Hippi Davos...
Eskiden 'çevreci' olmak marjinallikti. Ot içerdi onlar, sarhoş gezerdiler... Artık durum farklı. Koca koca adamlar, Davos'ta en önce 'iklim değişikliği'ni konuşuyorlar. Ayşe Yemişçigil, değişimi yazdı...
Üniversite boyunca çevre konusunda endişelenen tek bir arkadaşım oldu. Fizik-matematik iki bölümde birden okur, gitar çalıp şarkı söyler, haftasonları Doğu Anadolu’da kuş gözlemlemeye giderdi. Şimdi fizik doktorasından vazgeçip bir sanat galerisinde çalışan bu arkadaşımın okulda Çevre Kulübü kurmaya çalıştığını hatırlıyorum. İşletme Külübü’ne kabul edilmek için sıraya girdiğiniz 3000 kişilik okulda, Çevre Kulübü’nün toplantılarında 5 kişi zor toplanırdı.
KİBİRLİ ENTELEKTÜELLER!
Yakın zamana kadar çevreyi korumak marjinallikti. Ağaçlardan, kutuplardan bahseden bir avuç insan uzun yıllar ince ince küçümsendi. Aşırı duyarlılık ve naif bir dünyayı kurtarma heyecanı ile etiketlendi. Onlar ot içer, sarhoş gezerdi. Kibirli birer entelektüel, genç, parasız ve solcu idiler. Her şeyi eleştirir, hiç bir şeyi beğenmezlerdi. Büyük şirketlerde çalışmadıkları için işlerin aslında nasıl karmaşık olduğunu bilmez, oturdukları yerden pratikte gerçekleşemeyecek hayallerinden bahsederlerdi. Kutup ayıları takım elbiseyle iyi gitmez, topuklu ayakkabıyla protestoya gidilmezdi.
MİLİTAN VE EGZANTRİK
Kanadalı psikologlar çoğunluğun çevre konusunda sessiz ve ilgisiz kalışının cevabının önyargılarda gizli olduğunu söylüyor. Toronto Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre insanlar çevreci aktivistleri “militan veya egzantrik” olarak tanımlıyorlar. Kendilerini çevrecilerle özdeşleştirmemek için geri dönüşüm yapmak gibi çevreyi korumaya yönelik davranışlardan uzak duruyorlar. Üstelik birçok insan aslında çevre konusunda bir sosyal değişimin gerekli olduğuna inanıyor ancak değişimi başlatan ve ileriye götüren aktivistlerle ilgili negatif önyargıları yüzünden değişimi desteklemiyorlar.
ŞİMDİ DURUM FARKLI!
Oysa bugün çevreci akvitist klişesi yerle bir olmuş durumda. Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda dünyanın en güçlü adamları iklim değişikliğini tartışıyorlar. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF çevre ve enerji ile ilgili ardı ardına raporlar hazırlıyor. Dev çok-uluslu şirketlerin birinci gündem maddesi sürdürülebilirli. Patronlar karbon izi hesaplamaları yapıyor, uçakla gerçekleşecek iş seyahatlerini iptal ediyorlar. Bugün bütün sosyo-ekonomik sınıfları aynı derecede ilgilendiren bir kriz ile karşı karşıyayız. Buzlar eriyor ve biz aynı gemide olduğumuzu hatırlıyoruz. İklim değişikliği, hippilerden, üst düzey şirket yöneticilerine, öğrencilerden devlet başkanlarına herkesi çevreyle ilgili harekete geçmeye mecbur bırakıyor. Artık herkes hemfikir: hep beraber üstünde yaşadığımız bu gemi ileriye gitmiyor, hızla batıyor.