Sizce hayatta her şey mümkün mü?
Azra Akın: Hayata her şey mümkün düşüncesiyle yaşamak gerekiyor. Çünkü yaşam boyunca öğrendiklerimizle bazı kalıplara giriyoruz ama bu ne kadar doğru biliyor muyuz? Mesela ben kendime baktığımda, inanmak istediğim şeyler bunlar mı diye sorguluyorum. Hayatta gerçekten her şeyin mümkün olduğunu düşünüyorum.
Yetkin Dikinciler: Hayatta bazı şeylerin mümkün olmadığını düşünmek, mümkün. Ama bazı şeylerin mümkün olmadığını düşünmek imkansız olduğu anlamına gelmiyor. Onu biz sınırlandırıyoruz belki de...
Yeni filminiz Her şey Mümkün sizin için nasıl deneyimdi?
Azra: Hem çekim süresi, hem Marmaris’e gitmek, pozitif enerjiyle çalışmak çok keyifliydi. Herkes filme çok sarıldı çok sevdi.
Yetkin: Ne sözle, ne fragmanla ne de teaserla filmi ve filmden aldığımız keyfi anlatamayız. İşin içine ruh, enerji ve kimya giriyor. Bu yüzden benim için bu filmde bu kimyanın oluşması büyük bir artı. İlk uzun metrajlı filmini çeken Alper Babayağmur’la ve diğer arkadaşlarımla bir yola çıkmak büyük keyifti. Bundan sonra da beraber yürüyebileceğim insanlar tanıdım. Çünkü böyle tatlı ve güzel enerjilerden hep güzel işler çıkar.
Çok iyi bir ikili olmuşsunuz. Siz bunu anlatırsınız?
Azra: Yetkin’le daha önce tanışmıştık. Filmde onun da olacağını öğrenince çok sevinmiştim çünkü bende hep iyi hisler bırakmıştır. Zaten çalışmaya başladığımız andan itibaren bana destek olan, beni kollayan, karakteri yaratma coşkusunu beraber yaşadığım biri oldu. Yetkin’le birbirimizi huzurlu ve güvenli bir ortamda çok besledik. Yönetmenimiz Alper ne istediğini bilen, bizi özgür bırakan biriydi ve güven veriyordu. Benim için zaten önemli olan o ortamın güvenli olmasıdır. Bu yüzden bu filmde risk alabildim, kontrolü bırakabildim. Bunları yapabildiğim için hem Yetkin’e hem de Alper’e çok teşekkür ediyorum. Benim için çok önemliydi. Bir koreografi yapmadık ortaya organik bir şey çıkardık.
Yetkin: Hani rakı şişede durduğu gibi durmaz ya kimya da öyle bir şeydir. Elementler bir araya gelir ve tepkimeye girerler ve başka bir denklem oluşur. Oyunculuğun temelinde de bu var. Yani bildiğim bir şeyi yapayım gideyim dersen o işten haz almazsın. Bu işte biz oyunculuğun hazzını yaşamak istedik ve yaşadık. Oyuncular olarak birbirimizi coşturduk, tetikledik. Biz bir oyun alanı yarattık ve bunun keyfini çıkardık.
Artık kendim için yaşıyorum
Kendinizle ne kadar barışıksınız?
Azra: Farkındalığımın yüksek olmasını çok önemsiyorum. Çünkü hayatımda ne görüyorsam yaratıcısı benim. Bu yüzden kendimle barışık olmak benim için başka bir yolculuk. Geriye dönüp baktığımda adım adım bazı konularda daha çok olgunlaştığımı, değiştirmek istediklerimi yavaş yavaş yapmaya başladığımı görüyorum. Kendime yaklaştım. Küçük yaşta daha insan kendisini ararken ben olağanüstü bir olayla çok güzel bir deneyim yaşadım. O dönem aslında bir üniversite hayatı yaşamam gerekirken ben daha farklı şeyler yaşadım. O noktada sistem sizi belli bir yere oturtmaya meyilli oluyor. Biraz bu durumla bocaladım. Bir an kendi ruhumdan uzaklaştığımı ve başkalarının istediklerine göre yaşamam gerektiğini hissettiğim bir süreçten geçtim. Ama şimdi benim ruhum bu diyerek olduğum gibi görünüyorum yaşıyorum. Bu konuda büyük yol kat ettim.
Yetkin: Küçüklüğümden beri mahcup ve çekingen biriydim. Ölsem susuzluktan o suya uzanmazdım. Bu yanımla başa çıkmak için sahnelerdeyim. Çünkü hep içime dönme eğilimindeyim. Sahne beni bundan koruyor.
Aldatılan kadın mağdur değildir
Aldatılma, sadakat ve güven konularını da işleyen bir yapım. Bunlar üzerine ne söylersiniz?
Azra: Bizim toplumda bir aldatma konusu olduğunda kadın hemen bir mağdur pozisyonuna konumlandırılıyor. Ama mağdur değil. Bence bu konuda kadın ve erkek yok insan var. İnsan her zaman kazanmak ister. Hayatta deneyimler yaşıyoruz. Önemli olan kendimizi farkedip bunlardan güzel dersler çıkarmak ve kendimize yaklaşmak.
Siz de kadınlar için çalışmalar yapıyorsunuz?
Azra: Songül Öden’le Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu-Türkiye’nin sözcüsüyüz. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ile birlikte özellikle kadınların ve gençlerin sağlıklı, şiddetten uzak ve eşit hayatlar sürmeleri için çalışıyoruz. En çok genç kadınları ve kız çocuklarına öncelik veriyorum. Onların hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Mesela tarlada işçi olarak çalışan, okula gidemeyen, sığınmacı genç kadınlar, zorla ve erken evlendirilmiş kız çocuklarının görünmesi, güçlenmeleri ve hayata tutunmaları için destek ve bir ses olmak istiyorum. Suriyeli ve Türkiyeli gençlerle konuştum, sorunlarını ve hayallerini dinledim. Bu tip çalışmaların büyümesi, yayılması için elimden geleni yapacağım.
Aşk varoluşu güçlendiriyor
Aşka dair bakış açınız nasıl?
Azra: Aşkı kelimelere dökmek çok zor. Yaşanan her deneyim, her ilişki kendine özgü ve çok farklı.
Yetkin: Aşk herkesin kendince olur. Ama önemli olan aşkın neyin içinde olduğu önemlidir. Aşk var- oluşun içindedir. Varoluşu güçlendirir. Benim de hayat içinde adım adım fark ettim bir şey bu. Varolma aşkı sizi umarsızlıktan, yoksunluktan kurtarır. Aşk varsa insan vardır. Bazense aşk ihtiyaçtan yanıltıcı olabilir. Aşk ihtiyacı, aşıkmış rolü yaptırır insana. Biraz kurnazdır. Kalbiniz bazen ihtiyaçtan, gereksiz doldurmalarla uğraşabilir. Boşlukları doldurun ama nasıl dolacağını görün. Mutlu aşk yoktur ama gerçek aşk vardır.
Dizilere mesafeli misiniz?
Azra: Değilim sadece bu proje gibi güzel enerjisi olan işlerde olmak isterim. Farklı roller peşindeyim. Kendimi test etmeyi ve zorlmayı, risk almayı seviyorum. Senelerdir dansçı bir rol oynama isteğim var.
Yetkin: Benim ekmek param oyunculuk, aktörlükten başka yapacağım bir şey yok. Dizi, film, reklam her zaman olur ama tiyatro sığınağım. Kendimi iyi hissettiğim ve iç sesimi dinlediğim bir yer. Bu yüzden oynamaya devam...
Elinizdeki güzelliği veya yeteneği kaybetmekten kokuyor musunuz?
Azra: Neden insan kırışıklıklardan ve yaşlanmaktan bu kadar korkar ki? Aksine insan yaş aldıkça daha değerli oluyor. Yani hayat sadece dış görünüşten ibaret değil.