Pardon kadın mıydınız?
Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği geçen hafta aldığı kararla, testosteron hormonu seviyesi yüksek kadın sporcuların tedavi olmadan kadınlara karşı yarışmasını yasakladı ve tartışmalar alevlendi.
Bazen sadece bir milisaniye için yarışıyor onlar. Olimpiyatların birbirinden ünlü sporcuları için her detayın önemi büyük. Vücutlarına en uygun beslenme ve antrenman programı hatta en iyi ekipmanları bulmak için çabalayıp duruyorlar. Her şey burun farkıyla da olsa rakiplerini geride bırakabilmek için. Fakat bazı sporcular doğuştan şanslı. Diğerlerinden daha uzun basketbolcular ya da Michael Phelps gibi akciğer kapasitesi daha büyük olan yüzücüler onlardan sadece bazıları. Birçoklarına göre haksızlık olsa da doğuştan dopingli olarak nitelenen bu sporcular her yarışa bir sıfır önde başlıyor. Bir de kullandığı steroidler nedeniyle ya da doğuştan testosteron hormonu fazla olan kadın sporcular var. Son dönemde bu konuda çok tartışma dönüyordu. İşte onların durumuyla ilgili Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) geçen hafta devrim niteliğinde bir karar aldı. Testosteron seviyesi 5 nanomoldan yüksek olan kadınlar ya bunu düşürmek için tedavi olmalı ya da erkek sporcularla yarışmalı denildi. Bir kez daha tartışmalar başladı.
Sporculara habersizce cinsiyet testi yaptırıldı
Aslında yeni değil… IAAF’nin cinsiyet testi politikası 2006’dan bu yana yürürlükte. O yıl haberi olmadan kan örneği alınıp teste tabi tutulan Santhi Soundarajan’ın 800 metrede kazandığı gümüş madalya geri alınmıştı. Tüm müsabakalardan men edilen Soundarajan ülkesi Hindistan’da inşaat işçisi olarak çalışmak zorunda kalmış hatta intihar girişiminde bulunmuştu. Güney Afrikalı 800 metre koşucusu Caster Semenya’nın 2009 yılındaki Dünya Atletizm Şampiyonası’nda birinci olmasından sonra ise iyiden iyiye alevlenmişti tartışma. Henüz 18 yaşında olmasına rağmen rakiplerine 2,45 saniye ile açık ara fark atmıştı. Fakat görüntüsü nedeniyle “erkek olduğundan şüphelenildi”. Bu gerekçe yeterliydi. IAAF kadın olduğunu kanıtlamasını istedi ve tam da bir sonraki yarışından birkaç saat önce cinsiyet testine tabii tutuldu. Ancak olaylar hiç beklemedikleri bir noktaya gitti.
Dutee Chand’ın davasıyla olayı tüm dünya duydu
Olay özellikle de ırkçılık konusunda çok hassas olan Güney Afrika’da büyük tepki çekmişti. Ülkenin önde gelenleri onun için ayağa kalktı. Günlerce gösteriler düzenlendi. Test sonuçları hiç açıklanmadı ama Semenya’nın IAAF ile uzlaşıya vardığı madalyalarını tutacağı belirtildi. 11 ay sonra ise (arada hormon tedavisi mi gördü bilinmiyor) tekrar yarışmasına izin verildiği duyuruldu. Ardı ardına yine madalyalar kazanmayı sürdürdü. 2014’te ise aynı yönetmelik bu kez o zamanlar 19 yaşında olan Hint sprinter Dutee Chand için devreye girdi. Vücudun fazla testosteron üretmesine neden olan hiperandrojenizm tanısı konulması sonrası Chand’ın kadınlara karşı yarışması yasaklandı. IAAF bunun diğer kadın sporculara karşı haksız bir avantaj olduğu söylüyordu. 2 seçenek sunulmuştu. İlle de yarışmak istiyorsa ameliyat olabilir ya da hormon terapisi görebilirdi. En özeli tüm dünyanın gözü önünde tartışılıyordu. Ama Chand yılmadı, dava açtı ve kazandı. Spor Tahkim Mahkemesi “Cinsiyet denen şey öyle dediğiniz gibi basit, ikili bir şey değildir,” dedi. Doğuştan yüksek testosteron seviyesinin yarışlarda avantaj sağladığına dair doğrudan bir kanıt olmadığı bu yüzden de Chand’ın yarışlardan men edilemeyeceğine karar verildi. Böylece IAAF’nin yönetmeliği 2015 itibariyle durmuş oldu.
Tek eşitsizlik hormonlardan dolayı mı meydana geliyor?
Nice Üniversitesi’nin araştırmasında 3 bine yakın test ve yarış sonucu kıyaslandığında testosteron seviyesi yüksek olan kadınların 400, 800 ve 1500 metre yarışlarında yüzde 1,78 ila 2,73 oranında daha hızlı koşabildiği ortaya çıktı. Soğuk Savaş döneminde Doğu Almanyalı kadın sporculara özellikle testosteron verilerek kaslarının güçlendirildiği ve doping yapıldığı da biliniyor. IAAF bunları gerekçe göstererek geçen hafta yönetmeliğin tekrar uygulanacağını duyurdu. Ancak birçok uzmana göre, ortaya çıkan bu başarı oranı kadınlara yapılacak böyle bir uygulama için yeterli değil. Üstelik bu konu haksızlık yaratıyor derken göz ardı edilen birçok farklı nokta var. Örneğin yapılan araştırmalara göre İngiliz atletler 2016’daki Rio Olimpiyatları’na hazırlık için 275 milyon pound, 1 milyar 562 milyon lira harcama yapmışken, Güney Afrika’da bu rakam 1.9 milyon pound, 10.8 milyon lira. Bunun yarattığı eşitsizlik ise maalesef hiç konuşulmuyor.
Teniste de Williams kardeşler tartışılıyor
Gözler bir kez daha Caster Semenya’ya çevrildi. Testosteron seviyesi yüksek olan Semenya Rio’da 1.18 saniyelik farkla 800 metrede altın madalya kazandı. Yine gerçek bir kadın olmamakla suçladı. Eğer bu yönetmelik durdurulmazsa işler yine çirkinleşecek. Semenya’nın ya atletizm hayalinden vazgeçmesi ya da hormon seviyelerini dengelemek için östrojen almaya başlaması lazım. Tartışmanın diğer boyutu ise farklı spor dallarına uzanıyor. Onların başında gelenlerden biri tenis. Ünlü tenisçi kardeşler Venus ve Serena Williams da erkeksi vücut yapıları nedeniyle dikkatle takip ediliyor. Hatta hiç kanıtlanamamış olsa da iki kardeş sık sık testosteron seviyesini yükselten steoid almakla suçlanıyor.