Öldürülmekten korkmuyorum
BM başvurumu geri çevirirse ‘Dünya’nın adaleti kalmamış’ derim
17.01.2010 - 01:36 | | Tuğrul Tunalıgil / VATAN
Nigar Azizmuradi, İran’da ateist bir hareketin lideri... Tanrı tanımadığı için ülkesinde idam cezasına çarptırılma riski olan Azizmuradi, çareyi yurt dışına kaçmakta buldu. Ancak Türkiye’de tutuklandı. BM’ye “siyasi mülteci” başvurusu yapan 31 yaşındaki Azizmuradi, 3 aydır Türkiye’de... İran’ın iade talebine rağmen, Türk devletince bilinmeyen bir yerde koruma altında tutuluyor. BM’nin vereceği nihai karara göre, ya üçüncü bir ülkeye, ya da ülkesine geri gönderilecek olan Nigar VATAN’a yaşadıklarını anlattı.
Farsça’da bir deyim vardır: “Açık seçik görünen bir şey üzerine konuşmaya gerek yok.” Birçok neden var. İran rejiminin kadınlara baskısı da bunlardan biri... Ancak temel neden, benim gerçeği arayışım. Müslümanlık dahil hiçbir dinle problemim yok. Beni Rael tarikatına iten şey, gerçeği bulmama yol açan güçlü fikirlerin zincir gibi peş peşe gelmesi... Mensubu olduğum hareketin verdiği mesajlar da Kur’an’ın birçok ayetindekilerden farksız. Dinleri ve peygamberleri reddetmiyor.
Mantom kısa diye polisten dayak yedim
İran’daki sokak yaşantısı nasıl?
İran’daki problem şu: Kesin kurallar yok. Her gün yeni bir kanun çıkıyor. Her gün polisin insanlara karşı davranışları değişiyor. Bazen polis göz yumuyor, kadınların saç tellerinin gözükmesine ses çıkarmıyor, bazense sert tepki veriyor. Copladığı oluyor. Kadınların ve erkeklerin giyiminden sorumlu ayrı bir polis var. Bir keresinde mantomun kısalığı yüzünden sokak ortasında dayak yediğim oldu. Bir erkek polis, kadın polisin yardımıyla beni feci şekilde dövdü. Daha sonra da polis merkezine götürdüler. Sonra da zaten protesto gösterilerine katıldım. Ama sonuç hep aleyhime oldu. Bu açıdan, Türk insanı çok şanslı. Özgürlüklerinin değerini iyi bilsinler.
İran devleti, ateist bir tarikatın lideri olduğunuzu nasıl öğrendi?
Üç yıl önce Türkiye’ye gelmiştim. Antalya’da özel bir törenle Raelyan’ların İran’daki yöneticisi oldum. Ancak o gün törene katılanlar arasında bir İran ajanı da varmış. Sonradan anladım ki, o ajan bizim tüm faaliyetlerimizi İran gizli servisine veriyormuş.
Hemen sizi hapse mi attılar?
Dosyam devlet tarafından incelendi. İran Gizli Servisi “Seni affediyoruz ama Rael tarikatıyla ilişkini koparacaksın, bir daha da temasa geçmeyeceksin” diye benden taahhüt aldı. Bana “Bir daha onlarla görüştüğünü görürsek, bu kadar yumuşak olmayacağız” dediler. Kendi elleriyle beni halkın gözünde “meşhur etmek” istemediler. Çünkü eğer beni öldürür veya işkence ederlerse, dünya basını bunu yazacaktı.
Seçim sonrası öldürülme korkusu yaşadım
Peki sizi ülkenizden kaçıran süreç nasıl gelişti?
Evime Devrim Muhafızları tarafından bir “tebligat” yollandı. Bu tebligatta mahkemeye çıkarılacağım yazıyordu. Mahkemede beni sorguladılar. Kötü muamele ya da işkence yapmadılar. Bense İran hükümetinin seçimde hile yaptığına inanıyordum. Bu yüzden, protesto gösterilerine katıldım. En zor günüm, eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’nin mitingine katıldığım gündü. Cuma namazında Rafsancani konuşurken dışarıda miting yapan halkın fotoğrafını çektiğimi gören sivil polisler, gelip çantamı almak istedi. Ben de çantamı vermemek için direnince feci şekilde dövüldüm. Polisler yere yatırıp tekmelemeye başladı. Kolum kırıldı. Sonra da beni bir dere yatağına atmışlar.
Neden mitingi fotoğraflıyordunuz?
Amacım halkın yürüyüşünü ve hükümete nasıl tepki gösterdiğini anlatmaktı. İnsanlar bu şekilde İran’da yaşananları diğer ülkelere haber veriyor. İran halkının elindeki en önemli silah, kameraları, fotoğraf makineleri ve cep telefonlarıyla yurt dışına yolladıkları resimlerdir. O olaydan sonra tekrar polis tarafından “deşifre” oldum. Çektiğim fotoğrafları bana suç delili olarak gösterdiler. Anladım ki, artık İran’da kalırsam öldürülme ihtimalim var.
Gizli servis dolaylı yoldan mesaj yolladı
Gizli Servis’çe izlenip tehdit aldınız mı?
İran’dayken zaten her zaman bir tehdit içindesiniz. Gizli Servis’in sizi ayrıca gelip “tehdit” etmesine gerek yok. Sokakta saçınızın telini gören bir Devrim Muhafızı bile sizi tehdit edebilir. Gizli Servis beni sorgulamadan önce, bana dolaylı yoldan mesaj yolladı: “Seni izliyoruz...” Benle konuştukları zaman da, “Seni uzun zamandır izliyoruz, ancak şimdi sana doğrudan gelip konuşmak istedik” dediler. O günden sonra, sürekli takip edildiğimi hissettim. Özgürce telefon görüşmesi bile yapamamaya başladım. Çünkü telefonlarım da dinleniyordu. Belki de, birileri e-mail’lerimi okuyordu. Her şeyden şüphe duymaya başladım. Bu yüzden, yasal pasaportumla Türkiye’ye kaçtım.
Sonra?
Türkiye’ye geldiğimde Avrupa veya Amerika’da 3’üncü bir ülkeye gitmenin yollarını araştırdım. Konsoloslukların kapısını çaldım. “Seni anlıyoruz ancak hiçbir şey yapamayız” dediler. BM Ofisi’ne gidince, mültecilik başvurusunun neticelenmesinin çok zaman alacağını söylediler. 7 yıl bekleyenler varmış. Dilini bile bilmediğim, iş bulma imkânımın olmadığı bir ülkede bunun çok zor olacağını düşündüm. Bu yüzden, bir kaçakçıya sahte pasaport hazırlattım. Normal pasaportumla Kenya’ya gidip sahte pasaportla Londra’ya geçmeyi düşünüyordum. Ancak Kenya’da havaalanında yakalanıp Türkiye’ye iade edildim.
Burada 6 ay beklemek İran’da ölmekten iyidir
Kumkapı’daki Yabancılar Şubesi’nde 1 ay kalmışsınız?
Orada şartlarım iyi değildi. Kendimi sanki bir cezaevinde gibi hissettim. İnsanlar orada aylardır sefalet içinde bekliyorlardı. Ben de onlar gibi olacağımı anlayınca, korkuya kapıldım. İran masasına bakan memur sadece Türkçe konuşuyordu. Ben derdimi İngilizce anlatıyordum. Sonunda erkeklerin kaldığı koğuşta Türkçe konuşan bir İranlı olduğunu öğrendim. O benim tercümanlığımı yaptı. Böylece, alelacele sınırdışı edilmekten kurtuldum. Polislerden bazıları, “Mülteci başvurusu yapsan bile 6-7 ay bekleyecek. Büyük ihtimalle de red kararı alacaksın” diyerek, beni İran’a gitmeye zorluyordu. “Ne olursa olsun, İran’a gidemem. Burada 6 ay beklemek, İran’da ölmekten iyidir” dedim. Çünkü ateist olduğumdan ölüm cezası alabilirim. İran’da Müslümanken Hıristiyan olanlar bile idam alıyor.
Misafirhanede sizin durumunuzda olan çok kişi var mıydı?
İran’da özel olarak aranan, iade edildiği anda idamı kesin olan bilgisayar mühendisi bir arkadaşımız var, adı Mohammed Reza Partovi. İran’da hazırladığı blog sitesinde, kadınların özgürlüğünü savunduğu için 2 yıl cezaevinde işkence görmüş. Kendisi şu an Yabancılar Şubesi’nde. Açlık grevine başlayacak. Hayatından endişeliyim.
Yolda takip eden var mı diye arkama bakmıyorum
Türkiye’de İran Gizli Servisi’nce kaçırılmaktan korkuyor musunuz?
Şuna inanıyorum; “Ne kadar çok güvenlik önlemi alırsan, o kadar çok emniyetsizsin ve tehlikeye açıksın... Güvende olmak için güvenliği fazla önemseme...” Yani arkama dönüp “Beni takip eden biri var mı” diye sürekli bakmıyorum. Bence Türkiye’de yeteri kadar güvendeyim.
Kaç polis sizi koruyor?
Ortada kimseyi görmüyorum. Ancak birilerinin beni kolladığından eminim.
Çok fazla yer değiştiriyor musunuz?
Çok fazla detay vermem yasak. Kaldığım şehri değiştirmek için polisten izin kâğıdı almak zorundayım. Son günlerde mültecilik görüşmelerimi yapmaya gittiğim Ankara dahil, en fazla 4 şehirde bulundum. Kendisi de İranlı mülteci olan bir arkadaşımın yanında kalıyorum. Ancak şimdi yeni bir yer bakıyorum. Tabii ki çok para istiyorlar. Çalışma iznim de olmadığından ne yapacağımı bilemiyorum.
Polis görüşmelerinize sınır getiriyor mu?
Dışarı çıkmam ya da arkadaşlarımla görüşmem konusunda bir sınırlama getirmiyorlar. “Dikkatli ol” diyorlar. Ancak röportaj vermemin güvenliğimi tehlikeye atacağını vurguladılar. Onlar istemedi ama ben sizinle yapıyorum. Her sabah polis karakoluna gidip imza veriyorum. Bulunduğum şehri değiştirip başka şehirdeki arkadaşlarımı ziyaret edebilmem için de izin almak zorundayım. Bunun için de en çok 7 gün izin veriliyor. Şehir içinde tamamen serbestim. İstediğim yere özgürce gidebiliyorum. Alışveriş yapabiliyorum.
Hakkımda ne karar verilecek?
Bu beni çıldırtan bir süreç...
Sürekli gizli bir yerde gözetim altında olmak psikolojinizi nasıl etkiledi?
Benim esas sorunum mültecilik başvurumun kabul edilmesi ve hayatta kalabilmek... Polis beni takip ediyorsa, biliyorum ki bunu benim iyiliğim için yapıyorlar. Sürekli her gün gidip polise imza atmak, polis kontrolünden geçmek tabii ki zoruma gidiyor. Ama zaten bir sığınmacının hayatı da normal olamaz. Diğer insanlarla aynı kategoride değilsin. Sana normal bir vatandaş gibi saygı göstermiyorlar.
Beklentiniz nedir?
Diğer insanlar gibi normal bir hayat yaşamayı hak ettiğime inanıyorum. Beni en çok rahatsız eden şey belirsizlik. Hakkımda ne karar verilecek? Mülteci mi olacağım, yoksa İran’a geri mi gönderecekler? Bu beni strese sokuyor, çıldırtıyor. Özgür bir insan olamıyorum. Sadece şu anı, şimdiyi yaşıyorum. Gelecekle ilgili hiçbir plan yapamıyorum. BM’ye durumumu anlattım. Ama cevap hep aynı: “Sen mülteci olmayı bekleyen tek kişi değilsin. Beklemek zorundasın.” Polis de “Seni buraya biz mi davet ettik” diyor.
Ya BM sizi “İran’a geri gönderme kararı” alırsa?
Böyle olursa, “Dünyada hiçbir yerde adalet yokmuş” diye düşünürüm. Kendilerinde inanç özgürlüğü olduğunu savunan tüm ülkeler, eğer insan haklarını umursamıyorsa, insan yaşamının hiçbir değeri yoksa, sorun değil. Kaderime razı olmaktan başka şansım kalmaz.
Öldürülmekten korkuyorum diyemem
Öldürülmekten korkuyor musunuz?
“Korkuyorum” diyemem. Korksaydım, İran’da ölüm cezasına çarptırılacağımı bile bile tarikat lideri olamazdım. Ama tabii ki İran’a yollanıp ölmek yerine, yaşamayı tercih ederim.
Mülteci olarak ilk tercihiniz hangi ülke olur?
Tabii ki ABD... Çünkü ABD dünyadaki en demokratik ülke... Her düşünceye ve her dine saygılılar. Ben de eğer oraya gidebilirsem, kendi görevimi özgürce sürdürebilirim. Üstelik, orada İran göçmeni birçok arkadaşım var.
İranlı Nigar Azizmuradi, 16 Kasım 2009’da Atatürk Havalimanı’nda sahte pasaportla yakalandı. İran’a iadesi gündeme geldi. Ancak iade edilmemesi için internette 500 bin Türk lehte oy kullandı.
Haberin Devamı