‘Mutfak bizim için meditasyon alanı’
27 Mart günü mutfakta birbirinden farklı lezzetler sunan kadın şefler yemeklerini Mövenpick Hotel’de sunacak.
Son dönemde kadınların gözde mesleklerinden biri aşçılık. Mövenpick Hotel yeni lezzetler yaratmak için Türkiye’nin ünlü kadın şeflerini bir araya getirdi ve ortaya tadından yenmez bir mönü çıktı. Lucca’dan Pelin Çakır, Kauf’tan Ceren Tekşen, Lokanta Maya’dan Didem Şenol, Alkali Şef Miyase Bülbül ve Vanilla Rococo’dan Claudia Roditi mesleğin inceliklerini anlattı.
Bir araya geldiğinizde sizi neler heyecanlandırdı?
Miyase Bülbül: Etkinliği şef Mövenpick Hotel’in baş şefi Giovanni haber verdi. Her şeyden önce kadın girişimciliğine ve kadınların belli alanlarda adını duyurmasına çok önem veriyorum. Başka kadın şeflerle bir arada olmak ve onları tanımak heyecan vericiydi.
Ceren Tekşen: Didem şefle çalışmıştım ama diğer şeflerle ilk kez bir aradayım. Hepimizin yemeği farklı tarzda. Bunun heyecanı var.
Pelin Çakar: Giovanni’nin projesinin içinde olmaktan gurur duydum. Hepimiz farklı jargonlarda aynı işi icra ediyoruz. Aynı mutfakta farklı deneyimler sunacağız. Bu sektörde her an bir araya gelecek vakit bulamıyorsunuz.
Bu fikir nasıl aklınıza geldi?
Giovanni Terracciano: Şef arkadaşlarımla akşam yemeği yemek istedim. Onlarla bir arada olmak güzel bir fikirdi. Beraber çalıştıkları zaman farklı tarzdan yemekler çıkaracak şefleri bir araya getirmeye çalıştım.
Beş kadın şeften beş farklı lezzet tabağı
Mönüyü hazırlamak zor muydu?
Pelin: Orkestra şefi Giovanni’ydi.
Miyase: Dünya mutfakları da değişiyor artık. Böyle olunca da yaptığınız yemekler renkleniyor. Ben pişirmeden, pişirmiş tatlar ortaya çıkarıyorum. Farklı ana malzemeler ile bildiğiniz tadı alıyorsunuz. Mesela suşi yapıyorum, ama içinde pirinç yok. Ama suşi tadında. Krem peynir veriyorum, ama süt yerine kaju kullanıyorum. Onlar pişmeden tamamen çiğ olarak, kendi hallerinde kalıyor. Mönüde de kanepeleri ben yapıyor olacağım.
Pelin: Tabaklarımızı belirleyip sonrasında ne yapacağımıza karar verdik. Rahat hissettiğim ve herkesin yiyebileceği bir yemek yapıyorum.
Ceren: Kullandığım sebzeler mevsimsel olmalı. Çorbayı yapacağım. Tabakta görünen neyse tadı da o.
Claudia Roditi: Karamelli musuyi değiştirerek sunacağız. İçinde kıtır bir tat olmasını çok istiyorduk. Bunun için de mango sos kullandık.
Aranızdaki sohbet, ‘iyi tedarikçiler nerede’ üzerine mi kurulu?
Pelin: Hiç iş konuşmadık.
Ceren: Ben Didem ile konuştum. Şu an kuzugöbeği mantarı bulmaya çalışıyoruz. Astronomik rakamlar veriyorlar. Nereden uygun fiyata bulanabileceğini sordum.
‘Özellikle sulu yemeğe hasretiz’
Türklerin sofraları nasıl değişti?
Miyase: Ay çekirdeği patesi hazırladım geçenlerde arkadaşlarıma. “Harika rakı mezesi olur” dediler. Türklerin kendine özgü bir sofra lezzeti var. Önemli olan o lezzeti yemeğinizde yakalamak. Örneğin keten tohumu ve ayçekirdeği unundan hamburger yapıyorum. İçinde et yok aslında. Etin tadını veren baharatları koyuyorum ve tadı köfteye benziyor.
Ceren: Alışkanlıklara bağlı. İnsanlar yeni şeyler deniyor. Ama haftada üç gün kuru fasulye-pilav yiyor. Her gün deneysel mutfakla karnınızı doyurmak istemezsiniz.
Çok iyi Fransız yemekleri yapıp kuru fasulyeyi iyi yapamama gibi bir durum söz konusu mu?
Pelin: Zevk aldığım şeyleri yaparım. Ama keki tutturamam.
Ceren: Annem benden daha güzel yemek yapıyor. Profesyonel mutfakta yaptıklarınız ile anne mutfağı çok farklı. Mutfakta sistematik çalışıyoruz.
Pelin: Sulu yemeğe hasretiz. Dünyadaki trend mutfakta bir bakıma evdeki sıcaklığı aramak. Yemek yaparken insanlar beni meşgul ederse iyi yapamam. Yemek yaparken izlenmek istemem, mutfak meditasyon dolu bir ortam. Moral bozukken de iyi yemek çıkmaz.
Miyase: Bir şeye kızdığım zaman yemek yaparım ben genelde.
Claudia: Baklava yufkasından elmalı pie’yı iyi yaparım. Ama Türk tatlılarını hiç bilmem ve beceremem. Zeytinyağlı fasulye ve pilav hayatımda yapmadım. Ama çok iyi risotto yaparım.