Sanatın Mekkesi Londra
Yüzyıllarca kadınların vazgeçilmezi olan inciler, farklı kültürlerde farklı anlamlar ifade etmiştir.
Örneğin; eski Mısır’da çok kutsal bir nesne iken, Eski Roma’da varlık ve sosyal statünün en üstün simgesi olarak kabul edilmiş. Ortaçağ Avrupa’sında otorite ve kuvvet göstergesi iken, Hindularda inci saflığın sembolü olmuş. Rönesans döneminde ise bazı Avrupa ülkelerinin, asil sınıf dışındakilerin inci takmasını yasaklayan kanunlar çıkarması şaşırtıcı bir ayrıntıydı...
New York’un dünyanın en önemli kültür ve sanat merkezi olduğuna inananlardandım ancak, son senelerde Londra, New York’u bu anlamda geçmiş durumda. Çok önemli sergilerin ardı ardına açıldığı, dünya edebiyat sanatının önemli yazarlarının eserlerinin sahne aldığı bu şehirde geçen hafta Katar Müzesi ve Victoria and Albert Müzesi yetkilileri ile hayata geçirilmiş “Pearls” (İnciler) başlıklı sergiyi görme şansını elde ettim.
Yüzyıllarca kadınların vazgeçilmezi olan inciler, farklı kültürlerde farklı anlamlar ifade etmiştir. Örneğin; eski Mısır’da çok kutsal bir nesne iken, eski Roma’da varlık ve sosyal statünün en üstün simgesi olarak kabul edilmiş. Ortaçağ Avrupa’sında otorite ve kuvvet göstergesi iken, Hindularda inci saflığın bir sembolü olmuş. Rönesans döneminde ise bazı Avrupa ülkelerinin, asil sınıf dışındakilerin inci takmasını yasaklayan kanunlar çıkarması şaşırtıcı bir ayrıntıydı.
Kalabalık bir insan topluluğunun gezdiği sergide, istiridye yataklarının bol bulunduğu bölge olarak bilinen Basra Körfezi’ndeki Bahreyn Adası’nda çekilen “inci avcılığı” hakkındaki video, izleyeni aydınlatması açısından başarılıydı. Ancak, arkamda oluşan uzun kuyruk bilgilendirici nitelikteki notları okumama fırsat vermedi. Farklı dönemlere ait mücevherlerin, kol düğmelerinin, broşların, kemerlerin ve inci ile süslenmiş kıyafetlerin olduğu sergiye ilgi büyüktü.
İnciler kişisel mesajlar içeren simgelerdi
Büyük bir titizlikle günümüze kadar muhafaza edilmiş bu değerli parçalar; antika, ahşap ve cam kasalarda teşhir ediliyorlar. Aralarında dolaşırken Kraliçe
I. Elizabeth’in muhteşem inci kolyesi ile resmedildiği portresi dikkatimi çekiyor. 13 ve 14’üncü yüzyılda inciler, aristokrasinin kullandığı şahsi süs eşyası olmanın yanında yüksek bir mevkiiyi de işaret ediyordu. Dini referans alarak üretilmiş üzerlerinde İsa ve Bakire Meryem’in olduğu broşlar çok özel parçalardı. Elimdeki notlardan edindiğim bilgiye göre 18 ve 19’uncu yüzyılda inciler, kişisel mesajlar içeren aşk ve üzüntü simgeleriydi. Sergi bitimine yaklaştığımda aklımda kalan özel parçalardan bazıları; Kral George III’ün kol düğmeleri, Hollywood yıldızı Marilyn Monroe’nun inci kolyesi ve Charles I’in idamı esnasında kulağındaki inci küpesi.
Günümüze geldiğimizde Mikimoto gibi dünyaca ünlü inci firmaları modern tasarımları ile kültür ve doğal inci mücevherlere farklı bir boyut kazandırdılar. İncilerin zamansız olduğunu düşünen biri olarak, soluğu müzenin en sevdiğim köşesi olan bahçe avlusunda alıyorum. Güneşli bir havada içtiğim sıcak kahvenin tadı başkaydı sanki.
İngiliz tarihine götüren Savaş Atı oyunu
Tiyatroları ve müzikalleri ile meşhur olan bu şehirde akşam izleyeceğim “War Horse” adlı oyuna bilet bulduğum için kendimi şanslı hissettim. Gitmeden önce oyun hakkındaki okuduğum kritikler, görsel anlamda muhteşem bir sahne ve senaryo göreceğime dair ipucu veriyorlardı. Tarihi salonda yerimi alırken, insanların şarap bardakları ile salonda olduklarını fark ettim. Hiçbir uygunsuz hareketin yaşanmadığı bu olay medeniyetin en üst göstergelerinden biriydi. Yazar Morpurgo’nun bir eseri olan “Savaş Atı”; genç bir delikanlı ile bir at arasındaki sevgi bağını anlatan dramatik bir eser. Perde açıldığında insanların yardımı ile hareket eden gerçek at boyutundaki kuklalar, inanılmaz bir yaratıcılık ve insan gücünün sergilendiği sahnelerle tiyatro severlere unutulmaz bir gece yaşattı. Işık ve teknik olarak süper, duygusal anlamda yoğun, coşkulu, insanların ruhuna hitap eden ve kostümleri ile izleyeni eski İngiliz tarihine götüren harika bir oyun. Londra’ya her gittiğimde İngilizlerin ikinci el elbiseler ve antikaların satıldığı Portobello Bit Pazarı’na uğramadan yapamam. Özellikle turistlerin uğrak yeri olan bu bölge, meyve ve sebze hallerinden, eskici dükkanlarına, sahaflardan ve kafelerine kadar Londra’nın farklı yüzünü yaşayacağınız bir semt. Eğer yolunuz Londra’ya düşerse yukarıda yazdığım yerlere uğramanızı tavsiye ederim.
AJANDA
- Model uzun bir aradan sonra bugün Jolly Joker İstanbul sahnesinde hayranları ile buluşacak. Yakında yeni albümlerini çıkarmaya hazırlanan grup popüler olmuş şarkılarını da sevenleri için seslendirecek.
- Bugün Babylon sahnesinde Elif Çağlar, Çağrı Sertel, Alp Ersönmez, Mert Önal ve Toygun Sözen gibi çok önemli müzisyenlerinden bir araya gelmesiyle oluşan Four In The Pocket var. Ayrıca Babylon’daki diğer önemli konserler şöyle, 25 Ekim’de trip-hop bayrağını Amerika’da başarıyla taşıyan Emancipator,
30 Ekim’de özellikle 1970’lerin sonuna doğru İngiltere’de başlayan punk akımın öncü isimlerinden olan Wire, 6 Kasım’da ise Full Faça konser serisi ile kendine ciddi bir hayran kitlesi edinen Büyük Ev Abluka’da hayranları ile buluşacak.
- ABD’li caz trompetçisi Christian Scott, 22 Ekim’de ilk kez Salon’da. Sanatçı, kuşağının en yetenekli caz müzisyenleri arasında gösteriliyor. Ayrıca Salon sahnesinde
25 Ekim akşamı Replikas, 2 Kasım’da Mesparrow, 6 Kasım’da Amerikalı alternatif rock grubu Sonic Youth’un kurucularından Kim Gordon’un projesi Body/Head sahne alacak.
- 24 Ekim akşamı Cristina Branco müzikal bir yolculuk yaptığı ‘Alegria’ albümünün turnesiyle Cemal Reşit Rey Salonu’nda.
- 26 Ekim’de Hayko Cepkin heyecan dolu performansı ile Kadıköy Sahne’yi yıkmaya gelecek.