İki milyon dolara film yapıyorlar. Bu parayı nasıl buluyorlar aklım ermiyor (1)
70'lerin ortasından itibaren 60'a yakın filme imza atan yönetmen Ümit Efekan, genç kuşak yönetmen ve oyuncuların "Yeşilçam'dan enkaz devraldık" sözlerine kızgın. Efekan, "Film çekecek milyon dolarları buldukları için onları tebrik etmek lazım. Bu ilişkiler, bizim dönemin yönetmenlerinin hamurunda yok" diyor...
Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Osman Seden ve Türk sinemasının temellerini kuran onlar gibi pek çok yönetmen... Ve o yılların starları... Göksel Arsoy, Ediz Hun, Ayhan Işık, Türkan Şoray, Fatma Girikler'den uzanıp Kadir İnanır, Tarık Akan'lara kadar ulaşan bir starlar geçidi... Günahıyla, sevabıyla Türk sinemasına damga vuran Yeşilçam'ın altın çağını yaşattılar onlar. 70'li yılların ortasında ise ikinci kuşak yönetmenler ortaya çıktı. Onlar şimdikiler gibi "şanslı doğanlar"dan değildi. Ticari filmler furyası arasında iyi niyetli işler yapmak için çırpındılar. Pek çoğu şarkıcı türkücü filmlerine de imza attı, sulu zırtlak komedilere ya da ağdalı dramlara... Çünkü başka bir işleri yoktu, yaşamlarını sinemadan kazanıyorlardı, hayatları sinemaydı. Onlardan pek azı bugüne kadar ayakta kalabildi. İşte o yönetmenlerden biri de Ümit Efekan. 60'a yakın filme imza atan, Bekir Yıldız'ın "Halkalı Köle"si ile Moskova Film Festivalinde ödülleri toplayan Efekan, günümüzde televizyon dizilerinin de aranılan yönetmenlerinden. Yaklaşık 300 bölümlük dizi maratonunda başta "Çiçek Taksi," "Böyle mi olacaktı?" gibi reyting rekortmenlerine imza atan Ümit Efekan, son olarak Oktay Kaynarca'nın başrolünü oynadığı "Aşkımızda Ölüm Var"ı yönetti. Ve 39 yıllık bu sinema adamının, sinema adına yüreğine çöreklenen bir sızı var. Haklı mı, haksız mı siz karar vereceksiniz.
* Türk sinemasının sayılı jönlerinden Efkan Efekan'ın kardeşisin. Pek çok kez benim de tanık olduğum garip bir durum var ortada. Aradan neredeyse 40 yıl geçmesine rağmen, Ümit Efekan'ı Efkan Efekan ile karıştırıyorlar...
Bu aslında ağabeyimle gurur duymama neden oluyor. Öyle bir soyadı bırakmış ki, biriyle tanıştığımda beni tanımıyorsa mutlaka abimin ismini biliyor "Efkan Efekan'ın kardeşi misiniz, oğlu musunuz" diye soruyorlar. Yalnız bir kez farklı bir durum oldu. Cavit Çağlar benim Bahçelievler'den mahalle arkadaşımdır. Devlet bakanlığı yaptığı günlerde Boğaz'da bir lokantaya gidiyor. Tesadüfen Adnan Şenses'le ağabeyim de orada yemek yiyorlarmış. Cavit'le tuvalette karşılaşıyorlar. "Beni tanıdınız mı, ben Efkan Efekan" diyor abim. "Ümit Efakan'ın ağabeyi olmalısınız" diyor Cavit Çağlar. Bir tek o olay var. O da çocukluk arkadaşım olduğu için.
* Türkiye'de yönetmenlerin kaderi bu galiba. Pek ekranlarda, halkın önünde görünmediğiniz için...
Sadece bizim dönemimiz yönetmenlerin kaderi. Şimdikiler farklı. Şimdi pek çok şey farklı aslında... Ben sinemaya 1965'te başladım. On yıl sonra Müjde Ar'la yönetmen olarak ilk filmimi çekebildim. O zamana kadar montaj, senkron, asistanlık derken sinemanın hemen her dalında çalıştım. O dönem farklı bir etik anlayışı vardı. Küçük bir örnek. Erdoğan Tünaş bir senaryo yazmıştı, "Güllü Geliyor..." Türkan Şoray'la Ediz Hun'un başrolünü oynadığı bir film. Yıllar sonra Atıf Yılmaz bu senaryodan esinlenerek bir dizi çekti, Erdoğan Abi'ye de "Senin hikâyenden esinlendim" diye parasını ödedi. Şimdi böyle davranışlara salaklık gözüyle bakılıyor.
* Az önce tanınma meselesinden söz ederken "şimdiki yönetmenler bizden farklı" dedin...
Onlar her zaman göz önündeler. Gazetelerde, dergilerde ekrandalar. Geçen gün bir televizyon programına rastladım. Ezel Akay, Tayfun Güneyer, Rasim Öztekin ve Ahmet Hakan tartışıyorlar...
* Ben sonuna yetiştim ama Rasim Öztekin'in bir cümlesi dikkatimi çekti. "Eskiden filmlerde oynamazdım, senaryolar kahve köşelerinde yazılırdı" dedi.
Vallahi kanıma dokundu. Ezel Akay bir tane film çekmiş (Neredesin Firuze) "Türk sinemasından enkaz devraldık" diye konuşuyor. Türkan Şoray'lar, Halit Refiğ'ler, Türker İnanoğlu'ları düşün. Bunlar mı enkaz bıraktı? Kadir İnanır'lar Fatma Girik'ler hâlâ dimdik ayakta. Ne biçim enkaz bu?
* Yeşilçam'ı bu kadar aşağıladıklarını sanmıyorum. Üstelik bu yeni yönetmenler seyirciyi yeniden salonlara döndürdü.
Kaç film sayabilirsin? Sekiz, on? Bu mu sinema sektörü, bu mu sinema sanayii? Hemen ertesi gün Rasim Öztekin'in bir röportajını okudum. Oynadığı film için "senaryosu zayıftı" diyor. O zaman neden oynadın? Bir gün önce "Senaryolar kahvede yazılıyor" diyordun. Bu sinema, bu kadar gerçek star yetiştirmiş. Neyin enkazını devralıyorsun?
* Sanıyorum onlar "kaybolan seyirciyi tekrar sinemaya getirdik" demek istiyorlar...
İki milyon dolara film yapıyorlar. Bu kadar paraya rağmen Tayfun Güneyer'in filmi (Şans Kapıyı Kırınca) acemi bir filmdi. Delikanlıyı bu parayı bulduğu için tebrik etmek lazım. Ama keşke bu şans mesela Atıf Yılmaz'a da tanınsaydı. Adam "Eğreti Gelin"i yapabilmek için üç yıl para aradı. Bu paraları bulmak için insanları nasıl kafaya alıyorlar aklım ermiyor...
* Kafaya mı alıyorlar?
Başka ne demeli, elinde tek bir senaryo ile iki milyon dolar buluyor ilk filmi için. Bizim dönemin insanları bu ilişkileri bilmiyor, kuramıyor. Bu hamurumuzda yok.