İz bırakmak için değer vermek lazım!
Sektörde 25 yılı geride bırakan Lobby’nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Uzun, “Sevgi, emek ve özen tekrara düşmez, tekrarı insanı ve insanlığı geliştirir” diyor.
İletişim sektörün öncülerinden olan ve 25 yılı geride bırakan Lobby'nin kurucu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Uzun, "İş hayatında keşkeleri, amaları olmadan bir hayat sürmeye çalışıyorum. Çocuklarıma ve ekibime gelişimi, başarıyı anlık Nolaylarla, zaferlerle değil, bizleri mutlu edecek araçlar olarak görmelerini tavsiye ediyorum" diyor. Sektörde 25 yılı geride bırakan Lobby'nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Ünal Uzun, "Sevgi, emek ve özen tekrara düşmez, tekrarı insanı ve insanlığı geliştirir" diyor
-Yıllardır iletişim sektörünün öncü isimlerinden birisiniz. Geçen zaman içinde her şeyde olduğu gibi iletişim alanında da yaşanan değişim ve dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu alandaki gelişmelerin artıları ve eskileri neler oldu?
İletişimdeki değişim genellikle iletişim araçlarındaki çeşitlilik ve özellikle de dijital imkanlarla açıklanıyor. Eğer iletişimi bir uzmanlık, bir disiplin olarak alacaksak; iletişim araçlarının, yöntemlerinin çeşitlendiğini söyleyebiliriz. Ama iletişimin hedefinin değiştiğini düşünmüyorum. İletişimin özü ve temel hedefi; anlamak ve anlatmaktır. Anlamak ve anlatmak çabası devam ettikçe yöntem ne olursa olsun, duygu ve aklın birlikteliği önemini koruyacaktır. Çünkü etkili ve doğru içerik, bu ikisinin harman yerinden çıkmaya devam edecektir.
BUGÜNKÜ DÜNYADA İLETİŞİM DAHA DEMOKRATİK BİR İLİŞKİ YARATIYOR
-Herkes iletişimci olup bunu meslek haline getirebilir mi? Kişilerde veya şirketlerde gördüğünüz eksiklikler neler?
İletişim, çok boyutlu bir kavram. Sadece ne anlattığınız değil, neyi, nerede kime anlattığınız da önemli. Gerçek iş sonucu ise, karşınızdakinin ne anladığı… Böyle bakınca, ben bugünün dünyasında iletişimde yaşanan açmazların çoğunun; anlamaktan çok anlatma çabasının öne çıkmasından kaynaklandığını görüyorum. Anlamak daha zordur. Çünkü anlama çabasında, bir de karşı taraf vardır. Oysa tıpkı bugünün dünyasında olduğu gibi twitter’da, facebook’ta ya da yüz yüze iletişimde anlatmak çok daha bireysel bir iştir ve daha kolaydır. Zor olandan kaçıp sadece anlatmaya odaklanmak, kişileri de kurumları da iletişimden uzaklaşıyor. Bugünkü dünyada iletişim daha demokratik bir ilişki yaratıyor. Bir marka, bir kurum artık ‘Ben sözümü söyleyeyim, bir sonraki kampanyaya kadar da kulaklarımı tıkayayım’ deme lüksüne sahip değil. Marka, kendisine gelen her bildirimden yararlanmayı bilmeli, kendisini ‘anlatan’dan ‘anlayan’ pozisyonuna taşıyabilmeli. Demek ki buradaki kritik nokta, her aşamada karşılıklılık ilkesinin çalıştırılması; anlamak ve anlatmak için tüm tarafların samimi çaba içinde olması.
Ünal Uzun, Lobby’nin heyecanını kaybetmeden oğlu Ömer Uzun, kızı Özge Uzun ve gelini Funda Uzun’la büyümeye ve gelişmeye devam ettiğini söylüyor.
DUYGULARIMIZ GİZLİ GÜCÜMÜZDÜR
-Sizin meslekteki sırlarınız ne? Neydi sizi zirveye taşıyan şey?
Ben inancı kuvvetli bir insanım. Ve insanın baştan aşağı bir mucize olduğuna inanırım. Tanrı’nın bize bahşettiği en önemli güzelliğin, en mucizevi gücün aklımız olduğunu biliriz. Oysa akıl tek başına yetmez; duygularımız gizli gücümüzdür. Akıllı bir insan, rakamsal bazı değerlere ulaşabilir, varlık sahibi olabilir, kendisine ve çevresine daha konforlu, daha müreffeh bir hayat sunabilir. Ama gerçek mutluluğa ancak duygularıyla aklını birlikte kullandığında ulaşır. Benim yaşamda her gün, her saat, her iş gününde temel hedefim günü olabildiğince mutlu yaşamaktır. Bu, bir disiplin işidir. Mutluluğu seçmeye ve mutluluğu yaşatmaya kararlı olmak önemli bir meseledir. Ben, çevremdekilere de aynı mutluluğu vermek için emek harcarım. İnanın, almaktan çok vermeye odaklandığınızda, daha mutlu bir insan oluyorsunuz. Yaşam size bir silsile halinde daha güzel insanları getiriyor, daha güzel sayfalar açıyor. Benim seçtiğim meslek bana göre yaşamın ta kendisi.
ESKİ YA DA YENİ HER MÜŞTERİMİZ BİZİM İÇİN BİR GELİŞİM ALANI
-Lobby ailesi olarak belirlediğiniz yeni hedefler, yapmak istediğiniz yeni projeler var mı?
Lobby, güçlü iş ortaklarıyla birlikte gelişen, büyüyen bir yapı. Hizmet verdiğimiz şirketler sürdürülebilir büyüme yolunda önemli adımlar atan, Türkiye’nin yüz akı kurumları… İş ortaklarımıza, değişimin çok kuvvetli olduğu bir alanda, iletişim alanında danışmanlık verirken, bu dönüşümden etkilenmememiz, kendimizi içe kapatarak aynı hizmet kalitesini sürdürmemiz, yüksek beklentileri karşılamamız söz konusu olamaz. Çocuklarım ve her zaman çok büyük güven duyduğumuz uzman profesyonel yapımız, bu sorumluluk ve bilinç içinde çalışıyor. Eski ya da yeni her müşterimiz bizim için bir gelişim alanı. Onlara en iyi şekilde hizmet verebilmek için kendimizi sürekli geliştiriyor ve üstünlük alanlarımızda daha da iyi bir noktaya ulaşmak için her yeni günü aynı heyecanla karşılıyoruz. Kızım Özge Uzun 25 yıldır sürdürdüğümüz iletişim danışmanlığı çalışmalarımızı genel müdür şapkasıyla en iyi şekilde yönetiyor. Oğlum Ömer Uzun hem Lobby’de başkan yardımcısı olarak görev alıyor, hem de sportif menajer olarak kendi şirketinde, kendi kulvarında başarıyla yol alıyor. Lobby, çok kuvvetli bir etkinlik danışmanlığı deneyimine sahip. Kurduğum ilk günden bu yana Türkiye’nin en büyük, en çok ses getiren etkinliklerine imza attı Lobby. Bu işimize daha fazla odaklanmak isteğiyle, gelinim Funda Uzun’un liderliğinde Lobby Event Factory’yi kurduk. Önümüzdeki dönemde lobi ve medya ilişkileri faaliyetlerimizin yanında, geçmişten bu yana yürüttüğümüz etkinlik danışmanlığı işimizin de daha etkili bir hacme ulaşması için çaba göstereceğiz.
ZORLUKLARI İÇİMDEKİ İNSAN SEVGİSİYLE AŞIYORUM
-Elde ettiğini başarılar sizi tatmin etti mi yoksa;daha iyisi olabilirdi; der misiniz?
İnsan yaşadığı sürece, her şeyin daha iyisini yapabilir. İnanın, her gece yatağa yatmadan önce ‘Bugün ne yaptım? Yarın daha iyi ne yapabilirim’ diye de düşünürüm. Ancak ben başarıyı daima mutlulukla olan ilişkisiyle birlikte değerlendiririm. Bana göre başarı, yaptığın işler sonrasında, gün bitince yastığa kafanı rahat koyabilmektir, vicdanen kendini rahat hissetmek, ‘Elimden gelenin en iyisini yaptım’ diyebilmektir. Benim bütün derdim, gece yatağıma yattığımda, mutlu bir uykuya dalabilmektir. Bu nedenle, gündüzü iyi kullanır ve verebileceğimin en iyisini işimde vermeye çalışırım. İş hayatında keşkeleri, amaları olmadan bir hayat sürmeye çalışıyorum. Çocuklarıma ve profesyonel ekibimize de aynı telkinde bulunuyorum; gelişimi, başarıyı anlık olaylarla, zaferlerle değil süreklilik arz eden ama en önemlisi de bizleri mutlu edecek araçlar olarak görmelerini tavsiye ediyorum.
-Tecrübelerinizden yola çıkarak zorlu süreçlerle başa çıkmak için önerileriniz neler oluyor?
Yaşadığımız sürece daima zorluklarla yüzleyeceğiz. Buradaki kritik kelime yüzleşmek... Kaçmamak. Mesele ne ise, önce tespit etmek, sonra da üzerine gitmek. İnsanın en kıymetli hazinesi bizzat kendisidir. Bir de benim çok önemsediğim bir diğer değer, sevgidir. Sevgi olmazsa her şey daha da zorlaşır. İnsanın önce kendinden başlayarak, sevgiyi yaşatması lazım... Belki çok klasik ve düz bir yanıt olacak ama, ben zorlukları içimdeki bitmez tükenmez insan sevgisiyle aşıyorum. Sadece insan sevgisi de değil tabii daha geniş bir çerçevede yaşamı, canlıları, doğayı kısaca içine doğduğumuz dünyayı seversek, anlık zorluklar çok daha kolay aşılır, çatışmalar azalır düşüncesindeyim.
ÇOK KÖKLÜ, ÇOK DEĞERLİ DOSTLUKLAR YAŞADIM
-Subaylıkla başlayan, medyayla devam ederek yükselen bir kariyerden sonra, mutlaka yapmam gerek dediğiniz şeyler kaldı mı? Şunu da yapmadan dünyadan geçip gitmek istemem dediğiniz bir şey var mı?
Teklifin ne olduğuna bağlı… Şaka bir yana, bu dünyada elde edilebilecek her türlü manevi duyguyu yaşadığımı söyleyebilirim. İyi bir akademik hayatım oldu, gururla andığım askerlik hayatımda beni bugünlere taşıyan çok önemli tecrübeler yaşadım. Türkiye’nin ilk 5 iletişim danışmanlığı şirketinden birini kurdum; bugün ikinci kuşak evlatlarımla, uzman kadromuzla çeyrek asrı geride bıraktık… Hizmet vermekten, iyi günde kötü günde yanlarında bulunmaktan; işlerini geliştirmelerine, itibarlarını artırmalarına destek olmaktan gurur duyduğum pek çok kıymetli iş ortağım var… Her biri benim için gerçek birer yaşam sebebi olan iki evladım ve onların aileleri var, torunlarım var… Çok köklü, çok değerli dostluklar yaşadım, yaşıyorum. Hatırlıyor ve hatırlanıyorum. Arzu ettiğim seviyede bir yaşam çizgim var. Ama en önemlisi, sağlığım yerinde… Bir insan daha ne ister? Mevcut düzenim aynı sevgi ve saygı çerçevesinde yürüdüğü sürece, bir de tabii içinde bulunduğum toplumun, içine doğduğumuz ülkemizin huzuru korunduğu sürece daha ne isteyebilirim?
ÖNCELİĞİM HER ZAMAN DOSTLUK VE VEFA OLDU
-Sanat, spor ve cemiyet dünyasının Ünal Abisi olarak biliniyorsunuz. Hayat felsefenizi ve yaşama şeklinizi yardım severlik ve sevgi üzerine kurduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Hayatım boyunca insan ilişkilerine her zaman çok önem verdim. Kimi para biriktirir, kimi ise dost... Benim için öncelik her zaman dostluk ve vefa oldu. Benim gözümde, iyi bir insan her şeyden önce çevresine duyarlıdır. Örneğin; günün büyük bir bölümünü birlikte geçirdiğim çalışanlarım, müşterilerim, iş ortaklarımın duyguları, günlük sıkıntıları, sevinçleri benim için her zaman önemlidir. Mutlular mı, hayatlarında yolunda gitmeyen bir şey var mı? Var ise ben ne yapabilirim? Birlikte iş yapmanın haricinde aslında hayatlarımızı da paylaşıyoruz. Hayat gelip geçici... İz bırakmak için değer vermek lazım. İyi günlerde zaten görüşüyoruz. Ama bir insan sıkıntılarının olduğu sırada da yanında birilerini bulabiliyorsa, insan biriktirmiş demektir. Öte yandan, ben kendimi bildim bileli insanlara hizmet etmeyi bir görev olarak algıladım. Gerek iş dünyasındaki mesleki konumum, gerekse spor yöneticiliğim nedeniyle her meslekten insanla tanıştım, aynı ortamlarda bulundum. Organizasyonlarda, sosyal ortamda, spor müsabakalarında pek çok insanla temasım oldu, oluyor. Ama onlarla ilişkimizin dostluk zeminine oturması, tanışıklığın ötesine geçmesi ancak karşılıklı verilen emekle, vakitle, duygu alışverişiyle açıklanabilir. Ben kendime çizdiğim bu yolda, hep sevgi ve karşımdakine faydalı olma duygusuyla ilerledim.
SAMİMİ BİR ÇABA İÇİNDE OLMAK BENİM YAŞAM AMACIM
-Türkiye'ye mal olmuş birçok ismin elinden tuttuğunuz hep konuşulanlar arasındadır... Bu anlamda, bu yola çıktığınızdan beri kimlerle büyüdünüz, büyüttünüz, kimlere yol arkadaşlığı yaptınız ve bu Myol arkadaşlıkları şu an nasıl bir ilişkiye evrildi?
Birlikte yürüdük diyelim. Gerçekten Türkiye’ye mal olmuş çok kıymetli sanatçılarımızla mesaimiz oldu, dostluklarım oldu, hala da devam ediyor. Beni tanıyan, çok farklı kesimlerden yollarımızın kesiştiği, birlikte iş yaptığımız, yıllarımızı paylaştığımız, birlikte gülüp birlikte ağladığımız herkes, kişi ve konum ayrımı yapmadan benim için çok kıymetli. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bu ilişkileri sürdürmek, bunun için samimi bir çaba içinde olmak benim yaşam amacım… Bu, elbette tek taraflı olacak bir şey değil. Onlardan gördüğüm ilgi, onların vefası da benim en büyük zenginliğim.
DAİMA ÖZEN GÖSTERİN, EMEK VERİN!
-Birçok genç isim ya oyunculukla ya da müzikle kendiniz gösterme çabasında. Ancak eskilere göre şimdinin şarkıcı veya oyuncu olmak isteyenlerinin yaptıkları hatalar neler? Duayen sanatçılarımızı ve oyuncularımızı bulundukları noktaya taşıyan özellikleri neler oldu? Onlardan neleri örnek almalılar?
Özen ve emek… İşte bu iki kelime aslında geçmişle bugün arasındaki tüm farkları, hayatımızdan eksilen değerlerin sebebini anlatmaya yetiyor. Ben her zaman gençlerden yana bir insanım. Geçmişime çok değer vermekle birlikte, geleceğin gençlerde olduğunu da biliyorum. Buradaki temel mesele, her türlü ilişkiye; insan ve iş ilişkilerine derinlik katabilmek… Bu ise ancak özen ve emekle olabilir. Sadece sanat dünyası değil, tüm mesleklerde üstelik sadece genç olanlarda değil, yaşını almışlarda da canımızı sıkan, kendimizi iyi hissetmemizi engelleyen temel etken belki de bu özen ve emeği göremememiz. İnsanlar işlerini mgeliştirmek için kendilerine ve işlerine özen göstermelidir; bunun için de mesai, emek harcamak şarttır. Yine aynı şekilde iyi insan ilişkilerinin temelinde emek vardır, özen vardır. Sevgi, emek ve özen tekrara düşmez, tekrarı iinsanı ve insanlığı geliştirir...