Müziğim popüler olabilir ama ruhum hâlâ rock’n roll
Geçen sezon tribünlerde taraftarın bağıra çağıra söylediği “Ne Yapardım” sempatik ve güzel Gökçe’nin kaleminden, sesinden çıkma... “Tuttu Fırlattı” şarkısı sonrası müzikal başarısını devam ettirmenin haklı gurununu yaşayan Gökçe, bildik müzik formlarını kullanmayı sevmediği için şarkılarının bu kadar beğenildiğini söylüyor. Duygularını abartmadan sunmaya çalıştığını da belirten Gökçe ile müziğinin içine yolculuk yaptık...
- Şarkılarınızın bu kadar patlayacağını tahmin etmiyormuşsunuz. Şarkılarınızın sizin önünüze geçmesi nasıl bir lüks?
Çok güzel bir şey. Zaten şarkı ya seninle kafa kafaya gitmeli ya da senin önüne geçmeli. Sen onun önüne geçersen başka sebepler var demek ki... Ya fiziğinden dolayı ya da başka işler yapıyorsundur insanlar seni o yüzden tanıyorlardır. Tuttu Fırlattı’nın bu kadar patlayacağını hiç bilemedim. Ne Yapardım, arabada giderken aniden aklıma geldi ve nakaratını telefonuma kaybettim. Maçlarda bütün takımların marşı olacağını hiç düşünmedim. O şarkının böyle tribünlere oynayacağı asla aklıma gelmezdi.
- Aşkı anlatan bir şarkının bambaşka bir şekilde söylenmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Bir erkekle ilgili yazdım o şarkıyı. Sonra o erkek özelliğini kaybedince bu şarkı ölen kedim Bazil ve benim oldu. Bazil benim en büyük aşkımdı. Her gün özlediğim tek yaratık oydu 12 yıl boyunca. Maçta sonuçta bir aşk. Ben Beşiktaşlıyım mesela.
- Müzik kariyerinizi daha mı hesaplı kitaplı devam ettireceksiniz?
Daha fazla yük biniyor sadece. Tuttu Fırlattı’da vardı, bundan sonra benden yine böyle bir şey bekliyorlar. Sonuçta biz robot değiliz bazen şarkı çıkmıyor. Önümüzdeki hafta Oh Olsun şarkısına klip çekeceğiz.
‘Çok duygusalımdır, ölen kedim Bazil için her gün ağlıyorum’
- İlk albümden sonuncusuna baktığınız zaman Gökçe büyümüş mü?
Biraz daha hayalime yakın söylüyorum. Kulağında kulaklık ile şarkı söylemek alışılması gereken bir şey. Sahnede söylediğin gibi olmuyor. Sahnede olduğu gibi kendini gösteremeyebiliyorsun. Onda kendimi geliştirdim. Tam tarzımı bulduğum ve gerçekten mutlu olduğum bir albüm. O anlamda her açıdan büyüdüğümü hissediyorum.
- Çok pozitifsiniz. Sanki çok zor ağlar gibi bir havanız var...
O kadar çabuk kırılır ve o kadar çabuk ağlarım ki... Her gün ağlayacak bir şey bulurum. Kedim Bazil öleli 11 ay oldu, onun için her gün ağlıyorum. Çok duygusalsam, herkesin içinde ağlayabiliyorum. Sinirliyken telefonumu açmam. Karşımdakine gıcık konuşmamak için. Kendi içime kapanırım bazen.
- İlk çıktığınız dönem özellikle internet sözlüklerinde çok kötülemişler sizi, sonra ise olumlu olmuş yorumlar...
İlk başta tanımıyorlar. Sarışın ve Avrupai suratlı olduğumdan beni soğuk sananlar vardı. Sarışın olmak Türkiye’de eksi başlamanı sağlıyor. Röportaj verdikçe seni de anlamaya başlıyorlar.
‘Sonradan görme sanatçılar çevresine mesafeler koyuyor’
- İlk albümden beri çok fazla konser veriyorsunuz, kitleniz değişti mi?
Evet, değişti. Çok olumlu yöne doğru gitti. Zaten benim çok gizli bir hayran kitlem yoktu. Yaş çok küçüldü ve çok büyüdü birden. Her tarzda insan var. Pop türüne çok fazla yaklaştığım için herhalde. Ben Anadolu’daki her yere gitmeye çalışıyorum. Böğürtlenli Reçel şarkısı ile sahneye çıkıyorum ve çok fazla cover şarkı çalıyoruz.
- İlk albümde daha rock’n roll bir kadındınız...
Müziğim daha popüler bir türe kaydı. Yaşam, tarzım, giyimim, düşüncelerim hâlâ rockn roll bir kadınım. Ben hiç değişmedim ve değişmeyi de düşünmüyorum. Tanınıyor olmam hayatımın değişmesine sebep olamaz. Sen sahneden indikten sonra yine Gökçe’sin. O yüzden gittiğim yerlerde de aynı oluyor. Mesela şarkılarımı dışarıda duyunca yalnızsam çok utanıyorum. Birileri varken gülüyoruz.
- Normalde mesafeleri ve duvarları olur sanatçıların ama sizde hiç yokmuş gibi. Bunu nasıl sağladınız?
Bir insanın karakteri neyse odur. Mesafe koyanların da sonradan görme kişiler
olduğunu düşünüyorum. Eskiden saygı görmeyen, belli bir sınıfa girmek isteyen ve girememiş, kişiler ünlü olduktan sonra bunun egosunu yaşıyorlar. Bana göre ünlü olmanın bir anlamı yok.
En son kendime kırmızı şapka yaptırdım.
Konser için üç elbise aldım. Son zamanlarda Tanju Babacan’dan giyiniyorum. Aslı Jackson ile çalışıyorum. Eski kıyafetlerimi değiştirip kullanıyorum bazen.
Bu aralar jonglörlük dersi alıyorum. Bir teklif gelir gerçekten içinde top çevirmem gerekebilirse başarabiliyor olacağım. Sahnede de yapacağım.
Bu uğraşı sevdiğim ve istediğim için yapıyorum
en başta. Yedi yıl önce jonglör grubu olan arkadaşlarım vardı. Bende arkada trampet çalıyordum. O yaşam biçimine de uygunum. Çok masum insanlar.
‘En çok babam eleştirir, müzisyen olmamı istemiyordu’
- Babanız önemli bir müzisyen. Onlar ne diyor şarkılarınızın bu kadar tutmasına?
Onlar çok mutlu. Babam her zaman müziğin ikinci işim olmasını istiyordu. Müzikten çok çekmiş vakti zamanında. Çünkü para kazanıp kazanmayacağın belli değil bunun seneler ile de alakası yok. O yüzden hep korkuyorlardı. Sanat yönetmenliği bölümünden mezun olduktan sonra o işi yaptım. Buna rağmen yine de müzik diyordum. Onun için müziği seçmeme dair bir şey demediler. Şu an çok mutlular. Demolarımı ilk onlara dinletiyorum. Babam acımasızca eleştirir. Açık açık söyler, öyle birine ihtiyacım var zaten. Son albümün her şarkısını çok beğendi.
‘Bazı pop şarkıcılarına şarkılarımı vereceğim’
Bu aralar yeni besteler yazıyorum. Dizilerden ve filmlerden teklif geliyor. En son bir diziye yeni bir şarkı yaptım. İlla bir şey yaşamam gerekmiyor şarkı yazmam için. Roman yazarı gibi düşün...
Bir konu buluyorsun ve ona dair düşüncelerini şarkıda işliyorsun. Beste canı istediği zaman kendini yaptırıyor. Alttan alta şarkı istemeye de başladılar. “Aklında olayım böyle bir şey yaparsan eğer” gibi... Pop şarkıcıları genelde. Sert diye bir grup çıkıyor, onlara 2 beste verdim. Benim söyleyemeyeceğim bazı pop şarkıları var onları vermek istiyorum.