Sana bakmaya kıyamıyorum bebeğim!
Veeeeee minik bebeğiniz sizinle! Şimdi gerçek birer anne-baba olmanın zamanı geldi. Bakın ilk günlerde bebeğinizin bakımıyla ilgili sizi neler bekliyor…
Acısıyla tatlısıyla geçirdiğiniz hamilelik döneminin ardından nur topu gibi bir bebeğiniz oldu. Anneliğin o ilk tadını doğumdan sonra onu kucağınıza aldığınız anlarda doyasıya yaşadınız. Babası da öyle… Artık hastaneden çıkıp evin yolunu tutma zamanı. Peki, şimdi sizi neler bekliyor? Anne-baba olmanın keyifli yanları kadar zor yanları olduğunu da unutmamak gerekir! Ama çocuk sahibi olma kararını verdiğinize göre bu işin de altından kolayca kalkabilirsiniz.
Tek ihtiyacınız olan bebek bakımıyla ilgili en doğru bilgileri edinmek, sabırlı ve azimli olmak.
YENİ HAYAT
Bebeğiniz dünyaya geldiğinde birçok değişimi bir anda yaşar. Boşluk duygusu, (Anne karnında yaşadığı ortam sıkışık, kapalı ve su içinde olduğu için…) havanın cildine teması, ses, ışık, nefes alma, tenine dokunan eller gibi... Dolayısıyla bu yaşadıkları onun için büyük bir şok. Size düşense doğumu takip eden ilk dakikalarda hemen onu kucağınıza alarak sarıp sarmalamak. Onunla göz teması kurup konuşun. Çünkü bu an miniğiniz için çok önemli. O sizi tanıyor, aranızda güçlü bir bağ var, sesinizi, kokunuzu, dokunuzu, enerjinizi biliyor, siz de onu biliyorsunuz.
Şimdiyse, ten tene, göz göze ve yüz yüze gelip tanışma zamanı. Sizin kokunuz, sesiniz ona güven verecek, yabancı bir yerde olmadığını, her şeyin yolunda olduğunu hissettirecek. Sakinleşip var oluşunu sürdürdüğü bu yeni dünyada gözleri sevgi dolu gözlerle buluşup, kucaklarda rahatlayacak, ailesiyle tanışıp bağlarını güçlendirecek.
EVDE İLK GÜNLER
Hastaneden eve dönüş ve ilk günler biraz hareketli geçebilir. Gelen giden trafiği, akıl verenler ve anne-baba olmak sizi yorabilir. Bir de sürekli kucağınızda olmak ve memenizi emmek isteyen bebeğiniz var tabii. Enerjinizin bittiği, yorgunluktan kolunuzu kaldırmaya dahi halinizin kalmadığı anlar yaşayabilirsiniz. Bu günlerde ihtiyacınız olan şey aslında sakinlik ve bebeğinizin rutinine uyum sağlamak.
Yeni doğmuş bebeğiniz için çevrenizdekilerin sürekli yorum yapıyor olması, kendi iç sesinizi duymanızı engeller. Rahminizden dış dünyaya çıkan bebeğiniz, yaşamının ilk ayını hala rahim içinde gibi algılar ve sizden bir parça gibi yaşamayı ister. Bu da kucağınız ve memenizin hiç boş kalmaması anlamına gelir. Bu şekilde yaşamanız gereken bir sürecin ardından bebeğiniz yavaş yavaş kendini güvende hisseder. Dünyaya uyum sağlamaya ve emme düzenini oluşturmaya başlar.
ANNE-BABAYA ALIŞMA
Bebeğiniz bu dünyaya uyumu sizin vücudunuzda öğrenir. Anne ve babasının vücudundayken onların hissettiklerini hisseder. Koşulsuz sevgiyi, değerli olduğunu, kabul gördüğünü öğrenir. Yüzünüzün ifadelerini, vücut dilini, sesinizin tonunu, duygularınızı fark eder ve öğrenir. Etrafınızdakilerin size söyledikleri ‘Bebek kucağa alıştı, kucakçı oldu!’ gibi sözlere aldırmayın. Hatta onu büyük bir şalla kucağınıza asarak iletişiminizi artırın. Böylece günlük işlerinizi yapabilecek şekilde kollarınız serbest olacak. Bebeğiniz de sizin koynunuzda mutlu bir şekilde sesinizi duyacak, vücut ritminizi, kokunuzu, kalp atışlarınızı dinleyerek kendi düzenini doğal şekilde oluşturacak. Bu şekilde taşınıyor olması vücut biçimini ve omurgasını da olumsuz şekilde etkilemez. Hatta bu en eski ve bilinen taşıma yöntemi.
BEBEKLER AĞLAR ÇÜNKÜ…
Yeni doğan bebeğe program oluşturmak için yapılanlar akıl alır gibi değil! Ağladığında yanına gitmeme, ‘Biraz bırakalım ağlasın böylece düzeni öğrensin’ gibi uygulamalar insanca değil. Bu yöntemi uygulayanlar bir insan değil, sistemli bir robot yetiştirmeye niyetli demek ki! Yalnızca beslenmek ve ihtiyaçlarının giderilmesi için kucağa alınması, bebeğinizi sessiz ve tepkisiz hale getirir. Miniğiniz aranızda bir sevgi bağını kuramaz, her şeye seyirci kalır ve dünya yaşamına dahil olamaz.
Bebeğinizin ağlaması, size ihtiyacının olduğunu anlatmasının tek yolu. Doğumu takip eden ilk aylar her ağladığında yanında olup nedenini bulmaya çalışmalıyız. Bebeğimizin acıkma, kaka yapma, gaz sancısı, uykuya dalmakta sıkıntı çekmesi, kucakta olmak istemesi gibi durumlarda rahatsızlığını ifade etmesinin bir tek yolu var; ağlamak. Ama insanlar bu konuda genelde yanılgıya düşer.
Bebeklerin ağlamasının tek nedeni açlık değil! Böyle olduğunu sanıp size de bunu empoze edenler olabilir. Emmeye başladığı an duyduğu haz, rahatlamasını ve bir süreliğine gerçek sıkıntısını unutmasını sağlar. O zaman siz de ‘Doğru, bu kadar istekli emdiğine göre karnı açıkmış zavallı bebeğimin.’ diye düşünürsünüz. Ama gerçek sorun, kısa bir süre sonra bebeği tekrar huzursuz edecek ve gene ağlamaya başlayacak. Bu defa sütünüzün yeterli olmadığı ve bebeğin aç kaldığı yorumları başlayacak. Siz de çaresiz buna ikna olacaksınız.
Bu arada yatır, kaldır, emzir, gaz çıkart derken, onun gerçek rahatsızlığı da bir şekilde giderilir. Ama siz bunu farkına varmadan yapmış olursunuz.
EMZİRMEK BAZEN ÇÖZÜM DEĞİL!
Bebek gerçekten aç olmamasına rağmen, emmenin verdiği rahatlama ve şişkinlik sonucunda uykuya dalar. Verilen süt formülü anne sütüne göre daha uzun sürede hazmedilir. Bebek meme emdiği süreden, daha uzun uyur. Evet, sorun çözülmüş, anne de buna ikna olmuştur. Burada bebeğinizin sizden aldığı mesaj şu. ‘Ne tür sorunun olursa olsun, tek çözüm var, meme emeceksin, rahatlayacaksın.’ O beyninde oluşan bu koddan dolayı, erişkinlik döneminde de karşılaştığı sorunlarla başa çıkabilmek için kendini sıklıkla buzdolabının önünde bulur veya bir şeyler atıştırarak rahatlar.
Doğduğu ilk günlerde bebeğimizi sık emziriyoruz, çünkü gelen sıvı kollastrum (halk arasında buna ilk süt, ağız, gibi isimler verilir) az miktarda olur. İlerleyen günlerdeyse süt akışı rahatlayıp miktar artınca bebek emme aralıklarını uzatır ve düzen kendiliğinden oluşur. Bu süreçte doyduğuna eminseniz, yukarıda söz ettiğimiz nedenleri konuşarak ‘Neyin var bebeğim, bakalım gaz mı seni rahatsız etti, yoksa…’ gibi rahatsızlık duyabileceği durumları sırasıyla kontrol edin. Sonunda çözüm sağlandığındaysa bebeğin sizden aldığı mesaj bu defa şu şekilde olur. ‘Neler oluyor bilmiyorum ama sıkıntı duyuyorum, böyle hissedince ağlıyorum ve hemen gülümseyerek gelen o ışıltılı tanıdık yüz, bir şeyler yapıp beni rahatlatıyor. Sorunum çözümleniyor ve yola devam edebiliyorum.’ Bu yaşamda da karşılaştığı sorunları çözümleyebilen bir erişkin olmasına olanak sağlar.
İLK YILLARIN ÖNEMİ
Hayatımızın ilk dört yılı ileride nasıl bir erişkin olacağımızın temellerinin atıldığı bir dönem. Bu, anne-babalar için büyük bir fırsat. Çocukları için istedikleri yaşam penceresini bu süreç içinde açabilirler. Yeni doğmuş bir bebeğin ağladığında yanında olmak, onun ihtiyacına cevap vermek, kendini değerli hissetmesini sağlar. Güven duygusunu artırır. Ağlamasına cevap vermediğinizdeyse kendi kendine çaresizlik hisseder. Zaten onu önemseyip de ağlamasına cevap vermeğiniz için suskun kalır. Yaşam boyu, içinde oluşan boşluğun yerini dolduracak bir şey arar. Ama bulamaz. Dünyaları önüne koysanız, alamadığı güven, sevgi ve değerlilik duygusundan yoksun kalır.
Bazen bebeklerin vücudunda onu rahatsız eden bir enerji oluşur. Bunu atıp rahatlamasına neden olduğu için, bu tür ağlamaların yararından da söz edilir. Ama masaj yaparak bebeğimize rahatsızlık veren fazla veya olumsuz enerjiyi temizleyebiliriz. Merak etmeyin, kısa sürede bebeğinizin ağlama dilini çözeceksiniz ve ağlamasının ne anlama geldiğini hemen anlayacaksınız. Mesela yenidoğanlar genellikle aç uyanır ve süt emmek için ağlar. Eğer emzirmeyi geciktirirseniz, ağlamasının öfke ağlamasına dönüştüğünü görürsünüz. Bu ağlamaları kontrol etmenin en iyi yolu, ilk haftalar her ağlayışına çabucak cevap vermek. Eğer tok ve altı kuru olduğu halde hala ağlıyorsa dizlerini karnına doğru çekiyor, memede bile rahatlamıyorsa gaz spazmı yüzünden olabilir. Öyleyse artık gaz masajlarına başlayabilirsiniz.
MİNİĞİNİZİN GAZI VARSA…
Sırtına ritmik vuruşlar yaparak ve zıplayarak evde turlar atın. Konuşun, şarkı söyleyin. Hafif müzik dinletin. Ritmik sesler çıkarın (pişşşş pişşşş, eeee eeee gibi). İnce bir tülbentle gevşek bir kundak yapın, bebeği bu şekilde göğsünüze koyarak vücudunuzda sallamayı deneyin. Bebek arabasında dolaştırın. Ilık banyo yaptırın. Bütün bunlar işe yaramazsa, yatağına koyun, pozisyonunu değiştirerek, ninni veya şarkı söyleyerek uyutmayı deneyin. Bazen bebekler, ağlayarak uyurlar. Gerçekten yorgunsa, ağlaması uzun sürmez. Ağlaması devam ediyorsa hasta olup olmadığını kontrol edin. Derecesine bakın. Bebeklerin algıları çok güçlü olur. Bulundukları ortamdaki stresi ve olumsuz elektriklenmeyi hemen hisseder ve tepki verirler. Onun için her zaman rahat olun. Eğer sinirlerinizi kontrol edemezseniz yardım isteyin. Bu bir akraba veya arkadaş olabilir.
YANINDA OLUN YETER
Ne kadar sabırsız, sinirli veya kızgın olursanız olun onu asla sarsmayın. Bir bebeği sert bir şekilde sarsmak, körlük, beyin hasarı hatta ölümle sonuçlanabilir. Buna shaken (sallama) sendromu deniliyor. Bütün bebekler bazen belli bir neden olmadan da ağlar. Bu onun yabancı hayata uyumunun bir parçası. Sadece yanında olun yeter!
İlk 3 ay bebek sizin kucağınızla bütünleşerek yaşar, sonrasında bedenini kullanmayı öğrenir. Dönebilir, çünkü kendi varlığının bir birey olduğunun artık farkındadır. Çevreyi fark eder, elleriyle nesnelere uzanır, tutar, çıngıraklarını sallayarak ses çıkarır. Bu zamanda artık biraz kendi başına kalarak, etrafındaki renkli örtüleri fark eder, sesli oyuncaklara vurup ses çıkarır. Oyuncakları eline alarak, ağzına sokarak keşfetmeye başlayacak seviyeye gelir. Şimdi, yumuşak ama kararlı olmanız, kuralları öğrenmeye başlamasını sağlar. Çünkü onun da bir düzene ihtiyacı var.
UYKU DÜZENİ
İlk zamanlar bebeğiniz gece, gündüz farkı nedir bilmez. Ama bunu ona öğretmeye hemen başlayabilirsiniz. Genelde anne karnında olduğu gibi gündüz, anne adayı hareket halinde olduğu için uyur. Akşamlarıysa hareket bitip anne adayı yattığında bebek sallanma bittiği için uyanır ve bu defa onun hareketleri başlar! Doğumdan sonra da bu rutin devam eder. Gündüz saatlerinde bebeğinizi, doğal ortamda uyutun. Yani sessizlik, karanlık sağlamaya çalışmayın ve en fazla üç saatte bir uyandırın. Uyanamıyorsa altını açın, giysilerini çıkarın, yüksek sesle şarkı söyleyin. Yüzünü yıkamayı deneyin, tamamen uyanmasını sağlayın. Birkaç gün içinde gece gündüz düzeni oluşmaya başlar.
Gece beslenmelerinde ve altını değiştirmelerde ışığı kısık kullanıp işiniz bitince, onu hemen tekrar yerine yatırın. Büyüdükçe geceleri emme sürelerinin arası açılır. 4-5 aydan sonra genellikle gece 6-8 saat arası hiç uyanmadan uyurlar. Zaman zaman sallayarak, sırtına vurarak, ‘Piş piş veya e e e’ gibi yüksek tonda ritmik sesler çıkarın. Ninni söyleyerek, emzik kullanarak uyumalarına da yardımcı olabilirsiniz.
Müzik dinletin ve iki kaşının arasından başparmağınızı alnına doğru kaydırarak hipnoz noktasına basit bir masaj uygulayın. Bazen bu uygulama çok işe yarıyor ve şaşırarak bebeğinizin çabucak gevşeyip uykuya daldığını görüyorsunuz.
EMZİK KULLANIMI
Bebekler genelde 18 aylık olana kadar emme gereksinimi duyar. Bu sürede emme gereksinimini karşılamak için parmaklarını, elbiselerini ya da emziklerini emebilirler. Elini, parmağını emmeyi anne karnında bildiği ve kendi vücudunun bir organı olduğundan kolayca başarabilir. Ama vazgeçemeyebilir de! Parmaklarını emerken damağına doğru fazla basınç uygularsa damak ve diş yapısında bozulmalar oluşabilir. Emme içgüdüsünün engellenmemesi gerekir. Sürekli emmek isteyen bebeklere, karnı doyduktan sonra uykuya geçiş sırasında emzik verilebilir.
Emziğin çocuğu susturacak bir araç olarak kullanılmaması gerekir. Mesela yere düşen çocuğun ağlamasını kesmek için emzik vermek yerine onu, kendi ilginizle şefkatinizle teselli etmeye çalışın. Gece emzikle uyuma alışkanlığının gelişmemesine özen gösterin. Çünkü gece yarısı ağzından emziği düşerse uyanır, emzik tekrar verilene kadar da uyumayabilir. 2 yaşından sonra da emziği bırakma denemelerine başlamalısınız. Emzik bırakmasını sağlayacak en iyi yöntem, tüm emziklerinde delik açmak. Emdiğinde hava çekeceği için bir süre sonra emzik emme isteği azalır ve bırakması kolay olur.
ALT TEMİZLİĞİ
Bebeğinizin altını yüksek bir yerde değiştirirken onu bir an olsun yalnız bırakmayın. Çünkü düşebilir! Bebekler günde 4-6 defa çiş yapar. Bunun ağrılı olmaması gerekir. Bir rahatsızlık durumu görürseniz mutlaka doktorunuza bildirin. Çoğu bebekte pişik görülür. Bu, emzirilen bebeklerde daha az olur. Pişiğin nedeni altının ıslak veya kakalı kalması. 8-10 ay arası bebeklerde pişik daha çok görülür. Altı kuru ve temiz değilse, sık kaka yaparsa ve gece değiştirilmezse, asitli yemekler yerse, antibiyotik alırsa pişik artar.
Bebeğinizin bakımına yardımcı olacak kişilerin de alt temizliğini bilmesi gerekir. Günümüzde bebeklerin altını kuru tutan, sızıntı yapmayan bebek alt bezleri sayesinde bebekler daha huzurlu ve pişik oluşumundan daha kolay korunabilir.
BANYO KEYFİ
Bebeğin ilk banyosu akan suyun altında gerekirse sabun veya şampuan kullanmadan yapılır. Gerekirse diyoruz, çünkü bebeğin vücuduna kan bulaşmamışsa, banyonun 24 saat sonra verilmesi önemli. Bebekler steril olan amniyon (hamilelikte bebeğin korunmasını ve beslenmesini sağlayan sıvı) sıvısının içinden dünyaya doğdukları için ciltlerinde ve iç mukozasında koruyucu bakteri florası (Ph) henüz olmaz. İlk 48 saat içinde oluşur, doğum sonrası yıkamak Ph’ın oluşumunu geciktirir. Cildin enfeksiyonlara maruz kalmasına neden olur. Ama kan bulaşığı kurur, koku yapar, mikrop üretir. Bu nedenle yalnızca suyla yıkanabilir.
Bebeğin göbek bağı kalınsa düşmesi on, on beş günü bulabilir. Eğer göbek damarlarını çevreleyen jel doku inceyse üç, dört gün içinde düşer. Göbek bağı, göbek derisinden ayrılmaya başlayıp düştükten sonraki iki gün açık yara kabul edildiği için bebeğin bu günlerde yıkanmaması gerekir. Ayrıca sünnet olmuş erkek bebeklerin de bir iki gün banyosunun ertelenmesi iyi olur. Temizliği silinerek yapılır.
İlk aylarda anneleri tedirgin eden, yaygın bir problem olan konak her üç bebekten, ikisinde görülür. Bir hijyen sorunu olarak algılanan konak, aslında doğum sırasında anneden bebeğe geçen hormonların bebeğin derisinde oluşturduğu aşırı yağlanma sonucu oluşur. Yeni doğan bebeğiniz için özel formüle edilmiş yağ dengesini sağlayacak şampuanlar konak oluşumunu büyük ölçüde azaltır.
GÖZ ÇEVRESİNİ TEMİZ TUTUN!
Göz çapaklanması yeni doğan bebeklerde çok sık görülür. Temizlik için kaynatılıp ılıtılmış iyi suyla ıslatılmış yumuşak bir tülbent bez kullanarak göz pınarından dış uca doğru bir kerede silin. Çapaklanma uzun sürmüş veya yalnızca bir gözünde devam ediyorsa mutlaka doktora danışılması gerekir. Bebeklerin gözlerinde ilk aylarda bizde olan göz kapama refleksi olmadığı için, fotoğraf çekerken flaşın çok sık kullanılmaması gerekir. Ayrıca güneşli günlerde sokağa çıktığınız zaman, bebeğinizin gözleri güneşten rahatsız olabilir. Bu durumda bebekler için yapılmış güneş gözlüğünün onu rahatlatacağını deneyerek görebilirsiniz.
BURUN TEMİZLİĞİ
Bebeğinizin burnu minicik olur ve nasıl temizleyeceğim diye düşünürsünüz.
Bebeğinizin burnunda sümük de olur. Biz burun temizliğini elimizle yapıyoruz. O ise sürekli yattığı için burnundaki sıvı gensizine doğru akarak oraya yapışır. Bebekler bizler gibi burnunu ve öksürerek boğazını temizleyemediği için de nefes alışları sırasında hırıltı duyulur. Bu durum ‘Eyvah bebeği üşüttük, bronşit oldu, hırıltılı nefes alıyor.’ yorumlarına yol açar. Bu sefer de bebek kat kat giydirilerek terlemesine ve gerçekten hasta olmasına neden olunur.
Bebekler banyo sonrasında da çok hapşırabilir. Bu korkulduğu gibi üşüteceği ve hasta olacağı anlamına gelmez. Banyo sırasında burnuna giden bir damla su, burnunda kuruyarak kabuklaşmış sümüğün yumuşamasıyla onu dışarı atmak üzere refleks hapşırığı şeklinde olur. Bebekler burun ve boğazlarını hapşırarak temizler. Gün içinde bebeğinizin burnuna bir veya ihtiyaç varsa birkaç kez serum fizyolojik (tuzlu su) uygulayabilirsiniz. Bu, bebeğinizin boğazına doğru akan burun sıvısının genzine yapışarak hırıltı yapmasını engeller. Hem de burnunda kuruyarak kabuklaşan sümüğü yumuşatır. Böylece pamuk tampon ya da yumuşak bir bezle kolayca
temizleyebilirsiniz.MİNİK KUŞUNUZ HASTAYSA…
Bebek de gribal enfeksiyon varsa çocuk doktoru size ne yapılması ve hangi ilaçların verilmesi gerektiğini muayeneden sonra bildirir. Nezlesi olan bebeğin rahat nefes alabilmesi ve burnundaki sümüğün koyulaşıp yeşile dönmemesi için burnuna sıklıkla serum fizyolojik damlatılması gerekir. Burun aspiratörü kullanılarak burunun temizlenmesi gerekir. Yatağının başucu şiltesinin altına (başının altına değil) bir yastık konularak başı yükseltilir. Böylece
burundan sekresyonun (salgının) aşağıya inmesi, kulak yoluna akmaması sağlanır. Bebeğinizin kakasında mukus görürseniz telaşlanmayın, burnundan aşağı inen sekresyonlar böylece atılır.
AĞIZ TEMİZLİĞİ
Bebeklerin ağız içi temizliğine de dikkat edilmesi gerekir. Sütle beslendiklerinden dil üstleri beyazlaşabilir. Günde bir kez kaynatılıp ılıtılmış iyi suyla parmağınıza sardığınız tülbent bezi veya gazlı bezi ıslatın. Diğer elinizle bebeğin çenesini aşağı doğru çekerek ağzını açıp dil üstünü, yanak içlerini, damağı ve diş etlerini yumuşakça silerek temizleyin.
Eğer ağız içinde beyaz noktalar oluşmuşsa ki bu bir tür mantar başlangıcı olabilir, halk arasında pamukçuk denir. Bu defa kaynatılıp ılıtılmış bir su bardağı suyun içine, bir tatlı kaşığı sodyum bikarbonat tuzu atarak karıştırın. Eritip tülbenti bu karbonatlı suyla ıslatıp ağız temizliğini bu şekilde yapın. Emzirme sonrası göğüs uçları da bu suyla temizlenirse, mantarın göğüs uçlarınıza geçmesini önlemiş olursunuz. Ağzında mantar oluşmuş bebeğe karbonatlı suyla yapılan temizliğin yanı sıra çocuk doktorunun önereceği bir mantar ilacını da kullanmanız iyileşmeyi hızlandırır.
TIRNAK KESİMİ
Bebekler dünyaya geldiklerinde, eğer zamanında doğmuşlarsa tırnakları parmak seviyesine ulaşmış hatta biraz sivri ve keskince olur. Bebekler doğduklarında büyük bir ısı kaybı yaşadıklarından ilk 24 saat içinde -ki bu hastanedeki ilk gündür- ellerinde eldiven ve başlarında şapkayla tutulurlar. Anneler bebeklerin o yumuşak tırnaklarıyla yüzlerini nasıl çizdiklerine çok şaşırır. Aslında bu çok güçlü bir yaşama tutunma içgüdüsü. Bebekler yakaladığı şeyi öylesine güçlü kavrar ve tırnaklarını geçirir ki, yakaladığı şey, bazen de kendi yüzü olabilir.
Bu içgüdüsel davranış ‘yakalama refleksi’ olarak adlandırılır. Ayrıca bebeklerin el ve ayakları vücuduna göre daha soğuk olur.
Cildinin mermere benzeyen hareli mor görüntüsünün nedeni yenidoğanların kılcal damar dolaşımının iyi gelişmemiş olmasına bağlı. Ama bu görüntü anne-babalara küçük bebeklerinin çok üşüdüğünü düşündürür. Bebeğin üşüyüp üşümediğine karar vermek için sırtına veya ensesine bakmanız gerekir. Yeni bebek sahibi olan anneler, bebeğinin yüzünü tırnaklarıyla çizmemesi ve ısınması için ellerine uzunca bir süre eldiven takar. Oysa bebeklerin ilk tanıdığı, kullandığı ve çevresini algılayarak, beyninin repertuarını oluşturduğu organı elleri. Eldivenle kapatarak algılamasını, motor gelişimini yavaşlattığımızı belki de hiç bilmiyoruz.
Dünyaya geldikten bir gün sonra tırnaklar kolaylıkla kesilebilir. Eğer korkup makas kullanmaya cesaret edemiyorsanız, kağıt tırnak törpüsü veya dişlerinizle tırnağın sivri kısımlarını temizleyebilirsiniz. Tırnak kesilirken ilk 6 ay çıtçıt makas kullanmak bazen tehlikeli olabilir. Ucu küt makasları kullanmak daha kolay olur. Çünkü fazla keskin değiller ve ucunun batma tehlikesi yok.
BEBEĞİNİZLE DUYGUSAL İLETİŞİM
Yeni doğmuş bebeğinizin bakımı için gösterdiğimiz ihtimam, sevgi ve ilgi onun gelişebilmesi için ihtiyacı olan gerçek ‘malzeme’! Bu hal, anne-baba olanların çocuklarına karşı hissettiği, doğuştan var olan bir içgüdüsel duyum ve davranış.
Onlar duyguları bilirler, sözsel iletişim kuramadıkları için, duygularınızı algılarlar. Bu duygulara göre davranış biçimlerini oluştururlar. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ama çocuğumuz için yapabileceğimizin en iyisini bulmaya çalışmalıyız. Yaşadığımız çağa ayak uydurmak için çok çabalıyoruz. Hele çalışan annelerin işi daha zor. Doğum sonrası en çok, 4-6 ay bebeğiyle birlikte olup sonrasında iş hayatına geri dönmek zorundalar. Bazen ücretsiz izinlerle bu süre bir yılı bulabiliyor. İşe başlama zamanı geldiğinde bazı anneler, çocuğunun huysuzlaştığını fark edebilir.
Çocuğunuz kucağınızdan inmek istemez. Geceleri sürekli koynunuzda kalıp meme emmek ister. Bu durumda bebek, annesinin hissettiği duyguların aynısını anneye yansıtır. Annenin işe başlama zamanının geldiğini bilerek hissettiği kaygıyı, bebek de hisseder. Çalışan annelerin suçluluk duygusu çekmesi bebeği ve kendini zor bir sürece taşır. Bebeğiyle yeterli zaman geçiremediği için üzüntü duyduğunda, bebek mesajı alıp bu açığı kapamak üzere gece boyunca annesinin memesinde kalmak ister. Kendi yatağında uyumayı reddeder. Anne de uykusuz ve yorgun bir şekilde sabah işe gitmek zorunda kalır. Duygularınıza dikkat etmelisiniz, bebeğiniz sizin beklentilerinizi hisseder. Onunla, eve geldiğinizde beraberce geçireceğiniz zaman, bazen on dakika, bazen de birkaç saat olabilir. İşte bu zaman içinde yalnızca onunla ilgilenin. Yatağa giderken, her ikiniz de birlikte, geçirdiğiniz zamandan aldığınız doyum ve hazla, rahat ve güzel bir uyku uyuyabilirsiniz.