İrem Altuğ"la sohbet
Seçme şansım çok değil ama inandığım projelerde rol alırım
Daha önce Ihlamurlar Altında, Eve Giden Yol gibi projelerden tanıdığımız İrem Altuğ,
17 Ağustos depreminin acısını yaşayanların gerçek hikâyesinin anlatıldığı Melekler ve Kumarbazlar adlı filmde Zeynep karakterini canlandırıyor. Filmde içine kapanık, ölümle yaşam arasındaki çizgide duran bir karakteri canlandıran genç oyuncu İrem Altuğ ile Amerika’daki günlerini ve Türk sinemasını konuştuk. Altuğ filmiyli ilgili, “Adapazarı’nda yaşayan insanlar bu filmle unutulmadığını hissediyor” diyor.
* Uzun yıllar Amerika’da yaşadıktan sonra neden Türkiye’ye geri döndünüz?
Aslında tamamen tesadüf oldu. 2004 yazında Şeytan Ayrıntıda Gizlidir dizisinin teklifi geldi. Projede yer alan oyuncular yüzünden teklifi hemen kabul ettim. O yazı İtalya’da geçirmeyi düşünürken kendimi yeniden Türkiye’de buldum. Şöyle bir gerçek var ki oyuncu olmaya karar verdiğim zaman bu meslek, bu kadar popüler değildi. Zamanla sinema ve dizilerin atağa geçmesiyle oyuncular da yapımların içinde yer almak istiyor. Sinemanın bu kadar verimli olduğu bugünlerde benim de ismimin yer almasını istedim.
* Karılar Koğuşu, Eve Giden Yol ve son sinema projeniz... Yer aldığınız yapımlar hep hayata dair önemli derin konular. Özellikle mi tercih ediyorsunuz?
Arkasında duracağım işlerde yer almak istiyorum. O yüzden konu itibariyle daha çok inandığım projelerin içinde yer almaktan mutlu oluyorum. Genç oyuncuların çok fazla seçme şansı yoktur. Bu durumda az da olsa seçme şansımı kullanmak istiyorum.
İlk filmimden beri beyazperde benim için çok büyüleyici
* Sinemanın büyüsü sizi ne zaman etkiledi?
1989 yılında Karılar Koğuşu filminde oynamıştım. 9 yaşındaydım ve Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır gibi Yeşilçam’ın önemli oyuncularıyla aynı sahnede yer almıştım. Sinema perdesinde kendimi gördüğüm an, her zaman orada bir yerlerde yer almak istediğimi anladım. İlk filmimden beri beyazperde bana büyüleyici gelmiştir.
* Melekler ve Kumarbazlar filmine nasıl dahil oldunuz?
Filmle ilgili bir telefon geldi. Senaryoyu okudum; ertesi gün yönetmenle buluştum ve o gün anlaştık. İkna olunmayacak bir proje değildi. Yönetmenin başından geçenlerin senaryolaşmış haliydi. Kendi yaşadığı yerin hikayesi... Senaryoda 1999 yılında gerçekleşen depremin, nelere yol açtığı fazlasıyla ortadaydı.
* Nasıl bir kadını canlandırıyorsunuz?
Kaybedecek bir şeyi kalmamış insanların hikayesi. Benim oynağım karakterin içinde bulunduğu durum tüyler ürpertici. Bütün ailesini ve hayatını paylaştığı adamı kaybetmiş Zeynep adlı bir karakteri canlandırıyorum. Üzerinden ne kadar zaman geçse de neden yaşadığını hâlâ bulmaya çalışan bir kadın.
* Sizce depremden etkilenen insanlar bu filmi izler mi?
Filmin sitesinde birçok insan yorum yapmış. Bunların çoğu da Adapazarı’nda yaşayan insanlar. Bu filmle unutulmadığını düşünüyorlar. Olumlu yorumlar okudum.
* Bundan sonra nasıl işlerde yer almak istiyorsunuz?
Ne iş olsa yaparım (gülüyor). Yaptığım işlerde mutlu olmak istiyorum. Sonradan “Ne kötüymüş” demek istemiyorum. Çok popüler olma gibi bir derdim de yok. Kendimden çok projeyi önemsiyorum. Hiçbir zaman ilk tercihim para olmadı. Ondan daha önemli olan, benim projeye inanmış olmam. Fikir olarak uyuşmadığım bir yapımın içinde yer almak istemem. Anti hümanist bir durum varsa o filmin içinde bile durmam.
“Hâlâ hayran kavramına alışamadım. Bu konuda pek beceriksizim. Onlara karşı ne diyeceğimi bilemiyorum. Bazen ‘O, ben değilim’ deyip gidesim bile geliyor. New York’tayken taksiye binmiştim ve inerken Arap olan taksici Ihlamurlar Altında dizisinde canlandırdığın karakterin adı ‘Feride’ dedi ve imza istedi. Çok şaşırmıştım. Amerika’da bir iki Suriyeli’ye de rastladım Feride diye tanıdılar.”
Dudaklarımın kuruluğunu fırça ile geçiriyorum
* Makyajınızın olmazsa olmazları nedir?
Pembe allık. Yüzümde kesinlikle biraz renk olsun istiyorum. İlla makyaj yapacaksam da rimel kullanmayı tercih ediyorum.
* İlk aldığınız makyaj eşyası neydi?
Siyah göz kalemi almıştım. Onu da çekmeyi becerememiştim ve gözlerim mosmor olmuştu.
* Ufak güzellik sırlarınız var mı?
Kirpiklerime badem yağı sürüyorum. Nemlendirici kremlerimi kesinlikle kullanırım. Bir de diş fırçasıyla dudağımı fırçalıyorum. Böylelikle dudaklarım canlanıyor. Dudağın üzerindeki kuruluğunu da gideriyor.
* Yüzünüze yapılan en ağır makyajınız nasıldı?
“Eve Giden Yol” filminde dönem makyajı yapılmıştı. Kalın sürmeler ve koyu renk rujlar. Tip itibariyle çok belirgin bir kökene sahip olduğum söylenemiyor. O yüzden makyaj ile çok farklı olabiliyorum.
Melekler ve Kumarbazlar gerçek bir hikâye olduğu için çok duygusal anlar yaşadık. Oradaki karakterlerden birinin yönetmene ait olduğu bile konuşuluyor ama hangisi olduğu hiçbirimize söylenmedi. Filmimizin insanlara ulaşmasını istiyoruz. Eleştirilmesini isterim, en azından filmin izlendiği anlaşılır.
Santana’nın iki klibinde birden yer aldım
* Genç bir oyuncunun Türk sinemasında ismini duyurması zor mudur?
Bir sürü film çekiliyor ve oyuncular seçiliyor. Bu aşamada filmlerle ilgili bilgiler birçok oyuncuya ulaşmıyor bile. Yönetmenin gördüğü, bildiği isimler daha çok tercih ediliyor. Ben de isterdim çekilecek filmlerden haberim olsun. Seçilmeyeceğimi bilsem bile oyuncu seçiminde yer almak isterim.
* Çok sakin görünüyorsunuz. Rolünüzü yaparken de bu kadar sakin ve rahat mısınız?
Hayatta, kenarda bir duruşum var. Bu tutumu kamera karşısında yok ettiğimi fark ediyorum. Sinemada sıradan hayatımdaki duruşumdan çok daha farklı gözüküyorum. Kameranın karşısına geçtiğimde çok farklı bir kadın oluyorum.
* Amerika’da yaşadığınız dönemde Santana’nın klibinde yer almışsınız. Nasıl bir histi?
San Francisco’da okurken, bağlı olduğum ajanstan bir dolu iş teklifi geliyordu. Amerikan Bağımsız filmlerinde yer aldım. Ardından Santana’nın klip çekimi için dansçı istediğini öğrendim. 400 dansçı arasından 50 kişi seçildi. Santana’nın şarkılarında dans ettik. Etnik bir oyuncu seçimi vardı. Bir sonraki klibinde de salsa yaparak yer aldım. Santana çok samimi bir adam, hepimizle gelip konuşmuştu.
* Yurt dışı ve Türkiye’nin çalışma ortamlarını kıyaslıyor musunuz?
İkisinin arasında uçurumlar kadar fark var. Kıyaslayamıyorum bile.