Sahada kendimi savaşçı, Amazon kadını gibi hissediyorum
Filenin sultanlarının en skoreri ve en hırslısıyla buluştuk!
Avrupa Şampiyonası’nda üçüncü olarak bronz madalya kazanan “Filenin Sultanları”nda iki oyuncu iz bıraktı. “En Skorer Oyuncu” ödülünü kazanan Neslihan Darnel (28) öldürücü smaçlarıyla, güzelliği dillere destan orta oyuncu Eda Erdem (24) ise takımı hırsıyla ateşleyerek zafere taşıdı. İki sporcu “kadın voleybolcu” olmanın farkını anlattı.
Neslihan Darnel
* Sayı kralı olunca sizin için “File’nin Messi’si” dediler. Siz de bir benzerlik görüyor musunuz Messi ile aranızda?
Messi’den daha uzun olduğum kesin (gülüyor). Messi çok iyi bir sporcu, onunla aynı kefeye konulmak mutluluk verici. Nasıl futbolda Messi çok skorerse, ben de voleybol sporunda skorer ve yaratıcıyım. Önceleri “Demir Yumruk” ve “Demir Leydi” diyorlardı. Bu sene de “Voleybolun Messi’si” demeye başladılar. Her sene lakaplarımı yeniliyorum. Böyle anılmak güzel...
* Dünya Voleybol Federasyonu heykelinizi dikecekmiş. Ölmeden heykelinizin dikilmesine şaşırdınız mı?
Şaşırdım tabii, resimlerimizin asılmasına alışkınız ama heykelimizin asıldığına hiç tanık olmadık. Allah’tan kalıcı değil. Turnuva boyunca duracak ve sonra kaldıracaklar. Böylece “kendimi övmüş gibi” hissetmeyeceğim. FIVB dünyadaki en iyi 12 takım arasındaki en iyi sporcuları seçip onları çeşitli etkinliklerde kullanıyor. Bunun bir parçası olmak büyük bir gurur.
* Voleybol için iki takım oyuncuları birbirine temas etmediği için “rekabetçi olmayan” spor denilir. Katılıyor musunuz?
Rekabet sadece “temasla” olmaz. Bana göre voleybol, “takım sporu” olarak nitelenebilecek en önemli spor. Çünkü bir futbol maçında Messi topu alıp öteki kaleye kadar hiç pas vermeden gidip gol atabiliyor. Ama voleybolda bir kez dokunma hakkınız var ve sayıya ulaşmak için 3 pas yapmak durumundasınız. Yani sadece sizin iyi olmanız yetmez. Bütün takımın iyi olması lazım ki maçı kazanın. Voleybol, çok büyük bir strateji oyunu. İzlerken heyecanlanıyorsanız rekabet vardır. Maçlarımızı izleyen herkes heyecandan kalplerinin küt küt attığını söylüyor.
“Biz futbolculardan fazla antrenman yapıyoruz”
* Voleybol ne kadar meşakkatli bir spordur size göre?
Biz futbolculardan yüzde 100 daha fazla antrenman yapıyoruz. Avrupa Şampiyonası’na gitmeden Pazartesi-Salı-Çarşamba sabah 2.5, akşam 2.5 saat şeklinde çift antrenman, Perşembe tek antrenman yapıyorduk. Sadece Pazar tatil yapıyoruz. Bayağı ağır halter idmanımız da var. Ben daha dün “Lack press” denilen bacağı itip çekmeye yarayan aletle 170 kg. halter yaptım. “Dumble bench press” hareketinde ise iki elimdeki 24 kiloluk dumble’ları indirip indirip kaldırıyorum.
* Voleybolcular çok güzel fizikli insanlar, bu kadar ağırlık çalışmak fiziklerini nasıl etkiliyor?
Biz genelde halter antrenmanından sonra top antrenmanıyla o ağırlığı topa geçiririz. Topla uzun kas çalışırız. Bu yüzden voleybolcuların kası halterciler gibi boğum boğum değil de, uzun olur. O yüzden de fizikleri güzel olur. Hem sıkı olurlar hem de kasları uzun olur. Bu da voleybolun getirdiği bir artı değer...
“Topuklu ayakkabı giyebildiğim tek yer takım arkadaşlarımın yanı”
* Ara sıra diğer kadınları kıskandığınız oluyor mu?
Biz gündelik hayatımızda sürekli eşofmanlarla geziyoruz. Ama en ufak bir davette bir anda şıkır şıkır kıyafetlerimizi giyip süsleniriz. Benim işim spor olduğu için eşofmanı “işimin üniforması” olarak kabul ediyorum. Bazı kadınlar sürekli normal giyindikleri için “bir gün de eşofman giyeyim” derler. Bizde ise tam tersi... Onlar bütün hafta grand tuvalet giyinip hafta sonu eşofman giyerken biz de hafta sonu şık giyiniyoruz.
* 187 cm. boyunda bir kadın olarak topuklu ayakkabı giymek zor oluyor mu?
Ben topuklu ayakkabı giymeyi çok seviyorum. Bunu da bir hak olarak görüyorum. Sonuçta ben de bir kadınım. Ama topuklu ayakkabıyı tek giyebildiğim yer takım arkadaşlarımın yanı. Başka bir arkadaşımızla yemeye gittiğinizde 30-40 cm fark oluyor aranızda... Ama hepimiz toplu halde bir yemeye gidip de topuklu giydiğimizde, “Tamam bunların hepsi zaten uzun” diyip normal karşılıyorlar. Bu yüzden ben de toplu gittiğimiz yerlerde topuklu ayakkabı tercih ediyorum.
“Meyve yeriz çünkü kas kaybını önler”
* Maç zamanı özel bir diyetiniz var mı?
Kimseye özel bir diyet uygulanmıyor. Ama herkes kendisini biliyor. Her ay yağ oranlarımız ölçülüyor. Standart yağ oranı yüzde 12-13’tür. Yüzde 16’ya kadar normal kabul ediliyor. Her sezonun başında da kan testleri yapılıyor. Genelde kadınlarda demir eksikliği olduğundan demir takviyesi alınıyor. Kamp dönemlerinde protein ağırlıklı besleniliyor, maç dönemlerinde ise karbonhidrat ağırlıklı yemekler yiyoruz. Meyve yemeye çok özen gösteriyoruz çünkü meyve kas kaybını önlüyor.
* Maçta smaç vururken sanki yüzünüz savaşçı bir Amazon kadını gibi oluyor. O konsantrasyonu nasıl sağlıyorsunuz?
Blokta 4 adet el görüyorsunuz, o topu aradan geçirmeniz için o kadar kısa bir süre var ki, hızlı karar vermelisiniz. Bir de topa hırsla girerken garip yüz ifadeleriniz olabiliyor. Zaman zaman kendimi savaşçı Amazon kadını gibi hissediyorum.
“35’e kadar Rus kızlarla idare edin sonra Türkler’e dönün”
* Geçenlerde Rusları mağlup edince erkek izleyiciler “Türk kızları Rus kızlarından yılların intikamını aldı” diye espri yaptı. Ne diyorsunuz?
Erkeklere bu konuda katılıyorum. Rus kızları hakikaten çok güzeller ama 30 yaşından sonra bozuluyorlar. 14-15 yaşlarından beri Rus kızlarını inceliyorum. Ben de onlarla birlikte büyüdüm. 30-35 yaşından sonra bozulduklarını gözlemledim. 35’i geçenleri pek güzel değil. Ama biz Rus, Alman, İtalyan karşımızdaki bütün kızları yenmekten mutluyuz. Ama gerçekten de “taş bebek” gibi güzeller. Bizim kadınımız da 30’dan sonra güzelleşiyor. Bence bir erkek 35’e kadar Rus’la idare edip daha sonra Türk’e dönebilir. (gülüyor)
EDA ERDEM
“Takımda moral bozulunca devreye ben girerim”
* Kazanılan bu bronz madalyanın sırrı ne?
Bu başarı tamamıyla ilk İtalya maçını “3-2” kazandıktan sonraki özgüvenle geldi. O maçtan sonra herkes “Biz İtalya’yı yendik neden bu turnuvada başarılı olmayalım” dedi. Rusya maçındaki güzel oyun da bizi motive etti ve finallere iyi bir moralle gittik.
* Takımdaki hırs kaynağısınız. Takım arkadaşlarınızı nasıl hırslandırıyorsunuz?
Voleybola başlayalı 10 yıl geçti. Hırslı bir yapıya sahibim ve kaybetmeyi sevmiyorum. Oyun içinde hırsımı gösterdikçe hem ben daha iyi oynuyorum hem de takım arkadaşlarımı motive ediyorum. Oyunda arkadaşım bir önceki hatayı düşünüp demoralize olursa hemen devreye girer, ona moral veririm.
* Mevkiiniz orta oyunculuk. Ne iş yapar orta oyuncu sahada?
Voleybolda pasör, pasör çaprazı, libero ve smaçör vardır. Orta oyuncu ise sahanın ortasında oynar. Sağa-sola blok yapar. Blokla bir nevi defans yapıyoruz. Gelen toplarla da hızlı hücum ediyoruz. Bizimkisi bir nevi hamallık. Ben hep köşe oyuncusu olmak istemişimdir. Çünkü o her topa vurabilir. Ama orta oyuncu ancak pasörün eline düzgün gelen topa smaç vurabilir. Çünkü 3 metrenin üstünde gelen topta sizin yapabileceğiniz hiç bir şey yoktur.
* Bizim sultanlarımızın hepsi çok güzel ama sizin güzelliğiniz daha çok gündemde...
Mutlu oldum şimdi. Hakikaten takımdaki herkes güzel. Ama ben hem işim hem de güzelliğimle anılıyorsam, mutluluk verici bir şey... Bana 12-13 yaşında manken olacaksın diyorlardı. O zaman biraz boyum da uzun tabii... Hayalimizde mankenlik vardı ama tabii ki şimdi öyle bir şey yok. Ama teklif gelirse seve seve yaparım. Zaten Fenerium’a da mankenlik yaptım.
* Çok laf atan oluyor mu maçlarda?
Sürekli laf atanlar var tabii ama kibar yolla. Bizim taraftarımız çok anlayışlı. “Çok güzelsin harikasın, sana bayılıyoruz” diyorlar ama tabii ki saygı sevgi çerçevesinde. Herkes de zaten evli olduğumu biliyor.
* Maça çıkarken kendinize çok özen gösteriyor musunuz?
Isınmaya çıkmadan önce saçlarımızı yapıyoruz. Bir de benim saçlarım çok ince telli, yumuşak. O yüzden birkaç kere yapmam gerekiyor. Bir de renkli tokalarım var. Onları takıyorum sonra makyaja geçiyorum. Hakikaten sinema oyuncusu gibi makyaj yapıyoruz. Öyle bir rimel, bir kalem değil. Ojelerimiz de hazır oluyor. Çünkü ekran önündesiniz. Sporu sevdirmenin yanında kendimize de bakmamız gerekiyor.
Maçlarda tırnak kırılması da çok oluyor. Ben çok uzun tırnak kullanamıyorum. Çünkü blokör olduğum için hep tırnaklarım kırılıyor. Parmaklarımız inciniyor. Topa çok sert vurduklarında kollarımız morarıyor.