İlk defa mı bir komedi projesinde oynayacasın?
‘Laz Vampir’, ‘Emicem Hospital’ gibi komedi filmlerinde oynadım. Bir de tiyatroda çok komedi oyunlarında yer aldım. Mesela ‘Hadi Karına Koş’, ‘Dracula’ bunlardan bazıları. Komedi oynamak doğamda var. Evde sürekli ikizlerimi güldürmek için şakalar yapıyorum. Hayata her zaman olumlu tarafından bakıyorum. Bu yüzden zaten neşeli bir yaşam tarzım var.
Komedi oynamak dramdan sonra nasıl geldi?
Komedi oynamaktan büyük zevk alıyorum. Dram da seviyorum ama bazen dram dizilerinde ya da filmlerinde oynarken kalbim çok ağır basıyor. Rollerimi her zaman çok ciddiye alıyorum ve rolümü son hücresine kadar anlamak ve yaşamak istiyorum. Oyunculuk kariyerimdeki ilk zamanlarda, bir intihar sahnesini o kadar ciddiye almıştım ki, 15 dakika boyunca acaba öldüm mü şimdi, ya da hala yaşıyor muyum demiştim. Bu duruma hocam çok kızmıştı. Bu yüzden artık rolümden hızlı çıkmayı biliyorum.
Daha çok dram veya komedi yapmalıyım gibi öncelikli kararın var mı?
Burada özel bir tercihim yok. Önemli olan bu role duyduğum ilgi. Uzun rol hazırlıkları gerektiren roller çok hoşuma gidiyor. Tamamen yeni bir dünyaya girmek istiyorum. Mesela şu anda Mehmet Ali Gündoğdu’nun yöneteceği yenı ‘Yarı Yol’ filmim için yine bugünkü ajan dünyasına dalıyorum.
Hiç Almanya’ya gittiğinde bir daha Türkiye’ye gelmesem dediğin oldu mu?
Yurt dışında olduğumda İstanbul’u hep özlüyorum. Ama Berlin’de ve Almanya’da olmaktan da çok keyif alıyorum. Özellikle bu dizi sürecinde ikizlerime Alman yaşam tarzını biraz daha çok gösterebildim. Amcalarıyla, teyzeleriyle ve büyükbabalarıyla çok değerli zamanlar yaşadılar Ama İstanbul’a aşığım ve bu ömürlük bir aşk. Boğaz’ın güzelliği nefesimi kesmeye devam ediyor.
Dizide partnerin Sıla Şahin… Nasıl bir ikili oldunuz?
Offscreen’deki partnerim Sıla Sahin benim kardeşim gibi. Biz birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Hem Almanya’yı hem Türkiye’yi iyi biliyoruz ve seviyoruz. Onunla çalışmak çok keyifliydi. Bu dizi zaten onun düşüncesinden çıktı. Sıla’da bencilik yok, tam tersi bir ekip ruhu var. Eşi futbolcu ve onlar muhteşem bir çift. Hamileliğinin keyfini bol bol çıkartmasını diliyorum!
Wilma ile kader ortağıyız
Almanya’daki oyunculuk maceranız nasıl başladı?
6 yaşında Berlin’in en iyi dans ve bale okuluna gitmeye başladım. Arından babamın yönettiği tiyatroları izlemeye götürüyordu. Bu ikisi bende oyunculuk adına bir motivasyon yaratmaya başlamıştı zaten. Birkaç tiyatro okulundan aldığım eğitimle ve ardından gelen dizilerdeki küçük rollerle oyunculuğa başlamış oldum. RTL’in günlük dizisi ‘İyi Zamanda, Kötü Zamanda’ da başrol oynamamla oyunculuğum perçinlenmiş oldu. Bunu diğerleri takip etti.
Almanya’da Türk asıllı bir oyuncu olmak zor mu?
Her ülkede sanırım bu ikilem oyuncunun kaçınılmaz olarak yaşadığı bir serüvendir. Düşünün bambaska bir yüz, tavır seyircileri alıştığı normların dışında baska dünyalara götürüyor. Ya bununla özdeşleşecek ya da reddedecektir. Oyuncunun seyirci ve içinde bulunduğu toplumla olan kabul edilme savaşı burada başlıyor. Eğer yaptığın iş, seçilen roller seyirciye hitap ediyorsa baş tacı ediliyorsun. Almanya’da bu daha radikal bir şekilde kendini gösterir. Çünkü toplum olarak kendi doğruları yerine yeni ve başka gerçeklere alısması zaman alır.
Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz?
Birkaç defa gelen teklifleri reddetmek zorunda kaldım. Diziler çok çabuk yayından kaldırılıyorr. Çalışma koşulları çok farklı. Ama beni saran bir proje olursa severek yaparım.
İnternet dizilerini daha çok tüketeceğiz
Her geçen gün daha çok internetten dizi izleyeceğiz. Zaten küçükken de bunu hep söylerdim. Hayatımıza makinalar girdikçe, boş vaktimiz çoğaldıkça, bu vakitleri daha çok medyaları tüketerek geçireceğiz. Seyirci olarak program çeşitliğimiz artacak. Bu yüzden çok olumlu bir gelişme.