Gazete Vatan Logo

Kravat indirimi sanıkları caseretlendiriyor

Gün geçmiyor ki yeni bir kadına şiddet vakası ile karşılaşmayalım. Hal böyle olunca konunun hukuki boyutunu konuşmak için, genç yaşına rağmen başta Münevver Karabulut davası olmak üzere en önemli davaları takip eden başarılı Avukat Rezan Epözdemir’in kapısını çaldım.

Kravat indirimi sanıkları caseretlendiriyor

Kadın cinayetlerini konuşacağız ama sizi bulmuşken çok merak edilen bir soru ile başlamak istiyorum. Cem Garipoğlu öldü mü?

Bizim değer yargılarımızda, kim olursa olsun bir ölünün arkasından konuşmak yoktur. Bu yüzden biz ilk aşamada açıklama yapmadık, ama sosyal medya medyayı tetikledi, medya orta düzeyde izleyiciyi tetikledi ve kamuoyunda Cem Garipoğlu ölmemiş, cezaevinden kaçırılmış algısı uyandı. Demokratik hukuk devleti olma noktamızda ciddi sıkıntılarımız var ama muz cumhuriyeti de değiliz. İnfaz Savcısı, Soruşturma Savcısı, Başsavcı, Adli Tıp hekimleri, infaz koruma memurunun olduğu bir yerde bir hükümlünün kaçırılması hayatın akışına, mantık-fizik kurallarına aykırı.

Siz cesedi gördünüz mü?

Aile ile birlikte gittik, Başsavcıyla ve Soruşturma Savcısıyla görüştük. Soruşturma Savcısı olay yerinde altı saat otopsi kaydı aldığını, Cem Garipoğlu’nun tırnaklarından DNA örneği alıp, Garipoğlu ailesi ile eşleştirdiğini anlattı. Adli Tıp raporlarının da ölenin o olduğunu net bir şekilde tespit ettiğini iletti. Buna ilişkin, fotoğraf ve kamera kayıtları olduğunu söyledi. Dosyanın tarafı olmadığımızdan bize direkt gösterilmedi, hukuken böyle bir hakkımız yok.

Haberin Devamı

Ama siz öldüğü hususunda tatmin oldunuz...

Tabii ki. Bu tartışma bile yargının saygınlığının ve güvenirliğinin tartışılır hale geldiğinin en önemli kanıtı. Bir de bu dava devam ederken biliyorsunuz tüm kurumların iflas ettiği, sistemin sorgulandığı bir dosya oldu. İnsanlar ekonomik gücü, nüfuzu olan ailenin her şeyi başarabileceğini düşünüyor. Ama bu mümkün değil. Sonuçta bakıldığında yargılama esnasında bütün ihmallere, skandallara göğüs gerip, hukuki süreçlerin takipçisi olduk. Davaya ve ihmallere ilişkin emsal mahiyette kararlar aldık.

MÜEBBETE MAHKUM OLAN 9 YILDA TAHLİYE OLUYOR

Kadın Cinayetlerinde Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezaları yerine haksız tahrik, iyi hal gibi nedenlerle cezaların indirildiğini görüyoruz.

Bizde haksız tahrik ve takdiri indirimi çok yanlış uygulanıyor. Hunharca işlenmiş bir cinayet davasında haksız tahrik indirimi ile ceza 18 yıla, sonrasında iyi hal olarak bilinen takdiri indirimi ile 15 yıla düşüyor. Bir de şartlı salıverme ve denetim serbestlikten yararlanarak 9 yıl sonra cezaevinden çıkabiliyor. Bu durum bizi de derinden yaralıyor.

Haberin Devamı

Saygın tutum indirimi de var. Mahkemeler kravat takan, pişmanım diyen sanığa bunu tatbik ediyor.

Yargıtay’ın da infial yaratan kararları var. Toplumda travma yaratan örnekler söyleyebilirim size. İzlediği açık bir filmde kadını karısına benzetmiş, öldürmüş, haksız tahrik indirimi alıyor. Sosyal paylaşım sitesinde karısı soyadını yazmamış, öldürmüş, haksız tahrik indirimi alıyor. Sadece tanıkların bu beyanlarına itibar ederek ya da ezberletilmiş ifadelere itibar ederek haksız tahrik indirimi uygulanıyor. Bu tarz uygulamalar kadın cinayetleri açısından caydırıcı olması gerekirken sanıkları cesaretlendiriyor.

KADINI ÖTEKELEŞTİREN İRADE DEĞİŞMELİ

Pek çok kadına şiddet davalarında mağdur vekilisiniz. Kadına şiddetin artma nedenine ilişkin sosyolojik gözleminiz ne?

Haberin Devamı

Biz 74 kadın cinayeti, kadına şiddet dosyasında sosyal sorumluluk projesi olarak karşılıksız mağdur vekilliği yapıyoruz. Bu anlamda gözlem yapma şansımız oluyor tabii. Kadına şiddetin birden fazla gerekçesi var, eğitim bunlardan bir tanesi. Yine sosyalleşme süreci, değer yargıları, örf ve adet, kadınların ekonomik bağımsızlığı gibi farklı parametreler var.

Eğitim dediniz ama eğitim seviyesi arttıkça kadına şiddet azalmıyor belki daha fazla gizleniyor sadece..

Takip ettiğimiz dosyalarda, bilimsel araştırmalarda şunu gördük; tek başına eğitim, tek başına örf adet, tek başına kültür, tek başına ekonomik ve psikolojik problemler bir etken değil. Bunlar arasında bir tasnif yapmak çok doğru değil. Temel problem erkek egemen toplum ve kadını ötekileştiren irade. Türkiye’de bu sorunun çözülmesi lazım.

Özgecan, Münevver, Değer Deniz... Kamuoyunda gündem yaratan cinayetlerin akabinde idam cezası, kimyasal hadım gibi cezalar gelsin tartışmaları var...

Türkiye’de kimyasal, fiziksel değil, zihinsel hadıma ihtiyacı var. Kadınları ötekileştiren erkek egemen toplumun bertaraf edilmesi lazım. Türkiye’de sıkça idamı tartışıyoruz. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin Ek 13 nolu Protokolünü 2013 yılında imzaladık ve yasal değişikliklerin 2014 yılında tamamlanması ile birlikte iç hukukumuzda idam cezasını kaldırdık. Bunun yerine Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis cezası ikame ediliyor. Ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkum olan biri kimse şartlı salıverilmeye kadar 30 yıl tek kişilik hücrede kalıyor, günde bir saat açık havaya çıkıyor. 15 günde bir kez çok yakınlarıyla, 10 dk. geçmemek üzere telefonla konuşuyor. 15 günde bir saati geçmemek kaydıyla eşi ya da aile fertleriyle görüşüyor. Aslında baktığınız zaman son derece ağır bir infaz rejimi söz konusu.

KARABULUT CİNAYETİNİN KAHRAMANI

Haberin Devamı

Bir erkek olarak bu davadan en çok neden etkilendiniz?

Henüz yaşarken maktuleyi kafasını bedeninden ayırmak suretiyle katledişi çok etkiledi. Ama beni çok etkileyen ve biraz da umutlandıran cinayetin ortaya çıkmasına neden olan bu dosyanın gizli kahramanı, çöpleri karıştıran kimse. O, Münevver’in cesedini bulmasaydı cinayet çözülemezdi. Münevver’in vücudu, ayakkabıları, çantası, elbiseleri, deliller çöp konteynerine atılmak suretiyle ortadan kalkacaktı. Ama ekmek parası için çöpleri karıştıran kişi, açmış olduğu gitar kılıfında rahmetlinin kafasını gördü ve güvenlikçilere, polise haber verilerek süreç başladı. Sürecin asıl kahramanlarından birisi odur. Ben dosya karar çıktıktan sonra onu Ağrı’da buldum, Olaydan etkilenerek İstanbul’u terk etmiş. ‘Uyku düzeni bozulmuş, rüyasında görüyormuş.