Güneydoğu'da Barzanicilik hakim bu devlete mesajdır
Hakkari'den Güney sınırına kadar olan bölgede Barzanicilik çok hakim. İran sınırında ise Talabanicilik var. Buradaki insanlarımız Irak'taki gelişmelerden son dereceetkileniyor. Ciddi bir ticari ilişki kurulmuş. Sınır boyunca alışveriş yaşanıyor. ZahoDubai'ye benziyor. Irak cazibe noktası. Bu ilgi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bir mesaj olmalı. Buna karşı ne yapmayı düşünüyor? Tavrı ne olacak
* 11 Eylül'le bugün Irak'ta yaşananlar arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
ilginç bulduğum bir görüşmeyi anlatayım size: 11 Eylül'den iki-üç gün sonraydı. Özel tanıdığım bir ailenin evinde kokteyl veriliyordu. Uzun bir sohbetin ardından bir ara ABD Dışişleri'nden bir yetkili bana dönerek çok açık bir şey dedi: "Sayın Haşimi, bu sorum tamamen kişiseldir. Ortadoğu'da Kürtler bir arada yaşayabilirler mi?" Yani bütün Ortadoğu Kürtlerini kast ediyordu.
* Sizce Büyük Ortadoğu Projesi'nin gideceği yol buraya varır mı? Önce federasyon, sonra bağımsız, sonra birleşik bir Kürdistan?
Bu, devletin birçok kademesinde de kuşkuyla ortaya konan bir tespittir. Ama doğru değil. Barzani ailesinin 1903'ten bu yana verdiği mücadelenin temel perspektifi Irak'ın bölünmesi değil. Onlar Irak'ın demokratikleşmesini ve federal sistemi istiyorlar. Ve bu saatten sonra da ne eski kanlı günleri görmek isterler ne de 1991 Körfez Savaşı'ndan bugüne kadar elde ettikleri kazanımlardan taviz vermeyi. Kürtler geçmişte çok acı çekti. Kürtlerin son 50 yılda yaşadıklarını bir kenara koyamazsınız, o hafızayı unutun diyemezsiniz.
Bağımsız Kürdistan?
* Peki o kadar kazanımdan sonra neden sadece federasyona razı olsunlar da bağımsız Kürdistan'ı kurmasınlar ki?
Çünkü gerçekçi politika izliyorlar. Kürtler her şeyin farkında. Kürt devletiyle ilgili dört devletin hassasiyeti söz konusu: Türkiye, Irak, Suriye, İran.
* Anayasa'da anlaşamıyorlar ki. Bunu bahane etmeleri bile yeter!
15 Ekim'deki Anayasa oylaması son şanslarıdır. Eğer bu olmazsa sizin dediğiniz gibi iç çatışma başlar. Ama bunun olmaması için de ciddi bir gayret var.
* Sizce ABD'nin gayreti ne yönde? Türkiye'den ayrılmadan önce Edelman'la uzun bir sohbetimiz oldu. Bir kere daha şunu gördüm: Mevcut dönemde ABD Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti istemiyor. Ben kendisine açıkça sordum. Sünni, Şii ve Kürtlerin anlaşamadığını, üç parça ihtimalini sordum. Bush dönemi böyle bir şey istemiyor diyordu.
* Barzani ne kadar samimi?
Ben şunu demiyorum: Irak Kürtlerinin ruhunda, beyninde elbette bağımsızlık var. insanların kendi kaderlerini tayinleri elbette onların da hakkı. Bir coğrafyada çoğunluk varsa, kendine özgü tarihi, kültürü varsa bu niye olmasın ki? Birçok dağılan devlet yok mu? Türkiye'nin komşularına bir bakalım; kimler yok ki? Araplar, Ermeniler, Yunanlılar var; Kürtlerin sakıncası ne? Eğer sakıncası "Büyük Birleşik Kürdistan" korkusuysa o zaman sizin ülke olarak ortaya koymanız gereken siyasetinizin akılcı ve hakkaniyetli olması lazım. Ortadoğu'da bir değişim süreci yaşanıyor. Bu sürece uyum sağlamayanın bazı zorluklar yaşayacağı bir gerçek.
İç çatışma çıkabilir
* Güneydoğu'da her geçen gün Barzani hayranlığının artması, hatta kimi eylemlerde "Serok Barzani" sloganlarının atılması hayra alamet mi?
Güneydoğu'da Barzanicilik biraz farklı bir şeydir. Çünkü Molla Mustafa Barzani'nin tüm ülkelerdeki Kürtler üzerinde efsanevi bir geçmişi vardır. Çok prestijlidir.
* Bölgeden daha yeni geldiniz. Kuzey Irak'a özendiklerine ilişkin bir hava yok muydu?
Ciddi bir etkileşim söz konusu. Özellikle Hakkari'den Güney sınırına kadar olan bölgede Barzanicilik çok hakim. İran sınırındaki bölgemizde ise Talabanicilik var. Ve buradaki insanlarımız Irak'taki gelişmelerden son derece etkileniyorlar. Ayrıca ciddi bir ticari ilişki kurulmuş. Sınır boyunca bir alış-veriş yaşanıyor. Ve ciddi bir artış var. Şu anda Zaho'daki durum biraz Dubai'ye benziyor.
* Güneydoğu'daki Kürtler artık Batı yerine Kuzey Irak'a göç ederler mi?
Hayır. Irak'ın cazibe noktası haline gelmesi buradaki bütün Kürtlerin "Haydi Irak'a gidelim" demesi manasına gelmiyor. Ama bu ilgi devlete bir mesaj olmalı. Buna karşı ne yapmayı düşünüyor? Tavrı ne olacak? Projesi var mı? Şu anda konuşulması gereken bu.
* Hep konuyu "Bölünme olmaz" noktasında tutuyorsunuz..
Şartlar ve koşullar süreci değiştirebilir. Ama şu anda öngörülen böyle bir hedef yok diyorum.
* "Koşullar oluşana kadar inkar!" Amaç bu mu, "Hayır bölünme olmaz" diyerek uyutmak mı?
Hayır, tam tersine uyandırmaya çalışıyorum.
* Bu sözünüzde bir ikaz var?
Evet, tüm iyi niyetimle ikaz ediyorum: Ciddi bir sürece girdik. Gerilim dolu. Dünya düzeninin öngördüğü değişime tam ayak uydurmuyoruz. Bu da iç çatışma riskini artırıyor. Şimdi yeni bir süreç var. Ciddi bir gerginlik ortamı oluştu. Her gün bir yerde bir olay oluyor. Bir yerde birisi "Ben Kürdüm" dediği vakit, artık beş kişi, on kişi çıkıp "Ben de Türküm" diyor. Bunun tam tersini de söyleyebiliriz. Bölgesel değil, tüm Türkiye'ye yayılan bir boyutta bu. Ve bundan çok korkuyorum.
* Gözünüzün önüne gelen en kötü manzara ne?
Araplarla, Acemlerle, Kürtlerle Türklerin arasında bir çatışma. Böyle bir ihtimal yok değil. Böyle bir tablo dilememekle beraber, olduğu vakit herkes çok acı görecektir. Kendi Kürtleriyle ilgili barış ortamını sağlayamazsa bu dört ülkede de karışıklık olabilir.
* Peki Kürtler 11 Eylül'den sonra yeşil çuha üzerindeki bir bilardo topu gibi, vurulduğu anda dört bir tarafı dağıtma rolüne razılar mı?
Her ülkenin Kürt'ünün anlayışı farklı. Türkiye Kürtleri arasında da federal sistemi savunandan, kültürel açılımlarla yetinen anlayışa kadar hepsi var.
Tayyip Erdoğan'ın konuşması milattır
* Üzerinden tam bir ay geçti. Şimdi baktığınızda sizce Diyarbakır konuşmasının asıl özelliği neydi?
O konuşma Kürtleri inkar politikasının bittiğinin miladıdır. Ve hatta itiraf edilmiştir. Sayın Başbakan bu itirafı, bu açılımı yaparken şüphesiz devletin birçok kesimiyle de haberliydi. Çünkü geçmişteki hatalardan bahsedildi. Bunu söylemek bir erdemdir. Ben bir Kürt yurttaşı olarak böyle bir konuşmadan onur duydum. Yani yepyeni bir dönemdeyiz.
* Yeni olduğuna nasıl karar veriyorsunuz; akıbeti Demirel'in 92'de ettiği "Kürt realitesi" sözü gibi olmaz mı?
Hayır, bu çok farklı bir açılım. Demirel çözüm önerisi getirmeye çalıştı, Erdoğan ise meselenin adını koydu. Elbette ki bir Başbakan çıkıp "özür dileriz" diyemez. Ama diyebileceğini en üst seviyede söylemiştir ve mutlaka desteklenmesi gerekir.
* Geçen yıl "Düşünmezseniz Kürt sorunu diye bir şey olmaz" diyen bir Erdoğan ne oldu da bir yıl sonra bu noktaya geldi?
Çünkü başka çaremiz yok. Mevcut siyaset tıkandığı için süreç herkese değişimi dayatıyor. Dış dinamikler de bunu dayatıyor. Ama dikkatiniz çekerim, Erdoğan'a değil, Türkiye'ye dayatıyorlar. Bundan kimse kaçamaz.
* Erdoğan ve AKP şimdi ne yapmalı?
Doğru bir süreç başlattılar. İçte ve dışta provokasyonlar olacaktır. Bu tartışma ortamının kirlenmesine izin vermemeliler.
Özkök Paşa çok gerekli bir kişilik
* Devletin Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasından haberi vardı diyorsunuz. Ama hemen ilk MGK'da "Ne demek bu Kürt sorunu" denmedi mi?
Ben Sayın Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını çok ciddiye alıyorum. Özkök Paşa'nın tavrı çok çok önemli. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti tarihinde "Kürtler" lafını ilk kez kullanan Özkök Paşa'dır. Bunu Diyarbakır'da kullandı. Sayın Özkök'ün toplumsal meselelere bakışı gerçekten farklı.
* Sizce AKP, Genelkurmay Başkanı'nın görev süresini bir yıl uzatır mı? En azından bunu istiyor mudur?
Ben kimsenin kendi mesleki hayatında mağdur olmasını istemem. Ama bu çok iyi olur. Çünkü Özkök Paşa süreç için gerekli bir kişilik. Çok sağduyulu.
* Her şey bu kadar uyumluysa Özkök'ün daha çok yetki isteyen, hükümeti halka şikayet eden konuşmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Bu çok doğaldır. Toplumu bir çok şeye tolare eder hale getirmenin bazı yöntemleri vardır. Bunlar olacaktır. Bazen hükümetin icraatları eleştirilecektir.
Kürtler devletle 12 Eylül'de küstü
* 12 Eylül'ü Kürtler nasıl yaşadı?
Bütün örgütlerin liderleri ya öldürüldü ya hapse kondu, ama Öcalan ve çekirdek kadrosu yurtdışına kaçarak PKK'yı büyütme imkanını buldu. İkinci sonucu da Kürt halkı üzerine oldu. Her Kürt ailesinden birileri Diyarbakır Cezaevi'nden geçti. Bir örneği daha olmayan işkenceler yapıldı orada. İnsanlar hala dengesiz. Ve bu ciddi bir kırılma noktası yarattı. Kürtler devlete ciddi anlamda orada küstü. PKK'nın kendisine bölgede yandaş bulmasının nedeni de bu Diyarbakır Cezaevi'dir.
'Öcalan Türk milliyetçileri ile aynı yola girdi'
* Sırf "Kürdistan" fikrinden hoşlanmadıkları ve Anti-Amerikancı oldukları için kimi milliyetçiler. İslamcılar, solcular bugün neredeyse "Apocu" oldu. Buna katılır mısınız?
Bu çok çarpıcı ve henüz bu kadar açık ifade etmeye cesaret edilememiş bir tespittir ve aynen katılıyorum. Çünkü Öcalan da hayatta kalabilmek için bugün Türk millîyetçileriyle, Antî-Amerikancılıkla aynı yola girmiştir. Bunun içinden nasıl çıkacağız, bilemiyorum.
* Bir de diğer tarafa bakalım: Bugüne kadar Öcalan'ı ağızlarına almayan bir kesim sizce ne oldu da şimdi bir Öcalan karşıtı koroya dönüştü?
Bu çok dikkat çekici bir dönüşümdür. Sanki bir kampanya var. Eğer farkındaysanız medyamızda birden bire Hikmet Fidan aşkı başladı. Birçok tanınan köşe yazarı günlerce bu konuyu işledi. İyi de birisi sormaz mı, 'Bu işlenen ilk cinayet değildi. Neden daha önce duyarlı davranmadınız?" Ama geçmişte Öcalan'ın yanına gidip pozisyon kapmak isteyenlerin bugün Öcalan eleştirilerini samimi bulmam mümkün değil.
* Sonradan olma Öcalancıların amacı belli: Kürdistan, AB, ABD karşıtlığı. Peki sonradan olma Öcalan karşıtlarının amacı ne?
Bunun bir ayağı Büyük Ortadoğu Projesi'yle ilgili, diğer ayağı da yeni siyasi oluşumlarla ilgili. Elbette bu işte kendisine ikbal arayanlar da var.
* Kürtler arasında Atatürk için "Bizi Kurtuluş Savaşı'nda heveslendirdi, Lozan'da unuttu. Sonra da astı, kesti" iddiası ne kadar hakim?
Valla, çok samimi söyleyeyim böyle söyleyenler var. Ama daha çok "Mustafa Kemal meseleyi çözecekti, fakat İsmet İnönü ve bürokratları engelledi" fikri hakimdir. Bu konudaki suçlama daha çok İsmet Paşa'ya yöneliktir. Bu yüzden de CHP'nin orada tutulması imkansız.
* Ama Kürtleri de Meclis'e ilk sokan İnönü'nün oğlu oldu?..
O bunu yapabilecek tek isimdi. Erdal İnönü bambaşka. Onun Güneydoğu'daki yeri çok farklıdır. Ve bugün halen birçok Kürt'te, Kürt aydınında Erdal Paşa'yı bir siyasi partinin başına geçirme isteği vardır.
3N+1K
KİM: Seyyid Haşim Haşimi, 1956 Cizre doğumlu. Ön adından da anlaşıldığı üzere seyit bir aileden geliyor. 1989-1994 yılları arasında RP'den Cizre Belediye Başkanı, 1995-2002 arasında iki dönem RP ve ANAP'tan Diyarbakır Milletvekilli seçildi. TBMM Boşaltılan Köyleri İnceleme Komisyonu Başkanı'ydı. Evli ve altı çocuk babası.
NEDEN: Haşim Haşimi bir kaynak gibi; her konuşmasında yeni bilgiler veriyor, yeni tespitlerde bulunuyor. Katılırsınız ya da katılmazsınız, ama onun sözlerini mutlaka gündeminize almanız gerekiyor. Çünkü Haşim Haşimi gidemediğimiz yerlerin, bulunmadığımız hayatların, duymadığımız sohbetlerin, içine girilemeyen ilişkilerin, geri gelmeyecek zamanların ve şu anda en çok tartıştığımız bir meselenin tanığı. Onun anlattıklarını Güneydoğulular, Kuzey Iraklılar, Amerikalılar dinliyor. Haşimi Clinton'ın, Bush'un bildiği bir isim. Onu, 11-12 Eylül günleri nedeniyle bir kez de biz dinledik.
NE ZAMAN: Aslında Haşimi'yle farklı günlerde saatlerce konuştuk. Ama teyp açıkken yaptığımız görüşme 3 Eylül 16.00-20.00 saatleri arasındaydı.
NEREDE: Vatan'ın Ankara Bürosu'nun terasında.