Gazete Vatan Logo

Sevişme sahnelerinin konuşulması beni yıldırmaz, dert değil!

Merakla beklenen Türkiye´nin ilk seri katil filmi vizyonda

Polisiye-gerilim tarzındaki “Ejder Kapanı” bu yılın en iddialı filmlerinden. Nasıl olmasın ki, Uğur Yücel, Kenan İmirzalıoğlu, Nejat İşler, Ceyda Düvenci ve Berrak Tüzünataç’ı bir araya getiren bir film bu. Film, ilk etapta her ne kadar Berrak Tüzünataç-Kenan İmirzalıoğlu’nun sevişme sahnesiyle gündeme geldiyse de pedofili (sübyancılık) gibi ciddi bir konuyu işleyen ve adalet kavramını sorgulayan “ağır bir film.” Yönetmen Uğur Yücel aynı zamanda Dedektif Abbas’ı canlandırıyor. Hem Yücel’le hem de onun stajyer polis memuresini oynayan Ezo’su Berrak Tüzünataç’la film ve hayata dair merak edilenleri açık açık konuştuk.

Bep çok iyi projelerde gördük sizi. Bu sizin iş seçmedeki başarınız mı yoksa daha çok şans mı?

İkisi de. Kimseye tek başına, bir kuruma ya da kişiye (buna ben de dahilim) mal edemeyeceğim bir örgü bu. Tercih hakkı kullanabileceğim konforda bir dönem geçiriyorum. İnşallah hayatım hep böyle geçer. Hayatımın bu döneminde böyle bir lüksüm ve konforum var. Tercih edebilmek güzel, keyifli bir şey.

-Ejder Kapanı için teklif nasıl geldi, Uğur Bey’i tanıyor muydunuz önceden?

Uğur Bey’le önceden tanışıklığım yoktu. Bir yemekte tanıştık ve böyle bir rol olduğunu, benim bunu yapmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de, “Çok isterim ve yapabilirim” dedim.

-Peki teklifi kabul etmenizdeki en önemli neden neydi; senaryo, cast, Uğur Yücel?

Başlangıçta, cast ve Uğur Yücel sonra senaryo.

- Uğur Yücel’le çalışmak nasıldı?

Çalıştıkça şunu görüyoruz ki, Uğur Ağabey gibi balkaymak bir yönetmenle bir arada olmak çok büyük bir konfor. Oyuncunun halinden anlayan, oyuncuyla her daim iletişim halinde olan, araya mesafe koymayan biri. Çektiği iyi bir sahnenin ardından 5 dakika kendine gelememesi ve o mutluluğu... Bunları anlayan biriyle olmanın keyfi çok özel.

-Filmde “baba” diyorsunuz kendisine. Sette de baba gibi miydi?

Babadan ziyade arkadaşımızdı. Biz bir ekiptik, yoldaştık. Biz-siz yoktu sette, o çok keyifliydi.

- En etkilendiğiniz sahne desem?

Duygusal olarak, Uğur Ağabey’le baş başa olduğumuz bir sahne vardı; baba-kız gibi konuştuğumuz bir sahne. Orada, “Kendine dikkat et, çok temizsin, çok güzelsin” dediği anlar... O sahne benim için çok etkileyiciydi.

- Bu filmin sözü ne sizce, bu film ne diyor?

Tabii ki adalet kavramını, adalet sistemini sorgulayan bir film. İzleyen herkese de sorgulatır umarım. Adaletin ve kanunun satın alınabildiği bir toplumda ve dünyada yaşıyoruz. Onun dışında, katil de dahil olmak üzere filmdeki her karakteri anlayabilme halimiz insandaki empatiyi de tetikliyor. Heyecan verici.

- Film sizin için ne ifade ediyor?

Benim için kıymetli ve önemli bir film; castı, yönetmeni, senaryosu ve rolüyle gerçekten kıymetli. Hayatım boyunca hatırlayacağım bir film. Bir kere Uğur Ağabey’le karşılıklı oynamak bile benim için çok kıymetli bir şey.

En keyif aldığım sahne, Kenan’la olan flörtöz dövüş sahnemiz

-Oyunculukta sınırınız var mı? Kötü roldeki bir kadını oynamam, çirkin kadını oynamam gibi ya da cinselikle ilgili?

Yok, hiç öyle bir sınırım yok. Ekibe inanmakla ilgili bir problemim olmadıktan sonra... Biz, bu mesleği yaparak hayattaki tüm gerçeklikleri anladığımızı vadediyoruz; anladığımızı ve beden olabileceğimizi... Dolayısıyla bunda bir kısıtlama varsa, o zaman yanlış bir meslek seçimi yapılmasıyla ilgilidir durum. Ya da daha tüccar zekayla bu işin yapıldığını düşündürtür bana. Çünkü bu işin bir parçası, insana ait her şeyi anlatabilmek. Vadettiğimiz şey bu! “Onu yapmam, bunu yapmam” gibi bir şeyler deniyorsa tüccarca yaklaşılıyor bu mesleğe demektir. Bu, doğru veya yanlış diye bir yargım yok, yargılamıyorum bunu ama benim yaklaşımım bu değil.

-Filmdeki cinsellikle ilgili sahnelerin medyada ön plana çıkmasından rahatsız mısınız?

Yoo rahatsız değilim. Dünyada da böyle. Bayılmıyorum tabii ama dert de etmiyorum. Olsun, her zaman böyle. Buna bir savaş açacak kadar takılıyor değilim. Ama cevap vermekten sıkıldım. O ilginç geliyorsa o olsun. İnsanlara iki yetişkinin sevişmesi, bu filmde anlattığımız pedofiliden daha ilginç geliyorsa, o zaman pedofiliyi değil o sevişme sahnesini konuşsunlar. O haberi yapanı birebir tanısam derim ki: “Deli misin oğlum, burada pedofiliden bahsediliyor, sen sevişme sahnesine mi bu kadar takıldın!”

-Ejder Kapanı’yla ilgili ilk öğrendiğimiz şey, sizin Kenan Bey’le sevişme sahneniz olduğuydu...

Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli. Dolayısıyla, onunla ilgileniyorsanız şaşırabilirim, üzülebilirim, gülebilirim sizin adınıza ama çok da dert etmem kendime. Benim hiçbir zaman inandığım, sevdiğim bir işte olup olmama sebebim olmayacak bu tür sahneler. Bu tür yıldırma politikaları üzerinden hayatımı şekillendirmiyorum, şekillendirmeyeceğim de.

-Oyunculuğunuzla ilgili daha çok bu tarz haberlerin öne çıkması, yıldırma politikası mı? Destek yerine köstek mi olunuyor size?

Ne destek olabiliyorlar, ne köstek. Bunun gerçekten önemi yok. Zaten bu çok ön görülecek bir şeydi. Senaryoyu okuduğumuzda da düşündüğümüz şey oldu. “Aaa, vay başımıza gelenler” filan olmadık.

-Tahmin ediyordunuz yani bu sahnenin bu kadar öne çıkacağını?

Tahmin etmemek mümkün mü? Nerede yaşadığımızı, kimlerle bir arada olduğumuzu biliyoruz. Türkiye’de istikrarlı giden tek şey magazin basını bence. İMKB’den ya da ekonomiden, her şeyden daha istikrarlı. Hiç şaşırtmıyorlar... Bu biraz da, o fotoğrafı basıp altına bir şey yazma ihtiyacı bence, tiraj kaygısı. Herkesin derdi ortak. Çok da yadırganacak bir şey yok. Yapın ne yapayım, bence saçma ama yapın.

-Hakkınızda çıkan asılsız haberlerden sizi en çok yaralayan hangisiydi?

Çok öncekilerdir. Artık üzmüyor çünkü sonradan hiç yaralanmamayı öğreniyor insan. Her çıkan haberde yaralanıyorsan rahat rahat yaşayabilme ihtimalin düşüyor. Bazen sinir ediyor ama üzmüyor.

-Kenan Bey’le çok güzel bir sahneniz var. Dövüş gibi ama dövüş de değil...

Flörtöz dövüş sahnesi diyorum ben ona. En keyif aldığım sahnedir. Özel eğitim aldık o sahne için, dövüş koreografımızla 3-4 hafta aralıklı olmak kaydıyla bayağı çalıştık.

-Bu kadar güzel bir kadın olarak bakar mısınız kendinize, sağlıklı yaşamla aranız nasıl?

Şimdilik cepten yiyorum.

Bu, bir Türk filmi, Türk hikâyesi... O yüzden “Rahşan affı” var içinde ama teknik olarak dünya çapında

- “Dünya çapında bir film yaptık” diyor musunuz?

Sinemanın bir standardı olduğunu düşünmüyorum. Türk sineması, Amerikan sineması, Kore, Uzak Doğu... Yerelken güzel. Bir şey her zaman lokalse tadı vardır. Yani bu bir Türk filmi, Türk hikâyesi. O yüzden “Rahşan affı” olarak geçen o af var işin içinde. Bence roman, heykel, resim gibi sinema da kendi geçmişini, kültürünü taşıyorsa güzel. Bir şeyin parodisi, imitasyonu olmamalı en azından hikâyede dert. Ama tabii ki ışık, kamera, aksiyon sahnelerindeki teknik şeyler dünya standardında.

-Şu an rol aldığınız dizi de, bu film de derdi olan, söyleyecek sözü olan yapımlar. Hep bu tarz yapımlarda mı göreceğiz sizi yoksa bir aşk hikâyesinde de oynar mısınız?

Tamamen haleti ruhiyemle ilgili bir durum. Seçim lüksüm olduğu sürece... Ne benim daha çok ilgimi çekiyorsa, onun içinde olmayı tercih ediyorum. Demek ki bunlar bu ara ilgimi çekiyor.

Nejat’la çalışmak istemeyecek bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum

-Sevgiliniz Nejat İşler’le aynı yapımda rol alacağınız için bir tereddüt yaşadınız mı?

Nejat birlikte çalışmaktan tereddüt edeceğim bir oyuncu kesinlikle değil ama özel hayatımızdaki özel durumla ilgili tabii ki özen gösterdiğimiz, çok tercih etmediğimiz bir durum bu. Zaten karşılıklı sahnemiz yok.

-Bu biraz şans mı oldu?

Evet, karşılıklı sahnemizin olmaması şans oldu. Fakat karşılıklı bir sahnemiz olsa, dikkat ederdik ve düşünürdük. “Yapmak istiyor muyuz?” diye konuşurduk aramızda bunu.

-İlerde Nejat Bey’le başka projelerde de birlikte rol alabilir misiniz?

Onun kıymetli bir şey olduğunu düşünüyorum. Olmayız ya da her yerde birlikte oluruz gibi bir şeyimiz yok. Ama Nejat’la çalışmak istemeyecek bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum Türkiye’de. Tabii ki büyük bir keyifle çalışırım onunla. Sevgilim olup olmamasını dışında tutarak söylüyorum bunu. Sevgili olmak birazcık bir şeyleri düşünme sebebi oluyor.

-Kenan İmirzalıoğlu ile filmde yakınlaştığınız sahneler kıskançlık sebebi oldu mu?

Inglourious Basterds filminde Quentin Tarantino Hitler’i öldürdü. Hitler gerçekten öldü mü? Bu bir film. Filmde yakınlaştığımızı düşünüyorsanız biz iyi oynamışız demektir ve bu güzel bir şeydir. Nejat benden daha uzun yıllardır bu işi yapan daha profesyonel bir oyuncu. Bizim aramızda böyle bir sohbetin geçmesi mümkün değil. İki tarafta bu işin içindeyse böyle sohbetler geçmiyor. Çünkü herkes kamera arkasında ne olduğunu bildiği için böyle şeyler hiç konuşulmuyor.

Kenan’la olan sevişme sahnesinin öne çıkacağını tahmin etmemek mümkün mü? Nerede yaşadığımızı, kimlerle bir arada olduğumuzu biliyoruz. Türkiye’de istikrarlı giden tek şey magazin basını bence. İMKB’den ya da ekonomiden, her şeyden daha istikrarlı. Hiç şaşırtmıyorlar...

UĞUR YÜCEL VE BERRAK TÜZÜNATAÇ FİLMİ VE BEKLENTİLERİNİ ANLATTI...

Hayattan iyi dayak yedim artık nefes almak hakkım yaza yelkenli keyfi yapacağım

Önceden Kenan İmirzalıoğlu ile birlikte rol aldığınız Alacakaranlık dizisinde de yine iki polisi canlandırıyordunuz. Karanlıkta Koşanlar dizinizde de polistiniz. Buradan yola çıkarak Ejder Kapanı bu dizilerin başka bir halkası mı? Yoksa siz, küçüklükten beri polis mi olmak istiyorsunuz?

İtfaiyeci, trafik polisi olmak istemiştim. Cinayet çözen bir adam hayal etmemiştim. Polisiye meraklısı da değilim. Sinemada polisiye anlatmanın zevkini Karanlıkta Koşanlar dizisinde tattım. Bir kaşıntı yaptı bende o dizi. Oyunculuğu bırakmıştım. O diziyle başladım. Sinema meraklıları çok sevmişti o diziyi. Belki beğenilmenin getirdiği iştah da olabilir böyle filmlere eğilimim.

-İlk kez kendinizin olmayan bir senaryoyu çektiniz. Neydi sizi bu kadar etkileyen?

Entrika iyi gelmişti. Değindiği konu da ilgimi çekti. Çocuğun senaryosunu aldım kendime benzettim. Filmi seyredince kendi de beğendi. Ben kimsenin hayalini çekmedim. Çekmeyeceğim de. Ancak senaryo hayallerimi taşıyorsa çekerim.

-Cast’ı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Genelde tanıdığınız, bildiğiniz isimlerle çalışmayı tercih ediyorsunuz ...

Oyuncuları sevmem. Ne oynayacağını önceden kestirenlerle çalışmam çok zorunlu değilse. Karaktere önem veririm, o sahnede ne oynayacağına değil. Karakterin ne yapması gerektiği önemlidir. Bunu kavramak da yetenektir. Keşke 8-10 oyuncuyla çalışsam hep, büyük rahatlık. Herkesin çok beğendiği oyunculuk varyasyonlarıyla dolu bir aktör sinema için makbul değildir. Sinema, olma yeridir. Buzdağı gibi olmalı oynadığın karakter. Suyun üstünü gösterip altındaki kısmı hissettirmeli aktör.

Uzun adamlardan iyi oyuncu çıkmaz derler beyne kan geç gidermiş ama Kenan’da devreler hızlı çalışıyor

-Kenan İmirzalıoğlu’nun oyunculuğunu nasıl buluyorsunuz?

Genellikle uzun adamlardan çok iyi oyuncu çıkmaz, derler. Beyne kan geç gidermiş. Kenan’da devreler hızlı çalışıyor. Önce fiziğiyle almış rolü. Sonra çok çabuk oyunculuğun lezzetini keşfetmiş. Fiziksel özelliklerini akıl ve tutkuyla birleştirmiş bir adam.

-Filmde gerçek hayatta sevgili olan Nejat İşler ve Berrak Tüzünataç da rol alıyor. “Berrak Kenan’la aynı yatakta, acaba Nejat ne demiştir buna?” tarzında diyaloglarla karşılaşmaktan çekinmediniz mi?

Oyunculuk yapıyorsanız böyle şeyler aklınıza gelmez. Bir dublörün motordan düşmesi kadar işin tabiatındadır bir oyuncunun sevişmesi. Yani işimizin parçası.

-Berrak Hanım’ın oyunculuğundan da konuşsak, nasıldı?

Gayretli ve arzulu. Eğer beğendilerse kendi marifeti. Beğenmedilerse benim suçum.

-Alacakaranlık’taki Tahir Kemal için, “En iyi oynadığım, hatta tek iyi olduğum karakterdi” demişsiniz. Ejder Kapanı’nda canlandırdığınız “Abbas” fikrinizi değiştirdi mi?

Bundan sonra daha çok oyunculuk yapacağım. Birkaç yıl içinde ikisinden de iyi olurum.

-Yazı Tura ve Hayatımın Kadınısın filmleri neden gişede yüzünüzü güldürmedi?

Onlar gişe yapsın diye çekilmedi. Beklentimiz de yoktu. Birinden battım. Yapımcılığı bıraktım. İkincisi de zarar etmedi. Formülü vardır ve ben de bunu biliyorum. Ama bir senaryo hocasının bile iyi işleyen bir senaryo kurma garantisi yok.

2 ay içinde tüm maddi sorunlarım bitiyor

-Son yıllarda sizin maddi durumunuz hakkında pek çok şey yazılıp çizildi. Şimdi maddi olarak keyfiniz nasıl?

Çok zor günler geçirdim. Bir iki ay içersinde bütün sorunlarım bitiyor. Yazın keyifle yelken yapacağım günleri özlüyorum, deniz hayal ederek sete gidiyorum. Hayattan iyi dayak yedim. Artık nefes almak hakkım.

-Sizi niçin dizi ya da film dışında göremiyoruz; bir TV programına ya da panellere konuk olmuyorsunuz. Sosyofobik misiniz gerçekten?

Bir davranış bozukluğu var evet. Ben köstebek ruhlu bir adamım. Kimseye zarar vermeden yeraltında yaşamayı tercih ederim. Beni zaten seyrediyorlar oynarken içim dışım görülüyor. Yazan, çizen, yaratan birinin piyasaya uyumlu bir geyikler insanı olmasını da anlamıyorum. Benim kendi ruh halim mahrem kalmalı. Ben TV programlarından eğlenmiyorum ki. Niye gidip sahte sahte sırıtayım..? Panel ve tartışma programlarında oyunculuk dışında konuşmayı hadsizlik olarak görüyorum. Eksikliğimi yutturmayı benimsemem.

Vücudumu 100 bin bakıma aldım, içmiyorum ama yakında çilingir masasına çökerim

-Sağlıklı yaşamla aranız nasıl? Çilingir sofralarını çok sevdiğinizi duydum, doğru mu?

Hayatın size vermiş olduğu tüm nimetlerin tadını çıkarmak da bir tür ibadettir. Şükürdür. Çilingire oturmak için huzur gerek. Bu ara içkisiz bir hayat yaşıyorum. Vücudumu 100 bin bakıma aldım. Kendime çok eziyet ettim çünkü. Yakında çökeriz başına masanın...

-Özel hayatını hiç bilmediğimiz bir isimsiniz. Biraz anlatsanız; günlük hayatınız nasıldır, ne yapmaktan keyif alırsınız, ?

Ben sıradan biriyim. Özel hayatımda fantastik bir gezegen yok. Müzik, kitap, yelken, film izlemek, meyhane sohbeti. Dediğim gibi, sıradan işte.

-Oğlunuz Can’ı hiç tanımıyoruz. Nasıl bir baba oğul ilişkiniz var, o ne iş yapıyor, kaç yaşında?

Onu övmekten kaçınmıyorum. Çok yetenekli. Farklı bir beyin. Çocukluğundan beri söylediklerine kulak veriyorum. 25 yaşında. Artık tam anlamıyla arkadaşım. Gizlimiz saklımız yok. Sinemacı oldu. Benimle çalışıyor. Hem senaryo hem de rejide yanı başımda.

Pavyonları çok severim, gençken giderdim Pavyondan sevgilim bile vardı

-Hakkınızda asılsız haber hiç yapıldı mı? En çok sizi üzen haber hangisiydi?

Bu kadar yılda doğrusu hafif sıyrıklarla atlattık. Yalnız son yıllarda vahşileşti dünya. Çirkin haberler çıkıyor. Kötülüğü hiç bu kadar koyu hissetmemiştim. Bana dokunmuyor asılsız haberler. Ancak yakınlarım gerçek zannedip üzülüyor... O dünyalarla mesafemi çocukluktan beri koymuşum zaten. Huyum suyum naturam kötülükler dünyasına uygun değil. Medyada kendi kötülüğünün önüne geçemeyen insanlar üredi ve kötülük yaptıkları için para kazanıyorlar.

-Filmde Pavyon kadınına aşık bir komiseri canlandırıyorsunuz. Hiç pavyona gitmişliğiniz var mı?

Gençken giderdim. Pavyonda sevgilim bile vardı. Çok severim pavyonları. Orada bir tiyatro sahnesinin içinde yaşarsınız. Her şey kurmacadır. Bu oyun büyük bir gerçeklikle oynanır. Pavyon şarkıcılarını dinlemeye de bayılırım. Gecenin matemini hissedersiniz... Sinemasal bir dünya...

Bu film benim için yeni zamanların başlangıcı, her yıl bir film çekeceğim

-Ejder Kapanı size ne ifade ediyor?

Benim için yeni zamanların başlangıcı. Bu türden filmleri sürdürüp öte yandan seyirci beklentisi olmayan kendi ruh filmlerimi çekmenin yolunu açabilir.

-Gelecek planınız nedir, Ejder Kapanı’nda canlandırdığınız Abbas gibi her şeyi bırakıp bir sahil kasabasına yerleşmek mi?

Her yıl bir film çekmek istiyorum. 15 yıl sonra yelkenli bir tekneyle yavaş yavaş dünyayı dolaşmayı isterim.

Bir davranış bozukluğu var evet. Ben köstebek ruhlu bir adamım. Kimseye zarar vermeden yeraltında yaşamayı tercih ederim. Beni zaten

seyrediyorlar oynarken içim dışım görülüyor. Yazan, çizen, yaratan birinin piyasaya uyumlu bir geyikler insanı olmasını da anlamıyorum.

Haberin Devamı