Romanlarıyla Orta Çağ’ı sevdiren adam Umberto Eco
Şubat’ın 19’unda edebiyat dünyası dev bir yazarı Umberto Eco’yu 84 yaşında kaybetti. Eco, savaş yıllarında İtalya’nın dağ köylerinde yaşamak zorunda kalan ve faşizmle tanışan, üniversitede doktora yaparken dini sorgulayan yazar olarak edebiyat dünyasında kendini kabul ettirdi...
Kendisini, “Hafta sonlarında roman yazan ciddi profesör” olarak niteleyen yazarın roman türündeki ilk kitabı Gülün Adı 1980’de yayınlanmış ve bir ilk roman olmasına rağmen Eco’yu tüm dünyaya kabul ettirmişti. Eco 2011’de yaptığı bir konuşmada “Bugüne kadar 6 roman yazdım ve son 5 tanesi daha güzel ama herkes hep Gülün Adı’ndan bahsediyor. Bense bundan nefret ediyorum, bir nevi lanet haline geldi. Yeni bir kitabım çıktığında bile Gülün Adı’nın satışları artıyor” demişti. Kitap yaklaşık 30 dile çevrildi ve dünya genelinde 10 milyondan fazla sattı.
50’lerde dini inancını kaybetti
Yazarın diğer ses getiren kitabı ise Foucoult Sarkacı oldu. Kimilerine göre, Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ıyla benzerlikler gösterdiği iddia edilen bu ikinci roman Umberto Eco’nun “İsrail” soyu üzerindeki gizemi dağıttığı bir romandı. Bu ikinci romanla Eco, yazın sanatında kurguyla akademik bilginin bir arada seyredebieceğini edebiyat çevrelerine göstermiş oldu. Çünkü edebi olan sadece kurgusallıktan ibarettir sanrısı onun romanlarında bambaşka bir gerçeklikle yüzleşmişti. Eco bir profesör olarak bilgilerini romandaki kurguyla harmanlamıştı. Hatta onun kitaplarına bir tür adı veremeyen edebiyat çevreleri Eco-roman tanımını da böylece ortaya çıkarmıştı belki. Eco’nun Orta Çağ profesörü olması, akademik bilgisini dünyaya okutabilmesi tabii ki kolay aşamalardan geçerek olmadı. Mesela, 50’li yılların başlarında, entelektüel bir Katolik militan olan Eco, doktorasından sonraki yıllarda dini inanç sistemini sorguladı ve dinin varlığını inkar ederek Roma Katolik Kilisesi’nden ayrılmaya karar verdi.Yani aslında öğrenciliği döneminde kiliseyi reddederek inançsız oldu ancak, müthiş bir din tarihi, felsefesi ve klasik diller eğitimi aldı.
Günde en az bir-iki paket sigara içiyordu
1994‘te, üçüncü roman çalışması Önceki Günün Adası yayımlandı. Aslında Eco, öyküsel kurgusu olan başka bir kitap daha yazmak istemediğini belirtiyordu. Ancak “katışıksız doğa” hakkında yazmak istedikleri kendiliğinden hikayesel bir nitelik kazandı ve üç boyutlu bir anlatımla ortaya çıktı. Umberto Eco beş dili anadil seviyesinde konuşuyordu. Soyadının kaynağı bilinmiyor ancak, nüfus müdürlüğü tarafından yetim olan büyükbabasına verildiği ve muhtemelen “ex caelis oblatus” (cennetten gelen armağan) söyleminin kısaltılmışı olduğu sanılıyor. 1962’de Alman sanat eğitmeni Renate Ramge ile hayatını birleştiren Eco, içinde 50 binden fazla kitabın bulunduğu kütüphaneye sahip Milan’daki evinde yaşadı. Bir kız ve bir erkek çocuğu sahibiydi. İlerleyen yaşına rağmen günde birkaç paket sigara içiyor ve gece geç saatlere kadar çalışıyordu.
Yemekten önce bir kadeh viski
Umberto Eco İstanbul ziyaretlerinden birinde Can Dündar ile yemek yemişti. İşte Dündar’ın anlatıklarından kısa notlar: Şehre çok aşina değil; yemekleri Yunan mutfağından tanıyor. Baklavanın methini duymuş ama tatlı yemiyor. Yemekten önce bir kadeh viski, yemekte balık eşliğinde bir kadeh şarap içiyor. Yemekten sonra sigaraya davranıyor, restoranda sigara yasağı var ama o, “Merak etmeyin, içmiyorum, çiğniyorum sadece” diyor ve uzunca bir süre sigaranın tütününü çiğniyor.
"Futbol, günümüzün en yaygın dini, batıl inancıdır"
YÜZYILIN YÜZ KİTABI
Eco’nun ilk romanı Gülün Adı medyada yapılan çeşitli anketler sonucunda, “Yüzyılın Yüz Kitabı”, “Tüm Zamanların En İyi 100 Polisiye Kitabı” gibi listelere girmeyi başardı. 1986 yılında Jean-Jacques Annaud tarafından sinemaya uyarlandı.
Gülün Adı en başarılı romanıydı
Eco’yu edebiyatçı ve entelektüel olarak değerlendirmek gerek. Orta Çağ uzmanlığından başlayarak günümüzü çözümlemesi önemli. Beni etkileyen daha çok yazarlığıydı. Gülün Adı ilk roman olmasına rağmen en başarılı romanıydı. Yeni bir şeyi çocuk heyecanıyla keşfetmenin getirdiği yaratıcı zekanın ifadesiydi. Sonraki romanlarında; Foucault Sarkacı da buna dahil, kurgu ile bilim-bilgi arasındaki dengenin daha sonraki romanlarında felsefe lehine bozulduğunu görüyoruz. Onlarda daha çok malumat var. Ama Gülün Adı beni derinden etkiledi. İlk polisiye yazdığımda ufkumu açan bir eserdi. Yazarların eserleri yazardan bağımsızlık kazanıyor. Çünkü yazarken her yazdığımızın en iyisi olmasına çalışıyoruz ve en iyisi diye düşündüğümüz en iyisi olmuyor. Sadece Eco için değil, Cervantes için de bu geçerli. Eco bir tek romanla bile olsa çok büyük yazarlar pantonesinde yerini aldı.
" Nefret insanların en kadim tutkusudur. Anormal olan durum sevgidir. İnsan birini, bütün bir ömrü boyunca sevemez."
Faşizmin gölgesinde büyüdü
Düşünsel alanda “Dedalus” takma adıyla tanınan yazar, 5 Ocak 1932‘de İtalya‘da küçük bir kasaba olan Alessandria‘da dünyaya geldi. Muhasebeci babası Giulio, savaşa çağırılınca, annesi Giovanna ile birlikte Piedmontese dağlarının eteğinde yaşadı. Bu savaş sürecinde, yaşadıkları kırsalda düşünsel hayatı şekillenen Eco, faşistlerle partizanların siyasi erk mücadelesini heyecanlı ama dingin bir ruhla izledi. Bu süreç ikinci romanı “Foucault’s Pendulum“un altyapısını oluşturacaktı.
Eco’nun eğitim ve çalışma hayatından satır başları
¦ Hukukçu olmasını isteyen babasına karşılık Eco, hukuk eğitimini yarıda bıraktı ve kendi ilgi alanlarının izinden gitti. Torino Üniversitesi‘nde Ortaçağ Felsefesi ve Edebiyatı okudu
¦ 1954‘te eski filozoflardan olan din düşünürü Thomas Aquinas ve onun Ortaçağda oluşturduğu ekolün estetik anlayışı üzerine yazdığı bitirme teziyle felsefe doktorasını tamamladı.
¦ 1954-1959 yılları arasında ünlü yazar, Milan‘da, İtalyan devlet televizyonu RAI‘de kültürel programlara editörlük yapmaya başladı.
¦ 1958-1959 yılları arasında askerlik hizmetini yaptıktan sonra, Ortaçağ düşünsel felsefesiyle ilgili olan “Sviluppo Dell’estetico Mediavale” adlı ikinci kitabını kaleme aldı ve RAI’deki işini kaybetti. Bu eser Eco’yu, Ortaçağ felsefesinin önde gelen düşünürlerinden biri ilan etmedi; ancak yazarın babasını, doğru mesleği seçtiği konusunda ikna etmeyi başardı.
¦ 1959‘da, Milan’da faaliyet gösteren Casa Editrice Bompiani‘de kıdemli editörlük yapmaya başladı.
¦ 1961‘de, süreli bir yayın olan Marcatré‘nin kurucuları arasında yer aldı.
Tarihi gençlere sevdirdi
Umberto Eco, “Gülün Adı” romanıyla milyonlarca gencin hayatına tarihi farklı bakış açısıyla değerlendirme ve bundan haz duyma zenginliği kazandırmış, özellikle derinlikli ve çok lezzetli denemeleriyle dünya edebiyatını gönendirmiş 20.yy düşünür-yazarlarındandır.