Iskaladığım çok gönül ilişkisi oldu
Bodrum’daki Sianji Well-Being Resort’ün düzenlediği Bodrum Komedi Festivali, 6,7,8 Eylül’de gerçekleşecek. Festivale Ödünç Yaşamlar oyunu ile katılacak olan Ali Poyrazoğlu ile tiyatroyu ve hayatı konuştuk…
Size, hayata sevgilisi muamelesi yapan insan demişler. Hayat size göre nasıl bir sevgili?
Hayat bana çok sadık, kapılarını açan, zihnimi yenileyen, devamlı çalışma enerjisi, pozitif enerji yükleyen bir sevgili. Benim hayatım devamlı ileriye doğru yürümemi, içimdeki sanatçıyı her gün yeniden keşfetmemi ve en önemli işin sanattan, okumaktan, daha önemli olan işin, iyi bir insan olabilmek olduğunu sürekli hatırlatan bir sevgili oldu. Hayat bana öyle bir yol gösterdi ben de öyle olmaya çalıştım. Ama aramızda hiç kavga çıkmadı değil. Zaman zaman anlaşmazlıklar oldu. Ama uzun sürmedi. Konuşmasını bilirim.
Komedi Festiveli fikri nasıl ve ne zaman ortaya çıktı?
Komedi Festivali benim fikrimdi. Bodrum’daki çalgıcı furyasından çok sıkıldığım, her yer düğün salonuna dönmüş vaziyette olduğu için, antik tiyatro dahil olmak üzere... istedim ki Bodrum’da biraz farklı şeyler de yapılsın. Yapan insanlar da var. Örneğin bir kütüphane kurdu Derya ve Yunus Büyükkuşoğlu çifti. Aynı zamanda bu ufak müze- kütüphane, içinde gösteriler de yapılabilecek. Bodrum gibi bir yer tiyatro festivali olmadan olur mu? Olmaz. Evimin bahçesinde bile yapmayı düşündüm bir ara. Gözümü karartmıştım. Bunu anlatıyordum. Sianji otelin sahibi dedi ki bizim muhteşem bir gösteri alanımız var hadi orda yapalım. Hadi dedim o zaman.
Komedi nasıl bir aktarım?
Hiçbir oyun kör-topal mesaj vermez. Tiyatro öylesine gidilen bir yer değil, kitap sadece okunan bir kağıt parçası, heykel de bir taş parçası değil. Bir oyuna gittikten, heykele baktıktan ve kitabı okuduktan sonra senin dünya görüşünde ortaya çıkacak farklarla ertesi güne daha güçlü katlanmanı sağlayacak birşey sanat. Sanat seni geliştirerek, alay ederek, zaman zaman anlatarak, bilgi sahibi yaparak, yepyeni gündemlerle karşı karşıya getirip yaşama dört elle büyük bir güçle sarılmanı sağlayacak bir gerçeklik hali. Sanat dünyayı değiştirmek isteyen insanoğlunun önce kendisini değiştirmesi gerektiği gerçeğinden yola çıkar. Mizah insana başkalarının komik, çarpıcı yanını gösterirken bir parça da aynaya bakarak kendisiyle yüzleşmesini sağlar. Mizahı yasaklayamazsınız. Önünü kesemezsiniz, engelleyemezsiniz. Engellemeye çalışanlar mizahın malzemesi olur.
Benim gözümden bakınca deforme olmuş pek çok şey görüyorum
Sizin gözlüğünüzle bakınca dünya oradan nasıl görünüyor?
Aynalar pavyonu vardır. Girersin her şey deforme olmuştur. Benim gözümle bakınca bir parça her şey deforme olmuş vaziyette. Düzgün bir aynada kendimizi görmenin yollarını aramalıyız. Herkes normal bir görüntü yansıtan sağlam bir aynayı tutup yüzüne, nazar eylemeli özüne. Mizah ayna tutar. Sanat ayna tutar. Tiyatroda, sinemada, heykelde, müzikte, resimde sanatçının işi ayna tutmak. Orada kendini görmeyi öğrenmelisin. Düzgün bir aynada, iyi yazılmış bir kitapta, bir Yaşar Kemal’de, bir Aziz Nesin’de, Shakespeare’de, bir büyük yazarın kitabında, bir tiyatro oyununda, insan onu bir aynaya çevirip kendini görmeyi öğrenmeli.
Siz neyi ödünç aldınız hayattan ve geri veremediniz?
Ödünç aldım demeyeyim de ıskaladım desem daha doğru olur. Aşkı ıskaladığın oluyor. İşte de çok ıskaladığın olabilir. Bir senaryo gelir oynamazsın bir başkası oynar. Bir tv dizisi gelir zamanım yok dersin kıvırırsın. Başkası oynar beş sene çekilir dizi kıyamet kopar. Ama ben kendi yaptığım işlerde kolay kolay ıskalamamaya çalışırım. Milimetrik hesaplar yaparak çalıştığım için kendi kontorlümdeyse işler, ıskalamam. 40 yıllık tiyatro oyuncusuyum tutmayacağını bilerek yaptığım 2 oyunum var.
Cem Yılmaz, “Kendini seven Ödünç Yaşamlar’ı izlesin” dedi
İzleyen argoyu sevse de hikayesi olmayan komediler sizce ne işe yarıyor?
Çok sulandırılmış, ilkokul müsameresi gibi oyuncuların bir araya geldiği, gerçek karakterlere benzemeyen yaratıkları oynadıkları, o yaratıkları da bir marifet zannediyorlar. Tabii ki bir kısım filmler eğlenceliktir. Ama zamanla insanın tercihi değişiyor. Stand-up konusuna gelirsek; Amerikan üniversitelerinde stand-upçıların aslında birer sosyal antropolog olduğu söylenir. Bize de böyle öğretildi. Stand-upçılar, sosyal antropolog olmalıdır. Bunu herkesin becerebildiğini düşünemiyorum. Doğru dürüst yapmayı beceren, Cem Yılmaz’ın örneğin doğru bir yolda olduğunu ve bir sosyal antropolog hassasıyla toplumun aksayan yanlarını yakalayıp ince bir espri gücüyle süsleyip naklettiğini, dalga geçtiğini, eğlendiğini ve eğlendirdiğini görüyorum. Bizi memnun ediyor. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Kimseye böyle yap, böyle çiz, böyle oyna denilmez. Bu benim kendi gözlemim. Ben böyle olanları izlemekten hoşlanıyorum.
Ben bunları zaten çok komik bir şekilde Ödünç Yaşamlar’da anlatıyorum. Çok izleniyor. Beş yıldır oynuyorum bu gösterileri. Hala tıklım tıklım dolu izleniyor. En güzel lafı galiba Cem Yılmaz söyledi. Ödünç Yaşamları izledikten sonra bir tweet atmış ve ‘kendini seven ödünç yaşamları seyretsin’ demiş.
4.5 yaşındaki Mehmet Ali en büyük komedyendir bence
Türkiye’nin ölü ya da yaşayan en iyi komedyeni kim?
Bence Türkiye’nin yaşayan en büyük komedyeni Mehmet Ali. Dört buçuk yaşında. Muhteşem bir zekası var. Karşısındaki büyüklerle zeka yarıştırabileceğini, çaktırmadan onlarla dalga geçerek ortaya koyabilen bu kadar güzel hal ve gidişi yansıtan, bu kadar güzel çocukların nereye doğru yönlendirildiklerini, televizyonla karşı karşıya kaldıklarını, dört yaşında bir çocuğun kime dönüşeceğini bana kanıtladığı için en büyük komedyen Mehmet Ali. Aramızdaki konuşma şöyle geçti: Benim oyuncu olduğumu bildiğini söyledi. Beni sesimden tanıyomuş. Ben de muhabbeti koyulaştırayım diye ‘Çok güzel konuşuyorsun. Batılı bir havan var, Türk müsün’ dedim. ‘Hayır Fenerbahçeliyim’ dedi. ‘Peki ben şimdi sana dört çikolata iki gofret ve dondurma versem, Galatasaraylı olur musun’ dedim. ‘Paraya bakarım hemen olurum’ dedi. Rüşvetle kayabilir her an. ‘Büyüyünce ne olacaksın’ dedim. ‘Iskalamamak lazım hırsız olmayı düşünüyorum’ dedi. Kahkahalarla gülmeye başladı. Baktım çocuk beni işletiyor, dalgasını da geçiyor. Bence Türkiye’nin en büyük komedyeni o.