Gazete Vatan Logo
ArşivMaça Kızı´nın sahibi Sahir Erozan

Maça Kızı´nın sahibi Sahir Erozan

´Önceden güzel viskiden haz alınırdı şimdi, daha iyisi yok mu?´ diyorlar

Türkbükü’nün en gözde mekanlarından Maça Kızı’nın, bundan 33 yıl önce Bodrum’un merkezinde küçük bir pansiyon olarak açıldığını biliyor muydunuz? Taa o zaman Mick Jagger’ı, Nureyev’i ağırladığını... 80’lerin ortalarında henüz Torba’nın yolu yokken, Türkiye’nin ilk beach club’ı olarak hizmet verdiğini... Maça Kızı’nın Maça Kızı Ayla Erozan, Türk insanını denizde yaşam kültürüyle tanıştıran isim olarak biliniyor. O sıralar Washington’ın tanınmış restorancılarından ve Clinton’ın danışmanlarından olan oğlu Sahir Erozan’la 90’ların sonunda ortak oluyorlar. Sahir, “Bu yaşam tarzına bir de konaklayacak yer gerek” diyor ve Maça Kızı bugünkü halini alıyor.
Ana oğul hâlâ birlikte çalışıyorlar. Ayla Hanım Bodrum’a indiği için sohbetimize katılamadı ama biz Sahir Erozan’la Amerika’da geçen öğrencilik yıllarından politikaya; Bodrum’daki mekanların fiyat politikasından Eda Taşpınar’ın şezlonguna her konuda sohbet ettik. Keyifle okuyun.




* Sizi tanıyabilir miyiz?

Teknik Üniversite Matematik Mühendisliği bölümünde ite kaka okurken, annem “Burada olmayacak. Bari Amerika’ya git” dedi. Gittim. Orada yaşayan doktor amcam “Sahir’ciğim, burada senin gibi C averajı olan bir adamın başarılı olma şansı sıfırın altında... Niye geldin bilmiyorum?” dedi. Benim de geleceğime dair bir ümidim yoktu ama işletme okumaya başladım.

* Gerçek bir başarı öyküsü şeklinde ilerliyoruz.

Tabii, tabii. Ailede herkes doktoralı. Dedem ünlü şair Celal Sahir Erozan, babam IQ’su çok yüksek bir makine mühendisi ve öğretim görevlisi, amcam John Hopkins’in ünlü bir profesörü, halam Cumhuriyet döneminin önemli kadınlarından Berin Nadi... Bense ailenin kara koyunu...

* Amerika’daki ilk günler nasıldı?

Okulda sıkılıyordum. Yıllarca oku, üstüne yavaş yavaş basamakları çık. Bunlar bana göre işler değil. Cep harçlığımı çıkarmak için bir restoranda işe başladım. Kendi ruhumu buldum restoran işinde... Emeğinin karşılığını anında görmek, beni çok cezbetti. Birkaç restoran açtım. Ama en uzun süreli olan Washington Cities (18 yıl) oldu. Her sezon farklı bir şehir olurdu restoranım. Dekor ve mönü baştan aşağı değişirdi.

BODRUM ÇİRKİN LEGOLARDAN OLUŞAN EVLERLE DOLDU

* Sizin için “Bulaşıkçılıktan, dolar milyarderliğine yükseldi” deniyor. Doğru mu bu?

(Bir kahkaha atıyor) Yok, nerede o milyar dolarlar... Bulaşıkçılık kısmına gelince de, okulda bütün talebeler yıkıyordu, ben de yıkadım. Bunlar önemli şeyler değil Amerika’da... Bir röportajda bulaşık yıkadığımı söyledim diye adım da bulaşıkçıya çıktı.

* Maça Kızı’nın öyküsüne gelelim. İlk ne zaman kuruldu?

Annem 40 yaşında Bodrum’a geldi. Sene 1977... Tam Halikarnas’la, Kale’nin ortasındaki kıyı şeridinde bir pansiyon açtı. Tuvalet filan ortaktı, o kadar küçük... Benim Türkiye’deki son senemdi. Annemle çalıştım o yaz. O zaman zaten Bodrum bir cennet. Geçen sene bir Positano tatili yaptım. Gözlerim yaşardı. Bizim elimizde öyle daracık sokaklı, taş evlerle dolu yerler vardı ve “Koruyamadık” dedim. Türkiye’de anlamakta en zorluk çektiğim konu da bu zaten.
* Nedir?

Sahip olduğumuz güzel şeyleri korumak yerine çirkinleştirmek, kontrolsüz büyümek... Her şeyin çok olması, iyi olması anlamına gelmiyor. İstanbul’dan arkadaşlarım geldi, dev gibi evler yaptılar burada. Halbuki klasik Bodrum evi en fazla 100 metrekaredir. Kiralasalar daha mantıklı olurdu. Bodrum çirkin legolardan oluşan evlerle doldu ve buralar hepimiz için değer kaybetti. Bizim otelin yanı mandalina bahçesi olarak kalsaydı, oda fiyatım iki katına çıkardı. Daha çok paralı turist gelirdi. Şimdi diyeceksiniz ki “Senin var. Niye başkası yapmasın?” Yapsın da 1000 kişilik otel yapmasın, 20 dolarlık oda satmasın. Devlet yetkilileri diyor ki “Paralı turist istiyoruz.” Paralı turist artık kolay gelmez buralara... Bir de şu yolların hali çok kötü.

* Evet, geçen seneden beri inşaat sürüyor değil mi?

Niyetleri iyi, buraya temiz su getiriyorlar. Torba Kavşağı’nda çok adam öldü, mutlaka yapılmalı. Ama yazın ortasında inşaat sürerken daha çok kaza oluyor orada. Belli paralara oda satmaya çalışıyoruz. Uçaktan inen müşteri, karşılaştığı manzara karşısında şoka giriyor. Mesela geçen hafta Martha Stewart buradaydı Bodrum’daydı; üstelik Türkiye’nin tanıtımı için. Kadının otele gelene kadar gördüğü çukurlar, toz toprak utanç verici.

SENEYE ODALARI BAŞTAN AŞAĞI YENİLEYECEĞİM

* Peki Maça Kızı’na dönelim. O ilk Maça Kızı’nın müşteri kitlesi kimdi?
Çok bohem bir Bodrum vardı o zaman. Ressamlar, artistler, yazarlar, büyükelçiler... Mick Jagger’dan Nureyev’e kadar Türkiye’ye tatile gelmiş kişilerin misafirimiz olduğunu hatırlıyorum.

* Annenizin vizyonundan kaynaklanıyor herhalde o zamanın güzelliği değil mi?
Tabii annem ruhunu verdi bu işe... Bodrum’un havasını, o güzel atmosferini insanlara bir servis olarak sundu. Ama şu da bir gerçek ki o zaman HD televizyon, internet yoktu, kimse karşında otururken elindeki telefonundan mesajlarını kontrol etmiyordu. Hayat çok yavaş akıyordu. Eğlencelerden daha fazla haz alınıyordu. Bir de yoksunluk vardı. Güzel bir içki bulunduğunda onun tadı bambaşka oluyordu. Şimdi o viskinin daha iyisi, bunun daha güzeli... Bir doyumsuzluk var.

* Sonra?

Annem Maça Kızı’nı Gümbet’e taşıdı. Bir süre orada devam etti. Sonra pansiyon işinden vazgeçti ve Torba’da Türkiye’nin ilk beach club’ını kurdu. Torba’nın yolu yoktu o zaman... 80’lerin ortaları... Annemin basit lokal yemekleri oraya damgasını vurdu. Ve Türkiye’de böylece plajda bir yaşam tarzı başlamış oldu. Sonra ben döndüm annemle Gölköy’deki yeri açtık. O da 90’ların başı... Orası biraz daha modifiye bir yerdi. Tabii yine Gölköy’de hiçbir şey yok. Bakir bir cennet. Annemin müşterileri bizi bulur gelirdi. Ben o sırada “Bu atmosfere, insanların kalacağı bir yer eklemek gerek” diye düşünmeye başladım. Ve son durağımız da burası oldu: Türkbükü...11 yıldır buradayız.

* Bodrum’da mekanlar bazen sezonda birkaç kez el değiştirirken, 33 yıldır
varolmanın sırrı ne?

Bu sır değil, iş yapma yöntemi... Gönülden bağlanıp, severek yaptığınız zaman karşılığını alıyorsunuz. Tabii ki çok zorlukları var. Fiyat politikasını oturtana kadar canım çıktı. Bir sürü insan bu işi meslek olarak seçmiyor da “Hadi ben de bir yer açayım” diyor. O zaman yürümüyor iş...

* Fiyat politikası demişken, odalar ne kadar?
325 Euro- 1600 Euro arası... Bizim odalarımız lüks bir şehir oteli odası değil elbette. Daha basit, daha küçük. Hoş seneye odaları da baştan aşağı yenileyeceğim, vakti geldi. Ama ben burada oda değil, bir hayat tarzı satıyorum.
* Ne gibi?

Barı, kokteylleri, yemekleri, atmosferi... İnsanlar Maça Kızı’nda geçirdikleri güzel bir günün sonunda harcadıkları toplam paraya bakarak, fiyatlarımızı değerlendirmeliler. Öyle bakınca Avrupa’daki benzer kalitedeki mekanların çok altında kalıyoruz.

* Bir şişe su, bir bardak kola ne kadar?
8 TL su, 10 TL kola... Şimdi “50 kuruşluk su, 8 TL olur mu” diyeceksiniz, ben de yine aynı şeyi söyleyeceğim. Akşam yemeğinde servis ettiğim ve 70 TL’ye sattığım Lağos’un alış fiyatı bana 50 TL. Geçen sene restoranım her gece dolu olmasına rağmen zarar etti. Avrupa standardına göre akşam yemeği fiyatımız 100 Euro olmalıyken, 60 Euro’nun üstüne çıkamıyoruz. Her yıl iskelenin, restoranın hazırlanması, personelin eğitimi, maaşı derken 300-500 bin dolar para gidiyor. Günde insanlar iki-üç havlu kullanıyor. Bir havlunun maliyeti 1 TL. Bu yüzden içecekle, oda fiyatıyla dengeliyoruz.

* Lahmacununuz çok meşhur! Peki o ne kadar?
Basında çıktı, “Bir lahmacun 28 TL” diye... Duble istenmiş. Aslında 14 TL. Ona da lahmacun deyip geçmeyin, çok özeldir tadı. Öğle yemeklerimiz lokaldir. Ufak dokunuşlarla, otlarla lezzetlendirdiğimiz için bu kadar meşhur zaten.

ARKADAŞLARIMIN ÇOCUKLARI BENDEN ÇOK PARA HARCIYOR

*Bodrum’da en çok eleştirilen şeylerden biri de gençlerin beach club’larda çok para harcaması... Siz işletmeci olarak bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz?

Arkadaşlarımın çocuklarını görüyorum, benden çok para harcıyorlar. Hepsi iyi okullara gidiyor ama bir şirkette işe başladıkları zaman aldıkları para 1500-2000 TL. Mutlu olmuyorlar o parayla... Bir şişe votka parası onlar için... Benim o ilk bulaşık işinden elime geçen 70 dolar, kazandığım en değerli paraydı diyebilirim. Bahsettiğiniz şey çocukların sorunu değil, bizim kültürel sorunumuz. Çocuklar bilmeli ki ailelerinin parası, onların parası değil. Benim burada 18 yaşın altındakilere içki vermem, zaten yasak. 18 - 22 yaş arası çocukların da gözüm hep üstlerindedir, içkiyi abartırlarsa barı daha fazla vermemeleri için uyarırım. Herhangi bir taşkınlık olmasın diye...

* 22 yaş da küçük değil canım. O yaşta baba olanlar var.

Doğru, doğru... Zaten Türkiye’nin yüzde 60’ı 22 yaşın altında ve aslında benim potansiyel müşterilerim onlar. Fakat benim gözüme hâlâ çocuk görünüyorlar, kontrol etmek zorunda hissediyorum kendimi.

Eda’nın şezlongunun paparazzi materyali olacağı aklıma gelmezdi

* Maça Kızı ilk açıldığında şairler, yazarlar geliyormuş. Ancak sonra markanız uzunca bir süre “Eda Taşpınar’ın şezlongu”yla anıldı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

(Gülüyor) Her şey dozunda olmalı. Eda’nın şezlongunun paparazzi materyali olacağı kimsenin aklına gelmedi. Kendi, kendine oluşan bir durum oldu. Paparazzilerden rahatsız oluyorum, onlar da kendilerinden pek hoşlanmadığımı biliyor. İşlerini yapıyorlar elbette, saygı duyuyorum ama buraya tatile gelmiş, mayosunu giymiş, göbeği sarkmış bir insanın fotoğrafını çekip basmak olmuyor. İnsanlar tatilde özellikle benim mekanımda rahat olmalı.

* Şezlong kalktı galiba oradan...

Yok, şezlong orada... Bazı kişiler de fotoğraflanmak istiyor, ekmeklerini gazetelerde yer alarak kazanıyorlar. Paparazzi arkadaşlar da artık aradaki hassas çizgiyi anladı. Uzaktan, o çekilmek isteyen insanları çekip, bana el sallayıp gidiyorlar.

* Kaç yaşındasınız?

Yaşımdan konuşmayı sevmem. Ama hayatımın çok iyi bir dönemindeyim.

* Son sorum. “Aşk ve Kadın” şairi olarak tanınan Celal Sahir Erozan’ın torunusunuz. Sizin aşkla aranız nasıl?

En zor soruyu, en sona saklamışsın. (Bir kahkaha atıyor yine...) Benim aşkım, işim gibi klasik bir laf edeceğim ama öyle... Yazı yazamam ama bazı erkeklerde bulunmayan acayip taraflarımı, mesela çiçeklere aşırı düşkünlüğümü, dedemin romantizminden aldığımı söyleyebilirim. Babamın IQ’sunu almadığım kesin.

Clinton’ın seçim kampanyasındaydım hâlâ görüşürüz

* Bir de şu Clinton’la meşhur dostluğunuzu anlatsanıza...

Cities’e sık sık politikacılar gelirdi. Ben de her Washington’lı gibi politikayla epey ilgili bir tipim. Zaten politik bir ailenin içinde büyüdüm. Bir arkadaşım beni Clinton’ın avukatıyla tanıştırdı ve ertesi gün kendimi Clinton’ın seçim kampanyası için çalışırken buldum.

* Hâlâ görüşüyor musunuz?

Tabii... Mesela Beyaz Saray’da verdikleri Milenyum yemeğini biz hazırladık. Türkiye seyahatlerinde görüşürüz. Kampanyalarına yardım ederim. Chelsea Maça Kızı’na tatile gelir.
n Maça Kızı Brezilya’da açılacakmış.
Ters sezon olduğu için kışlarımızı Brezilya’da değerlendireceğiz. Brezilya Türkiye’nin 10-15 sene önceki hali... Ama bize göre çok zengin. Çok uzun zaman eksenin dışında kalmışlar. Sambasından futboluna birçok pozitif imajı olmasına rağmen 180 milyonluk ülkeye senede 5 milyon turist geliyor. Bizde oran 80 milyona, 32 milyon. Eminim Maça Kızı, açılacağı Florianpolis Adası’nın turizminin gelişimine çok büyük katkıda bulunacak.


Haberin Devamı