İstanbul'un kırmızı tonu...

Film, yıllarca yurt dışında yaşayıp Türkiye'ye dönmemiş yazar-editör Orhan Şahin'in (Halit Ergenç), ünlü yönetmen-yazar Deniz Soysal'ın (Nejat İşler) yazdığı ilk kitap üzerine çalışma yapmak amacıyla İstanbul'a gelmesiyle başlıyor. Orhan, kitaptaki karakterlerle, Neval (Tuba Büyüküstün) ve Yusuf'la (Mehmet Günsür) tanışarak onların dünyasına dahil olur. Ancak bir zaman sonra Deniz ortadan kaybolur ve iş gizemli bir hale gelir. Orhan ise, Deniz'in ailesiyle onun izini sürerken bir yandan geçmişiyle hesaplaşır, öbür yandan Neval'e aşık olur. Aşk, hüzün ve yıllar içerisinde değişen İstanbul, filmin her anına yayılırken Ferzan Özpetek, hiçbir şeyin aşktan daha önemli olmadığını bizlere tekrar -kitapta olduğu gibi- hatırlatıyor.

Film, İstanbul'un ruhuna uygun müzikleri ve sinematografisiyle göz doldururken, ne yazık ki oyuncuların isimlerinin ağırlığı, senaryodaki ve karakterlerdeki boşluğu telafi etmeye yetmiyor. Her bir karakterin birbirinden kopuk olması, bütünlüğün sağlanamamasına ve senaryonun dağılmasına yol açıyor. Film, yaşanan bir aşk hikayesi mi, gizemli bir kayboluş mu yoksa yitip giden İstanbul'a ağıt mı? Kesin bir şey söylemek zor...

Wolverine jübile yapıyor

Standart bir X-Men serisi filmi değil, bu defa karşımızdaki... Hayli dokunaklı bir şekilde Wolverine'e bir veda filmiyle elveda diyeceğiz. Bu hafta vizyona giren Logan'ın konusu şöyle: Yakın bir gelecekte geçen filmde Logan (Hugh Jackman) artık yaşlanmış, süper yetenekleri erozyona uğramıştır. Logan tüm dünyadan kaçmaya çalışsa da bir gün onları bulan Laura Kinney (Dafne Keen) adlı küçük bir kız bu huzuru bozacaktır, kendisi gibi mutant olan kızını, peşindeki karanlık güçlerden koruması gerekecektir.