İbrahim Tatlıses bile beni kıskanıyor
Yaşadıklarının üzerinden yıllar geçti ancak hâlâ herkes ona karşı “vah vah” gibi bir tutum içinde. Evlendi, ayrıldı, eski eşi sevgilisi oldu ancak “aldatılan ve terk edilen kadın” imajından bir türlü kurtulamadı. Oysa o eski defterleri kapatmış. Artık ne “Bittim, Şerefsiz” tarzı şarkılar istiyor, ne de insanların yolda durdurup “Aynısı benim de başıma geldi, üzülme kızım” demesini... Bu yüzden duyduk duymadık demeyin, Demet Akalın’a artık böyle şeyler söylemeyin!.. Gözlerimle gördüm, o gerçekten çok mutlu...
Şarkıcılıktaki başarının sırrı ne?
Sıcaklığım ve şarkılarımın herkese ulaşması. Haftalardır bir numarayım. Albümüm çıkarken “Şarkılar yarışsın” dedim. Benim şarkılarım dışında birbiriyle yarışan şarkı yok. İbrahim Tatlıses kaç haftadır geride. İbrahim Tatlıses bile çıkıp benimle ilgili bir şeyler söylemiş.
İbrahim Tatlıses’in rahatsız olduğu konu ne?
İbrahim Bey biraz kıskançtır. Ben şimdi bir numarayım, çok satıyorum ya bundan rahatsız olmuştur. Benim şarkılarımı Tatlıses’in anlaması mümkün değil zaten. Bunu anlayabilecek bir tarzı yok. Ben gençlere yönelik pop müzik yapıyorum. İbrahim Bey polemik çıksın diye benimle ilgili bir şeyler söylemiş ama ben türkücülere bile prim vermek istemiyorum. Bu kişi İbrahim Tatlıses bile olsa. Ben şarkı seçmekte ve üzerime yakıştırmakta bir numarayım.
Tatlıses’in son albümü için ne düşünüyorsun?
Benim nacizane fikrim sayın Tatlıses artık Best of yapsın. Onun için en hayırlısı o. Bir sürü slow şarkı yaptı ama üzerine olmadı.
Senin için gece kulübü şarkıcısı, sabun köpüğü şarkıların yorumcusu diyorlar...
Böyle diyenlere eyvallah diyorum. Ama bunu yapamayanlar da var. Ben her sene bu sabun köpüklerinden çıkartıyorum. Sebebim, Afedersin, Helal Olsun, Esmer Yarim sahneye çıktığım zaman hâlâ isteniyor.
Bugünkü başarında kimlerin rolü var?
Bugünkü başarımda Emral Avşar’ın payı büyük. Sadece güzel bir mankenken beni bütün kadrolara sokardı. Assolistlerin altında genç ve güzel kadın kontenjanından sahne alıyordum. O zamanlar Hülya Avşar’ın kulisinde dedikodu yapmak daha çok hoşuma gidiyordu. Mankenlik yaşantımda da Yaşar Alptekin ve Atilla Saral’a çok şey borçluyum.
Eskiden gece kulüplerinde canlı müzik yapılırdı fakat bitti. Bunda mahalle baskısının etkisi var mı?
Bu durum devlet politikasıyla paralel gidiyor. Sigara yasaklanıyor yakında içki yasaklanacak, o yasaklanıyor, bu yasaklanıyor. Bunun hükümetle ilgisi var. Belki de gece kulüplerini bitirmeye çalışıyorlar. Böyle yaparak daraltmaya çalışıyorlar. Başımızdakilerle ilgili olarak biraz ufalıyormuşuz gibime geliyor. Bunun ekonomiyle de ilgisi var tabii. Amerika da bile kriz var. İnsanlar parasızlıktan evlerini satıyor.
Direkt sana yapılan bir baskı var mı?
Ben AKP’nin birçok festival işine gidiyorum. Benden sadece “Dekolte giyinmeyin” diye rica ediyorlar. Ben de onlara saygı duyuyorum ve o kararlarını sıcak karşılıyorum. İsviçre’de yaşayan akrabalarım çok modern. Ama diğer akrabalarıma gelince onlar daha farklı. Mesela kuzenimin kocası bayramlaşmalarda bile elini vermiyor.
Bu yüzden mi “Kapanmak bana çok yakışıyor” gibi açıklamalar yapıp başını kapattın?
Bir festivalde bana eşarp verdiler ben de onu başıma takıp o açıklamayı yaptım. Bunu devletle alakalı olarak söylemedim. Bu bana yakışıyor anlamında söyledim. Ben belli bir zümrenin sanatçısı değilim. Benim için önemli olan üniversite konserleri.
Aynı adamla hem evlilik yaşadın hem de boşanıp sevgili kaldın. Cinsellik evliyken mi yoksa şimdi mi heyecanlı?
Evlilik değil herhalde. Çok az evli kaldım ama öyle düşünüyorum. Evli olunca pijamalarla oturuyorsun. Olmuyor yani. Ama flört olunca pijamayla değil saten gecelikle oturuyorsun (Gülüyor).
Hayatına aldığın erkek senden daha mı güçlü olmalı?
Ben maço erkek seviyorum. Bana hükmedemeyen bir adamı ben ne yapayım. Öyle bir adam istemem.
Başarılı, çok güçlü ve kendinden emin görünüyorsun. Ama çocukluğunda yaşadığın trajik olaylar var...
Hayat hikayeme baktığınız zaman aslında tam bir film. 1975 yılının ilk trafik kazası annem, babam, teyzem ve nişanlısının yaptığı kazaydı. Yeni yıl için İstanbul’a gitmişiz. Dönerken arabayla bir ağaca çarpmışlar. Babam ve teyzem orada ölmüş. Annemi de öldü diye morga koymuşlar. Yılbaşı olduğu için doktorlar da dahil olmak üzere herkes sarhoş tabii. Kafaları bir dünya. Dayılarımdan biri annemin cenazesini almak için hastaneye gitmiş ve “Kardeşimi son bir kez görmek istiyorum” demiş. Tesadüfen annemin yaşadığını görüyor. Sonra annem hayata dönüyor. Ben o zaman 2 yaşındaydım. Bakımsızlıktan, hastanede mermer taşlarda yatmaktan zatürre olmuşum.
Sonra?
Anneme 6 ay kadar babamın öldüğü söylenmiyor. Çünkü annem babamla çok severek evlenmiş. Hatta annemi babamdan önce İranlı bir şeyh bile istemiş. Ondan sonra da Sefa Sirmen... Sefa Sirmen o zaman tüpçüymüş. Annem “Benim tüpçüyle ne işim olur, tüpçüye mi varacağım” diyerek onunla evlenmeyi kabul etmemiş. Anneme “Keşke evlenseydin şu an Sefa Sirmen’in kızıydım” diyorum. Düşünsenize Mustafa Sirmen ile şu anda kardeş olabilirdik. Ama annem babama çok aşıkmış. İşin ilginç yanı babamın ailesi de annemi istememiş.
İsmimden neden nefret ediyorum?
Erkeğin ailesi tarafından istenmeme durumu sana pek yabancı değil galiba?
(Gülüyor) Düğünlerine babamın ailesinden kimse gelmemiş. Annem resmen istenmeyen gelinmiş. Sonra ben doğmuşum. Babaannem, babama telefon edip, “Senin için bulduğum hemşire kız ile evlenmedin. Bari onun adını kızına koy” demiş. Adımı babaannemin isteği üzerine Demet koymuşlar. Bu yüzden adımdan nefret ediyorum. Ama ne olursa olsun adımın ve soyadımın bana uğur getirdiğini düşünüyorum. Annemle aramızda benzer durumlar var. Birlikte oldugum erkeklerin anneleri de beni istemedi. Ben de zamanında istenmeyen gelindim. Ama şimdi Oğuz’un ailesi bana tapıyor.
Beni annem manken yaptı
Anne-kız ilişkileriniz nasıl?
Ben çok içine kapanık bir kızdım. Sosyal olmam için annem her şeyi yapıyordu. Diğer kızlar okul formasını kıvırıp mini yaparken ben eteğimi dizimin altına kadar uzatıp üzerine bol hırkalar giyerdim. Çünkü anneme benden dolayı laf gelmesini istemiyordum. Bir komşumuz anneme beni mankenlik kursuna göndermesini söylemiş. Bunun üzerine annem beni ‘Yaşar Alptekin Mankenlik Kursu’na yazdırdı. Kursa Tolga Savacı da geliyordu, çok popülerdi. Yaşar Alptekin’in sevgilisi o dönemde Gönül Yazar’dı. Dersler bittikten sonra ben annemlerin gelmesini beklemek için tek başıma kursta kalıyordum. Bir gün kapı açıldı, içeriye Gönül Yazar girdi. Üzerinde kürk. “Ahhh Yaşar nerede” deyip kürkün önünü bir açtı içinde bikini var. Dışarısı buz gibi. ‘Yaşar Bey yukarıda’ dedim. O günden sonra Gönül beni kıskanmaya başladı. Hatta Gönül gelince beni odalara saklarlardı.
‘Şerefsiz’ tarzı şarkı istemiyorum
Yaşadıklarının üzerinden yıllar geçti ama sana karşı “vah vah” durumu hiç değişmiyor. Bırakılıp gidilen kadın imajı yapıştı üzerine...
Aslında her şey değişti ama insanlar buna inanmak istemiyor. Geçen gün kadının biri “O hüzün suratından hâlâ gitmemiş yavrum” dedi. Halbuki ben çok mutluyum. O yıllar buğulu, ben hatırlamıyorum. İnsanı yaşadıkları çok olgunlaştırıyor, büyütüyor. Onları iyi ki yaşamışım diyorum. Yaşamasaydım şimdi ben de evli barklı, vasat bir hayat sürecektim. Her şerde bir hayır vardır. O zaman bana yaşadıklarım şer gibi geliyordu ama şimdi hayır diyorum. Bazen teyzeler, genç kızlar beni çevirip “Aynısı benim başıma geldi, üzülme”, diyor. Oğuz ile birlikte görünce de “Allah aşkına bu kızı bırakma” diye tembih ediyorlar. İnsanlar şimdi beni hep mutlu görmek istiyor. Bu yüzden söz yazarlarıma “Ben artık mutlu aşk şarkıları istiyorum” dedim. “Bittim, Şerefsiz” tarzında mesajlı şarkı istemiyorum artık. Bu işe para için başlamıştım, ama şu anda hayal bile edemeyeceğim bir noktadayım.
O döneme ait kızgınlıkların da bitti mi?
Şimdi utanıyorum, o zaman ayıp ayıp laflar etmişim. O zaman çocukmuşum gerçekten.