Gazete Vatan Logo

Kızım aşık olduğum adama benziyor

Amerika’da kalsa belki dünyaca tanınmış bir top model olacaktı ama...

1.83’lük boyuyla ve olağanüstü vücuduyla, Amerika’da kalsa belki dünyaca tanınmış bir top model olacaktı. Ama o Türkiye’ye dönüp aile kurmayı tercih etti. Karşımda oturan kadın dünyevi hırslarından arınmış, hayatta iş, güç, mevki, başarı her şeyin boş olduğunu anlamış, gerçek mutluluğu ve huzuru kocasında ve kızında bulmuş. Onlardan bahsederken ifadeleri belirgin şekilde değişiyor, heyecanlanıyor, gözlerinin içi parlıyor. Şu anda sahip olduğu şey, yani ailesi, onun için o kadar değerli ki... Nazar değecek diye, konuşmaya, anlatmaya bile çekiniyor. Siz de kulağınızı çekin, tahtaya vurun, röportajı öyle okuyun! İşte uzun bir aradan sonra, karşınızda Güzideee Duraaaan. Ya da Amerikalıların ona taktığı isimle Guziii!

* Eşinizle nasıl tanıştınız?

Tesadüfen spor salonunda tanıştık. Merhaba, merhaba, derken yavaş yavaş muhabbetimiz ilerledi. Spora da herkesin gittiği yerlere gitmem. Gerçekten spor yapan kişilerin gittiği, nispeten tenha yerleri tercih ederim. Ama o zaman sosyal hayatımın çoğunu sporda geçiriyordum. Eşimi de orada buldum.

* Çok çabuk evlendiniz. Size bu hızlı kararı verdiren ne oldu?

Ben “Tamam bu kişi, o kişi” diye insanların evlenecekleri kişiyi anlayabileceklerine inanmazdım. Ama anlaşılıyormuş. Görür görmez onun eşim ve çocuğumun babası olacağını hissettim. İnsan sezer ya...

* Nesi çarptı sizi?

Çok doğru dürüst bir adam olması. Ne istediğini bilmesi, dolaylı yoldan konuşmayıp, söylemek istediklerini direkt olarak söylemesi... Yaşantısıyla, görüntüsüyle örnek bir insan olduğunu düşündüm. Eşimin ilk evliliğinden 12 yaşında bir oğlu var. Onunla kurduğu mükemmel ilişki de beni çok etkiledi.

* Sonra bir anda ortadan yok oldunuz. Evlilikle birlikte yeni bir yaşam kurma isteği miydi bu?

Çok sıkılmıştım Ayşe. Evlenmesem de mankenliği bırakacaktım. 14 yıl dolu dolu yaptım bu işi. O defileye çık, bu kataloğa çık. Sonu yok ki... Ancak Avrupa’da, Amerika’da çok popüler olacaksın ki, hem çok iyi para kazanacaksın, hem de bu işi ileri yaşlara kadar yapabileceksin. Kate Moss gibi, Cindy Crawford gibi... Türkiye’de modellik de eskisi gibi yapılmıyor. Artık ne eskisi gibi defileler, ne de eskisi gibi kampanya çekimleri var. O yoğunluk kalmadı. Olsa bile dediğim gibi ben çok yorulmuş ve sıkılmıştım. Doymuştum artık.

* Mankenliği kesin olarak bıraktınız sanırım. Peki ya modellik?

Evet, podyumu kesin olarak bıraktım. Çok özel, bana uyan, uzun soluklu bir kampanya olursa modelliği düşünürüm. Para olarak da bakmıyorum. Beni yansıtan bir iş olması lazım.

* Kocanız işinizi bırakmanızı istedi mi?

Hayır, hayır. Dışarıdan nedense öyle gözüküyor. O kadar çok soruldu ki bu bana... Eşim bana çok destek olur, mutlu olmamla mutlu olur. “Bunu yapmayacaksın, etmeyeceksin” diyen bir kişi asla değildir. Ama benim onun yaşantısına uyum sağlamak için bazı şeyleri yapmadığım doğru.

* İç çamaşırı defilesine çıkmamak gibi mi?

İç çamaşırı defilesine meslek hayatım boyunca çıkmadım zaten. Mayo, haute couture... Hiçbirine çıkmak istemiyorum artık. Ailem benim için her şeyden daha önemli, kızım daha önemli, kocam daha önemli...

* Peki “İnsan anne olunca iç çamaşırı-mayo defilesine çıkmamalıdır” diye bir şey var mı?

Öyle bir şey kesinlikle söyleyemem. Çıkanlara saygı duyuyorum. Mesela Heidi Klum anne oldu ama Victoria’s Secret defilelerinde görüyoruz. Çok da hoş ve güzel görünüyor. Bu bir tercih meselesi. Benim vaktimin çoğu kızıma ve kocama ait.

Eşiniz kıskanç mıdır? Sizin gibi güzel bir karısı var?

Her erkek kadar. Siz de güzel bir kadınsınız. Sizin eşiniz de siz kıskanıyordur. “Kıskanmıyorum” diyene inanmam. Ama abartılı değil. Dozunda bir kıskançlık bence her kadının hoşuna gider. Kıskanmayan bir kocam olsun istemezdim açıkçası.

* Peki siz kıskanç mısınız?

E tabii ki. Her kadın kadar. Abartılı değil ama...


* Biraz Amerika’daki modellik günlerinizden bahsetsenize... Orayla Türkiye’yi karşılaştırır mısınız?

En büyük fark Türkiye’de yaptığınız işin Türkiye’de kalmasıydı. Amerika’da bir reklam kampanyasında rol aldığınız zaman o tüm dünyaya sunulan bir iş oluyor. Tabii Türkiye o zamana göre daha ileride şimdi. Moda haftaları, moda şovları oluyor, dünyanın her yerinden insan geliyor. Dünyaca ünlü markalarımız da var artık. Bir de orada çok daha iyi kazanıyorsunuz.

* Ne kadar kalmıştınız orada?

5 yıl.

* En ses getiren işiniz ne olmuştu?

Replay kataloğu, Amerikan Elle çekimleri. Elle’de 8 sayfa yer aldıktan sonra işlerim çok artmıştı.

* Niye dönmüştünüz peki?

Özlemiştim burayı. Kendimi yalnız hissediyordum. Ne kadar iyi işler yapsam da, güzel bir evde otursam da, para kazansam da yalnızlık hissi ağır bastı.

* Kariyeriniz için daha iyi olmaz mıydı kalmak? Belki siz de dünyaca ünlü bir top model olurdunuz.

Ben hırslı biri değilim işte... Dünyaca ünlü bir top model olmak gibi bir hırsım hiç olmadı. Ayrıca bu hiç de kolay bir şey değil. İnanılmaz çok çalışıyorlar. Gecen, gündüzün olmuyor. Bir de o kadar çok güzel kız var ki... New York’ta bir görüşmeye gitmiştim. Dünyanın her yerinden 60 aday gelmiş. Kızların hepsi birbirinden müthişti. Bir tane sıradan tip yoktu. Yani hırs olsa bile kolay değil öyle dünyaca ünlü olmak.

* İster miydiniz biraz daha hırslı olmak?

Yok. Bu bir eksiklik gibi görülebilir. Ama ben seviyorum bu huyumu. Hırs bazen çok hata yaptırabiliyor insana.

* Bebek planlı mıydı? İstiyor muydunuz?

Evet, evet.

* Hamileliğiniz nasıl geçti?

İlk üç ay bulantılardan mahvoldum. Koku hassasiyetim aşırıydı. Klor kokusundan havuza bile giremiyordum. Ama herkesin dediği gibi bir sabah hepsi aniden kesildi, iştahım müthiş açılmış bir şekilde uyandım. Sonrası da gayet iyi geçti.

* Kaç kilo aldınız?

20

* Epey almışsınız.

Özellikle son iki ay çok aldım. Canımın çektiği ve bebeğe faydalı olan her şeyi yedim.

* Miami’de doğurmuşsunuz? Pasaport için mi?

Yok kocamın orada işleri vardı. Onsuz bir doğum düşünemiyordum. O yüzden, ben de onunla Miami’ye gittim. Yoksa burada doğurmak çok isterdim. Hatta dönmeye bile kalktım bir ara... Ama doktorlar izin vermedi.

* Zor oldu mu doğum?

Yok. Bebek dönmediği için sezaryenle doğurdum.

* Doğum sonrası depresyon filan oldu mu?

İlk 15 gün her şeye ağlıyordum. Bebeğime bakıp “Ne kadar masum” diyerek mutluluktan veya “Koliği var, acı çekiyor” diye üzüntüden... Bırak onu, reklam filmi izlerken bile ağladığımı hatırlıyorum. Ama bu kadınların çoğunda oluyormuş.

* Kocanız destek oldu mu?

Çok. Eşimin ikinci çocuğu olduğu için o daha tecrübeliydi. Alt değiştirmesini bile ondan öğrendim. O olmasa belki depresyona da girerdim, bilemiyorum.

* Bakıcınız var mıydı?

İlk üç ay bakıcı istemedim. Kendim bakmayı tercih ettim. Emzirirken odada bebeğimle başbaşa kalmak, anneliği hakkını vererek yaşamak istedim. Dördüncü aydan itibaren bir bakıcı aldım. Ama anne yardımcısı gibi. Hâlâ yüzde 90 kızımın her şeyiyle ben ilgileniyorum. Banyosuyla, uykusuyla, yemeğiyle...

* Doğumdan hemen sonra hiç hamile kalmamış gibiydiniz. Diyet filan mı yaptınız?

Yok canım. Tam tersi, her şeyi yedim. Yani daha çok süt yapan, faydalı şeyleri... Et, tavuk, balık... Emzirmenin kilo vermemde çok etkisi oldu. 7 ay emzirdim. O ara hiç spor da yapmadım. Ama doğumdan bir ay sonra eski kiloma yaklaşmıştım. Yaklaşmasam da umurumda olmazdı. Öyle ya da böyle giderdi kilolar.

* Anne olmak sizi nasıl değiştirdi?

Çok değiştim. Çok daha sakin bir insan oldum. Her şeye daha pozitif yaklaşıyorum. Daha temkinliyim, her davranışıma dikkat etmek zorunda hissediyorum kendimi. Duygusaldım, daha da duygusallaştım. Koruma içgüdüm arttı. Bazen çocuğun üstüne çok mu düşüyorum diye düşünüyorum. Ama üç yaşına kadar böyle devam edeceğim. Sonra anaokuluna başladığı zaman kendi çevresi olacak, arkadaşları olacak. Bir de korkularım arttı. Mesela anne olmadan evvel ölümü filan düşünmezdim, şimdi çok korkuyorum. “Bana bir şey olursa, o ne yapar?” diye düşünüyorum.

* 10 Kadın’da “İnsanlar evliyken başkasına aşık olamaz” demişsiniz. Olamaz mı gerçekten?

“Ben aldatmanın neresi doğru?” dedim. Bu tuhaf bir laf mı?

* Hayır da, “Başkasına aşık olamaz” biraz iddialı değil mi?

İnsanın tek kontrol edemediği şey duyguları. Tabii ki buna engel olamayabilirsiniz. Ama evliyken, başka bir insanla ilişki kurmak bence doğru değil. Böyle bir durumda partnerinize dürüstçe açıklamak gerek durumu. Sence de öyle değil mi?

* Öyle tabii. “Aşık olamaz” deyince yanlış anlaşıldı demek ki...

Aynen bu şekilde söylemiştim ama... Ben ilişki yaşamaya karşıyım. Programda herkes “olabilir, olabilir” diyordu. Evet olabilir ama bu durumda boşanırsın ve aşkını yaşarsın. Aksi takdirde eşe de haksızlık, sevgiliye de...

Evde ailece lego yapıyoruz


* Kaç yaşındasınız?

30

* Selin nasıl bir bebek? Biraz anlatsanıza bize...

Daha 14 aylık ama çok duyarlı bir bebek. Bir sıkıntım olduğu zaman hissediyor biliyor musun? Başını gelip omzuma dayıyor mesela... Karakteri de, tipi de babasına çok benziyor. Bana pek çekmemiş.

* Kıskanıyor musunuz bu durumu?

Yok canım. Kızım aşık olduğum adama benziyor, bundan daha güzel ne olabilir.

* Ailecek yapmaktan keyif aldığınız şeyler ne?

Selin abisine tapıyor. Kaan eve geldiğinde sevinçten deliriyor. Onun yaptığı şeylere çok ilgi gösteriyor. Hep beraber lego yapıyoruz mesela. Ailecek tatil de çok keyifli. Gerçi bir kez Bodrum’a gittik ama ilk fırsatta tekrarlamak istiyoruz. Çok da anlatmayayım. Ben nazara çok inanırım.

* Ben de... Söz konusu çocuklarım olduğunda şükrederken ve kulağımı çekip tahtaya vururken buluyorum kendimi.

Aynen. Maşallah, Allah bağışlasın bunlar çok güzel laflar. Ama benim en çok hoşuma giden laf ne biliyor musun Ayşe? “Allah analı babalı büyütsün.” Anne baba çok önemli çünkü... Onların bize çok ihtiyacı var. Özellikle de anneye...

* Başka çocuk düşünüyor musunuz peki? Annelikten çok keyif almış görünüyorsunuz.

İstiyorum tabii. Bebek görünce, o minik hallerini özlüyor insan. Bunun için bir zaman yok kafamda ama bir tane daha olsa güzel olur elbette. Annelik çok çok güzel bir şey. Her kadının bu duyguyu yaşamasını isterim.

Haberin Devamı