Gazete Vatan Logo

Kadınlar güneşe açılan kapıları daha büyük cesaretle aralıyor

Ayşe Kulin’in yeni romanı Tutsak Güneş piyasaya çıktı. Kitapta, bilim kadını Yuna, geçmişine, kaderine, bir kadın olarak tutkularına sahip çıkarak gerçekleri sorgulamaya başlar. Topluma dayatılan kurallar, yasalar ve sansürün mutlak olmadığını fark eden Yuna, sorumluluğunu üstlenip, güneşe açılan kapıyı aralamayı göze alır. Kulin’le kitabını konuştuk…

Kadınlar güneşe açılan kapıları daha büyük cesaretle aralıyor

Yuna gibi kadınlar gerçekte de var mı?

Gerçek hayatta da mucit, kırkından sonra aşık olan kadınlar var. Mahalle baskısından dolayı başını örtenler var. Başını inancından dolayı kendi arzularıyla örtenler var. İçinde yaşadıkları ortamdan memnun ya da gayrı memnunlar var. İşinden başını kaldıramayan ya da dalgacılar, güçlüler, dayak yiyenler, aşka düşenler var. Kısacası Yuna gibi kadınlar da, arkadaşı Odelya gibileri de, hatta annesi Samira gibi çılgınları da, evet var, hem de dünyanın her tarafında.

Tutsak Güneş günümüze göndermeler yapıyor mu?

Romanımın göndermelerine okur karar verebilir. Bu ülkede halinden hiç memnun olmayan da mevcut, gidişattan son derece memnun olan da. Dolayısıyla, gönderme var mı yok mu, bu okurun kendi kişisel dünya görüşüne kalmış.

Kadınlar güneşe açılan kapıları daha büyük cesaretle aralıyor

Sizce de distopik bir roman mı Tutsak Güneş?

Ramanis Cumhuriyeti’nde yaşayanların bir kısmı halinden şikayetçi değil. Diğer bir kısmı ise arayış içinde. Dolayısıyla bu sorunun yanıtı yine okurun bakış açısına bağlı ama romanda ayrıca bir de doğal afet var, güneş sürekli bir sis perdesinin gerisinde. Güneşin hiç parlayamadığını düşünürsek, doğa şartları açısından, hikayenin geçtiği ülkeye ‘distopik’ benzetmesi, doğru yaklaşım olur.

Haberin Devamı

Günümüzde kadınların en önemli sorunları artık neler?

Günümüzde kadınlar o kadar değişik katmanlarda yaşıyorlar ki! Siz hangi birimizin sorununu soruyorsunuz? Kendini savunabilen kadın da var Türkiye’de, tamamen çaresiz olanı da. Eğitim ve donanım bakımından, erkeğin başa çıkamayacağı kadın da var, zır cahil ve tamamen erkeğe bağımlı olanı da. Neticede sıradan vatandaş hoyratlaştıkça (kabalık, hoyratlık, edepsizlik yükselen değer haline geldi çoktan) sadece kadın değil, kaba kuvvete inanmayan erkek de şiddetten nasibini almaya başladı. Hayatını kaybedenler için bırakılan çiçekleri tekmeleyen ayılar var oldukça, bence artık kadın -erkek, ayırımı yapmadan, hepimizin bir sorunu var, yalnız ve acılı ülkemizde.

Yuna da bu ülkede yaşayan biri

"Tutsak Güneş'te, genç bir kadının unutulmaz uyanış hikâyesini anlatılıyor” deniyor. Sizden bu konudaki yorumlarınızı alabilir miyiz?

Haberin Devamı

Bir yazarın kendi romanını eleştirmesi doğru değil. Ama şu kadarı doğru: Bu bir uyanışın hikayesi. Tutsak Güneş, bir diktatörün buyrukları altında yaşayan bir ülkeyi, Yuna da bu ülkede yaşayan herhangi bir kadını temsil ediyor. Önceleri hayatından memnun. Aşık olacağı adamın ise, rejime itirazları var. Yuna, tıpkı masallarda olduğu gibi, bir prens tarafından öpülmeyi bekleyecektir, uykusundan uyanmak ve nelerin olup bittiğini görmek için.

Kendini tanımak için gönül gözünü açmalı

Aşkın bu ilişkiler ağı içindeki yeri nerede?

Aşkın, hayatın içindeki yeri neredeyse tam da orada. Yaşamın orta yerinde. Aşk olmayınca, Yuna eksik kalıyor. Hem kendini tanıması hem de etrafında olup biteni fark etmesi için, gönül gözünü açması gerekti. Yoksa işiyle evi arasında, annesiyle ve oğluyla didişerek yaşayıp gidecekti.

Aşk evrilebilir ama daima var olacaktır

Sizce dünya artık neyi unutmuş görünüyor?

Romanda mı, yaşadığımız dünyada mı? Romanda bir özgürlük sorunu vardı. Ama bu günün gerçek dünyasında bir vicdan sorunu var. Güçlü devletler kendi çıkarları adına, kendileri kadar güçlü olmayan devletleri sömürmek için, önce demokrasi getirme bahanesiyle darmaduman ediyor, sonra da kendi yarattıkları canavarlarla, onları baş başa bırakıyorlar. Sebep oldukları savaşların, göçlerin ceremesini de yine bizlerin çekmesini bekliyorlar. Dünya, bence batı-doğu ayırımı yapmadan, vicdanını kaybetti.

Haberin Devamı

Aşkın olmadığı bir dünya mümkün mü?

Aşkın olmadığı bir dünya mümkün değil. Aşk biçim değiştirebilir. Romantik aşktan seksüel aşka hatta zihinsel aşka evrilebilir. Uzun süreli ya da mevsimsel olabilir. Ama bir biçimde mutlaka var olacaktır, hayatta. Romanlar da hayatı anlattığı için, kaçınılmaz olarak romanlarda da.

Türk kadınları olarak bizler şu anda nerede duruyoruz?

Hangi tür Türk kadını olduğumuza bağlı. Köyde yaşayan kadın, tarlada çalıştığı, ürettiği sürece, bir dereceye kadar özgürlüğüne sahip. Kasabadaki korkunç bir baskı altında. Cumhuriyet değerleriyle büyüyenler hakları elden gidecek diye korku içinde. Merdiven altı kurslarda yetişenler sorgulayamadıkları için, hallerinden memnun. Dini eğitimi doğru dürüst almış olanlar da herhalde şaşkındır, dürüst, alçak gönüllü, merhametli olması gereken Müslümanlara ne oldu diye soruyor olmalılar.

Haberin Devamı

Farkındalık yaratabilir

Kitabınızla ilgili sizden bir yorum almak isterim. Ne kadar dışarı çıkabilirseniz o kadar dışarıdan bakarak

Bu romanım da, her roman gibi bir kurgu. Kurgu, hayal edilmiş, uydurulmuş demek. Roman, bir belgesel ya da tarih kitabı olmadığı için, okura iyi vakit geçirtmekle de mükelleftir. Tutsak güneş, olmayan bir ülkede, hiç bir zamanda geçiyor, dikta rejiminde bir kadının ülkesinde yaşananlara uyanışını anlatıyor. Sürükleyici bir akışı, hikayesi var, yer yer de eğlenceli. Bu arada, bazı farkındalıklar da yaratabilir.

Kadın yazarlar çok yaratıcılar

“Kadın yazarlar hiç geride değiller hatta daha da cesurlar. Bir arada çok güçlü ses çıkarıyoruz."

Sihirli gücünüz olsa bugün onu ne için kullanırdınız?

Söylemeyeyim daha iyi.

Türkiye'deki yeni kadın romancılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce roman yazmanın bir matematiği var mı?

Kadın yazarların çok yaratıcı olduklarını düşünüyorum ve kadının edebiyat dünyası içindeki durumlarını hiç de zor görmüyorum. Bana orta okul ve lise yıllarımda, edebiyatı sevdiren yazarların çoğu kadındı. Nezihe Meriç, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Firuzan gibi. Bu gün de Ayla Kutlu, Buket Uzuner, Nazlı Eray, Elif Şafak, İnci Aral gibi ve daha pek çok ünlü ve başarılı kadın yazar var. Erkeklerden çok daha fazla satan Canan Tan var. Kadın yazarların gerisinde olmadıkları gibi, bence çok daha cesurlar. Ben kadın yazar olarak, hemcinslerimin arasında sivrilmiş değilim...iyi ki de değilim. Bir arada çok güçlü bir ses çıkartıyoruz, biz edebiyattaki kadınlar.

Yazmanın matematiğine gelince, sanırım bu, erkek yazarların daha başarılı olduğu bir alan. Ben oldum olası ikiyle ikiyi zor topladım.