Karaya köprü ile bağlı bir ada Cunda
Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı Cunda Adası, zamanı ve mekânı unutmak, denizin ve enfes yemeklerin tadına doymak için gidilmesi gereken yeryüzü cennetlerinden biri.
Ulaşımın bazen sınırlı olması, yerleşik nüfusun azlığı adaları şehrin kalabalık ve kaosundan koruyor. Cunda da o adalardan. Burada telaş ve koşturma, yetişmesi gereken işler, trafik yok. Zaman sanki durmuş ve siz o duran anın içinde gezintiye çıkmış hissine kapılıyorsunuz.
Cunda, yaz aylarında da çok keyifli ama size önerim Cunda’ya kalabalıkların olmadığı bahar aylarında gitmeniz, adanın keyfini ve huzurunu doyasıya çıkarmanız.
Cunda’nın bugünkü resmi adı Alibey Adası. Bu adı hakketmek için değerli bir hikayesi var adanın. Birinci Dünya Savaşı‘nın ardından Ayvalık’ı işgal etmek isteyen Yunanistan ve işgale karşı çıkmayan padişaha direnen Ali Bey (Çetinkaya), ülkedeki ilk direnişi başlatacak olan kurşunu ateşlemiş. Bu aynı zamanda Kurtuluş Savaşı‘nda atılan ilk kurşun olması bakımından sembol bir anlam taşıyor.
Türkiye’nin ilk Boğaz köprüsü
“Ayvalık Adaları” veya “Yund Adaları” olarak tanımlanan irili ufaklı yirmi iki ada ve adacıktan en büyüğü ve üzerinde yerleşime tek izin verileni Cunda. Rumlar bu adalara “Mis Kokulu Adalar” anlamına gelen “Moshonisi” diyorlar. Cunda ile Ayvalık arasında yer alan Lale Adası ise, 1817 yılında denizin doldurulmasıyla anakaraya; sonra da 1964’te inşaası tamamlanan bir köprüyle Cunda Adası’na bağlanmış. Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü olma özelliğini taşıyan bu köprü sayesinde de Cunda Adası, yalnızca deniz yoluyla değil, kara yoluyla da ulaşımın sağlanabildiği bir ada olmuş.
Antikacıları, hediyelik eşya dükkanlarını gezerek alışveriş keyfi yapabileceğiniz gibi Ada’nın tarihi ve doğal güzelliklerini görmek için de bir plan uygulayabilirsiniz. Ada sokaklarında dolaşırken Cunda kedileri ile selamlaşmayı da unutmayın tabii.
Cunda’daki zamanınızın büyük bölümünü sahil boyunca uzanan yolda yani Mevlâna Caddesi’nde geçireceksiniz. Yolun araç trafiğine kapalı olması harika, gecesi ayrı gündüzü ayrı güzel Cunda sahilinin tadını doya doya yaşayabiliyorsunuz. Sahil başlangıcındaki Despot Evi, adanın en eski ve önemli yapılarından. Ev hakkında ilginç bir hikâye var. Rumlar, Yunanistan devlet olduğunda mutluluktan Despot’a çok yüklü bağışta bulunmuşlar. Despot bu paranın bir kısmı ile 1862 yılında bu tarihi yapıyı yaptırıp rahat bir yaşam sürmüş. 1877 yılında yaşanan bir baskında Despot evinde öldürülmüş ve evdeki yüklü altın ve gümüş kupalar çalınmış. Daha sonraları Öksüz evi, hükümet binası gibi çeşitli amaçlarla kullanılmış.
En romantik tepe...
Adanın en yüksek noktası “Aşıklar Tepesi”nden hem Cunda’yı hem çevredeki adaları ve Ayvalık’ı izleme şansını kaçırmayın. Bu tepeye çıktığınızda ayrıca Rahmi Koç tarafından restore edilen Agios Yannis Kilisesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Bu yapı 17-18’inci yüzyılda kilise hukuku hakkında zengin bir kitaplığa sahipmiş. Zamanla harabeye dönüşen yapı 2007 yılında Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından güzel bir kitaplığa çevrilmiş. Muhtar Kent’in babası olan eski büyükelçi Necdet Kent ve eşi Sevim Kent’in adı verilen kitaplıkta Muhtar Kent’in bağışladığı ve babasına ait 1300 adet kitap sergileniyor. Kitaplığın değirmeni Cunda Adası’nın sembolleri arasında yer alıyor. Kitaplığın hemen önünde yer alan ufak kafesine oturarak muhteşem manzaraya karşı soğuk limonatanızı içebilirsiniz. Değirmenin giriş katında ise ufak bir hediyelik eşya bölümü var.
Cunda Adası’nın kuzeyine doğru uzantısı olan Patriça adanın en güzel denizine sahip olmasının yanı sıra önemli tarihi yapılardan biri olan Ayışığı Manastırı’na ev sahipliği yapıyor. Sarımsak taşından yapılan ve Bekar Kızlar Manastırı olarak da bilinen yapının tarihi 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Yıllar boyunca harabeye dönen yapı Suzan Sabancı tarafından başarılı bir restorasyon sonucunda müzeye çevrilmiş. Panaya Kilisesi ziyaret edilebilir ancak yeterli koruma ve bakım sağlanamadığından bu tarihi binadan geriye kalanlar çok az.
Cunda’ya gelmişken Ayvalık’tan zeytinyağı almadan gitmeyin derim.