Osuruk hurmasının insan hakları
Doğanın densizliği işte... Sen tut, en olgun, en vıcık vıcık halinde durakta bekleyen adamın üzerine düş! Osuruk hurmasından söz ediyorum. Allah'ın "hiç öyle pastalarla falan uğraşmayın, alın size hazır TATLI" diye ürettiğini düşündüğüm, dünyanın en şahane meyvesi. Kibar olanlar Trabzon hurması der. (Biz kibar değiliz...)
Doğanın densizliği işte... Sen tut, en olgun, en vıcık vıcık halinde durakta bekleyen adamın üzerine düş! Osuruk hurmasından söz ediyorum. Allah'ın "hiç öyle pastalarla falan uğraşmayın, alın size hazır TATLI" diye ürettiğini düşündüğüm, dünyanın en şahane meyvesi. Kibar olanlar Trabzon hurması der. (Biz kibar değiliz...)
Nedense büyük bir çoğunluk bilmez bu meyveyi. Domates sanır geçer... Bir deneyeyim deyip de işi bilmeyenler de gider en sertini seçer. Ve haklı olarak beğenmez...
Çünkü olmuşu ne kadar olağanüstü bir tada sahipse, olmamışı da o kadar berbat bir şeydir... Acının en acısı, buruğun en buruğu...
Halbuki formül şudur: Osuruk hurması (benden kibarlık beklemeyin dedim size) dağılmadan önceki son saatinde lezzetinin doruğundadır. Yumuşaklıktan ha gitti ha gidecek kıvama geldiyse tamamdır. Aksi takdirde hiç bulaşma daha iyi... Bileceksin ona göre seçeceksin. Pazardan almaya gelmez, çünkü uyanık pazara seçtirmez! O, manavdan alması bir şeydir.
Nazik nazik hepsini yoklayacaksın, en yumuşağını torbacığına kendi elinde koyacaksın, hiçbir yere çarpmadan yumuşak yumuşak getireceksin evine. Adı kaba da olsa kaba saba adamların meyvesi değildir osuruk hurması.
Bizim mahallede her nedense bol miktarda var bu osuruk hurması ağacından. Ve evet... Maalesef otobüs durağının orada da var. Ve evet... Maalesef mevsimi de gelmiş bulunuyor...
Adam gayet sakin. Adam kırçıllı bıyığı ile gayet normal. Adam pantolon ve ceketiyle gayet kahverengi. (Erol Aksoy olsaydı çoktan işten atmıştı.)
Fakat hurma da acımasızdı hakikaten. En tepedeki daldan, hiçbir yere değmeden, hızını en ufak bir şekilde azaltmadan pat diye adamın omzuna. Durum gerçekten feciydi çünkü hurma omuzdan sona hiçbir yere devam etmedi... Jöle gibi, zamk gibi yapıştı ve daha da fenası iğrenç uzaylı bir yaratık gibi yayıldı.
Renk uyumu mükemmeldi. Kahverengi üzerine oranj. Sonbahar kurşuniliğinde. Pek güzeldi...
Gel gelelim yeri yanlıştı. Adam haklı olarak sinirlendi...
Fakat işte o da osuruk hurması gibi saçmaladı ve ileri gitti. En korkunç küfürleri savurmalar, en zehirli bedduaları etmeler, ağacı tekmelemeler, onu kesmekle tehdit etmeler...
Geçen gün Kamu-Sen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş Bey'in Azınlık Raporu'yla güreşini izlerken, bu osuruk hurması hadisesi geldi aklıma...
Türk tepkileri bir tez konusu olabilir diye düşünüyorum. Biri ağacı tekmeliyor, biri kağıtlarla güreş tutuyor.
Mevzu buna müsaade etse de kimseyi ne hurmalıkla ne de osuruklukla itham edecek değilim. Türk - Türkiyeli tartışmasına da girecek değilim. Ben sadece bu nasıl çocukça bir tepki gösterme biçimidir ona takmış durumdayım...
Hatırlarsanız arkada, orada niye oldukları belli olmayan diğer insanlar gibi gayet sakin duruyordu Fahrettin Yokuş Bey... Beş dakikaya yakın bir süre gayet sakin, gayet bıyıklı, gayet kahverengi... Burnunu kaşıyor, etrafa bakmıyor. Yüzünde bir öfke falan da yok.
Sonra birden bir şey oluyor ve adamımız rapora resmen çift dalıyor! Hani uzaylılara inansam çip yerleştirdiler adama ve o anda komut verdiler sanacağım. (Türk milliyetçisi uzaylılar!)
Ben bir ara o yırttığı kağıtları yiyeceğini de düşündüm. Yani dedim bu kararlılıkla o bu raporu yer de...
O saate kadar neden danışma kurulundan istifa etmedin? Neden sen de ayrı bir basın toplantısı düzenlemedin? Neden gidip bir gazeteye bir mülakat vermedin? Olmadı faks çekmedin? Olmadı internette bir site açmadın? Olmadı yürüyüş düzenlemedin?
Türk'ün aklı sonradan geliyor işte... Henüz varlıkları tam olarak kabul edilmediği için Kürtler'in ve Aleviler'in akılları ne zaman geliyor bilemiyoruz... Bir dahaki raporda öğreniriz belki...
Hurmaları kaçırmayın. Simdi tam mevsimidir. Ama unutmayın! Sadece en olgunlar!