Midem bulanıyor, kusuyorum... Acaba?
Evet, hamilesiniz! Mide bulantısı ve kusmanın hamilelikle olan bu yakın ilişkisini aydınlatıyoruz. Bulantı ve kusmaları da içeren gebelik hastalığını açıklıyoruz.
Günlük yaşamda midesi bulanan biriisine en sık yapılan espirilerden birisi hamile misin diye sormaktır. Filmlerin birçoğunda karakterlerden birinin hamile kaldığı izlenimi, durup dururken midesinin bulanması ya da kusması yoluyla verilir. İşte, hamilelik ve bulantı arasındaki ilişki bu derece güçlü! Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu’dan, hamilelikte görülen mide bulantıları ve kusma rahatsızlığı hakkında bizleri bilgilendirmesini istedik.
Yapılan birpekçok araştırmada her 100 hamileden kadından 50 ile 70'inin az ya da çok bulantı ve kusma sorunu yaşadığı saptanmış. Her 1000 hamileden kadından 5 ile 10'unda ise bulantı ve kusmalar hastaneye yatacak ve besin maddelerinin damardan verilmesini gerektirecek kadar şiddetli olmaktadır.
Yakınmalar sabahın erken saatlerinde daha şiddetli olduğu için durum İngilizce'de sabah hastalığı anlamına gelen ‘morning sickness' şeklinde adlandırılır. Duruma verilen bir başka isim de gebelik hastalığıdır.
Midem bulanıyor, öyleyse hamileyim!
Hamileliğe bağlı bulantı ve kusmalar genelde gebeliğin 6. haftası civarında başlar ve 14-16. haftalar arasında şiddetli giderek hafifler ve kaybolur. Bununla birlikte bazı anne adaylarında belirtiler 4. haftada başlayıp tüm hamilelik boyunca da devam edebilir.
Bulantı ve kusmalar ilk hamileliğini yaşayanlarda daha fazla görülmekle birlikte bu bir kural değildir. Her hamilelik birbirinden farklı olduğu için aynı kadının iki hamileliği arasında da farklılıklar olabilir. İlk hamileliğinde sorun yaşamayan bir anne adayının, ikinci hamileliğinde şiddetli bulantı ve kusmalar görülebileceği gibi bunun tam tersi de söz konusu olabilir.
Hamileliğinin erken dönemlerinde bu sorunu yaşayan ve bir miktar kilo da kaybeden anne adayının en büyük endişesi kendisi bir şey yiyemediği için bebeğinde sorun çıkma olasılığıdır. Kilo kaybının aşırı olmadığı, anne adayında sıvı elektrolit denge bozuklukların görülmediği olgularda bebeğin zarar görme olasılığı son derece düşüktür.
Genel olarak bulantı ve kusmaların olması hamileliğin yolunda gittiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir. Gözleme dayalı çalışmalarda bulantı ve kusma yaşayan hamilelerde düşük yapma olasılığının daha az olduğu gösterilmiştir. Bu durumun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı araştırmacılar bulantıların anne adayını bebeğe zarar verebilecek bazı maddelerden uzak tuttuğunu, kusmalarınsa ise yine anne adayında bulunan ve yine bebeğe zarar verebilecek bazı toksinlerin uzaklaştırılmasına yaradığını ileri sürmektedirler. Bu iddialarını doğanın koruma mekanizmalarından biri olarak tanımlamaktadırlar. Ancak bu iddiaları destekleyecek yeterli bilimsel kanıt mevcut değildir. Öte yandan anne adayında bulantı ve kusma olmaması ya da çok hafif olması da asla bir şeylerin ters gittiği anlamına gelmez.
Nedenleri
Hamilelik sırasında görülen bulantı ve kusmaların altında yatan nedenin ne olduğu tam olarak bilinmiyor. Yakınmaların kanda hamileliğe bağlı olarak yükselen hCG, ve östrojen hormonlarının artışına paralel olması, hormonların normalden yüksek olduğu çoğul gebelik ve mol gebelik gibi durumlarda daha şiddetli görülmesi gibi gözlemler nedeniyle, bu hormonların beyindeki bulantı merkezini uyararakarak bu duruma neden olduğu düşünülümektedir. Öte yandan psikolojik ve fiziksel stres ve yorgunluk da bulantı ve kusmaları arttırabillmektedir. Özellikle istenmeyen bir hamilelikte daha şiddetli olabilmektedir.
Kokular… Sigara ve parfüm!
Hamilelerin kokuya olan hassasiyetleri çok artamaktadır. Bu hassasiyet özellikle sigara, yemek ve parfüm kokularında daha belirgindir. Hamile bir kadın bu tür kokuları şaşılacak bir şekilde çok uzaklardan dahi fark edebilmektedir. Bu durumun altında yatan neden de tam olarak bilinmemekle birlikte artan östrojen hormonunun neden olduğu düşünülümektedir. Kokular anne adayında öğürme refleksini harekete geçirerek kusmaları tetikleyebilir.
Bir bakteri…
Yapılan bir çalışmada şiddetli bulantı ve kusma sorunu yaşayan hamilelerde mide ülserinden de sorumlu olduğu düşünülen hi.pylori isimli bakteriye daha sık rastlandığı saptanmıştır. Bununla birlikte hi.pylori ile gebelik hastalığı arasında herhangi bir ilişki ortaya konamamıştır.
B6 vitamini…
Hamilelik bulantı ve kusmalarında en etkili sonuçların B6 vitamini ile alınması bu vitamin eksikliğinin altta yatan neden olabileceğini düşündürse de yapılan çalışmalarda kusma olan ve olmayan hamileler arasında B6 vitamini eksikliğinin görülme sıklığında bir fark olmadığı ortaya konmuştur. B6 vitaminininse hangi mekanizmayla ile tabloyu düzelttiği bilinmemektedir.
Sindirim şekli…
Bir başka iddia da hamilelik sırasında vücudun karbonhidratları sindirme şeklinde ortaya çıkan değişimlerin de bulantıya neden olabileceğidir. Bu değişimler direkt olarak bulantı ve kusmalara neden olmasa da anne adayını, olayı tetikleyen faktörlere karşı daha hassas hale getirebilir.
Kimler daha yüksek risk altındadır?
Kesin olmamakla birlikte,
•İkiz ya da daha fazla sayıda bebek bekleyen anne adaylarında bu hastalığın görülme olasılığı ve şiddeti daha fazladır. Ancak bu bir kural değildir. Hiçbir sorun yaşamayan pek birçok çoğul gebelik olduğunu da akıldan çıkartılmamalıdır.
•Daha önceden doğum kontrol hapı kullanan ve bu sırada hapa bağlı olarak bulantı yaşayanlarda hamilelikleri sırasında gebelik hastalığı görülme olasılığı daha yüksektir. Bunun nedeni östrojene olan aşırı duyarlılık olabilir.
•Araç tutması olanlarda gebelik hastalığı daha sık görülümektedir.
•Kendi annesi ya da kız kardeşlerinde gebelik hastalığı olanlarda bu tablonun ortaya çıkma olasılığı biraz daha yüksektir.
•Migren öyküsü olanlarda daha sık görülür.
•Genç yaştaki anne adaylarında daha sık görülür.
•İlk hamileliğini yaşayanlarda daha sık görülür.
Bebek üzerindeki etkileri
Hafif ve orta derecede bulantı ve kusma varlığının hamileliğin yolunda seyrettiği şeklinde yorumlanabileceğini belirtmiştik. Tablonun daha şiddetli olduğu hiperemesis gravidarum olgularında yapılan pekçok çalışmada yakınması olan ve olmayan kadınların bebeklerinin sağlık durumları arasında önemli bir farklılık olmadığı gösterilmiştir.
Tanı
Hafif ve orta şiddetli olgularda tanı, öyküye dayanılarak konur. Şiddetli olgularda ise değerlendirme daha farklıdır. Şiddetli hipermesis gravidarum olgularında öncelikle bu tabloya neden olabilecek mol gebelik, böbrek enfeksiyonu, pankreas iltihabı, safra kesesi hastalıkları hepatit, apandisit, gastroenterit, mide ülseri, tiroid hormon yüksekliği gibi hastalıkların olmadığının gösterilmesi için genel bir fizik muayene yapılır.
Olayın şiddetini saptamak amacıyla bazı laboratuvar testlerine başvurulur. İdrar testi yapılarak yoğunluğu ölçülür ve vücudun sıvı açığı hakkında fikir edinilir. İdrarda aseton ve keton bulunması ve bunların miktarı da olayın şiddeti hakkında doğrudan bilgi verir. Kan şekeri ölçümü, kan sayımı ve hematokrit incelemesi yapılır, yine kanda sodyum, potasyum ve klor gibi elektrolitler ölçülür, sıvı açığından ve asit-baz dengesizliğinden direkt etkilenebilecek organlar olan böbrek ve karaciğerin fonksiyonlarını incelemeye yönelik testler ile tiroid fonksiyon testleri yapılır.
Tedavi
Gebelik hastalığında tedavi olayın şiddetine göre değişir. Hafif olgularda genelde herhangi bir tedavi uygulanmazken sadece basit önlemler ile olay atlatılmaya çalışılır. Bunlar:
•Bulantıyı tetikleyen sigara, yemek, parfüm kokusu gibi faktörlerden uzak durmak.
•Öğün sayısını altıya çıkarmak, az ama sık aralıklarla yemek yiyerek midenin boş kalmasına izin vermemek.
•Bulantı hissedildiği anda beyaz leblebi, tuzlu kraker, peksimet, kuru ekmek gibi yiyecekler yemek.
•Uyandıktan sonra yataktan kalkmadan önce kraker gibi kuru birşeyler yiyip bir süre yatakta dinlendikten sonra kalkmak.
•Yemek aralarında yeterli sıvı almak.
•Gün içinde zaman zaman mola verip dinlenmek.
Bitkisel yollar, bileklikler, ilaçlar…
Bilimsel kanıt olmasa da papatya çayı, zencefil, nane gibi bazı bitkilerin de yakınmaları azalttığı ileri sürülümektedir. Son zamanlarda gebelik bulantıları için bileklikler piyasada satılmaya başladı. Bu bilekliklerin bileğin iç kısmına hafif bir basınç uygulayarak bulantıları giderdiği ileri sürülmektedir. Akupunkturun bir varyantı olan ‘“acupressure’” temeline dayanan bu bilekliklerden yarar gördüğünü ileri süren birçok kişi olmakla birlikte bilimsel olarak kanıtlanmış bir veri yoktur.
Bu önlemler ile yakınmaların azalmadığı olgularda ilaç tedavisi gündeme gelir. En sık kullanılan ilaçlar bulantı gidericiler ve antihistaminiklerdir. Her bulantı giderici ilaç hamilelikte kullanılmaz ancak kullanılabilen ilaçlar yıllardır denenen ve bebek üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmayan ilaçlardır. Bazı anne adayları doktorlarının önerisine rağmen ilaç kullanmaktan çekinimektedirler. Bu son derece yanlış bir davranış şeklidir.
Kullanılan diğer ilaç grubu ise B6 ve B12 vitaminleridir. Hamilelik bulantı ve kusmalarında doktornuzun verdiği ilaçlar bunlar olup bebek üzerinde hiçbir olumsuz etkileri yoktur.
Hastane aşaması…
Ağızdan alınan ilaç tedavisine cevap vermeyen, kişinin ağızdan beslenemediği ve sıvı alamadığı nadir görülen şiddetli durumlarda ve %10'dan fazla kilo kaybı görülen olgulardaysa hastaneye yatırılarak tedavi gündeme gelir. Burada amaç anne adayımızın sıvı ve elektrolit açığını kapatmaktır. Bu amaçla damar yolu açılarak sıvı desteği sağlanır. Verilen sıvıların sodyum, potasyum ve klor gibi elektrolitlerden ve asit-baz dengesini sağlayıcı maddelerden dengeli miktarda içermesi gereklidir. Anne adayının enerji gereksinimini de karşılamak amacıyla elektrolitlerin yanı sıra karbonhidrat da içeren sıvılar tercih edillir.
Sıvı içerisine genelde B6-B12 vitaminleri de eklenir. Bulantı giderici ilaçlar da kalçadan, ya da sıvı içerisinde verilir.
Bulantı ve kusma kesilene kadar hastaya ağız yoluyla herhangi bir şey verilmez. daha sonra ise diyetisyen tarafından planlanan hiperemesis diyetine geçilir.
Kişi Anne adayımız ağızdan sıvı ve gıda alımını tolere ettikten sonra ise normal beslenmeye geçillir.
Bu destekleyici tedavi ile genelde 2-3 gün içinde tablo hızla düzelir.
Destekleyici tedaviye cevap vermeyen olgularda ise ek önlemler alınır. Hastanın loş bir odada yatırılarak ziyaret yasağı konabilir. Hatta bazı durumlarda birkaç gün süreyle eşinin bile ziyaretine izin verilmeyebilir. Ağızıdan hiçbir şekilde beslenemeyen anne adaylarında özel damar yolu açılarak total parenteral nutrisyon adı verilen tedavi uygulanır. Gve gereksinim duyulan karbonhidrat, protein ve yağ solüsyon şeklinde bu damar yolundan verilir.
Çok nadir olarak hastada hiçbir tedaviye yanıt alınamaz ve hamileliğin sonlandırılması tek çözüm yolu olabilir.