Gazete Vatan Logo

Olabileceğim en iyi yerdeyim

Almanya’dan Türkiye’ye oyunculuk için gelen Kayıp Şehir dizisinin yıldızlarından Cansu Tosun mesleğinde ulaştığı noktaya ilişkin şöyle konuşuyor: “Çok güzel ve kaliteli bir işte başrol teklifi aldım, bu herkesin başına gelmez...”

Olabileceğim en iyi yerdeyim

Hayalim dansçı bir kızı canlandırmak

Kayıp Şehrin senaryosu geldiğinde ne hissettiniz?
Bir yaşanmışlık, gerçeklik bulunuyor senaryosunda. Gerçekten böyle yaşayan insanlarımız var. Gerçek hayat birebir yazılmış gibiydi... Okuduğum diğer senaryolara göre çok sıra dışı gelmişti.

Küçük Hanımefendi dizisinden sonra çok mu teklif aldınız?
Evet. O dizi bana uğurlu geldi. Hem ilk işimdi hem de birçok kapıyı açtı.

“Almanya’dan İstanbul’a gelme kararını iyi ki vermişim” diyor musunuz?Şu anda olabileceğim en iyi yerdeyim diye düşünüyorum. Çok güzel ve kaliteli bir işte yer alıyorum. Başrol teklifi aldım, bu herkesin başına gelmez. O yüzden şanslı hissediyorum kendimi.

Olabileceğim en iyi yerdeyim


Neden Avrupa’da şansınızı denemek istemediniz?
Türkiye’deki dizi ve sinema sektörü gerçekten çok gelişti. Almanya yaşayan Türkler ne tam Türk ne de tam Alman. Bazı Türklerin içinde büyük bir hasret var. O yüzden buraya geri dönmeyi çok istiyoruz. Buraya geri gelme hayali hep kuruluyor. Özellikle sanatla ilgilenen insanlar için İstanbul çok avantajlı bir yer. Ben buradan sonra Avrupa’da da sürdürmek istiyorum işimi.

‘Kayıp Şehir’deki karanlık yaşamlar beni çok etkiliyor’

Almanya’da foto model olarak nasıl keşfedildiniz?
Annem beni ve ikiz kardeşimi 4 yaşında reklam şirketine model olarak yazdırmıştı. O yaşımızdan beri foto modellik yapıyoruz. Kardeşim Fırat profesyonel olarak yapıyor bu işi Almanya’da. Ünlü markaların yüzü olarak çalışıyor.

Aileniz diziyi takip ediyor mu?
Onlar Kuzey Güney’i çok beğeniyorlardı. Ondan sonra Kayıp Şehir bir numaraları oldu. Benimle çok gurur duyuyorlar.

Çok naif bir karakteri canlandırıyorsunuz. Karakteriniz ile nasıl benzerlikleriniz var?
Çok zor şartlar altında yaşıyor Zehra. Akşamları eve ekmek getirebilmek için çalışıyor, kendi için değil. Çok fedakar ve ailesine bağlı olan bir kız. Zor şartlar altında yaşamasına rağmen hayata çok bağlı. Kadir onun tanımadığı duygular ile tanıştırdı. O da hayatına farklı bir yerden pencere açmış oldu. Ailesinin durumunu, neden çalıştığını unutup aşık olduktan sonra kendini bulutların üzerinde görmesi hoşuma gidiyor.

Oradaki yaşam eve döndüğünde sizi etkilemiş oluyor mu?
Etkiliyor. Yıldırım Türker öyle güzel yazıyor ki onun yazdığı sahneler replikler, o anı
yaşamamızı sağlıyor. Ama setten çıktıktan sonra bitiyor.

‘Algılarımı açan bir mesleğe sahibim’

Oyunculuk sizin için nasıl
bir süreç?

Bu bir nevi keşif süreci... İnsanları gözlemlemeye başlıyorsunuz ve farklı bir yerden hayata bakıyorsunuz. Algılar açılıyor ve değişiyor. O kadar güzel bir şey ki oyunculuk eğitimi almak... Aileme de eğitimimden bir şeyler gösteriyorum ve onların hoşuna gidiyor. Psikolojik bir şey sonuçta. Aslında olmam gereken yere doğru sürüklüyor oyunculuk. Doğru bir yere gidiyorum ve bu hiç bitmeyecek benim için. Oyunculuk yaptığımız zaman her an değişiyor. Kendinizle bilmediğiniz tarafları geliştiriyorsunuz oyunculuk sayesinde. İşimden dolayı Türkiye’ye geldim ve Türkçemi geliştirim. İnsanların vücudu bir enstrüman gibi... Bir dans filmde dansçı bir kızı canlandırmak istiyorum.

Almanya’dan gelen Türkleri saf sanıyorlar

İstanbul’un en çok hangi sokaklarını seviyorsunuz?İstanbul’un hangi sokağına girsem çok hoşuma gidiyor. Bir sokak, yanındaki sokakla uymuyor. Burada binlerce farklı kültür ve şehir varmış gibime geliyor. Galata ve Rumeli Hisarı’nı çok seviyorum.

Almanya’dan Türkiye’ye gelen oyuncular egosuz genellikle...

Bizi aslında saf sanıyorlar. Bunun saflıkla alakası yok sadece iyi niyetliyiz. Yaptığım işin hakkını vermek için bu kadar çaba harcıyorum. O yüzden hiçbir egoya ihtiyacım yok. Türkiye’de karşılaşıyorum bazı oyuncularda. Almanya’da kimse entrika yapmıyor. Burada duyuyorum setlerde. O psikolojiye kapılırsam kimseye güvenemem ve herkese ön yargılı yaklaşırım.

“Leyla Gencer’in hayatını örnek alıyorum”

Şu anda Zeynep Erol’un Leyla Gencer kitabını okuyorum. Onun tutkusu ve coşkusu okuduğum zaman bana geçiyor. Don Juan DeMarco filmini çok seviyorum. Orada Johnny Depp herkesin hayalini kurduğu bir adamı canlandırıyor. Sabahları evden sete yürüyerek gidiyorum. O yol boyunca müzik dinlerim. Kulağımda ise mutlaka Shakira çalıyor.
Dans etmeyi çok seviyorum. Müziği açıp evde tek başıma dans ediyorum çoğu zaman. Bu aralar İstanbul’da dans derslerine başladım.

Haberin Devamı