Müzik metres kabul etmiyor!
´Aşkın kolayı makbul değil´
Son dönemin önemli hitlerinden biri Göksel’den geldi. Acıyor şarkısı en çok dinlenen şarkılar arasında listelere çok hızlı girdi.
5 yıl aradan sonra kendi yazdığı şarkılar ile dinleyicisini selamlayan Göksel, en kadınsı ve en güçlü haliyle karşınızda... Yıllardır uzun olan saçlarını kestirmiş, kendi deyimiyle “Fellini kadınları”na uygun kıyafetleri ile endamını dinleyicisine de gösteriyor. Göksel ile yeni albümü “Bende Bi’ Aşk Var”daki şahane şarkıların gücünü ve aşk acısı çekmekten mutlu halini konuştuk.
* Albümü dinlerken sanki günlüğünüzü okuyormuşum gibi hissettim...
Roman gibi diyenler oldu. Çoğunlukla şarkıları kendimden yola çıkarak yazıyorum. Arada gözlemlediğim arkadaşlarımın yaşadıklarından etkilenip yazdıklarım da vardı. Günlük benzetmesi çok doğru oldu. Hayatımın 4 yıllık dönemini kapsayan şarkılar bunlar. Gidemiyorum en eskisi... Müzikal olarak 60’lar ve 70’lerden uzaklaşmadım. Müzikte sevdiğim sesler bunlar. Daha modernize olmuşlarını kullandık. Müziğin akustik ve pis olmasından yola çıktık. Gerçeklik hissini o veriyor.
* “Ormanda tek başına kalmış bir kız gibiyim” diyordunuz. Şimdi durum nedir?
Konsept olarak kafamızda net bir şey yoktu. Müzik bizi nereye götürdüyse o tarafa gittik. Sınır koymadık kendimize. 3 yıl önce kendimi ormandaki kız gibi hissediyordum. Şimdi daha güçlü bir kadınım.
O şarkıları dinlediğiniz zaman aşk acısı çeken bir kadın gibi görünüyor ama aşk acısı çekmekten gayet mutlu. Tercih ettiği bir yalnızlık var. Kara ormandaki kız değilim artık.
* Acı çekmeyi şarkı sözü yazma bakımından beslenme olarak mı görüyorsunuz?
Aşkın kolayı makbul değil. Zorlayan, biraz acı veren daha çok tercih edilir. O sürede aldığın yaralar ile kendini tanıyorsun ve büyüyorsun. Yakın bir arkadaşım ciddi bir aşk acısı çekmişti, bir yıl önce “Sana bu durum çok iyi gelecek” diyordum. O kadar iyi gelmiş ki... Öldürmeyen acı güçlendirir.
Kendimi Fellini kadınlarına benzetiyorum, hafif tombiş
* Albüme imaj belirlerken 60’ları mı baz aldınız?
Albümlerde imajım pek değişken değildi, bu da en büyük sıkıntımdı. Çocukken bir dönem saçım kısaydı ve çok kötü hatırlıyorum. Bütün gün sokakta oynadığım için saçlar kısa, ismim Göksel, erkek misin kız mısın soruları geliyordu. Onunla alakalı galiba... Saçımı kestirirsem güzel olmayacağım sanıyordum. Son dönemde rüyalarımda saçımı kestirdiğimi görüyordum. 2 ay önce bir arkadaşımla konuşuyorduk, albüm çıkarken bu kadar radikal bir karar olmaması gerektiğini söyledim. O da tuttu kolumdan saçımı kestirmeye götürdü. Etiler’de Hakan Köse’de buldum kendimi. Saçımı kestim ve bir anda çok rahatladım, özgür hissettim.
* Nerelerden alışveriş yaptınız?
Klipteki eteği Özlem Kaya dikti. Kadın olma halini çok seviyorum. Bu albümde altını çizmeye çalıştığım şey bir kadının bütün uçları. Modern hayatta kadınlar, kadınsı özelliklerini yitirmeye başladı.
O yüzden kadınlığa tutunmaya çalıştım. Çok güçlü duygularımız var. Erkeklere nazaran hayata karşı daha dayanıklıyız. Bütün bu özelliklerimi, koruduğum bir dönem. Bu durum hep Fellini kadınlarını hatırlattı. Kendimi onun kadınları gibi hissediyorum. Sophia Loren’i ilham aldım. Kalem etekler, hatları öne çıkartan büstiyerler... Gardırobumun değiştiğinin de farkındayım. Kesinlikle kendimi daha çok sevdiğim bir dönemdeyim. Kadın olarak daha beğeniyorum kendimi. İpincecik değilim ama bu çok hoşuma gidiyor. Ben hafif tombişim ve fotoğraflarda photoshop yapılmasını istemedim. Fiziksel olarak 50 ve 60’ların kadınlarını andırıyorum. Çünkü sıfır beden değilim. 38 bedenim ve bununla çok mutluyum.
* Retro takıntısı devam ediyor mu?
Hayır geçti o. Parça parça alıyorum. Net bir yer yok aklımda. Sevdiğim, evde var olan pantolonları Özlem Kaya’ya götürüp yeniden diktirdim.
* Kiloda verdiniz aynı zamanda...
Aslında çok kilo vermedim, 1 kilo. Sıkılaştım, pilates yaptım çok ciddi. Saçımı kestirmiş olmak beni zayıf gösterdi.
Acıyor diyerek kendimi ti’ye alıyorum...
* Çok buhranlı gibi sözler, canlı söylerken nasıl hissedeceksiniz?
3 Şubat’da İKSV Salon’da ilk kez canlı söyleyeceğiz. Kendimi ti’ye almaya bayılıyorum. Acıyor, acıyor derken ikinci şarkı bazıları acı sever ile başlıyorum. Gerçek anlamda aşk acısından şimdiye kadar kimse ölmemiş. Aşk insanın kendi duygularını abarttığı bir şey. Bazen aşıklar çok komik durumlara düşebiliyorlar. En aklı başında, en cool dediğim arkadaşlarım aşıkken Türk filmi karakterlerine dönüşüyor. Bu da aşkın en güzel hali. Bütün gardını kırıyor.
* Şimdi aşk anlamında nasıl bir dönemdesiniz?
Tamamen albüm aklımı meşgul ediyor. “Bende Bi’ Aşk Var” diye albüme adını koyarken hep bir şey ile meşgul anlamını baz aldım. Tanıştığım ilk aşk şarkı söylemekti. Çok klişe gelebilir ama her yeni albümü sanki yeni doğmuş çocuğunuz gibi hissediyorsunuz...
* Şarkılar insanı bırakıp gitmiyor ama, müziğe olan aşkın tek farkı bu olsa gerek...
Şarkılar bırakıp gitmiyor ama müzik insanları yalnızlaştıran da bir şey. Tehlikeli bir şey aşk. Bazen Teoman’ın müziği bırakmasını çok iyi anlıyorum. Çok emek harcamak gerekiyor. Hayatında diğer aşklara da izin vermiyor. Müzik metres kabul etmiyor. Diğer aşklar, insanlar metres konumunda kalıyor.
Göksel’in İstanbul’u
Öğle ve akşam yemeği için Cihangir Journey
Özel akşam yemekleri için Kandilli Suna’nın Yeri
Gece eğlencesi Sıraselviler Kiki
Konser mekanı Babylon ve İKSV Salon
Kaçamak yeri Sultanahmet
Depresyondayım parçasının gücünü albümde gördüm
* Acıyor şarkısına güvenmenizi sağlayan neydi?
İlk yaptığım andan itibaren o şarkıda farklı bir şey olduğunu düşünüm. Başındaki gitar riff’ini bulduğum andan şarkıyı başka yere götürdü. Sonra sözleri... Rüzgâr ve Acıyor ile turneye çıktım. Kulağımda devamlı dinledim. Fark ettim ki şarkı bende devamlı dinleme isteği uyandırdı.
* Yükselişin hızlı olacağını tahmin ettiniz mi?
Daha önce de yaşadım böyle durumlar, Depresyondayım şarkısında da böyle olmuştu. Hiç de birbirine benzemeyen şarkılar. Ama içimden bir ses aynı etkiyi bırakacağını söylüyor bana.
* 5 yıldır müziğinizi de sindirdiniz mi?
Yakın zamanda albüm çıkartmak istemiyordum. Biraz başkalaşmam lazımdı. İnsanlar hemen albüm çıkarmalarını anlamıyorum. Ne yaşıyorsun ki o kadar kısa zamanda yazıyorsun. Bir yılda içsel anlamda da çok değişmiş olmuyorsun. O yüzden biraz zamana ihtiyacım vardı, hayatımdaki kırılmalardan sonra. Nostalji albümleri o vakitler boş durmamamı sağladı. 4 buçuk yıllık bir zaman dilimi en uygun hal.
Şarkılarda çok acı çekmiş gibiyim ama abarttığımı kabul ediyorum
* Fotoğraflarınızda yer alan telefon metaforunun bir anlamı var mı?
Garip bir şekilde her şey birleşti. Telefon ve aşk çok yakın bir şey. Dertleşme hikâyesinden çıktı telefon. Emel Kurhan’a şarkıları dinletirken, “Gözümün önüne şöyle bir kare geldi, elinde telefon var ve konuşuyorsun. Çünkü bu şarkılar sırlarını fısıldıyormuşsun gibi geliyor” demişti. Onunla gece yarıları uzun uzun bitmeyen telefon konuşmalarımız vardı. Hoşuma gitti. Fotoğraf çekimlerinde telefon orada bulunsun istedim. Çektiğimiz karelerden, albümü en doğru anlatanlar telefonlu olanlardı. Aşk duygusunu, tutkuyu, birileri ile bir şey paylaşmayı anlatıyor. Telefonun ucundaki dinleyiciye kendimi anlatıyormuşum gibi...
* Şarkı yazarken ilham kaynaklarınız neler oldu?
Bu albümün iki şarkısı Acıyor ve Rüzgâr’ı, Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabını okuduktan sonra yazdım. Orada çok güzel bir aşk anlatılıyor. Bazı insanlar sadece şarkılarım yüzünden beni tanıyorlarmış gibi hissediyor. Ruhsal tanışıklık benzemekten kaynaklanıyor. Ben de Sabahhattin Ali’yi de tanıyormuşum gibi hissediyorum... Bütün şiirlerini okudum.
* Sizin acınızı avutan şarkı hangisi?
Hepsi yazdığım dönemde benim aşk acılarımı unutturdu. Bir şey yaşıyorum, şarkısını yazıyorum ve geçiyor. O bakımdan çok şanslıyım. Hayatta daha mutlu olmamı sağlıyor, yaralarımı iyileştirme şeklim yazı yazma. Şarkılara bakınca büyük aşklar yaşamış bir kadın gibi gözüküyorum ama biraz abarttığımı kabul ediyorum. Şairin aşkına güven olmaz.