Nusret New York’ta sınıfta kaldı!
Nusret Gökçe yeni restoranını Manhattan’da açtı ve yüksek fiyatlardan dolayı Amerika’nın önde gelen restoran yazarlarının hedefi oldu.
Manhattan’ın ortasında, MoMA’ya komşu, CBS televizyonuyla aynı binada 150 kişilik büyükçe bir restoran. Ortasında kitch bir kasap vitrini duruyor, adeta Freudyen bir şekilde Nusret’in bu noktaya nereden geldiğini hatırlatırcasına... Evet kasap Nusret Gökçe’nin Dubai, Abu Dhabi ve Miami’den sonra New York’ta açıtığı yeni restoranından bahsediyorum.
“Zarfa değil mazrufa bakmak lazım” demiş atalarımız, New York basınının önde gelen restoran eleştirmenleri Nusret’in yeni açılan steak house’unu -gazetecilik kuralları çerçevesinde, yani ‘ben geliyorum masamı ayarlayın’ diye haber vermeden, yediğinin içtiğinin parasını ödeyerek- denetledi! Başta New York Post olmak üzere eleştirmenler köşelerinde, Nusret’in şovlarına değil yemeklerine odaklanıp not verdi. Bir milli kahraman haline gelen Nusret’in Türk filmi tadındaki başarı hikayesinin steak’in başkenti Amerika’da demek ki hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Onlar yalnızca kaliteli yemeğe odaklanıyor, ucuz ajitasyonlara, sosyal medyada yapılan şovlara değil.
‘Salt Bae’ şovu karın doyurmuyor
Gastronominin başkenti sayılan New York’ta restoran açmak tabii ki kolay, paranız varsa bir dükkan kiralar, yine parayı bastırıp ultra lüks bir konseptte dekore edip işe başlayabilirsiniz. Muhtemeldir ki Nusret Gökçe de bu yolu seçmiş. Tabii hafife almamak lazım, Nusret et işini çok iyi biliyor, ama tıpkı Arda Turan’ın Barcelona macerası gibi. Dünyanın en iyi kulübüne transfer olup futbol oynayamaması ile eş değer. New York’ta steak house açıp mesleğinin tüm hünerlerini sergileyeceğine, Nusret Gökçe hala sosyal medyada hünerlerini sergiliyor. İşte bu da New York Post yazarı Steve Cuozzo’nun eleşti oklarını Nusret’e yönelmesine neden oluyor.
Fiyatlar pahalı etler kayış gibi
Cuozzo’nun eleştirilerini aktarmadan, Nusret’i Nusret yapan sosyal medya üzerinden, New Yorklu müşterilerinin memnuniyetsizlikleri de etkin bir şekilde paylaşılıyor. Hatta Nusret’te dört kişi yemek yiyip 1400 dolar (5 bin 350 TL) hesap ödeyen bir müşterisinin Twitter’da paylaştığı fatura binlerce etkileşim aldı. Öyle ki içki çıkartıldığında bile adam başı 250 dolar (1000 TL) hesap ödemişler. Faturada bir Diet Cola’nın sekiz dolar (30 TL), bir kadeh şarabın 32 dolar (120 TL) olduğu göze çarpıyor. Yorumlar ise oldukça ironik, “New York’ta bir Diet Cola’ya 8 dolar isteyeni döverler!” Bununla da kalmıyor, Yelp, yemek ve mekan eleştirilerisi sitesine değerlendirme bırakanlar da çok para ödeyip aç kalkmaktan şikâyetçi. Amerika’nın önemli gastronomi sitelerinden Eater’da Robert Sietsema imzalı eleştiri yazısında garsonun et suşi hazırlarken eldivenine yağ döküp pirinci ve eti mıncıklaması iğrenç olarak tarif ediliyor. Nusret’in et kesme şovunu da “Defalarca et kesme videolarını izlediğimiz Nusret’in şovunu canlı gözle görünce bu numaraların karın doyurmadığını anladım” diyor. İki kişilik ete 375 dolar (1425 TL) ödeyen Sietsema “Fiyatlar çok pahalı” yorumunu yapıyor.
New York Post yere vurdu
Gelelim New York Post yazarı Steve Cuozzo’nun eleştirilerine; “Geçtiğimiz pazar günü Nusret’in yeni restoranına üç arkadaşımla gittim. Önce hepimiz birer kokteyl, yemekte de birer bardak kötü bir şarap içtik. Ve 521 dolar (2 bin TL) ödeyerek mekandan ayrıldık. Nusret’te tiyatro güzel ama yemekler kötü, adeta masadan aç kalktık. Hiçbir özelliği olmayan salata 25 dolar (95 TL). Patates kızartmaları etlerimiz masaya gelmeden 20 dakika önce geldi ve tabii ki soğdu. Nusret ortalıkta et kesme şovu yapıyordu ama bu şova rağmen 130 dolarlık (500 TL) Osmalı bifteği kayış gibiydi.. Şaşlık lezzetli ama 70 dolar (265 TL) bir kahve bardağını bile doldurmayacak büyüklükteydi” diyor. Sonuç olarak tüm yemek eleştirmenlerinin birleştiği ortak nokta ise şu: New York’ta müşteriler restorana para harcamaya değil, “yemek yemeye” gider. Burası ne Dubai ne de Moskova...