Hitler´i yetiştiren gizli örgüt Türkiye´de mi kuruldu?
Hitler kitabıyla amazon"da best-seller!
Araştırmacı yazar Aytunç Altındal"ın Haziran ayında İngilizce olarak çıkan “Behind the Mask of the Hitler”(Bilinmeyen Hitler) adlı kitabı kısa sürede "Amazon.fr" sitesinde Hitler konulu kitaplar arasında 1 numaraya yükseldi. Hitler’in maskesinin ardındaki kişiler ve kuruluşların anlatıldığı kitapta, Hitler’i yetiştiren gizli örgüt The Hule"un aslında İstanbul Teşvikiye"de kurulduğu iddiası ileri sürülüyor. Altındal"la olay yaratan kitabını konuştuk...
Aytunç Altındal, daha önce Türkiye"de "Bilinmeyen Hitler" adıyla yayınlanan kitabı "Behind the Mask of the Hitler"i bu kez İngilizce yayınladı. Kitap kısa sürede ilginç iddialarıyla dünyada ses getirdi. Altındal, kitabında "The Hule" adlı gizli örgütle ilgili yeni belgeleri de gün ışığına çıkardı. Buna göre, kuruluş yeri İstanbul Teşvikiye olan gizli örgüt "The Hule"un kurucusu Rudolf Von Sebottendorf, 1933 yılında “Hitler’i biz yetiştirdik” diye bir rapor hazırlamış. Altındal, raporun orijinali ve Nazi arşivindeki kayıt numarasına kitabında yer verdiğine dikkat çekerek, gizli örgütün kurucusunu şöyle tanımlıyor: "Nazi arşivlerindeki kayıtlara göre 1933’te Hitler Şansölye seçilince, Sebottendorf diyor ki, "Hitler denilen adamı aslında biz yetiştirdik." Ayrıca "Şu gün şu tarihte teşkilata geldi, sonra şunları yaptı" diye de listesi var. ‘Listedeki bütün elemanlar bizim örgütün üyeleriydiler’ diyor. Bu isimlerin arasında Rudolf Hess var, Rozenberg var... Hitler"in en önemli adamlarıydı bunlar... Sebottendorf, aslında Türk vatandaşı, aynı zamanda Bektaşi ve mason..."
Gizli Nazi lideri Türkiye’de şeker karaborsasını yönetti
Rudolf Von Sebottendorf, 1911’de Osmanlı Devleti vatandaşlığına geçiyor. Hatta bir dönem adı Kızılay’ın kurucuları arasında bile geçiyor. 1930’dan itibaren ise Hitler’in ve Naziler’in hesabına çalışıyor. Aslında çift taraflı bir ajan... Hem Türkler, hem de Almanlar hesabına çalışıyor. Sebottendorf hakkında "1945’te Almanya yenilince intihar etti" dedikodusu çıkıyor. Ama Altındal, bu iddiaya karşı çıkıyor: "Ben 1945-47 yılları arasında bizim Emniyet Genel Müdürlüğü"nün raporlarında bu adamla ilgili gizli dosyalar bulunduğunu ortaya çıkardım. Bu Alman, o dosyalarda "invisible man"; yani "göze gözükmeyen adam" olarak geçiyor. Kimlerle arkadaşlık ediyor, kimlerle dostluğu var, kimlerle ne işler çeviriyor, bilinmiyor... Hatta 1943 yıllarında Türkiye’deki şeker karaborsasını yönetiyor..."
Türküm diyerek öldürülmekten kılpayı kurtuldu
Sebottendorf tam bir Alman milliyetçisi (pan-Germanist). Bir keresinde Almanya’da komünistler tarafından yakalanıyor. Adamlar tam onu öldürecekken “Durun, ben Türküm” diyor. Masasının üzerinde de bizim Haydar Paşa’nın resmi var. Diyor ki “Bu benim akrabam.” Sonra da komünistler onun hakikaten de Türk olduğuna inanıyor. Yoksa ani bir baskında adamın resminin orada ne işi olsun? Adam bu şekilde “Ben Türküm” diyerek yırtıyor...
Hitler gibi cahil ve milliyetçi bir adama ihtiyaçları vardı
Aytunç Altındal, Hitler hakkında şunları söylüyor: "Hitler gibi cahil bir adama ihtiyaçları vardı. O dönemde 1"inci Dünya Savaşı"nın yenilgisini askerlere ve entelektüellere bağlıyorlar. Hitler de cahil bir adam, herkese küfür ediyor. Aynı zamanda, askeri istihbaratta görevli bir ajan... O tarafı aslında hiç bilinmiyor. Diyorlar ki, "Hitler adında cahil ve milliyetçi bir adam var. Komünistlere hep küfür ediyor, gözü pek bir herif. "Tam aradığımız adam" diyorlar. Makineli tüfekten korkmuyor, entelektüeller ve komünistler gidip bir yeri bassalar da, bütün profesörler kaçtığı halde o kaçmıyor. Cahil cesareti var. Başkalarıyla kavga ve dövüş edebiliyor. Kulaktan dolma 3-5 bilgiyle hayatına devam ediyor.
O dönemdeki üst düzey yöneticiler "Cahil bir adama ihtiyacımız var ki, bütün Almanya’daki cahil adamlar kendilerini onunla özdeşleştirebilsin" diyorlar."
Lozan Üniversitesi’nde diplomatlara konferans verecek
Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, Mart 2011"de İsviçre"nin Lozan Kenti"nde gerçekleştirilecek olan Uluslararası Diplomasi Eğitimi Semineri"ne (International Diplomacy Training for the Civil Services) Türkiye"den tek konuşmacı olarak katılarak genç diplomatlara dersler verecek. Altındal, katılacağı uluslararası toplantıyı şöyle anlatıyor: "Günümüzde AB içinde yapılan bütün temaslarda, diplomatların teori ve pratiğinin çok düşmüş olduğuna karar verildi. Özellikle yeni yetişen genç (45 yaş civarı) diplomatlarda, diplomasi denen konuda bir bilgi ve beceri eksikliği ortaya çıktı. Şimdiki diplomatlar sorumluluk almaktan çekiniyorlar. Çoğu cevap bile veremiyor. Bir de inisiyatif koyamıyorlar. Türkiye"de de aynı durum geçerli. Ama bir de diplomatistler var. Diplomatist, inisiyatif koyabilen diplomat demektir. Yani inisiyatif koyabilecek düzeyde bilgi ve alan araştırmalarından kendisine tecrübe aktarılmış olan diplomatlar... Türkiye"de buna çok örnekler var, Mesela Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Esat Işık, Daniş Tunalıgil... Kıbrıs meselesinde bunun örneği yaşandı. O zaman İngiliz Valisi Foot, İngilizlerin Kıbrıs planı diye bir plan verdi ve Fatin Rüştü Zorlu’ya dedi ki, “Al bunu uygulayacaksın.” Fatin Rüştü Zorlu da bakıp raporu yere attı. Adam biliyor ki, "Hiçbir şey biz İngilizler istedi" diye olmuyor. Yani "Önce bir Başbakan"a veya Cumhurbaşkanı"na danışayım" demeden anında inisiyatif koyabilen diplomat... Benim konuşma konum, "Neo-İrrendetism" adı verilen bir ders. Türkçesi "yeni işgalcilik" anlayışı... Bence ABD’nin Irak’a girmesi bir fetih olayıdır. Emperyalizm kelimesi, 20’nci yüzyılda ortaya çıktı. Ama ondan önceleri "İrredentist hareketler" vardı. Osmanlı da irrendentist’ti. Ama özellikle karşıdaki ülkelerin yapısını hiç değiştirmezdi. Osmanlı eski yapıyı aynen muhafaza ediyordu, sadece kendisine vergi ödenmesini sağlıyordu. Ama bakın ABD Afganistan’a veya Irak’a nasıl giriyor? "Ben size demokrasi getireceğim, sizde demokrasi yok" diye... Bu anlaşılmaz bir şey. Ben de derste bu "yeni işgalcilik" kavramı üzerinde duracağım..."
Kendi öz babasına "Allois Amca" diyordu
Aytunç Altındal, kitabında Hitler ailesinin 1600’lerden itibaren soyağacını yayınlıyor. Altındal, Hitler hakkında bilinmeyen bir iddiayı da gündeme taşıyor: "Hitler’in annesi, babasına, yani kendi kocasına "kocam" diyemiyor. "Uncle Allois" diyor. Yani "amca" diye hitap ediyor. Aslında kocası gerçekten de amcası... Hitler de kendi babasına "baba" yerine "Allois Amca" diyor. Çünkü Hitler’in büyükbabasının kim olduğu belli değil. Ama tahminen iki kardeş var. "Bunlardan biri Hitler’in babası" diyorlar. Öyle ki, Hitler’in babası bir erkek kardeşin oğlu gözüküyor. Annesi de öbür erkek kardeşin torunu gözüküyor. Yani bir erkek kardeşin oğlu ile öbür erkek kardeşin torunu evleniyor. Evlenebilmek için de Katolik kilisesinden "gizli belge" alıyorlar. Bütün bunlar Hitler’in geçmişiyle ilgili hiç dikkate alınmayan konular...”
Yetkisi imparatorlarda bile yoktu
Hitler isminde gökten zembille düşmüş bir adam var, gelmiş Almanya’nın başına geçmiş. Bir onbaşının devlet başkanı olduğu gözükmüş mü? Dünyada Büyük İskender’de ve imparatorlarda bile olmayan yetkileri kullanıyor. Hiç dikkat edilmeyen bir husus var, Almanya’nın anayasası yok o dönemde... Ve Nazi partisinin bir sözü var; “Anayasa Hitler’dir, o ne derse anayasadır.”