´Küskün değilim; daha da hırslandım´
´Benim yaşımdaki adamın çıtır bir kıza bakmasının tek nedeni cinsel açlıktır´
Son zamanlarda ünlü yazar Nermin Bezmen’le ilişkisiyle gündeme gelen ancak uzun zamandır oyucu olarak görmeye hasret kaldığımız Tolga Savacı, önümüzdeki ay yeni bir diziyle ekranlara dönüyor. Aslında sanat hayatına hiç ara vermek istemediğini ama çok çabuk “kenara konduğunu”; bunda da yapımcılarla ilişkilerini sıkı tutmamasının etkili olduğunu belirten Savacı, daha da hırslandığını ve yakında senaryosunu yazdığı bir film de çekeceğini belirtiyor.
* Sizinle röportaj yapacağımı duyan herkesin ilk söylediği şey “Tolga Savacı nerelerde bunca zamandır?” oldu. Gerçekten de nerelerdeydiniz?
Bu benden kaynaklanan bir ara değil ama 17 yıldır sinema filmi; 5 yıldır da dizi yapmadığım da bir gerçek malesef.
* Bu sürede neler yaptınız peki?
Eskiden sinema veya televizyon bu kadar ekonomik olanaklar sağlamadığı için ben de mecburen bir iş kurdum. Çünkü iyi proje bekleyebilmek için ekonomik bağımsızlık gerekiyor. Kurduğum şirketin işlerine ağırlık verdim bir süre ve yavaş yavaş uzaklaşma oldu. Ben uzaklaşmaya başlayınca daha az hatırlanmaya başladım. Hemen “O bıraktı başka işlerle uğraşıyor” dediler ve bir kopukluk oldu. Fakat o iş yürümedi ve bıraktım.
* Sonrasında da güneye yerleşme maceranız var değil mi?
Evet, 2005 yılında Dalyan’a yerleştim ve bir otel işletmeye başladım. Bu sefer de insanlar “Tolga her şeyi bıraktı ve Dalyan’a yerleşti” dediler. Halbuki sadece 1 buçuk saatte İstanbul’da oluyordum. Ve teklif bekliyordum. Bu arada evlendim ve bir oğlum oldu. Otelcilik çocukla beraber yapılacak bir iş değildi. Benim de bir karar almam gerekti; ya sevdiğim tüm işleri bırakacak ve sadece otelle ilgilenecektim ya da İstanbul’a dönüp kendi bildiğim işleri yani oyunculuk yapacaktım. Biz de döndük. Anlayacağınız; benim için hep bıraktı, gitti diye bir kanı var; hatta beni hâlâ güneyde zannedenler var. Ama ben kopmayı asla istemedim ve düşünmedim.
* Bu 5 yıllık ve 17 yıllık sürelerin ardından hiç “Yahu amma da çabuk harcadılar beni” küskünlüğü oluyor mu?
Küskünlük değil de hırslanıyorsunuz. Son 2- 3 yıldır televizyonda beni heyecanlandıran projeler seyretmeye başladım ve “Niye ben bir şey yapmıyorum” diyerek hırslandım. Hatta bu yüzden de yazı konusunda çok beceriksiz olmama rağmen senaryo yazmaya bile başladım.
Şimdi popüler olanlar 2 yıl görünmeyince unutulurlar
* Kenara konma durumu oluyor mu?
Oluyor. Sanat hayatım 1982’den, sinema hayatım 1985’ten beri var. Yani 25 yılım doldu. Buna benzer boşluklar yaşadığım 2 ya da 3 devrem daha var. Birincisi askerden sonraydı, 2 yıl hiçbirşey yapmadım. Bir de 1993- 1996 arası boştum. O gün popüler olan projelere benim fiziğim ya da imajım uymuyordu demek ki. Yapımcı “ Bu projeye Tolga olmaz” diyordu ya da adamın aklına bile gelmiyordum.
* Sektörde tutunmak, unutulmamak için yapımcılarla bağı koparmamak gerekli mi?
Evet, şimdi bu gerekiyor. Bizim eski dönemlerde böyle şeyler yoktu çünkü yapımcılar da oyuncu sayısı da zaten belliydi. Ancak şimdi dinamikler çok değişti. İyi bir menajerlik sisteminin sanatçılara çok ciddi katkısı oluyor. Bir de özel hayatıma o kadar özen göstermeseydim ben de gündemde olurdum ama o zaman da kendimi rahat hissetmeyecektim.
* Şu anki çok popüler insanlar iki yıl görünmeseler unutulurlar mı?
Halk değil ama sektör unutur. Yapımcılar, bugün kim popülerse onu sonuna kadar kullanmaya çalışıyor. Çünkü herkes yaptığı yatırımdan maksimum gelir elde etmek istiyor. Bu, ticaret sonuçta; bizim işimizin karakteri. Bugün basın da gündemde olan insanla röportaj yapmaya çalışıyor. Niye? Yaptığı röportajı insanlara ulaştırabilmek, ses getirebilmek için. Ama eğer ki belli işler yaptıktan sonra insanların gönlünde, beyninde iyi ya da kötü bir yere yerleşmişseniz unutulmuyorsunuz.
* Senaryo yazdığınızı söylediniz, nasıl bir film izleyeceğiz peki?
Komedi macera. Başrolde ben olacağım. Hâlâ üzerinde çalışıyorum. Yurt dışından kaynak bulup hemen çekeceğim.
* Şimdi çekilen sinema filmlerini ve televizyon dizilerini beğeniyor musunuz?
Sinemamızı beğeniyorum. 2000 yılından sonra yüksek bütçeler bulundu ve Avrupa sineması ayarında filmler çekildi. Ancak dizilere baktığımızda çok uçlardalar. Çok akıllıca yapılmış projeler de var, insanları farklı yönde yönlendirecek projeler de... Ben bir şey yapılırken bazı değerleri hep biraz da olsa kollamak gerektiğini düşünüyorum.
Sanıldığı kadar beyefendi bir adam değilim, hakkımı ararım
* Sizin kadar beyefendi olmak sektörde dezavantaj mı?
Ben çok da beyefendi değilim. Birileri benim hakkımı yerken boynum bükük asla beklemedim hayatım boyunca.
* Yeni bir dizi ve yeni bir sinema filmi... Fırtına gibi mi geri dönüyorsunuz?
İnşallah. Her sanatçının hayali bir projeye başlarken onun ses getirmesidir; bir aşçının yemeğinin takdir edilmesini istemesi gibi.
* Yeni diziniz “Kızım Nerede?” den biraz bahsedelim.
Canlandıracağım karakter çok farklı, çok heyecanlandırdı beni.
* 80’li yılların en popüler jönü siz iken şimdi başka isimler jön olarak geçiyor; üzücü mü bu?
Hayır. Çünkü jön Fransızca bir kelimedir ve anlamı genç demektir. Ben yaşlı değilim ama artık genç de değilim. Olgun bir erkeğim. Dolayısıyla benim hâlâ saçlarımı boyatıp jön oynamaya çalışmam abesle iştigal olur. Şimdiki jönler; Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ. Her ikisi de çok başarılı; gümbür gümbür götürüyorlar.
Kötü adam oynadım ama tutmadı
* Türk sinemasının bebek yüzlü jönüydünüz siz. Hiç kötü adam rolleri gelmedi değil mi size?
Aslında ilk filmimde bir sapığı oynamıştım ama seyirci o rolde beni benimsemedi, olmadı. Seyirci benimsemeyince de bir daha bana kötü adam rolü gelmedi; hep iyi, duygusal adam rolleri geldi. Fakat bu da benim için bir dezavantaj oluşturdu. Benim severek oynayacağım kötü adam rollerinde beni oynatmadılar; “Tolga ona çok yumuşak kalır” dediler. Çünkü 1980’li yıllardaki yapımcılar daha önyargılıydı, cesaret edemiyorlardı; şimdiki yapımcılar daha cesur.
* 80’li yıllarla bugünü karşılaştırınca değişmeyen tek şey Türk izleyicisinin cinselliğe olan ilgisi değil mi?
Evet ama yasak olan her zaman tatlı gelir ve merak uyandırır. Yasak elma caziptir.
Kıvanç da temiz yüzlü ama bana daha naif roller geliyordu
* Kıvanç Tatlıtuğ daha bebek yüzlü olduğu için kendinize daha yakın buluyorsunuzdur?
Gerçi, o sarışın ama o da benim gibi temiz yüzlü. Fakat bana daha masum, daha naif roller geliyordu. Kıvanç’ın Aşkı Memnu’daki rolü pek naif bir rol değildi.
* Kadınlarla olan ilişkilerinizde sizi en çok ne zorladı?
Özgürlüğümü sevmem oldu. Zaman zaman kendimle kalmalıyım, sevdiğim şeyleri tek başıma yapmalıyım. Kadınlar ise bu durumu sevmiyor.
* Nermin Bezmen’e neden aşık oldunuz?
Beni zarafet çok etkiliyor. Nermin’in oturması, kalkması, hayata bakışı, yaşayışı beni çok heyecanlandırdı. Bir kadının çıtır olması onunla hayatı dolu dolu yaşayabileceğin manasına gelmiyor. O kadar genç bir kadının sadece ihtiyaçlarınızı karşılamak konusunda katkısı olabilir. Bakın ben hayatı çok güzel yaşadım, geride hiç açlığım yok. Kadınlarla ilgili hiçbir şekilde merak etiğim bir şey yok. Dolayısıyla genç birinin bana verebileceği heyecan da yok.
Kadınlar starlardan korkuyor ünlü olmadan daha popülerdim
* Popülariteniz azalınca kadınların ilgisi de azaldı mı?
Zaten benim belli bir jenerasyonla tamamen kopukluğum oldu; yani 15-25 yaş arasıyla. Oysa o grup duygularını daha çok dile getirir. Ama kendi neslimdeki kadınlar da sık sık beni beğendiklerini dile getiriyorlar.
* Kadınların bu yoğun ilgisi ne zaman normale döndü?
Ben ünlü olmadan önce yani modelken çok daha popülerdim. Ünlü olunca bana yaklaşmaktan çekindiler. Çünkü kadınlar starlardan korkuyorlar.
* İlişkilerdeki yaş farkı önemli mi?
Uçurum boyutundaysa önemli. Erkeğin yaşı 65 iken 20 yaşındaki kızla beraber olmamalı; ne kadar mutlu edebilir ki? En fazla 20 yaş.
* 20 yaş da çok değil mi?
Değil ama 40-50 yaş fark düşündürücü.
* Siz de Nermin Bezmen’den 10 yaş küçüksünüz. O mu çocuksu; siz mi çok olgunsunuz?
Ben çok olgunum.
Nermin’in zarafetine aşık oldum ama evlenmeyeceğiz
* Evlilik düşünüyor musunuz?
Öyle bir düşüncemiz yok. Evlilik galiba birçok şeyin sihrini bozuyor. Kadınların bir kırılma noktası ve pek çok maskesi var. Gerçek yüzler genelde 6 ya da 8’ inci aylarda çıkıyor. Çünkü pek çok baskıyla büyütülüyorlar. Ama kadınlara da kızmıyorum çünkü birçok şey “ayıp, kocanla yaşa” denerek yetiştiriliyorlar. Ve sonra da “ucuza giderim” diye korkuyorlar.
* Erkekler de baskılarla büyüyor. O halde 20’lik çıtırlarla çıkan olgun erkeklerin tek derdi cinsel açlık mı?
Kesinlikle. Onların çoğu okuldan mezun olmuş, deli gibi çalışmaya başlamış, hayatını güvence altına almış adamlar. Sonra bunlar 45 yaşında tam rahatladım derken, dönüp bir bakıyorlar ve “Ama ben bugüne kadar yaşamadım” diyorlar. Benim arkadaş çevremde de dolu bunlar. Sonra bir bakıyorum bir anda hayatları değişiyor; hiç binmedikleri arabalara biniyorlar, çıtır kız arkadaşlar ediniyorlar çünkü geçmişten cinsel açlık var. Dediğim gibi ben de o açlık hiç yok ama ben onların hep bedellerini ödedim.