Pazarcılar gibi maç anlatılmaz
Levent Özçelik, TRT’nin duayen spor spikeri. Şampiyonlar Ligi’nde Beşiktaş RB Leipzig maçını anlatımı izleyice şapka çıkarttı. 33 yıldır maçlara ses veren Özçelik ile işinin inceliklerini konuştuk.
Kaç yıldır maç anlatıyorsunuz?
1985’ter beri, 32 sene oldu.
Neler var bunun içinde?
Her şey var tabii. Beş olimpiyat oyunu, yedi dünya kupası anlattım. Maç olarak baktığında 1000’i geçmişimdir.
Futbol dışında hangi sporları anlatıyorsunuz?
Son zamanlarda yüzme çok anlattım. Epey keyifliydi. Onun dışında Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nu 8 yıl anlattım. Ayrı bir konsepti var. 1 hafta içinde 1200-1300 km yol katediyorsun. Takribi olarak 25 saat yayın yapıyorsun. Bilardo, hentbol... Onları da anlattım.
Maç size geldi, nasıl hazırlanırsınız?
Maç bana geldiğinden itibaren 1 hafta boyunca onunla yatıp onunla kalkarım. Arkadaşınla sohbet ederken kafanda o maç vardır. Eşinle konuşurken aynı şekilde. Kafanda oynamaya başlarsın, nasıl giriş yapacağını, oktavını nasıl ayarlayacğını düşünürsün. 90 dakika boyunca olay senin kucağında artık. Bilgilerini çıkartırsın. Ciddi bir bıçak sırtı konu vardır, bilgileri çıkartırken hep söylerim. Bilgiyle izleyiciyi boğmamak lazım. Bilginin de durması gerekiyor bir yerde. Çıkarmassan kendini suçlarsın maça çalışmadım diye. Ders çalışırsın maçtan önce. Yavaş yavaş kramp girmeye başlar “Maç nasıl olacak, ben nasıl olacağım?” gibi. Bin tane soruyla gidersin... Maça gittiğinde bütün dünyayla olan bağlantın kesilir. Bir forvet oyuncusunun havadaysa sırtına hafifçe dokunmak gibi. Orada bana dokunulsa çok sert dönerim ve laf ederim. Yanımda birisi çok önemli birisi maçı anlatırken çekirdek çitliyorsa bu saygısızlıktır.
Bu konsantrasyonu nasıl tanımlarsınız?
Garip bir konsantrasyon. Özellikle Avrupa Kupası maçıysa takım hücuma çıktığında onlarla kanatlanman, senin de savunmaya geçmen, maç öncesindeki hazırlığında rakip takımın artılarını ve eksilerini, yapabilecekleri hataları ifade etme yolunu da bulurum. Çok enteresan maç içinde gelişme olur, mesela BJK-Leipzig maçında elektriğin gitmesi gibi, orada donanımlı olman lazım.
Şifresi ne bu işin? Maç anlatmanın tüyoları nedir?
Maç anlatmanın en önemli şifrelerinden birisi maçın içine girmek ve onu yaşamaktır. Heyecanlanıyormuş gibi yapmayacaksın. Sesle oynarsan maç anlatamazsın. Çok bağırarak iyi maç anlatılmaz. Kelimeleri uzatmamak, Türkçe’nin melodisiyle oynamamak gerekiyor.
Yorum teknik olmalı
Genç meslektaşlarınızı nasıl görüyorsunuz?
İyi olan arkadaşlarımız var. Türkiye’de şöyle bir ekol başladı: Gereğinden fazla maçlara tempo vermek ve çok fazla bağırarak çağırarak iyi maç anlatıyor havası yaratmak. Bu çerçevede de başlayan arkadaşlar kendilerini ifade etmek için bu ekole kendini kaptırdı. Pazarda mal satıyor havası oluyor o zaman. Farklılığınızı ortaya koymak istiyorsanız koyacağınız bir an vardır. O şans size mutlaka gelecektir. Bu sadece golün anlatımı değil. Teknik, taktik minik bir yorum da olabilir. Bir kural bilgisi, herkesin ofsayt olduğunu düşündüğü bir pozisyonda hakem bayrak kaldırmadıysa, onun sebebini açıklayıcı bir şekilde anlatmak durumundasınız. Onu yapabildiysen farkını gösteriyorsun.
Radyo anlatımı nasıl?
En mutlu olduğum anlatım. Kendimi çok iyi ifade ederim. Kelimelerle iyi oynayan biriyim. TV’de hep sınır vardır. Fazla mı eksik mi? diye. En önemli kriter de sahanın betimlemeleridir. O stadı bilen insanlara parselizasyonunu yapıp, maçın nasıl oynandığını vermek lazım. “Ceza sahasının yan çizgisiyle taç çizgisi arasında kalan diktörtgenin tam da ortasındaki noktadan serbest vuruş kullanılacak. Nereden? Rakip takım taraftarlarının olduğu bölgenin önünden” Dinleyen bunu anlar.
Sahada, arada her yerde röportaj…
Levent Özçelik 1992’de oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçında sahada her şeye hakim. Maçtan önce futbolcularla konuşuyor, Engin’in sakat parmağını sıkıp kontrol ediyor, hakem Ahmet Çakar ile maçı değerlendiriyor. İsmail Demiriz’e kale seçimi sırasında “Neden bu taraf?” sorusu da takdire şayan. Levent Özçelik ayrıca maç esnasında da yerinde durmuyor, sahaya tekrar girip sakatlanan oyuncuya neler olduğunu soruyor… İşte bu efsane görüntüler YouTube’da 150 bin kişi tarafından izlendi.
Her takıma aynı mesafedeyim
Bizim işimiz şöyle: İyi taraflarıyla seni çok fazla onore edebilir. Kabartır. Ama olumsuz dönüşler de oluyor.
Her takıma aynı mesafedeyim. Beni ilgilendiren maçın kalitesi, izleyicinin mutluluğu. Takımlar beni enterese etmez. Sosyal medyada bazen “Adamın dibisin” diyorlar. Yahu ben niye adamın dibi olayım. Bazen de çok güzel şeyler yazıyorlar tabii.
Bir de ruh durumunuzun iyi olmadığı maçlar oluyor. Acı yaşamışsındır, yayında masanın arkasına saklanma şansın yok. İş gereği yapmak zorundasın.
Hafif yemekler yerim
Maçtan en az 3 saat önce önce midemi rahatsız etmeyecek yemekler yerim. Mesela kebap olayına girmem. Tuvaletin de gelmeyecek. Az sıvı tüketmek gerekir. Ses tellerinimi açmak için antenman yaparım. Seste parazit yapabilecek tatlı, susamlı gıdaları tüketmem.