Kadın sağlığında devrim gibi buluşlar
Kadın- Doğum Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak “Erken doğuma çare olarak rahim boynuna yapılan progesteron tedavisi ve anne karnındaki bebeğin gen yapısını tespit eden kan tahlilinin tıpta devrim olarak kabul edileceğini söylüyor.
Prematüre doğumların engelenmesinde progesteron tedavisi çok yeni bir gelişme diyebilir miyiz?
Evet. Yeni geliştirilen tedavi ile gebeliğin 20-23’üncü haftasında rahim boynunun ölçülmesi ve kısalma varsa vajinal yoldan progesteron tedavisine başlanması söz konusu. Bu sayede yüzde 75-80 oranında erken doğum engelleniyor.
Rahim ağzı dikişlerini hepimiz biliyoruz. Orada da düşük yapma olasılığı şansı var mı?
Hem enfeksiyon riski, hem de oradaki amniyon kesesini patlatarak erken düşüğe sebep olma riski var. Progesteron tedavisini aynı zamanda ikiz ve üçüz gebeliklerde de kullanıyoruz. Onlarda erken doğum olma riski çok daha fazla.
Bir diğer yeni gelişme de sanırım kan testi uygulaması?
Bu da kadın doğum ya da gebelik biliminde en önemli konulardan birisi. Anne kanındaki bebek hücrelerinin gen yapısı kan tahlili ile ortaya çıkarılıyor. Biliyoruz ki gebelikte, özellike 35 yaş ve üstü grupta görülen en önemli kromozom anomalisi ‘down sendromu’dur. Anne yaşı arttıkça bu olasılık da artar. Bu amaçla yapılan bazı tarama testleri var. Herkesin bildiği ikili test denilen, gebeliğin 11-14’üncü haftaları arasında yapılan test. Bunlar arasında en eskisi, gebeliğin 16-18’inci haftaları arasında yapılan üçlü test. Bu testin doğruluk oranı yüzde 60’larda olduğu için daha yeni testlerin gündeme gelmesi söz konusu oldu. 1900’lü yıllarda benim de yanında çalıştığım Yunanlı profesör Kypros Nicolaides, ikili testi geliştirdi. Bu testte bebeğin ense kalınlığına bakılıyor, bunun yanında anne kanında iki tane hormona bakılıyor, bunlar kombine ediliyor. Bebekte görülebilecek en önemli 3-4 tane kromozom anomalisi yüzde 85-90 doğruluk oranıyla tanımlanabiliyor. Fakat bunun da yanılgı payı var. Son yıllarda daha efektif testler aranmaya başlandı. Amniyosentez dediğimiz test invaziv bir uygulama. İkili ya da üçlü testte problem çıktığı zaman, anne karnına ince bir iğneyle girilip amniyo sıvısı ya da bebeğin plasentasından doku örneği alınıyor. Bu şekilde bebeğin gen yapısı ortaya çıkıyor. Fakat bunlar inzaviv testlerdir, her birinde yüzde 1-2 düşük oranıyla sonuçlanması gibi bir durum söz konusu. Non-inzaviv dediğimiz, annede düşüğe sebep olmadan hangi yöntemler kullanılabilir şeklinde araştırmalar yapıldı. Yeni testle anne 10’uncu gebelik haftasından sonra direk olarak kan veriyor. Anne kanına karışan bebek hücrelerinden bebeğin DNA yapısı ortaya çıkarılıyor. Bunun doğruluk oranı yüzde 99. Bu kadın doğumdaki devrim niteliğindeki olaylardan biri.
Kan testi hangi durumlarda zorunlu olarak yapılmalı?
Ailede mesela daha önceden genetik bozukluğu olan çocuklar var, annenin anksiyetesi var, anne, ileri anne yaşında. Çünkü modern hayatla beraber anneler daha geç hamile kalıyor. O yüzden bu testle gebeliğin 10’uncu haftasından itibaren yüzde 99’luk doğruluk oranıyla en sık görülebilecek kromozom anomalilerinin saptama şansına sahibiz. İkiz gebeliklerde de yapılması büyük şans.
Prematüre nedir? Bizim bildiğimiz erken doğuma mı tekabül eder? Yılda 15 milyon erken doğumdan bahsediliyor.
Normal doğum süresi 40 haftadır. Eğer doğum 36 hafta ve öncesinde sonuçlanırsa buna prematüre yani erken doğum diyoruz. Dünyada aşağı yukarı yılda 15 milyon erken doğum oluyor. Türkiye’de oran yaklaşık yüzde 12, dünya sıralamasında 56’ıncı sırada. Oldukça yüksek bir oran. Erken doğum niçin önemli? Çünkü erken doğan bebeklerin taşıdığı sorunlar, erken doğumun ülkeye ve sağlık açısından ekonomik harcamalara getirdiği büyük yük, ailelere getirdiği maddi ve manevi yük travma... Olayın üç boyutu var. Erken doğuma baktığımız zaman, anne karnındaki ve ilk aydaki ölümlerin yüzde 70’inden sorumlu olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde ‘serebral palsi’ dediğimiz, bebekte zeka geriliği oluşması ve spastik çocukların yüzde 7’sinde, çocukluk çağı körlüklerinin yüzde 30’undan sorumlu bir olay.
Erken doğum kader değil
Peki, önlem almamıza rağmen erken doğumla karşılaştık. Sonrasında yapılacak şeyler neler peki?
Bazı takip veya tedavi protokolleri var. Hamileliğin başından itibaren anne adayının vajinal enfeksiyonlar açısından araştırılması, hastalıkları varsa zamanında tedavi edilmesi ve 20-23’üncü hafta arasında -ki bu konu çok önemli- rahim ağzı ve rahim boynunun ölçülmesi, belirli bir kısalığın altındaysa progesteron tedavisine vajinal yoldan başlanması erken doğumu fark edilir bir şekilde azaltıyor.
Eğitimle vakaların yüzde 75’i engellenir
Erken doğum olmaması için anne-babaların nelere dikkat etmesi gerekiyor?
İyi eğitim ve sıkı takiple erken doğum olgularının yüzde 75’i engellenebilir. Bu bağlamda nedenleri ele aldığımızda düşük sosyo-ekonomik koşullar, sigara kullanımı, çok erken veya geç anne olmak, birtakım metabolik hastalıklar erken doğumdan sorumlu olarak gösteriliyor. Vajinal enfeksiyonlar da faktörler arasında. Bunların zamanında tespiti ve ve gerekli tedaviyle erken doğum önüne geçilebilecek bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. ABD’de bazı araştırma kliniklerinde devlet, sağlık sektöründe bu araştırmalara büyük yatırım yapmakta. Erken doğumun ülkeye getirdiği ekonomik yükü azaltmak için. Çünkü erken doğan çocuklar, belirli bir süre yoğun bakımda kalmak zorunda. Bu çocuklar ileri yaşlarda da bazı nörolojik gelişim bozuklukları, yaşıtlarına göre gerek zeka gerekse de gelişim açısından daha düşük gelişim gösteriyor.