İrem Sak: Kazanan her zaman aşk olmalı
İrem Sak son filmi Düğüm Salonu ile gelin olarak karşımızda. Oyunculuğun bir terapi olduğunu anlatan Sak, “Çocuksu ve kadınsıyım” diyor.
Peş peşe farklı projelerde gördük sizi… Bu tempoyu nasıl yakaladınız?
Kendim böyle olmasını istedim. Geçen yaz “Farklı en az iki üç filmde oynamak istiyorum” dedim. Hani bazen “çok görünüp yüzünü eskitme” derler ya ben bunun tam tersini düşünüyorum. Hiç öyle bir korkum yok. Aksine takvimim uygun olduğu ve ekiple anlaştığım sürece peş peşe işlerde çalışmış olmanın zararı yok.
Bu üç filmden sonra da tempo aynen devam edecek mi?
İrem dendiğinde insanların aklına gelen şey komedi olduğu için biraz beklemeyi düşünüyorum. Farklı bir şey yapma ihtimalim var. Şimdiye kadar çalışmadığım, beni besleyecek ekiplerle çalışmak istiyorum. Murat Cemcir’in söylediği bir şey var hep kulağımda. “Tabi ki hem kendini hem de seyircileri şaşırt ama kimseyi küstürme ve ürkütme” demişti. Ben de kimseyi küstürmeden hayallerime ve hedefime doğru ilerlemek istiyorum. Bunlar da insanların beni hiç görmediği bir karakterde, dramda görmesi. Kötü bir kadını, dram oynamaya açım.
Sürekli komedi beklenmesi nasıl bir etki yaratıyor?
Sokakta görenler sürekli, enerjik, neşeli olmamızı ve onları güldürmemizi istiyorlar. O enerjide olmadığımızda yanlış anlaşılabiliyoruz. O enerjiyi veremediğinizde ve karşısında daha sakin kaldığınızda “Hiç göründüğü gibi değil. Soğuk, havalı, nemrut” diyebiliyorlar. Böyle demesinler diye mesela ekstra bir çaba içine giriyorum. Çünkü insanlar belki beni sadece bir defa görecekler. O durumda onlarda böyle izler bırakmak istemem. Canım sıkkınken gülümsemek yorucu ama insanlarda daha pozitif ve enerjik izlerim kalmasını tercih ederim.
Oyunculuk hangi yönüyle size daha iyi geldi?
Oyuncular garip insanlar. İrem olarak benim içimde birçok farklı ruh hali var. Hem çocuksu, hem kadınsıyım, hem çok ters, hem anlayışlıyım. Yoga mı yaparım rahatlarım ama arada cinayet planlarım da vardır.Bu ruh hallerini oyunculuk alanlarında değerlendirmek beni rahatlatıyor. Eğer böyle olmasaydı delirirdim. İçimdeki deli kadını bir filmde ortaya çıkardığımda sakinleşiyorum.
Sürpriz severim
Nasıl bir aşıksınız?
Sürpriz yapmayı, ufak tefek ve zamansız hediyeleşmeyi çok severim. Deli gibi bir çiçek beklentim var. Sürekli kulise, çekime, çiçek gelsin istiyorum. Bunu da kendi içimde bir çözsem rahatlayacağım. Koşulsuz sevgiyi hayatıma entegre ettiğim an dünyanın en mutlu insanı olacağım.
Aşk bitmediyse geri dönülür
Peki son filminiz Düğüm Salonu nasıl bir iş oldu?
Eğlenceli bir iş oldu. Zaten gerçek bir hikayeden yola çıkarak Şahin Irmak’ın müthiş bir matematikle yazdığı ve İzmir’de çektiğimiz bir film. Yan yana düğün salonlarında evlenen eski sevgililerin karşılaşmasını ve olayların çığırından çıkmasını anlatıyor.
Vermek istediği mesaj?
Bitmemiş bir aşk için hala çok geç değilse her türlü yoldan dönülür. Ama o kadar masraf yaptık deyip maddiyatçı bir düşünceyle hareket edersiniz zaten o evlilik uzun sürmez. Ama aşk o kadar kolay bulunan bir şey değil. Bu yüzden aşkı bulmuşken sonuna kadar sahip çıkmak ve tutmak lazım.
Özel hayat desem?
Özelini incik boncuk anlatan biriyim. Ama bunun zararını çok gördüğüm bir dönemdeyim. Her kafadan çıkan sese göre hareket eden o kadar tutarsız biri oluyorum ki karşı tarafın kafası karışıyor. Bu yüzden son aldığım kararla en yakın arkadaşlarıma dediğim şey “Özel hayatımla ilgili konuşmuyorum” oluyor. Bunu henüz iki haftadır uyguluyorum. Bakalım böylesi nasıl olacak. Bu sefer iki kişilik yaşamayı deneyeceğim. Zaten başarırsam hayatıma yansır.