Gazete Vatan Logo

Joan Miró; Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar

Joan Miró; Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar

20’inci yüzyılın önemli sanatçılarından Joan Miró’nun “Kadınlar, Kuşlar ve Yıldızlar” sergisi Sabancı Holding’in katkılarıyla 23 Eylül’de Sakıp Sabancı Müzesi’nde!

İspanya’nın rengarenk kültürünün eserlerine yansıdığı sanatçılar; Picasso ve Dali’nin eserleri daha önce Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) tarafından Türkiye’ye getirilmişti. Sıra Miro’da… Miro sergisi öncesinde Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile Miro’nun son 27 yılını geçirdiği Mayorka’daki atölyesi, evi ve Barcelona’da bulunan vakıf binası ile müzesini gezdik. Miro’yu yakından tanıdık ve hissettik diyebilirim. Dahası Mayorka’da eserler paketlenirken de torun Joan Punyet Miro’dan dedesini dinledik. Torun Miro, evde ve müzede bulunan eserlerin pek çoğunun ilk kez İstanbul’da izleyici karşısına çıkacağını müjdeledi. Miro’nun eserleri gerçekten de Andre Breton’un söylediği gibi, büyük bir coşku, özgürlük ve soyutlama içeriyor. Dolayısıyla sıkıcılıktan tamamen uzak, çocuksu ama bilge bir anlatımı var. Evet, Miro’yu izlerken bir kültürün, Katalan kültürünün kişilik özellikleriyle nasıl bütünleştiğini ve izleyeni bambaşka bir dünyaya götürdüğünü gördük...

20’inci yüzyılın ikinci yarısında etkili olan Joan Miró‘nun olgunluk dönemine odaklanan sergi, “Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” adıyla 23 Eylül’de sanatseverlerle buluşuyor. Sabancı Holding sponsorluğu ile düzenlenen sergi, Barselona’daki Joan Miró Vakfı, Mallorca’daki aile koleksiyonu Successió Miró ve yine Mayorka’daki Pilar ve Joan Miró Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirildi. Miró‘yla İstanbul’da buluşacak olan sanatseverler, sanatçının Akdeniz kültüründen aldığı enerjiyi hissedecekler.

Sergiyle ilgili bilgi veren SSM müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Sergi, kariyerinin erken döneminde sürrealizme yakın duran Miró‘nun sanata ve hayata dair bakış açısını ve resimlerinin ayırt edici özelliğini sanatseverlerle buluşturmayı amaçlıyor. Bize göre müze, sanatçıyı, onun eserlerini ve çevresini her yönüyle değerlendirerek, geniş kapsamlı bir bakış açısı sağlayan kurumdur. Esasen, bir müzeyi, galerilerden ve sanat fuarlarından ayıran en önemli özellik de budur. Eylül ayında izleyicilerle buluşacak “Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” isimli sergi, “müze, sergi ve sanat fuarı nedir, nasıl olmalıdır” gibi konuları tartışabileceğimiz bir fırsat sunacak. Böylece sergi, son yıllarda İstanbul sanat çevrelerini de içine alarak yaşadığımız bazı kavram karmaşasına yol açan deneyimlerin daha iyi irdelenmesine yardımcı olacak” diyor.



125 eser Türk izleyici ile buluşuyor

Bünyesinde 125 eser bulunduran Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar sergisi dahilinde, yağlıboya ve akrilik tablolar, taşbaskı, aside yedirme baskı yanı sıra Miró’nun assemblage tekniğiyle bir araya getirdiği eserlerin tüm aşamaları model ve çizimlerle beraber yer alıyor. Bunun yanında sergide halılar, dokumalar, seramik ve şiir kitapları gibi sanatçının farklı tekniklerdeki çalışmalarını sanatseverlerle buluşacak, kimi eserler ve sanatçıya ait kişisel eşyalar ise dünyada ilk defa Türkiye’de Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenecek.

Serginin başlığı olan Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar sanatçının kırk sene boyunca kullanmaya devam ettiği ve sonraki çalışmalarında doruğa erişen bir temaya gönderme yapıyor. SSM’nin sergiye ilişkin açıklaması şöyle: “Joan Miró’nun olgunluk yılları, ekonomik endişelerin, İspanyol İç Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği belirsizlik ve sıkıntıların üstesinden gelmesi ve 1956 senesinde Palma de Mallorca’ya yerleşmesi sebebiyle muhtemelen sanatçının en keyifli dönemi olmuştur. Sanatçı burada büyük ölçekli çalışmasını, eserlerini çeşitlendirmesini, resimlerine eşlik edecek heykel ve baskılar yapmasını ve dokuma çalışmalarına başlamasını mümkün kılan ve dostu mimar Josep Lluís Sert tarafından onun için tasarlanmış geniş bir stüdyoya sahip olmuştur. Yıllar içinde Miró, tematik sınırlarını keskinleştirmiş, üslubunu tanımlamış, sadece ana renkleri kullanır olmuş ve kısıtlı sayıda öğelerden oluşan biçimsel bir dil oluşturmuştur: Bu öğeler, kadın, kuş, ay, güneş ve takımyıldızlar, kaçış merdiveni, daha genel kavramlara, yeryüzü ve gökyüzüne, aralarındaki bağlantı ve ideal uyum olasılığına gönderme yapıyorlardı. Sanatçının tüm yapıtlarının kavramsal yapısında bulunan işaretler dilinin birleşmesiyle oluşan bu özgürlük, sanatçının teknik açıdan deneyselliğe kendini tamamen adamasına müsaade etmiştir.