Likya Ultra Maratonu tarihi ve sporu buluşturdu

Doğa ve spor tutkunları Likya Yolu Ultra Maratonu'nda buluştu Tarihi Likya Yolu’nda huzur dolu bir hafta geçirmek isteyen doğa, tarih ve spor tutkunları, 25 Eylül'de başlayan Likya Yolu Ultra Maratonu için üst üste 7'nci kez bir araya geldi. Binlerce yıl boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, doğal güzellikleri ve kendine has dokusuyla dünyanın en özel bölgelerinden biri olan Tarihi Likya Yolu, sporseverleri Türkiye'nin ilk ultra maratonunda buluşturdu. Tarihi Likya Yolu üzerinde bulunan Fethiye Ölüdeniz ile Antalya'nın Phaselis Antik Kenti arasındaki 220-240 kilometrelik parkurda bölgenin tarihi dokusu ve manzarasıyla eşsiz bir maraton deneyimini amatör sporcuların yanı sıra önemli profesyonel atletler de yaşıyor. 2010 yılından beri maraton ve ultra maratonlara ilgi gün geçtikçe artıyor. Bunun sonucunda da her geçen gün maraton takvimine bir yenisi ekleniyor. Hem yerli hem yabancı birçok sporcunun kendi dayanıklıklarını sınadağı ve yeni tecrübeler keşfetme amacıyla katıldığı ultra maratonlar yarışcıları bir hayli heyecanlandırıyor. İznik Ultra Maratonu, Kapadokya Ultra Maratonu ve Likya Yolu Ultra Maratonu her sene düzenli yapılan maratonlar. Fakat Likya Yolu Ulta Maratonu Türkiye'nin ilk ultra maratonu olması ve doğal ve tarihi güzellikleriyle dünyadaki başlıca ultra maraton destinasyonları arasında ilk sıralarda yer almasıyla ayrı bir öneme sahip. 24 Eylül'de yedincisi düzenlenen Likya Yolu Ultra Maratonu heyecanını Uzunetap'ın davetlisi olarak yaşama fırsatı bulduk ve kamp alanında geceyi sporcularla beraber geçirdik. Amatör sporcu olarak maratona katılmak istesek de bizim için dondurucu ve uykusuz geçen bir gecenin sonunda kendimizde bu enerjiyi göremedik. Fakat sabah saat 04:00 da kalkarak antrenman yapan, ısınan sporcu arkadaşlarımızı hayretler içinde ve imrenerek izledik. Pazar sabah kamp alanında koşunun başlayacağı start noktasına geçtiğimizde ise maratona katılımın ne kadar yoğun olduğunu daha iyi görmüş olduk. Biz yarışmacıları start noktasından uğurlarken Tarihi Likya Yolunda neler yaptıklarını, koşunun nasıl geçtiğini ise sosyal medya hesaplarından paylaştıkları maraton videoları ve fotoğraflarıyla takip ettik. Eşsiz bir manzarada ve tarihi bir dokuda yarışan sporcular, maratondan çok kendilerini bir trekkingde hissettiklerini söylüyor.

Sporcular her etapta sınırlarını keşdefiyor

Bu arada koşucuların yarışacağı rotalar dikkatlice işaretlenmiş ve katılımcıların parkur dışına çıkmasına engel olacak tüm planlamalar yapılmış. Levhalar, panolar, işaretlemeler ve görevlilerin yanı sıra koşucuların zorunlu malzemesi olan GPS sayesinde katılımcılar endişeyi bir kenara bırakarak doğanın, tarihin ve spor yapmanın tadını çıkarmış durumda. Likya Yolu Ultra Maratonu her gün bir etap koşmak üzere 6 etaptan oluşuyor. Yarış 509 km uzunluğundaki tarihi Likya Yolu’nun 250km’lik bölümünü kapsıyor. Her etap sonunda katılımcılar ortak kamp alanında dinlenip yeni günde yarışa devam ediyor. Dağlık, kayalık, ormanlık arazilerden, sahil kenarındaki kumsallardan geçilen yarışta, dik yamaçlar, farklı özelliklerdeki zeminler eşsiz doğasıyla maraton süresi boyunca çeşitli parkurlarda yarışçıları hem bölgenin coğrafi özelliklerini hem de kendi sınırlarını keşfediyor. Yüksekliği deniz seviyesi ile 1.600 metre arasında değişen Tarihi Likya Ultra Maratonu, yarışma süresince 6 farklı kategori sunuyor. 25 Eylül Pazar günü tek etaptan oluşan 20 kilometrelik "LYUM 20K" parkuruyla başlayan Likya Maratonunda en zorlu kategori olan "Zor1Gün" ise yarışmacıları oldukça zorluyor. Çünkü 102 kilometrelik parkur 32 saatlik tek parkur halinde tamamlanmak zorunda. Ancak 6 kategoriden oluşan ultra maraton, kendini yeterince hazır hissetmeyen ve diğer kategorilere daha az efor sarf edilen 6 etaplık "LYUM Discovery 6G kategorisi", daha kısıtlı zamanı bulunanlar için ise "LYUM Discovery 4G" ve kurumsal katılımcıların mücadele edeceği kategorilerle maraton heyecanı yaşamak isteyenlere birçok alternatif sundu.