Müzisyen doktorlar
Asıl meslekleri doktorluk ama hepsinin ortak tutkusu müzik. Her biri en az bir enstrüman çalıyor. “Doktor olmasak müzisyen olurduk” diyorlar. Yaptıkları müzikle hastalarını tedavi ediyorlar, aralarında albüm yapan, klip çekenler bile var.
Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez
Günde 15 dakika kaval çalmadan uyuyamıyorum
Müslüm Gürses’i iyileştirmek için 1 aydan uzun süredir başından ayrılmayan Prof. Dr. Bingür Sönmez, çocukluk tutkusu olan müziği 3 yıl önce hayata geçirmiş: “Babam Hasan Ali Yücel’in yetiştirdiği öğretmenlerden biri idi. O dönemde her öğretmen bir enstrüman çalardı. Babam da bana keman çalmayı öğretmeye çalıştı. Ben beceremeyince vazgeçtik. 3 yıl önce tekrar çocukluğumdaki müzik sevdam geldi aklıma. Akrabam olan ünlü kaval ustası Sinan Çelik’ten kaval dersi almaya başladım. Şu anda komik ama nota ile kaval çalıyorum. Çaldığım enstrümanın ismi çoban kavalı-Dilsiz kaval da deniyor.” Neden kaval sorusuna ise espri bir şekilde yanıt veriyor Bingür Hoca, “Ben çocukken çoban olmak istiyordum ama beni zorla doktor yaptılar.” Kaval çalmak artık Bingür Sönmez için bir vazgeçilmez olmuş: “Her gece işlerimi bitirdikten sonra 15-20 dakika kendim için çalıyorum. Bazen odamdan çıkarken aklıma geliyor ve geri dönüp bunu mutlaka yapıyorum. Yoksa uyuyamıyorum. Ayrıca Dr. Erol’un (Can) da çok yardımını görüyorum. Bana müzik konusunda çok yardımcı oluyor. Konuk olduğum TV programlarında kaval çalmayı özellikle de Sarı Gelin çalmayı çok seviyorum.” Dr. Erol Can ile zaman zaman yoğun bakım ünitesinde tedavi gören hastalara ney de çalan Bingür Sönmez müziğin iyişleştirici etkisiyle ilgili ise şunları söylüyor: “Müziğin iyileştirici etkisine kesinlikle inanıyorum. Müzikle tedavi asırlardır uygulanan bir yöntem. Müzik tedavisi başladığı anda kaşları çatık, tansiyonu yüksek, depresyonda olan hastanın 15 dakika sonra tamamen farklı bir insan olduğunu görebiliyoruz. Müzik terapisini modern tıbba alternatif olarak kullanıyoruz. Hasta ile görüşme yapıp onun sevdiği tarz/makam müzikleri beş ila on dakika dinlenmesinin kalp atışını yavaşlattığını ve tansiyonu düşürdüğünü gözlemliyoruz.”
Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Doç Dr. İlker Eser
Şarkısına Şebnem Schafer ile klip çekti
Doç. Dr. İlker Eser üniversite yıllarının başından beri keman çalıyor. Müzikle ilgisi ise profesyonel düzeyde. Geçen Haziran ayında “Sonsuzlarda” isimli albümünü müzikseverlerin beğenisine sundu. Albümde bulunan on eserden yedisi Dr. İlker Eser’e ait: “Klasik Türk Müziği aşığı olduğum için albümün son parçası, on iki dakika süren bir fasıl. Başında Hüzzam peşrevi, dört adet iç içe geçmiş Klasik Türk Müziği eserleri ve arasında keman taksimim yer alıyor. Bir parçama da Şebnem Schafer ile klip çektim, sözlerinin biraz da esprili bir tarafı var “Usandım benim olmayan gözlere bakmaktan” diyorum. Albümde Muazzez Ersoy’un yıllar önce sevdirdiği “Ağlama Meleğim” şarkısını da kemanla seslendiriyorum.”
Doktor olmasa müzisyen olacağını söyleyen Eser, “Aslında doktorluğun günümüzdeki durumda olacağını bilsem bu mesleği seçmezdim. Müzisyen olmak isterdim ama Türkiye’de değil. Enstrüman çalıyorsanız Türkiye’de pek şansınız yok. Ses sanatçısı olmak daha popüler. Müzik sıkıntılarınızı paylaşabildiğiniz adeta meditasyon görevi gören bir mucize bence.”
Göz doktorlarından oluşan Grup Vitreus ile konserler veren İlker Eser 20 yıldır Türk Sanat Müziği korolarında da yer alıyor.
Şu anda Dr. Nevzat Atlığ, Fatih Salgar ve Faruk Salgar’ın da eğitim kadrosunda yer aldığı
Bakırköy Musiki Konservatuvarı’na devam ediyor.
Memorial Şişli Hastanesi Yeni Doğan Yoğun Bakım Sorumlusu Uz. Dr. Ercan Tutak
Müzik özgüveni geliştiren bir araç
Babasının abisi için aldığı mandolini kıskanarak 6 yaşındayken çalmaya başlayan
Dr. Ercan Tutak, o dönemde eğitim gördüğü okulun müzik öğretmeni Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Onursal Şefi Gürer Aykal’ın abisi Erdoğan Aykal’dan 1.5 sene mandolin dersi almış. Mandolinde başarılı olunca hocası keman dersi vermek istemiş ama maddi imkansızlıklar nedeniyle keman alamamış. Keman çalmak içinde ukde olarak kalmış. Kendi parasını kazanınca da ilk işi bir keman almak olmuş. Bugün ud, keman, bağlama, cümbüş, çok az da gitar çalabiliyor. Dr. Ercan Tutak da zaman zaman yoğun bakım ünitesinde tedavi gören hastalar için müzik icra ediyor. Ailesi ve özel günlerde dostları için de müzik yapıyor: “Bence müzik ile uğraşan bir insanın ilaca ve tedaviye ihtiyacı yoktur. Müzik, insanı stresten arındıran muhteşem bir terapi. Sıkıntıda olduğunuzda derdinizi boşaltmanıza yardımcı olan, size şikayette bulunmayan, dertlerinizi başkasına anlatmayan, dedikodunuzu yapmayan sadık bir arkadaş. Aynı zamanda, çocukları daha sosyal yapan, beynin sağ yarım küresini kullanmalarını kolaylaştıran, özgüveni sağlayan da bir araç. Müzikle tamamen amatör olarak uğraşıyorum. Ama bu işi gerçekten iyi yapan kişilerle vakit geçirmek, onları dinlemek, onlarla birlikte çalmak benim en büyük zevkim.” İlk konserini ilkokul 2. sınıfta Anneler Günü’nde veren Tutak, “Öğretmenim, sandalyeye oturamadığım için alıp beni kucağına oturttu, o şekilde çaldım. Üniversitedeyken, Grup Dicle Doğuş adında bir grubumuz vardı. 2 sene boyunca her Cuma günü hocaların yemek yediği sosyal tesislerde çalar, harçlığımı çıkarırdım” diyor.
Memorial Şişli Hastanesi Yoğum Bakım Sorumlusu Uz. Dr. Erol Can
Müziğin iyileştirici gücünü her gün hastaların üzerinde kanıtlıyorum, bir de kitap yazdım
Hastanelerinde tedavi gören Müslüm Gürses’e kendi şarkılarını çalan Bulgaristan doğumlu Erol Can’ın müzikle tanışması annesinin güzel sesine eşlik etmek için süpürgeyi gitar, tencere tavayı davul yapıp çaldığı günlerde başlamış: “8 yaşındayken, annem babasının düğün hediyesi olarak aldığı saatini sattı ve bana bir akordeon aldı. Ama o akordeonda 7 ses olması gerektiği halde ‘si’ sesi yoktu. Bedava devlet kursuna giderek akordeon çalmayı öğrendim. Ancak akordeonun si sesi olmadığı için ileriki derslere katılamadım. 4-5 yıl boyunca da bana yeni bir akordeon alamadılar. Daha sonra babam eski büyük bir akordeon buldu. O yaşlarda onu kaldıracak gücüm yoktu. Sonraları pop müzikle ilgilenmeye başladım. 14 yaşındayken kendi kendime gitar öğrendim ve gitar ile besteler yapmaya başladım. Lise yıllarında ise ders aralarında okulda bulunan piyanoyu çalmaya başladım.” Müzik hayatı olanaksızlıklarla başlasa da Erol Can bugün birçok enstrümanı çalabiliyor: Telli çalgılardan; gitar, keman, ut, tambur, yaylı tambur , vurmalılardan; düğün davulu, tef, darbuka, üflemelilerden; kalay, ney... Her gruptan çok iyi çalmasa da mutlaka birini icra ettiğini söylüyor. Gençliğinde katıldığı ses yarışmalarından da birincilikleri var.
“Müzik benim için hayatın kendisi” diyen Erol Can, müziğin iyileştirici etkileri konusunda bir kitap yazacak kadar konunun uzmanı: “Tıp bölümünde iç hastalıklarından sonra anestezi yoğun bakım alanına geçtim. Uzun süre yoğun bakımda yatan hastalarımızın depresyona girdiğine şahit oluyordum. Müzik bana ve psikolojime iyi geldiğinden hastalarım üzerinde de bu iyileştirici etkiyi denemek istedim. Çalıştığım hastanede her Cuma gönüllü öğrencilerin katılımı ile yoğun bakımda konserler verdik. O zamandan beri müziğin iyileştirici etkisine inanıyorum ve bunu her gün hastalarım üzerinde kanıtlıyorum. Hasta için en iyi müzik onun sevdiği tarz müziktir. Bununla ilgili bir sürü araştırma yapıp bir kitap yazdım.”
Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Mehmet Susam
Bir dönem çalıştığım hastane hastalara müzik yapmamı istemedi
Abisinin gitarını çalarak başladığı müzik hayatını 10 yaşında aldığı kurs ardından da Hacettepe’nin yarı zamanlı konservatuvar eğitimiyle sürdüren Dr. Mehmet Susam, müzikle ilişkisini şöyle tanımlıyor: “Müzik benim bir organım gibi. Tıpa başlamadan önce müzik benim hayatıma çoktan girmişti. Kronolojik sıralama olarak hekimlikten önce geliyor. Şu an işe ikisi birlikte iç içe devam ediyor.” Müziğin iyileştirici etkisine inandığını belirten Susam, bu konuda bir dönem yasaklarla karşılaştığını anlatıyor: “Okuldan mezun olduktan sonra çalıştığım hastanede ameliyat ettiğimiz bir hastanın isteği üzerine istediği parçayı seslendirdim. Hastanın tansiyonunun daha iyi seviyeye geldiğini, kalp ritminin daha düzenli olduğunu gözlemledim. Ancak hastane yönetimi bu duruma karşı çıkınca bir daha hastanede şarkı söylemedim ve gitarımı getirmedim. 2009 yılında Memorial’da işe başladığımda gördüm ki burada müzik hastaların tedavisinde kullanılıyor.”
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Check-up doktoru Tamer Karan
İkinci albümü yeni yılda çıkıyor
Dr. Tamer Karan müzik için “Hayatımın lokomotifi” diyor. Doktor olmasa o da kesinlikle müzisyen olmaktan başka bir alternatifin aklına gelmediğini söyleyenlerden: Önemli kararlar alırken müzikle yolunu bulan ve daha sonrasında da albüm yapmayı aklına koyan Karan tüm söz ve bestelerinin kendine ait olduğu Aklımda Hep Sen albümünü 2006’da çıkarmış. Vursalar Beni adlı şarkısıyla o dönem listelere girmiş. Dr. Karan şimdilerde ise ikinci albüm çalışmasını tamamlamış: “Albüm kayıtlarını prodüktörüm Rıza Erikli ve Kargo’dan Selim Öztürk ile 3 ay stüdyodan çıkmadan gerçekleştirdik. Bu albüm yeni yılda piyasada olacak.”
Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Oğuz Acar
Müzik yeteneğim kızıma geçti o konservatuvarda öğrenci
6 yaşındayken ilk kez piyanonun başına oturduğunda kendisine “Bu çocukta yetenek var” dedirten Prof. Dr. Oğuz Acar, piyano çalmaya devam etmese de müzik sevdasını akordeon ve bağlama ile sürdürmüş. Ağırlıklı olarak gitar ve ud çaldığını söyleyen Oğuz Acar, “Ailemizde benden önce müzikle ilgilenen kimse yoktu. Kardeşim kendine beni örnek aldı ve gitarda dünya birincisi oldu. Kızım şu an konservatuvarda öğrenci, ilk sınava girdiği zaman 5 sesi ayırdı ve biz de o nokta da anladık başarısını” diyor. Müziğin hayatının tam ortasında durduğunu belirten Prof. Dr. Acar şunları söylüyor: “Doktor olmasaydım müzisyen olurdum. Müziğin ruhen terapi etkisi olduğunu düşünüyorum. Müzik kesinlikle ruha etki ediyor ve bu sayede de bedene olumlu etkileri var. Bunu kendimizden de biliyoruz. Çok sıkıntılı bir anımızda dinlediğimiz müzik bizi başka taraflara yönlendirebiliyor. Herkesin işi dışında stres atabileceği bir uğraşı olmalı. Bu resim de olabilir, müzik de Eğer böyle bir durum yoksa bu insanların hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Ben bu hayat kaçamağını müzikle buldum.”
Acıbadem Maslak Hastanesi Robotik Cerrahi ve Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural
Küçükken şarkıcı-doktor olmak istiyordum
Müziğe ilkokuldayken mandolin ve keman dersleri alarak başlayan Prof. Dr. Ali Rıza Kural, “Büyüyünce ne olacaksın” diye soranlara Dr. Aladdin Yavaşça hayranı olduğu için “Şarkıcı doktor” diye cevap verirmiş. Kural müzik çalışmalarını kariyeriyle paralel sürdürmüş. İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdiği yıllarda bestekar Arif Sami Toker’den musiki dersleri almış: “Sonrasında ise Rüştü Eriç’in yönettiği Rumeli Türkleri Derneği korosu, Süheyla Altmışdört’ün yönettiği İstanbul Üniversitesi Türk Musikisi korosu ve nihayet İstanbul Belediye konservatuvarı Türk Musikisi bölümünde musiki eğitimimi sürdürdüm. Sonraki yıllarda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde akademik yaşamıma devam ederken fakültenin öğrenci korosunun şefi olarak görev yaptım. Diğer yandan TRT İstanbul Radyosu’nda solist olarak birçok bant doldurdum ve canlı yayınlara katıldım. Ayrıca Prof Dr. Nevzad Atlığ yönetimindeki Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Musikisi korosunda uzun yıllar solist olarak defalarca görev yaptım.” Mandolin, ud ve keman çalan Kural’ın tercihi daha çok ses icrası: “2008’de ‘Hayal İçinde’ adlı albümü çıkardım. Birinin bestesi bana ait olmak üzere 10 Türk Sanat Musikisi eserini Batı Müziği orkestrası ve Türk Musikisi sazları eşliğinde değişik bir tarzda yorumladım bu albümde. Bu yoruma ‘Senfonik Musiki’ adını verdik. Albümün konserini TİM salonlarında verdim. Yeni bir albüm için çalışmalar yapıyorum, önümüzdeki yıl bir albüm çıkabilir.” “Müzik ruhun gıdasıdır” sözünün boşuna söylenmediğini belirten Prof. Dr. Kural, “İnsanı bir başka boyuta taşıyan bir sanattır musiki. Öyle ki müzik icra ettiğinizde veya dinlediğinizde duygulanırsınız, tüm düşüncelerden arınıp sadece ona odaklanırsınız ve huzur bulursunuz. Musiki ile tedavi Osmanlı döneminde yaygın olarak kullanılmıştır. Günümüz dünyasında da çok rağbet
görmekte. Bazı tonlar ve makamlar insanı çoştururken, diğer bazıları da duygulandırır ve hüzünlendirir. Benim için başım
sıkıştığımda sığındığım bir limandır musiki” diyor.
Acıbadem Kadıköy Hastanesi Ortopedi ve
Tramatoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Adnan Abbasoğlu
Bir enstrüman çalıyorsanız arkadaşa ihtiyacınız yok
Dr. Adnan Abbasoğlu, Acıbadem Hastanesi Türk Sanat Müziği korosunda hem korist hem de solist olarak görev yapıyor. Şarkı söylemek Abbasoğlu’nun en büyük tutkularından biri. Müziğin hayatında çok önemli bir yeri olduğunu söyleyen Abbasoğlu hayatının belli bir döneminde maddi imkansızlıklar nedeniyle müziğe olan ilgisine ara vermek zorunda kalmış. Kanun çalmayı denemiş ancak iki yıl ders almasına rağmen yeterince zaman ayıramayınca bu sevdası da yarım kalmış. Müziğin insan psikolojisi üzerinde olumlu etkisi olduğunu belirten Abbasoğlu, “Hele bir enstrüman çalıyorsanız başka bir arkadaşada ihtiyacınız olmaz. Türk sanat müziği sevdalısıyım. En beğendiğim eser hüzzam bir şarkı olan ‘Şu göğsüm yırtılıp baksan dikenler aynı güldendir’. Bu şarkıyı bir konserde söyledim ve internette Adnan Abbasoğlu müzik adı altında dinleme imkanı da var” diyor.