Gazete Vatan Logo

Peki, ya oy vermek istemiyorsam?

Oy vermekle bir şeylerin değişebileceğine inanan var mı? Fırat Bayram yazdı...

Peki, ya oy vermek istemiyorsam?

Tanınmış ve değerli sanatçılar "Oy ver" temalı bir video çekmiş. "Bir oy bir oydur, lütfen oy ver" temalı bir klip.
Oy vermemeyi düşünen bir sosyalist birey olarak buna nasıl bir cevap verebilirim?

Oy vermekle bir şeylerin değişebileceğine inanan var mı? Örneğin, NATO üyesi bir ülkede oy vererek sosyalizmi getirebileceğimiz düşünülebilir mi? Şili seçmeni düşünmüştü, Amerikan destekli öyle kanlı bir darbe oldu ki (Pinochet darbesi) seçimle gelen sosyalist Allende yere serildi. Venezuela'da da durum çok farklı olmadı; seçimle gelen Chavez de evvela bir darbeyle indirilmişti. TC'nin darbeler tarihi ise zaten ortada. Bırakın hükümet olmayı, sol hareket sokaklarda biraz yükseldi diye ne eziyetler yapıldı. Hiçbirinin de hesabı sorulmadı. Net gerçeği tekrar edelim: Yarı sömürge ülkelerde oy vermekle hiçbir şey düzeltilemez.

BURJUVA DEMOKRASİSİNİN SOSYAL DEMOKRATA ÇEVİRDİKLERİ

Peki, solun göreli güçsüz olduğu koşullarda seçimler devrimci hareketin hiç değilse toparlanması ve biraz olsun güç biriktirebilmesi için kullanılamaz mı?
Keşke kullanılabilseydi ama bunun bir örneği bulunmuyor. Burjuva demokrasisi, nice komünist partiyi kendi parlamentosuna sokunca yonta yonta sosyal demokrata çevirmiştir. Parlamentarizm bir tür öğütme makinesidir. Bunun onlarca örneği bulunuyor.



Peki, en azından yerel seçimler farklı değerlendirilemez mi? Neticede geçmişte de bir Fatsa yerel yönetim deneyimi var.
Evet, yerel yönetim seçimleri ayrı bir kapsamda değerlendirilebilirdi. Ama şu anki süreçte böyle değerlendirilmesi doğru olur mu? Bence olmaz. Sırf demokrasinin sandıktan ibaret olduğu iddiasını yanlışlamak için bile sandığa gitmemek gerektiğini düşünüyorum. Yönetenler, halkın sesini sadece birkaç yılda bir sandıkta duyurmadığını, her zaman sokakta duyurabileceğini ve bunun da en az seçimler kadar ciddiye alınması gerektiğini anlamalı, kabul etmelidir.

KİME OY VERECEKSİN Kİ?

Zaten bir yanda seçimi kazanamayacağı çok belli olan sosyalist partiler, diğer yanda güya sosyal demokrat olan ama merkeze açılmak adına ülkücü adaylara yer verip onlar için oy isteyen bir CHP var. Kime oy vereceksin ki?

Uzun yıllar süren ölü toprağı geçtiğimiz yıl halkın üzerinden kalktı. Halk sokak muhalefetini yeniden keşfetmişken seçim heyecanına kapılmak hata olur. Demokratik sokak muhalefetinin altını çizmek gerektiğini düşünüyorum. Hatta biraz daha ileri gideyim; bence sosyalist partiler, en azından belli bir kitle edinene ve mevcut seçim sistemi değişene dek parti formunda değil gençlik örgütü, toplumsal hareket veya platform formunda mücadele etse sanki çok daha uygun olacaktır. Çünkü insanları alıştıkları partiden kopmaya yönlendirip sonra sosyalist harekete çekme düşüncesi hatalıdır. Nitekim yıllardır işe yaramıyor. Evvela başka bir formda toplumun karşısına çıkıp kitleyi kendimize çekmeli, sonra düzen partilerinden köklü bir kopuşun yaşanmasını beklemeliyiz.

BİZ TERSİNDEN GİDİYORUZ!

Biz ise tersinden gidiyoruz! Örnekle somutlayayım: CHP'nin karşısına seçim sandığında ÖDP veya TKP ile çıkarsan adam partizanlık yapıp seni desteklemeye yan çizecektir. Ama seçimler yerine sokaklara odaklanıp -örneğin- 'devrimci emek hareketi' gibi bir şeyle çıkarsan, bunun bir parçası olmak için mevcut partisinden kopması gerekmediği için, adam yanına geleceltir. Bir süre ikisini (CHP ve senin toplumsal hareketini) birlikte idare edecektir. Onunla zaman geçirip birlikte mücade ettikçe, konuştukça, kendini tanıttıkça zaman içerisinde fikirleri dönüşüp partisinden kopuş gerçekleştirebilecektir. Ancak bunu yapıp belli bir kitle edindikten sonra sosyalistlerin partileşmesi düşünülebilir. Sıralama bu şekilde olmalıydı. Bizim daha yan yana gelmekte dahi sorunlarımız var. Bir avuçluk ayrı kortejlerde yürümek hiçbir şey ifade etmiyor.

ÜRETENLERİN YÖNETMESİ ESASI...

Şunu da belirtmeden geçmek istemem: Sosyalistler için önemli olan temsili demokrasi sınırları içine kapanmak değil temsiliyet ilişkilerini aşmayı hedeflemektir. Çünkü egemenlik, temsiliyet ilişkileri üzerinden yürür. Milyonlarca emekçi insan, yaşamlarına doğrudan müdahil olmak yerine sistemin uygun bulduğu temsilcilerden birini seçer. Egemenlik söylendiği gibi halkta değildir. Seçim günü, yani sadece bir gün halk söz sahibi olur. Sonra yine düzenin temsilcileri tüm egemenliği elinde toplar. Esas hedef alınması gereken işte bu noktadır. Temsili demokrasi, halkı erklendirmenin değil egemenliği halktan almanın sistemidir. Birbirleriyle doğrudan ilişki kuramayan, birbirine yabancılaştırılmış, yaşamının iplerini almak için siyasete doğrudan müdahil olamayan insan yığınları yönetilen pozisyonunu aşamayacaktır. Sosyalizm eğer 'üretenlerin yönetmesi' esasına dayanacaksa, en başta temsiliyet ilişkilerini hedef almak gerekir. Bunun bir parçası olmak değil! Çünkü sosyalizm sadece ekonominin toplumsallaştırılmasına indirgenemez, aynı zamanda bir toplumsal özyönetim modelidir. Temsili demokrasiye karşı doğrudan demokrasinin altını çizmedikçe egemenlerin sınıflaştırma ve tahakküm diyalektiğinden çıkabileceğimizi sanmıyorum. (Radikal Blog)

Haberin Devamı