'Kıvanç’a aşık olmamak imkansız'
Bu yıl Malatya Film Festivali’nin onur konuğu olan Nastassja Kinski’yi Malatya’da yakaladım. Sinemada geçen ışıltılı bir ömürün hikayesini ve bedellerini anlattı.
Nastassja, sinemada herkesin imreneceği bir kariyerin oldu. Dünyaya yeniden gelseydin yine Nastassja Kinski olarak mı gelirdin?
Belki evet belki hayır. Belki gelmezdim. Hayatta başka insanların yükünü çok fazla taşıdım. Hayatımdaki erkeği seviyorum. Ailemi seviyorum. Ama başka bir insan da olsam yine onları severdim. Yani başka biri de olabilirdim. Ama kim olursam olayım hep sevgiye odaklanırdım. Ve şu anda olduğum kişiden bir parça taşımak isterdim. Ama sevdiğim insanlar yine hayatımda olsun isterdim.
Sinemaya çocuk yaşta başladın. Filmlerin içinde büyümek nasıl bir duyguydu?
Benim gibi hayata erken başlayanlar hep yetişkinlerle birlikte oldukları için kendi yaşıtlarıyla olmayı özlerler. Ben de o zamanlar yaşıtlarımla olmayı özlerdim.
Pişmanlık var mı?
Hayır, sadece yaşıtlarımla büyüyemediğim için, belki. Yetişkinlerle olduğum için hep sessizdim. Yetişkinlerle konuşmak istemiyordum. Gençleri ne yaparlarsa yapsınlar kendi yaşıtlarıyla olmaya teşvik ediyorum. İnsan zamanını yaşıtlarıyla paylaşırsa, konuşursa kendini daha güçlü hissediyor...
Bir dönem tüm yönetmenlerin, yapımcıların peşinden koşması nasıl bir duyguydu?
Harika insanlar vardı etrafımda. Sanatçılar, dansçılar, fotoğrafçılar, mesela Andy Warhol... Çok sevdiği işleri yapan güzel insanlarla beraberdim hep.
Boğa yılanıyla çıplak fotoğrafının hem çocuksu masumiyetini, hem kadınsılığını yansıttığı için en iyi fotoğrafın olduğu söylenir, sence nasıldı?
Müthiş bir fotoğrafçının lensinden göründüm. O zaman photoshop yapılmıyordu. O yüzden çekim saatler sürdü.
Bir hayvanla iletişim kurarken içimdeki hayvanı dinledim...
Yılandan korkmadın mı?
Korkmadım çünkü oradaki insanlara güvendim. Bir hayvanla iletişim kurarken içimdeki hayvanı dinledim ve hareketsiz kaldım.
Mike Figgis çektiği ‘Bir gecelik aşk’ filminde senin için ‘çok talepkar bir oyuncu’ demiş.
Ben bir oyuncu olarak o filmde çok zor bir şey yapıyordum. Wesley Snipes’la sevişme sahnesi vardı. Filmde sevişme sahnesi çekmek hiç bir zaman kolay değil. Ama Figgis neden bahsediyor bilmiyorum çünkü sette herkesle anlaştım.
15 yaşında Oscar ödüllü filmde yer aldın, Tess.
Roman Polanski bir baba figürü gibi miydi senin için?
Aktörlere eşit davranan bir yönetmen. Seninle ilgili bir vizyonu varsa mutlaka gerçekleştirir. Mesela Adrian Brody’i ‘Piyanist’te uzun süre çalıştırdı. Bana filmden bir yıl önce Tess kitabını verdi ve beni oyunculuk okuluna yolladı. Aksanım üzerine de uzun süre çalıştırdı. O filmde bir çocuktan yetişkine geçmem konusunda bana büyük bir şans ve hazırlık süresi tanıdı.
‘Tess filmiyle çocukluktan yetişkinliğe geçtim’
Tess senin en özel filmin miydi?
Evet bir yetişkine dönüştüğüm filmdi. Tess’de çok küçüktüm. Yönetmenler çoğunlukla küçük oyunculardan yararlanırlar ama Polanski çok farklıydı. O çok sofistike bir yönetmen. Sana bir oyuncu olarak onurunla oynama şansı veriyor.
Hollywood’a geçiş süreci nasıl, sancılı diyebilir miyiz?
Almanya’dan gidip geliyordum. Amerika’yı çok seviyorum. ABD’deki yaşamın basitliğini. Amerika’da eğer çok çalışırsan insanlar sana bir şans veriyorlar. Eğer düşersen Amerika’da biri mutlaka elinden tutuyor. Yardım, dayanışma var.
Holywood için biz vahşi rekabet var diye biliyoruz. Sizce de bu doğru mu?
Çok büyük bir ülke ve çok insan var. Dolayısıyla da rekabet var ama bu seni daha fazla kamçılıyor. Daha fazla çalışmana neden oluyor. İyi tarafı bu.
Holywood’da yaşamaktan memnun olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Holywood Los Angeles’ın bir kısmı.
Sporcuların belgeselini çekeceğim
Bir aktrist olarak yaşlanmak seni mutsuz etmedi mi?
Bu tabi ki korkutucu. Her yerde ‘o eskiden böyleydi, artık öyle değil gibi’ şeyler duyuyorsun. Ama yine de yaptığın şeyi yüzde yüz yapmaya devam etmen lazım.
Şu an nasıl projelerin var?
Hayatım boyunca sürekli film çektim, şimdi o kadar yapmıyorum. Başka planlarım var. Bir belgesel yapıyorum. Dünyanın bütün ülkelerinden şampiyon atletlerle ilgili bir belgesel. Türkiye’den de atletler olacak.
‘Kıvanç’a aşık olmamak imkansız’
Türk sinemasını takip ediyor musun?
Sinemanızın 100. yılını kutluyorum. Cannes’da büyük ödül aldınız. Bal filmi de Altın ayı almıştı. Sinemanız için harika bir şey. Kelebeğin Rüyası’na bayıldım. Ama sonunu sevmedim. Oyuncular harikaydı. Özellikle Kıvanç Tatlıtuğ inanılmaz dokunaklı oynuyor. Ona aşık olmamak imkansız. Çok şefkatli ve duygu dolu. Ama final öyle olmamalıydı. Neden ayrıldılar sonunda? Çocuk hasta ama birbirlerini seviyorlar. Kız hasta olduğunu anlıyor ve gidiyor. Çocuk onun gitmesine izin veriyor.
Sen olsan ne yapardın?
Birlikte kalmalıydılar. Ama bu benim hayalim. Yönetmenin seçimi farklı olmuş. Müziğine, yönetmenliğine bayıldım ama.
Türkiye’yle ilgili anektod var mı?
6 yaşındayken İstanbul’da kayboldum. Puding dükkanı vardı, çikolata, vanilya. Bana biraz ikram ettiler. Pudingi yerken annemi kaybettim. Sonra dolaşmaya başladım ve bir anda Sultanahmet’i gördüm. Büyülenmiş gibiydim. Kayıptım ama İstanbul’da kendimi güvende hissettim.