Portofino’nun muhtarları İşte karşınızda Giorgio D’alia ve Ermes De Megni
Türkler Portofino’yu keşfetti
Ortaköy meydanı kadar küçük bir mekan nasıl oluyor da dünyanın en çok turist çeken merkezlerinden biri haline gelebiliyor? Ünlü moda tasarımcıları bu cennet koyda ev alabilmek için neden birbirleriyle yarışıyor? Dünya çapında ün yapmış yıldızlar neden tatillerini burada geçiriyor? Madonna doğum günü partisini
neden Portofino’da veriyor? Bizim neyimiz eksik merak ediyorum
ve soluğu bu mikro kasabanın muhtarlarında alıyorum.
Mayıs kapağımız için sinematografik ve romantik bir destinasyon ararken Portofino’ya gitmeye karar verdik. Filmlerde izlediğim, ünlü yıldızların favori tatil mekanı olarak resimlerini gördüğüm Portofino beni çok şaşırttı. Öncelikle bu kadar küçük bir yer beklemiyordum. Meydana indiğinizde sizi Ortaköy neydanı kadar bir alan karşılıyor. Çevresi iştah açıcı restoranlarla ve birbirinden şık butiklerle çevrili, Hermes, Prada, Tod’s, Louis Vuitton gibi hangi lüks marka geliyorsa aklınıza burada bir mikro butiğini görmeniz mümkün. Ama benim tavsiyem Portofino’ya özel aile işletmesi dükkanlara dalıp, espadriller ve sandaletler almanız. Çok makul fiyatlı ve şahaneler.
Arnavut kaldırımından oluşan meydan hiç yabancı değil. Ava Gardner ve Humprey Bogart’ın başrollerini paylaştığı ‘Çıplak Ayaklı Kontes’ filminde, Maria Vargas’ın düğünden sonra kadim dostu , film yönetmeni Harry Daves’i ziyaret ettiği meydan. Kafelerin rengarenk ahşap sandalyeleri ve balıkçı sandalları baş aksesuarlar. Tek tük Portofino tişörtleri ve el yapımı masa örtüleri satan seyyar satıcılar da var. Pastel tonlarda yanyana dizilmiş ince uzun evler sizi bir anda 16. yüzyıla götürüveriyor.
Ortaköy meydanı daha büyük
Portofino neredeyse bu meydandan ibaret diyebiliriz. Çünkü arka sokaklar yok denecek kadar az. Yürüyüş yapmak isterseniz de en uzun mesafe, 10 dakika süren, Hotel Splendido yolu. Portofino’da sadece beş otel var. Onlardan ikisi de bizim kaldığımız tepedeki, eşsiz manzaralı Hotel Splendido ve meydandaki Splendido Mare. Otelimiz de en az Portofino kadar nam salmış. Hatta Portofino’yu Splendido’suz düşünmek imkansız. Hal böyle olunca Portofino’nun sırrını anlamak için once otelin, pür neşe genel müdürünün peşine düşüyorum.
Ermes de Megni, Treviso doğumlu, 50’li yaşlarını süren neşeli bir İtalyan. Hiperaktif. Yeri geliyor otelin açık kalan kapılarını kapatıyor, yeri geliyor restoranda teftişte karşımıza çıkıyor. Odası küçük ve çok mütevazı. Kapı daima açık. Portofino’ya aşık olduğu için dünyanın en önemli beş yıldızlı otellerinde müdürlük yaptıktan sonra Splendido’ya gelmiş ve 15 senedir de aynı koltukta oturuyor. Splendido dünyanın en meşhur otellerinden biri. Kendi başına bir marka. Megni sebebi basit diyor, ’Bina 16. yüzyılda bir manastır olarak inşa edilmiş. 19. yüzyıl sonlarında Genova’da yazlarını geçiren Lady Mancesa, yaz aylarında burada kalırmış. Daha sonra yine bir kadın, Madame Valentini, 1901 senesinde mülkü satın almış ve otele çevirmeye karar vermiş. Madame Valentini’nin kocası Ruggero Valentini de Portofino’nun turizm öncüsü olarak anılan bir adamdır ve halk tarafından çok sevilir. Madame, otelinde sadece varlıklı ve zengin insanların kalmasını istediği için de fiyatları çok yüksek tutmuş. Otelin kalite standardını da o zamandan belirlemiş. O zamanlar 15 adet bahçıvan kalırmış otelde. Şu anda 3 bahçıvanımız var mesela. Oteli çevreleyen bahçenin güzelliğini siz düşünün.’
Rex Harrison’un tanıtıma katkısı!
Kadınların hükümdarlığı pek uzun sürmüyor otelde. Genova’da uluslararası yat kulübünün sahibi olan zengin bir doktor satın alıyor oteli. 1985 senesinde Orient Expres grubunun oteli almasına dek süren zamanda, hem otel, hem de bu küçük kasaba, Hollywood yıldızlarının ve dünya jet setinin gözbebeği haline geliyor. Yinde de Megni’ye göre Portofino tüm ününü İngiliz bir aktöre borçlu, ‘Aslında otelin nam salması, 1952 senesinde Windsor Dükü’nün otele gelmesiyle ve otel defterine imza atmasıyla başlıyor. Bunu duyan varlıklı insanlar oteli merak ederek ziyarete geliyorlar. Yine de Hollywood yıldızlarının Portofino’ya gelmesinin tek sebebi Rex Harrison’dır. Neredeyse Hollywood’un yarısını buraya o taşımış. Portofino’yu dünya haritasına sokan kişi de kendisi’.
My Fair Lady filmiyle ününü tüm dünyaya yayan ünlü aktör Portofino’ya ilk gelişinde aşık oluyor ve Splendido’nun tam arkasında muhteşem bir villa satın alıyor. Bu villa da en az Portofino kadar ünlü. Çünkü destansı partilere ev sahipliği yapan villada, görkemli davetler veriliyor ve birçok olay yaşanıyor. Harrison’ın ikinci karısı Lili Palmer, villayı o kadar seviyor ki 1950 -1955 yılları arasında tüm zamanını Portofino’da bu evde geçiriyor.
Ünlü aktör sayesinde Portofino’yu tanıyıp seven çok isim var, bunlardan en önemlisi Megni‘nin de en sevdiği sanatçılardan Elizabeth Taylor, ‘Liz Taylor 9 kez evlendi ve 4 balayını Splendido’da geçirdi. Her zaman ilk katta kendisine ayrılan özel dairede kalırmış. Akşamları Richard Barton ve Eddie Fisher’la dondurma yemeye çıkarlarmış. Otelin restoranında en favori yemeği fesleğenli ve domatesli spaghetti olduğundan mönüye de bu isimle girmiş. Spagetti Liz Taylor. Şu anda menümüzde yok ama isterseniz yapıyoruz.’
Aralarından bazıları artık hayatta olmayan otelin müdavimleri arasındaki isimler yabana atılır gibi değil. Sir Winston Churchill, Ingrid Bergman, Lauren Bacall, Esther Williams, Marcello Mastroianni, Joan Fontaine, Jean Cocteau, Ali MacGraw, Liza Minelli, Alain Delon, Catherine Deneuve, Axel Roses, Bono Vox , Wim Wenders, Gwyneth Paltrow.
Paparazzi korkusu yok
Splendido’nun sanatçılar tarafından çok tercih edilmesinin sebebi, mahremiyete çok önem verilmesinden kaynaklanıyor. Ünlüler burada, paparazzi korkusu yaşamadan, tatil yapabiliyorlar. Otelin giriş çıkışları tepeye çıkan yolun başından itibaren kontrollü. Özellikle yüksek sezonda polisler girişleri tutuyor.
Otel, yakın zamana kadar kışın kapalıymış. Artık Mart ayından, Kasım’a kadar açık. Acaba Türk Hava Yolları’nın Genova’ya başlattığı direk seferler bunda etkili olmuş mudur? Ermes De Megni, çok fazla Türk misafir ağırladıklarını, direk tuçuşlar sayesinde sayının artmasını ümit ettiklerini söylüyor, ‘Otelimizde geçen sene Türk bir çift 30. evlilik yıldönümlerini kutladı. 40 arkadaşlarıyla geldiler, 30 oda kapattılar. Tam bir hafta kaldılar. Onlara Portofino yakınlarındaki küçük koylara tekne ve balıkçı köylerine bisiklet turları organize ettik. 5 km ötedeki Santa Margherita, 8 km ötedeki Rapallo’yu gezdirdik. Vakti olanlara 75 km ötedeki Cinque Terre’yi de gezmelerini öneriyorum.’
Portofino sakinleri 400 otel çalışanları 250 kişi
1985 senesinde Orient Expres tarafından satın alınan otelin dış yüzeyinde değişiklik yapmak yasak olduğundan, tüm inşaat içeride devam etmiş. Megni, otel çalışanları için ayrı bir otel satın aldıklarını söylüyor, ‘Otellerdeki servis elemanının kalitesi her şeyden önemlidir o yüzden ilk önce çalışanlarımızı mutlu etmeliyiz. Orient Expres, sadece çalışanların rahatlığı için başka bir otel daha satın aldı. Splendido’nun çalışanlara ayrılan 5. katını da yeniden düzenledi. Çok dar olan koridorlar genişletildi ve odalara eklendi. Dekorasyon tamamen yenilendi.
2 otelimizde birden yaz sezonunda tam 250 çalışanımız var. Sadece 60 odamız olduğunu ve Portofino’nun nüfusunun 400 kişi olduğunu düşünürseniz, bu konuyu ne kadar önemsediğimizi anlarsınız.’
Satılık ev yok
Avukat Giorgio D’Alia henüz 36 yaşında. Portofino’nun 10 aylık çiçeği burnunda Belediye Başkanı. Kendisine belediye başkanı diye hitab ediliyor ama yöneticisi demek daha doğru olur. Hatta muhtarı. Çünkü Portofino aslında küçük bir köy ve herhangi bir partiye mensup bir belediyeye bağlı değil. Giorgio D’alia Portofino sakinleri tarafından seçilerek başa gelmiş. Genova doğumlu. Çocukluğu burada geçmiş. Dedesi Portofino’nun ilk barı olan Exelcior’u 2. Dünya Savaşı’ndan sonra açmış. Savaş sonrası köye akın eden sinema yıldızlarının uğrak yeri olmuş. Hâlâ açık olan bu bara uğrarsanız meşhur dondurma kokteyli Paçugo’yu denemeden çıkmayın.
Gün içinde çekimler devam ederken, akşam yemeklerinde, meydanda turlarken defalarca görüyoruz kendisini. Exelcior’da kahvesini yudumlarken karşılaştığımızda yardıma ihtiyacımız olup olmadığını soruyor. Ben de hazır belediye başkanını yakalamışken Portofino’nun emlak fiyatlarını soruyorum, ‘Portofino’da ev almanız imkansız, çünkü satılık ev yok. Bir evin satılabilmesi için ev sahiplerinin vefat etmesi ve varislerinin de fikir birliğiyle evi satması gerekiyor. Bu da nerdeyse hiç olmuyor.’ ‘Peki ya dükkan kiraları?‘ diyorum. ‘Dükkanların hepsi buradaki yerel halka, balıkçılara ait. Ama emin olun hepsi bizden daha zengin şu an. Kiraladıkları evler sayesinde, hepsi Genova’da lüks içinde bir yaşam sürüyorlar. Örneğin bir balıkçı, evini geçen sene, 10 yıllığına bir Alman aileye kiraladı. O parayla kendine yepyeni bir ev aldı. Dükkan kiralarına gelirsek, oldukça astronomik. Metrekaresi 50.000 Euro’dan başlıyor. Portofino’ya dünyanın en zengin insanları geliyor, yazın bu koy teknelerden geçilmez ve burada insanlar birkaç saat içinde binlerce euro harcarlar. Dolayısıyla dükkanlar da Haziran-Eylül arası çok iyi para kazanıyorlar. Bu da kiraları yükseltiyor.’ Diyelim ki şans yardım etti ve ben bir villa satın aldım, kafama göre rengini, bahçesini değiştirebiliyor muyum? Aldığım yanıt ilginç, ‘Portofino’da binalara tek bir çivi çakılması bile yasaktır.
1920 senesinde Doğal Park ilan edildiğinden beri tekbir kaldırım taşı bile yerinden oynamadı. Evlerin rengini değiştirip, istediğiniz renge boyayamazsınız. Bu gördüğünüz binaların rengi, yüzyıllardır nerdeyse aynı zaten. Sokaklar aynı. Bahçeler aynı. Ama evin içinde istediğiniz tadilatları yapmanız serbest’.
Dolce Vita hayatı sürmeyi sevenlerdenseniz mutlaka Portofino’ya gelmelisiniz. Örneğin İtalya’nın eski başbakanı Berlusconi hızlı günlerinde buradaki evinde çok güzel partiler veriyormuş, ‘Koyun girişinde bulunan evde Berlusconi kalıyordu. Verdiği partilere insanlar yatlarıyla gelirlerdi. Şu anki sahipleri Domenico Dolce ve Stefano Gabbana. 2002 yılında satın aldılar. Sakın fiyatını sorma çünkü bu tip şeyler burada hiç konuşulmaz. Hiçbirimiz kaç para ödediklerini bilmiyoruz. Tüm yazlarını burada geçirirler. Madonna her sene mutlaka gelir. 50. doğumgünün burada kutladı mesela. Yanında sadece ailesi vardı. Giorgio Armani’nin de Splendido’nun hemen arkasında muhteşem bir villası var. O da yaz aylarında çok sık geliyor.’ Bu iki tasarımcının kasaba halkıyla da ilişkileri çok iyiymiş. Dolce ve Gabbana, yaptıkları bağış organizasyonlarının tüm gelirini kasabaya bağışlıyormuş. Hatta her yılbaşında meydana dikilen dev yılbaşı ağacı da İtalyan tasarımcıların hediyesiymiş.
Portofino, ilkbahar ve sonbahar aylarında sessiz sakin, gözlerden uzak, huzurlu bir yer. Yaz aylarındaysa kabuk değiştiriyor. Çılgın kalabalığıyla, dev yatlarıyla, sokaklarda salınan ünlü simalarıyla Dolce Vita’nın merkezi haline geliyor. Kısa bir haftasonu tatilini, İtalyan filmlerini aratmayacak, görkemli, masalsı bir ortamda geçirmek isteyenler için ideal bir kaçış noktası. Bence mutlaka gidilmeli ve görülmeli. İnsanlar değerlerini nasıl koruyor, kolluyor yerinde gözlemlemeli. Özellikle devlet büyükleri tarafından. Çünkü bu
küçücük, büyük köyden alınacak çok ders, öğrenilecek çok şey var.