‘Hiç Konuşmadan’ anlatıyor
Mehmet Erdem ikinci albümü ‘Hiç Konuşmadan’la bizimle
Albümde hem Ahmet Kaya ve Sezen Aksu cover’ları hem de yeni şarkılar var. ‘Önceki çıtamız yüksek, onu geçmeliyiz’ diyen Erdem ile yeni albümü de konuştuk, kendiyle derdini de...
Yağmurlu bir günde işe giderken radyoda duydum sesini. ‘Sussan olmuyor, susmasan olmaz’ diyordu. Hem tanıdık, hem yabancıydı duygusu. Mehmet Erdem ikinci albümünde de aynı şeyi yapmaya devam ediyor. Bizi taptaze yorumlarıyla çocukluğumuza götürüyor, oradan kendi içimize doğru yolculuğa çıkarıyor. Ama sıradan bir nostalji duygusuyla değil. ‘Yaşadım, yaşıyorum’ duygusunun masumiyetiyle.
Hiç Konuşmadan’da senin sözünü yazdığın tek bir parça var. Bu parçalar nasıl bir araya geldi?
Bizim kuşağın ve üst kuşağın da dinlemeyi sevdiği ama artık duyamadığımız parçalar bunlar. Cover yapmak riskli aslında. Ahmet Kaya’dan ‘Kum gibi’, Sezen Aksu’dan ‘Aldırma Deli Gönlüm’ daha önce defteri dürülmüş şarkılar. Kulaklar alışmış, onu değiştirmek çok zor. Bir şarkıyı alıp bizim yapmaya çalışıyoruz. Çıkış şarkımız Cihan’ın şarkısı ‘Acıyı Sevmek Olur mu?’. Bu albümde enstrümanlar daha zengin, daha çok emek harcadık. Bir önceki çıtamız yüksek ve onu geçmek zorundayız.
Kardeş Türküler’den, muazzam bir müzikal araştırma geleneğinden geliyorsun.
Ben ud da çalıyorum, rock da dinliyorum. Caz bara da gidiyoruz, caz da dinliyoruz. Müzikte keskin ayrımlara inanmıyorum. Ella Fitzgerald da dinlersin, Musa Eroğlu da. İyi müzik iyi müziktir.
İstanbul’da yaşıyorsun ama Malatya, Manisa, İzmir’den de dem almışsın.
Albüm de bizim gibi karışık. Balad gibi bir şarkıyla giriyoruz, üçüncü şarkıda Balkan’a bağlıyoruz. Ben kendim de öyle eğleniyorum. Belki isyan etmek istiyorum, eğlenmek istiyorum, daha oynak, Balkan istiyorum.
‘Şiddeti sevmem ama şarkıda agresif olabiliriz’
Albümün başlığı ‘Hiç konuşmadan’. Cümleni müzikle mi kuruyorsun?
Şarkıdan vokali attığımızda da dinlenebilir bir şey bırakmak istiyoruz. Bir de Türkiye’de öyle büyük söz yazarları var ki. ‘İçimizdeki şeytanlara Zülfikarlarla saldırdık’ diyor Mazhar Alanson. Şimdi onun üstüne ben bu konuda daha büyük bir laf edebileceğimi zannetmiyorum.
Albümde senin yazdığın ‘Sen kimsin?’ şarkısı öfkeli bir şarkı. Kendine karşı öfken mi var?
Şiddeti hiç sevmem ama şarkıda agresif olabiliriz, bir derdin varsa şarkıda anlatabilirsin. Benim derdim kendimle. Kendimle düzgün bir şey yapmaya çalışıyorum.
Ekşi Sözlük sana gelince ‘tatlı sözlük’ olmuş. Fenomen misin?
Biz de kıl olduk, acaba iyi bir şey yapmıyor muyuz dedik. Çok az olumsuz şey var, gıcıklık olsun diye yazılmış gibi.
Yıllardır insanlar seni bekliyormuş da nihayet gelmişsin ve hayatlarına anlam katmışsın gibi bir durum var.
Bu aralıkta solist çok yok. O yüzden bir boşluk doldurma durumumuz var. Sakin şarkı söylüyorum. Evde sen şarkı söylerken eşlik edebilirsin. Ben seni bastırmam. Katılımcı bir albüm o anlamda. Biraz samimi olduğumuz için de olabilir diye düşünüyorum, sen de görüyorsun ben neysem oyum.
Bu mutlu ediyor mu seni?
Hiç tanımadığım bir insanın hayatına girebiliyorum ve olumlu bir şey bırakabiliyorum. İnsan daha ne ister? Hiç görmediğim insanlara iyilik yapıyormuş gibi hissediyorum.
‘Beni Mehmet Erdem’e benzetiyorlar çünkü tanımıyorlar’
“Adam üzülüyor, ağlıyor, seni dinliyor, seviniyor. Bodrum’a gidiyorduk konsere. Işıklarda durduk, yanımızdaki arabada dört kişilik bir aile ‘Hakim Bey’ dinliyor, son ses, bağıra bağıra, elleri kolları sallaya sallaya. Görmediler beni. Ailecek kopuyorlar. İzledim onları. Tipim de çok arada kaynayabiliyor. Türkiye’de çok olan bir tip, sakallı, esmer bir adam. Havalimanında adam beni tanımıyor ama bir bakıyorum benim parçamı söylüyor. ‘Şu herif var dinlesene’ diyor arkadaşına. ‘Oğlum herife bak, kendini Mehmet Erdem’e benzetmiş’ diyor veya. Beni kendime benzetiyorlar ama tanımıyorlar. Veya bana bakmıyor, sesimi duyuyor, sesten tanıyor ‘Siz o musunuz?’ diyor. Beni daha yaşlı, daha iri yarı bekliyorlar. Genç buluyorlar beni görünce, ‘Haa sen misin ya’ diyorlar, tatmin olmuyorlar.”
‘Naif ümitlerimiz var olmaz da olur ya...’
Yargının en fazla tartışıldığı dönemde ‘Hakim Bey’ güzel bir tesadüf olmadı mı?
Türkiye’de herkesin bir şekilde saçma sebeplerden mahkemeye yolu düşüyor. Hakimler aslında insanlar. Onu gerçekten adalet olarak görüyor ve ondan yardım istiyoruz. O yüzden ‘Hakim Bey’ sempatik geldi. Adaletin tecelli etmesini istiyor herkes.
‘Olur Ya’yla ilgili karşılıksız aşka dair bir umut var.
Çok naif bir ümit var. Olmaz mı? Olur ya. Keşke olsa. Olmaz da, olur ya... Olmayacak ama ben hala umut duyacağım. Ben zaten hayata dair bir sürü olumsuz şey olurken, “olur ya, daha iyiye gideriz, ülke, insanlar, müzik olarak” demek istiyorum.
‘İki elimiz kanda olsa buluşmaya giderdik’
Bizim kuşakla Y kuşağını birleştirip ‘hem tanıdık hem yabancı’ hissine mi kapılıyor insanlar müziğinde?
Halk konserinde 60 yaş üstü de geliyor. En son imza gününde bastonlu bir dede zorla sahneye çıktı imza almaya. Onu da görüyorum, on dört yaşındaki çocuk da geliyor. O çocuk da bağıra bağıra söylüyor, o adam da ‘Vay dostum gençliğimi hatırlatıyorsun’ diyor.
80’lerin, 90’ların naifliğini mi özlüyor, buluyoruz şarkılarında?
O yıllarda bir yere buluşmaya gideceğimiz zaman sözümüzü tutuyorduk. 12.30’da Sirkeci İstasyonu’nda buluşalım diyorduk. Cepten mesaj atmıyorduk.Ve iki elimiz kanda olsa da gidiyorduk.
‘Ne tribüne, ne anti tribüne oynadım’
Sesini on yıllardır bize hikaye anlatan büyük ozan Leonard Cohen’e benzetiyorlar. Senden de hikayeli parçalar bekleyelim mi?
Ben de hikayecileri çok severim. Mesela Mustafa Kutlu babamın yakın arkadaşı. Hikayeci. Şu anki yeni kuşak yazarlarla da birebir iletişim halindeyim. Murat Menteş olsun, Emrah Serbes olsun. Hepsinden besleniyoruz aslında. Cohen zen rahibi olup dünyadan vazgeçiyor. Keşke o kadar uzun soluklu olsa benim de yolculuğum.
Hayatın anlamını aramaya kendini adamış, sen de arıyor musun?
Kapanıp kendimden geçtiğim dönemler oldu. Cohen’in saksofoncusu 30 yaşında, çocuğun önünde eğilip saygı duruşuna geçiyor. Herkesi kendinden üstün görüyor. Biz ona göre daha egoluyuz. Yaşımız ilerledikçe belki daha olgunlaşırız.
O kadar derine inebilir misin?
Her şeyin özüne bakmaya çalışıyorum. Erkan ağabeyin bir lafı vardır ‘Sen yeni bir müzik üretemezsin’ diyor. “Ses bir enerjidir” diyor, “sonsuzluktan gelir, sonsuzluğa gider. Sen anca belli sesler duyarsın, tutarsın, bırakırsın” diyor. İyi duyabiliyorum. Bu bir lutuf, övünmenin anlamı yok. Biz vesileyiz.
Bu albüm daha mı romantik? Tribünlere oynama eleştirisi geleceğini düşündün mü?
Şarkı olması için yoğun bir yerde bir duyguyu anlatman gerekiyor, o da genelde aşk oluyor. Ben kendi sevdiğim parçaları seçtim. İlk albümde ‘Hakim Bey’e ne gerek var demişlerdi ama ben bunu istiyorum dedim. Ne tribüne oynadım, ne anti tribüne.