
Mehmetcan: Son sahneden önce müzik danışmanı Uygur Yiğit’in yaptığı müzik hepimizi bir yerlere götürüyor. Çok daha başka bir atmosfer yaratıyor.
* Oyunda kadınlar güçlü karakterlere mi sahip?
Gözde: Hem naifliklerini hem zayıflıklarını görüyoruz. Tuğçe’nin oynadığı karakterde durumlara bir karşı çıkış var.
Tuğçe: Dışarıya olan korkuları ve kaygılarından dolayı sadece içlerinde çok kırılgan olabiliyorlar.
Rıza: Hayat ile başa çıkabilmenin yolunu kadınlar buluyor. Erkek bulamıyor silaha başvuruyor. Bir metinde Tuğçe diyor ki, “Benim başım ağrıyordu, doktora gittim. Aspirin içtim ve ağrılar gitti...” Yani bu kadar basit, dertlerini bu kadar önemsemenin bir anlamı yok. Dünyada bununla baş edebilen bir sürü insan var. Senin ne farkın var? Bilinç olarak kadın daha doğru bir yerde; erkek daha yetişmemiş ve yanlış düşüncelerde...