Hamilelikte grip...
Hamileyken soğuk algınlığı ya da gribe daha çok dikkat etmelisiniz, malum. Artık son yıllarda kuş gribi, domuz gribi derken gripten iyice korkar olduk. Endişelenmeyin, sadece önleminizi alın.
Sakınan göze çöp batar! Hamile olduğunuz için kendinize ne kadar dikkat ettiğinizi biliyoruz. Ama yine de hastalanabilirsiniz. İnanın bu çok büyük bir sorun değil. Bunu kendinize dert etmeyin, arkanıza yaslanın ve yazımızı kuyun. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu’dan hamilelikte grip ve soğuk algınlığı hakkında her şeyi anlattı.
‘GRİP Mİ OLDUM? SADECE ÜŞÜTTÜM MÜ?’
Grip ve soğuk algınlığı birbiriyle çok sık karıştırılan ve hatta birbiri yerine kullanılan iki terim olmakla birlikte aslında birbirinden çok farklı iki durum. Her iki hastalıkta da benzer belirtiler görülmekle birlikte, hastalığın hem nedeni, hem de sonuçları çok farklı.
Her iki hastalığa da virüsler neden olur ve hastalık üst solunum yollarını etkiler. Grip İnfluenza A, B ve C adı verilen üç tür virüse bağlı bir hastalıkken, soğuk algınlığına 200 değişik tür virüs neden olabilir. Soğuk algınlığı genelde burnu etkilerken grip tüm vücudu etkiler.
Her iki hastalık da komplikasyonlara neden olabilirken zatürree gibi ciddi durumlar soğuk algınlığında görülmez. Soğuk algınlığından farklı olarak grip aşısıyla önlenebilir bir hastalık.
SOĞUK ALGINLIĞI
Soğuk algınlığı genelde burnu tutan bir hastalık. Bu hastalığa neden olan mikropların önemli bir kısmı ‘rhinovirus’ adı verilen gruba dahil. Enteresandır; rhino Yunanca burun anlamına geliyor.
Belirtileri
Belirtiler genelde virüsle karşılaşıldıktan iki gün sonra ortaya çıkar. En sık karşılaşılan yakınmalar nezle, burun tıkanıklığı ve hapşırma. Ateş genelde görülmezken boğaz ağrısı ya da hassasiyet olabilir; ancak muayenede boğazda kızarıklığa nadiren rastlanır. Sinüslerde ağrı ve kulak ağrısı sık görülür.
Virüsün tipine bağlı olarak gözlerde sulanma, öksürük, geniz akıntısı, iştahsızlık, halsizlik gibi yakınmalar da olaya eşlik edebilir; ama yine de sorunun merkezi burun. İlk başta daha sıvı olan burun akıntısı, birkaç gün içinde koyulaşarak kıvam değiştirebilir. Belirtiler bir hafta, on gün içinde azalarak kendiliğinden kaybolur.
GRİP
Influenza virüslerinin neden olduğu grip hastalığı her yıl yaygın salgınlara neden olabilen bir hastalık. Hastalığa neden olan virüs, çok sık aralıklarla form değiştirdiği için yaygın salgınlara neden olur. Daha seyrek aralıklarlaysa virüsün yapısında büyük değişimler meydana gelir ve tüm dünyayı etkileyen salgınlar görülür.
Bulaşma yolları
Her iki hastalık da damlacık enfeksiyonu şeklinde havadan bulaşır. Virüsü taşıyan hapşırdığında milyonlarca virüs havaya karışır ve kişinin göz, burun ve ağzından girerek enfeksiyona neden olur. Virüsü alan kişi, bundan sonraki ilk iki gün civarında en fazla bulaştırıcılığa sahip. Anlayacağınız belirtilerin ilk görüldüğü dönem bulaşıcılığın da en fazla olduğu dönem. Öte yandan eller de bulaşmada rol oynayabilir. Örneğin hasta olan kişi, eliyle burnunu sildikten sonra bir başkasıyla el sıkışırsa ve elini sıktığı kişi daha sonra gözünü kaşırsa hastalığı alabilir.
Belirtileri
Hastalık genelde vücut sıcaklığında yükselmeyle başlar. Yüzde kızarıklık ve halsizlik de yaşanır. Bazı kişilerde baş dönmesi, bulantı ve kusma görülebilir. Ateş genelde iki-üç gün devam ederken, nadiren beş güne kadar uzayabilir. Ateşten sonra genel vücut bulguları ortaya çıkar. Solunum sistemi yakınmaları artar.
En önemli bulgu kuru öksürük. Bununla birlikte boğaz ağrısı, boğazda kızarıklık, soğuk algınlığı belirtileri, yaygın kas ve eklem ağrıları sık görülür. Öksürük dışındaki belirtiler genelde bir hafta içinde kendiliğinden kaybolur ama öksürük birkaç hafta daha devam edebilir.
Etkileri
Dikkat ettikten sonra grip ölümcül bir hastalık değil, lütfen bu bilgiyi aklınıza yerleştirip rahatlayın. Şimdi belirtilerini sayacağız ama bunlar 10 sene önce de aynıydı. Grip virüsü, solunum sistemi içinde burun, boğaz, soluk borusu hatta akciğerlere bile yerleşebilir ve zatürreeye neden olabilir. Soğuk algınlığına neden olan virüslerden farklı olarak solunum sistemini döşeyen epitel tabakasına zarar vererek bakterilerin de olaya karışmasına neden olabilir.
HAMİLELİK VE GRİP
Tabii hamileyken hastalanmasanız iyi olur. Hastalanırsanız da doktora gidip tedavi olabilirsiniz. Hamilelik, bağışıklık siteminin yanı sıra dolaşım ve solunum sisteminde de değişikliklere neden olarak komplikasyonlar açısından daha yüksek risk altında olmalarına yol açıyor. Öte yandan hamileliğin son dönemlerinde gribe yakalanan bir anne adayının doğum sonrası hastalığını bebeğine geçirme olasılığı da fazla.
HAMİLELİKTE GRİP AŞISI
Grip aşısı, canlı virüs içermeyen ve hamilelikte kullanılabilen güvenli bir aşı. Aşı, genelde üç tür influenza virüsüne karşı bağışıklık sağlıyor. Aşının içeriği her yıl değiştirilerek o yıl içinde salgınlara neden olması beklenilen virüslere karşı olacak şekilde üretiliyor. Aşının etkinliği genelde aşı yapılan kişinin yaşına ve o yıl enfeksiyona neden olan virüsle aşının içerdiği inaktive virüsün benzerliğine bağlı oluyor ve ortalama yüzde 70-90 civarında.
Amerikan Jinekolog ve Obstetrisyenler Birliği (ACOG) 2000 yılı, Aralık ayında yayınladığı görüşte salgın mevsiminde hamileliğinin ikinci ya da üçüncü döneminde olan kadınlara grip aşısı olmalarını öneriyor. Yine aynı bildiride şeker hastalığı, astım, hipertansiyon gibi yüksek risk durumlarının varlığında gebelik yaşına bakılmaksızın grip aşısı yapılmasını öneriyor. Bu gibi yüksek risk faktörleri olmayan kadınlarda ise aşının gebeliğin ilk dönemi sonunda yapılması öneriliyor. Bununla birlikte aşı sonrası annede gelişen antikorlar bir miktar bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onu da gribe karşı koruyor.
DESTEKLEYİCİ TEDAVİLER VE YAPILMASI GEREKENLER
• Her iki hastalık da virüslerin neden olduğu hastalıklar. Bu nedenle antibiyotikler virüsler üzerinde etkili olamıyor. İkincil bir bakteriyel enfeksiyon olmadığı sürece antibiyotik kullanmayın.
• Tedaviden çok hastalığa yakalanmamak daha önemli. Bu nedenle salgın dönemlerinde kapalı yerlerde fazla uzun kalmayın ve ellerinizi sık sık yıkayın.
• En iyi ve en etkili destek tedavisi istirahat. Eğer mümkünse bol bol yatak istirahati yapın.
• Yatarken başı yukarıda tutmak (iki ya da daha fazla sayıda yastıkla yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltır.
• Bulunduğunuz ortamın yeteri kadar sıcak olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edin.
• Havanın kurumasını engelleyin, nemli kalmasını sağlayın.
• Yeteri kadar sıvı içmeniz çok önemli.
• Hastalık dönemlerinde beslenmeye dikkat edin. İştahsızsanız enerji ihtiyacını gidermek için karbonhidrattan zengin diyet uygulayın.
• Boğaz ağrısını gidermek için pastil kullanabilirsiniz.
• Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu kullanabilirsiniz.
• Ağrı ve ateşi gidermek için doktorunuzun önerdiği bir ilacı alabilirsiniz.
• Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönmeyin, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edin.
Doktora gitmenizi gerektirecek belirtileri yaşıyorsanız ihmal etmeyin.
• Yüksek risk grubundaysanız,
• Ateşiniz 38.5 derecenin üzerine çıkarsa ve birkaç gün içinde düşmezse,
• Soluk alıp vermede güçlük olursa,
• Göğüs ağrısı ortaya çıkarsa,
• Şiddetli kulak ağısı, kulaktan akıntı ve kanama olursa,
• Döküntü ve kızarıklık ortaya çıkarsa,
• Ense sertliği ortaya çıkarsa,
• Birkaç gün içinde düzelemediğinizi ve ciddi derecede hasta olduğunuzu düşünüyorsanız.